‘Siyasal İslam’ derken neyi baltalıyorlar?

‘Siyasal İslam’ derken neyi baltalıyorlar?

“Bugün siyasetin içinde inançlı, dini eğitim almış insanların yaptığı hataları bu düşünceye mâl etmek oldukça gülünçtür.”

‘SİYASAL İSLAM’ DERKEN NEYİ BALTALIYORLAR?

Tahir Sağır / Malatya Sonsöz

Son zamanlarda siyaset dünyasında sıklıkla işittiğimiz bir tabir var: ‘Siyasal İslam’. Öncelikle bu tabiri kullananların neden kullandığı, aslında ne olduğu, gerçekte ifade ettikleri gibi mi olduğuna değinmek istedim. Siyasal İslam diyerek günümüzde kastedilen şey, muhafazakar siyaset. Basit bir tabirle bakacak olursak, İslamcı siyasetçi demek muhafazakar siyasetçi demek. Demokrat, laik bile olsa kişinin bir parça dine, İslam’a hürmeti varsa Siyasal İslamcı oluyor ülkemizde. Ancak İslamcılığın tarihine ve tabirine baktığımızda aslında bambaşka sonuçlarla karşılaşıyoruz.

“Panislamizm” olarak ideolojik hareketler içerisinde gördüğümüz İslamcılık, 19.yüzyılda Sultan Abdülhamid-i Sani hazretlerinin öncülük edip uğruna mücadele verdiği kutlu hareket, ümmetçilik olarak da bilinen ve bütün Müslümanları aynı çatı altında, aynı bayrak altında toplamayı hedefleyen güçlü bir  fikir hareketidir. Avrupa’da teşekkül eden haçlı hareketlerine karşı refleks olarak da görülebilecek bu hareket, ulusalcılık sevdalıları tarafından baltalanana dek ciddi çözümler üreten bir anlayış olmuştur. Abdülhamid Han, bu güçlü ideal ile 30 seneden fazla yıkılmakta olan devleti ayakta tutmuş, onun tahttan indirilmesinden sonra da zaten devlet fiilen olmasa da manen bitmiştir. İslamcılık sadece Abdülhamid Han Hz.’leri ile sınırlanmayacak, daha sonra ona muhalif olan bir kesim düşünür, şair, yazar tarafından da uzun yıllar farklı doktrinlerle reçete olacaktır zihin dünyasında. Mehmed Akif’ten Said Nursi’ye, Said Halim Paşa’dan İsmail Fenni’ye kadar pek çok kişinin ideolojisinin temelini oluşturmuştur. İslamcılığı siyasi bir hareket olarak tanımlamak istersek, siyasete İslamî çözümler ile yaklaşan, Batı’dan gelen yasaları, düşünceyi değil inanç dünyamızı şekillendiren dinî anlayışı benimsemeyi arzulayan hareket olarak değerlendiririz.Ön yargıları bir tarafa bırakıp sağ duyu ile yaklaşan her objektif kalemin, İslamcılığın aslında basite indirgedikleri Siyasal İslamcılık ile alakası olmadığına hüküm vereceği bir düşünce olduğunu belirtmemde ciddi yarar var. Çünkü siyasal İslamcılık ile gerçekte olması gereken Panislamizm (Ümmetçilik) bambaşka şeyler. Bugün bu kavramlara tahammülün olmayışı, Siyasal İslam yaftası ile gerçekteki İslamcı düşünceye saldırılması kabul edilemez. Çünkü İslamcılık düşüncesine sahip pek çok kıymetli kalem olduğunu kendileri de bilmekte. İstiklal Marşımızı yazan Merhum Mehmed Akif Ersoy dahi ömrünü bu düşünceyi savunmakla geçirmiş, şiirini bu ideolojisine hizmetkâr kılmıştır.

Siyasal İslam tabiri ile aslında özünden koparılmak istenen bu düşünce hareketini günümüzdeki siyasetin içinde bulunan muhafazakar siyasetçilerin  yanlışları ile değerlendirmek insafsızca bir tutumdur. Bugün ülkemizde en marjinal komünist, faşist düşüncelere dahi gösterilen hoşgörü ve nezaketin, bu ideoloji ve mensuplarına gösterilmemesi ise manidardır. Bunda şüphesiz medyanın, sosyal medyadaki ateist trollerin yalan haberlerinin etkisi olsa da İslamî bir meşrebi benimseyen herkese belli kesimler tarafından hoşgörüsüzlük ile yaklaşıldığı da gerçektir. Söylem ve tutumları ile bunu sık sık ispat da etmektedirler. Müslüman fikir ve aksiyon insanlarını itibarsızlaştırmak için sık sık algı yaptıkları gerçektir. Hayrete şayan olan, ömrünü kitaplar yazarak, ilmi neşriyatlar ile geçiren insanlara sırf ‘İslamcı’ kimliğinden ötürü saldıranların tek bir kitabı baştan sona okumadıklarıdır.  Necip Fazıl’ın, Sezai Karakoç’un, Cahit Zarifoğlu’nun, Rasim Özdenören’in, Nuri Pakdil’in ve daha nice kıymetli pek çok kalemin, bu ülkenin sanat ve düşünce dünyasına yaptıkları katkı inkar edilemeyecek bir gerçektir.

Bugün siyasetin içinde inançlı, dini eğitim almış insanların yaptığı hataları bu düşünceye mâl etmek oldukça gülünçtür. Çünkü gerçek İslamcı anlayışın Türkiye’de mevcut siyasi ortamda temsil edilmediği, dindar insanların siyasette olmasının bu düşüncenin gerçek manada temsil edildiği anlamına gelmediği bilinmemektedir. Siyasal İslam olarak kastedilen şey ile ideal olan Panislamizm’in birbirine karıştırılması ya da öyle lanse edilmesi de aslında ince bir tuzaktır. ‘İslamcılar böyle işte’ sözleri ile aslında dine olan nefretin tezahürü aşikardır. Gerçek manada kusursuz olan ve yönetim metodu ile de mükemmeli ortaya koyan İslam’ı anlayabilene ne mutlu!

İslam’ın siyasette hakiki manada temsil edildiği bir ülkede, bir cani bir masumun canına kıyarsa  darağacında sallandırılır, kısas tatbik edilir, acılı ailenin bağrına su serpilir.

Hırsızlık, gasp yapan elini kolunu sallayarak gezemez.

Faizle kimse kimsenin canına okuyup, iliklerine kadar sömüremez.

Siyasal İslam diyerek çığırtkanlık yapanlara duyurulur!

“Türk vatandaşı İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalya ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemeleri yasasına göre yargılanan, Fransız idare hukukuna idare edilen ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir.” (Uğur Mumcu)

Yani İslam bizim sadece cenazemizde var! Yaşanan her infial hadisede ‘ Müslüman ülkeyiz amaaaa’ diyerek aklınca Müslümanlara, İslam’a dil uzatmaya çalışan cahillere ilan olsun…

Selam ve Dua İle…

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

1 Comment

  • Alperen
    26 Ocak 2020, 22:58

    Harika bir yazı, işte anlatmaya çalışıpda anlatamadığım konu tam da bu.

    REPLY