Ridde Yılları

Ridde Yılları

2010’lu yıllar İslamî camia için bir nevi ‘ridde yılları’ olarak geçecek tarihe. Ridde: Geri dönüş yılları. Din adına edindiği bagajlarından kurtulma….

Ridde Yılları

2010’lu yıllar İslamî camia için bir nevi ‘ridde yılları’ olarak geçecek tarihe. Ridde: Geri dönüş yılları. Din adına edindiği bagajlarından kurtulma. Din adına edindiklerinin ‘bagaj’ sayıldığı yıllar. Bagajlarını boşaltan boşaltana.

Doğrusunu söylemek gerekirse İslam’la mücadele, haçlılardan alınıp, Müslümanların kendi içlerinden, haçlı severlere ihale edilmiş durumda. ‘Yüklenici firma’ çok sayıda.

İslam’la mücadele ateşli silahlarla yapılmıyor. Ateş etmeyen, namlusuz silahlarla, ateş yerine mürekkep fışkırtan savaş teknikleri kullanılıyor. Savaşın özü özetle şöyle: Bir yerlerden devşirdiği menfaatlerle biti kanlanan ezikler, artık Graham Fuller’e ihtiyaç bırakmayacak biçimde, İslam’ın nasıl da çağın gerisinde kaldığı mesajını empoze eden kalem ya da mikrofon etkinlikleri yapıyorlar. Küresel kan içici sistemin ortalığı bunca kan revan içinde bıraktığı bir vasatta, içimizdeki beslemelerin bu hıyanetleri doğrusu iyi iş yapıyor. “Bakın, onlar da İslamcıydı, bunca yıldır İslam deyip tutturdular da ne oldu, artık onlar da İslam’ın siyasal olarak bir işe yaramadığını anladı ve kabul ettiler” mesajı kotarılıyor bir şekilde.

“İslam vicdanlara hükmetmeye devam etmelidir. Aksi takdirde modern insanın bunalımı kitlesel intiharlara kadar varabilir. Bu yönüyle ister İslam’ı psişik rehabilitasyon dini sayın, ister kitlelerin afyonu. Yani İslam’ı insan hayatından tamamen çıkartamayız. İslam, yatıştırıcı, teskin edici (müsekkin) boyutuyla var olmaya devam etmelidir. Ama hayatın can yakıcı, büyük sorunlarına çözümler ararken artık ‘İslam’ demekten vazgeçmeliyiz.” İşte bu, meselenin özeti.

İnsanoğlu gerçekten güce tapıyor. Bu güç, sadece pazu gücü değil. Paranın gücü, siyasetin gücü, iktidar olmanın gücü, toplumun gücü, ‘herkes’ tanrısının gücü, medyanın, internetin gücü, zindan korkusunun, yalnızlaştırılmanın, toplumsal linçin v.b. gücü. İçimizdeki ezikler bu güçler karşısında ezildikçe eziliyorlar, ufalandıkça ufalanıyorlar, gübrelendikçe gübreleşiyorlar ve sonuçta bir hiç, bir atık haline geliyorlar. Ama bu arada aziz İslam’a yapacakları hıyanetleri de yapmış oluyorlar.

Kuşkusuz İslam’a hiç kimse kötülük yapamaz. Ne oluyorsa, din olarak İslam’ı seçmiş bulunan kitlelere oluyor. Bu durumda insanlara İslam’ın her çağda, daha bugün inmiş gibi dipdiri, taze ve güçlü olduğunu anlatmak gerekiyor. Aşırılıklardan kaçınarak, etkilere karşı tepkisel olmaktan sakınarak, Allah’ın Kitabı Kur’an’ı ve Rasulullahın temiz sünnetini insanlara anlatmaya devam etmek gerekmektedir. Bugün İslam’ı, dünyanın neredeyse tek dini haline gelmiş liberal felsefe karşılığında satanların önünde sonunda bu seçimlerinden dolayı utanacaklarını, hiç utanmasalar bile bunun hesabını Allah’a vereceklerini bilmek gerekiyor. İslam’la suyunun suyunun suyu kabilinden bir ilintisi olup da liberal sistem tarafından tam teslim alınan siyasi kadroların iflaslarına bakıp da, İslam hakkında idam kararı verenler en hafif deyimiyle ahlaklı değildirler. Dünya henüz İslam’ı hiç dinlemedi bile. Kimse İslam bu konuda ne buyuruyor demedi bile. İslam sadece, nasılsa bugünkü sorunlara cevap üretemez önyargısının nesnesi olarak telaffuz edilmektedir. İslam, insanlığın kendisini dinleyeceği günü beklemektedir.

(Venhar)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *