İnsan Hakları gününde ‘Mazlumların dayanışması’ çağrısı

İnsan Hakları gününde ‘Mazlumların dayanışması’ çağrısı

Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla yaptığı bir açıklama yapan Eğitim Bir Sen Gaziantep Şube Başkanı Ahmet Gök, “Tarihe ve insanlığa karşı sorumluluğumuz gereği susmayacağız” dedi

Yenisöz gazetesinden Mehmet Güngördü’nün haberi

Eğitim Bir Sen Gaziantep Şube Başkanı Ahmet Gök, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Tarihe ve insanlığa karşı sorumluluğumuz gereği susmayacağız. Mısır, Suriye, Doğu Türkistan ve Filistin zindanlarındaki kardeşlerimiz özgür oluncaya, dökülen kanlar duruncaya kadar mazlumların sesi, çığlığı olacağız” diye konuştu.

Ahmet Gök açıklamasına şöyle devam etti:

ABD, Rusya, Çin, AB, Siyonist Terör Devleti İsrail… kısacası Siyonizm ve küresel emperyalizm, insanlığa ve özelde İslam dünyasına karşı acımasız bir savaş yürütüyor. Küresel emperyalizm nedeniyle küresel yoksulluk ve açlık büyürken, iç savaşlar ve insani krizler derinleşiyor.

Bugün 10 Aralık İnsan Hakları günüymüş sizlere modern dünyanın insan hakları hususundaki duyarlılığını gösteren birkaç rakam vererek başlamak istiyorum.

Bugün dünyada 66 ülkede savaş ve çatışma yaşanırken ölen her 4 kişiden 3’ünü siviller oluşturuyor. 2018’de savaş ve çatışmalarda 12 binden fazla çocuk yaşamını yitirdi. BM’nin tespitlerine göre geçen yıl ölen ve yaralanan 24 binden fazla çocuğa karşı ağır hak ihlallerinin nedeni, çocukların savaşçı olarak kullanılması, cinsel şiddete maruz kalması ve hastane ya da okullara saldırılar düzenlenmesi olarak karşımıza çıkıyor.

Emperyalizmin kurduğu ya da koruduğu terör örgütlerinin saldırıları sonucunda 2018’de 16 bin kişi yaşamını yitirdi. Nitekim PKK, YPG ve IŞİD gibi terör örgütlerinin de arkasında bu güçler var.

Dünyada açlık, yoksulluk ve savaşlar nedeniyle 70 milyon insan mülteci durumunda yaşıyor. Batı’da yükseltilen ırkçılık ve göçmen düşmanı politikalar; göçmenlere sistematik saldırılarla hatta Yeni Zelanda’da olduğu gibi büyük katliamlarla sonuçlanıyor.

İslam dünyası ise Sykes-Picot düzeniyle birbirine düşman kılınmış, etnik, dini, mezhebi fay hatlarıyla tuzaklanmış olmanın ağır sonuçlarını yaşıyor. Filistin halkı, 70 yıldan fazla bir süredir Siyonist işgal güçlerinin sistematik soykırımına maruz kalıyor. Mescid-i Aksa işgal edilmiş ve yıkım tehdidi altında.

Emperyalist paylaşımın son dönemdeki en kanlı sahnesi Suriye, ABD ve koalisyon güçleri ile Rusya, İran ve Esed rejimi saldırılarıyla kan gölüne dönmüş durumda. Yüzbinlerce kişinin öldüğü, 5 milyon 700 bin kişinin ülkesini terk etmek zorunda kaldığı Suriye’de ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri Eylül 2014’ten bu yana 900’ü çocuk ve 700’ü kadın olmak üzere 3 binden fazla sivili katlederken; Rusya, Eylül 2015’ten bugüne yaklaşık 2 bini çocuk  7 binden fazla sivili katletti. Esed rejimi ise 2011’den bu yana 173’ü çocuk 14 bin 131 kişiyi işkencelerde öldürdü. 2018’de Suriye’de 1. 437’si çocuk 19 binden fazla insan yaşamını yitirdi.

Mısır’da Sisi cuntasının hapishanelerinde her yaştan kadın-erkek binlerce kişi işkence ya da kötü koşullar nedeniyle hayatlarını kaybediyor, tiyatroya dönüşmüş olan, sözde yargılamalarla idam ediliyor. Yakınlarının ve avukatlarının görüşmelerine izin verilmiyor. Sözde demokrat Batı’nın ikiyüzlülüğü Mısır’da yaşananların dünya kamuoyunda tartışılmasını bile engelliyor.

Komünist Çin rejimi, İspanyolların Endülüs’te yaptığı fiziki ve kültürel soykırımın benzerini Doğu Türkistan’daki Müslüman Uygur kardeşlerimize karşı gerçekleştiriyor. Tesettür başta olmak üzere oruç, hac ve benzeri ibadetler bile yasaklanmış durumda. Özellikle kadınlar uydurma sebeplerle tutuklanıp çeşitli taciz ve işkencelere maruz kalıyorlar. 28 toplama kampında tutulan 1 milyondan fazla Uygur Türkü, ideolojik programlarla kültürel, dini ve etnik yönden asimile ediliyor. Kampların dışında kalanlar ise evlerine yerleştirilen ve birlikte yaşamak zorunda bırakıldıkları Çinli erkekler üzerinden baskı görüyor. Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin 1 den fazla çocuk sahibi olması yasak. Eğer 1’den fazla çocuk sahibi olunursa aileye ödeme imkanı olmayan çok yüksek meblağda para cezası veriliyor ve baba tutuklanıp en ağır şekilde cezalandırılıyor. İşkence ve idam cezası karşısında Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin hiçbir hak arama imkânı da bulunmuyor.

Yemen’de çatışmalarda bugüne kadar on binlerce kişi öldü ve milyonlarca kişi açlıkla boğuşuyor.

Arakan halkı dünya tarihinde ender görülen bir soykırıma maruz kalırken, Keşmir 70 yıldır kanayan yara olmaya devam ediyor. Afganistan’da binlerce kişi ABD tarafından katledilirken, Pakistan’da siviller ABD’nin saldırılarına uğruyor. Libya’da emperyalist güçler BM’nin tanıdığı meşru yönetime karşı Hafter güçlerini destekleyerek bir iç savaşı körüklüyor. Orta Afrika, Sudan, Irak, Somali, Çeçenistan ve diğer birçok İslam ülkesinde emperyalizmin ve işbirlikçilerinin sebep olduğu ağır insan hakları ihlalleri, ölümcül saldırılar yaşanıyor. Son 25 yılda savaşlarda 12,5 milyon Müslüman yaşamını yitirdi. Bu küresel çaplı soykırımın müsebbibi ya da faili emperyal sömürü düzenidir.

Küresel medya ağı, bu vahşet tablosunu örterek gerçekleri tersyüz etmeye, emperyalizmin mütecaviz politikalarını haklı çıkarmaya çalışırken, BMGK gibi uluslararası yapılar, mağduru değil mağruru, mazlumu değil zalimi koruyarak hegemonik düzenin bekçiliğini yapıyor. Uluslararası Ceza Mahkemesinin Mavi Marmara soruşturma dosyasını, ‘suçun UCM’de yargılanacak ağırlığa ulaşmadığı’ gerekçesiyle 3. kez kapatma kararı alması bunun son örneğidir.

Bizler Memur-Sen olarak, dünyanın yaşadığı insani krizin arkasında Siyonizm ve emperyalizmin sömürü düzeninin olduğunu biliyor ve bunu en üst tonda ifade ediyoruz. İnsanlığın zulümden kurtuluşunun, ezilen toplumların ve İslam dünyasının birlik, beraberlik ve dayanışmasından geçtiğine inanıyoruz.

Bizler, Memur-Sen olarak Dünya İnsan Hakları günü münasebetiyle, bütün vicdanlı insanları, bütün erdemli hareketleri insanlık ortak paydasında mazlumlarla dayanışmaya davet ediyoruz.

Buradan bütün dünyaya haykırıyoruz:

Dünyanın neresinde olursa olsun mazlumların yanında zulme karşı durmaya devam edeceğiz.

Emperyalizmin sömürü düzenine karşı direniş ateşini her koşulda harlamayı sürdüreceğiz. Ve insanlığa karşı suç işleyenlerden er ya da geç hesap soracağız.

Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak.

Hâlbuki biz sussak, tarih susmayacak. Tarih sussa, hakikat susmayacak.

Onlar sanıyorlar ki, bizden kurtulsalar mesele kalmayacak.

Hâlbuki bizden kurtulsalar, vicdan azabından kurtulamayacaklar, vicdan azabından kurtulsalar, Tarihin azabından kurtulamayacaklar. Tarihin azabından kurtulsalar, Allah’ın gazabından kurtulamayacaklar…

Biz vicdanın sesiyiz. Bütün sesleri sustursalar da vicdanın sesini susturamazlar.

Tarihe ve insanlığa karşı sorumluluğumuz gereği susmayacağız.

Mısır, Suriye, Doğu Türkistan ve Filistin zindanlarındaki kardeşlerimiz özgür oluncaya, dökülen kanlar duruncaya kadar mazlumların sesi, çığlığı olacağız.

Kahrolsun küresel emperyalizm!
Yaşasın zulme karşı direnişimiz!
Yaşasın Zalimler için Cehennem!

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *