ABD’nin Tahran Büyükelçiliğinin 4 Kasım 1979’da işgal edilmesi, diplomasi tarihinin en uzun süreli rehine krizlerinden birinin de başlangıcı oldu.
ABD Büyükelçiliğini işgal eden silahlı gruplar, 52 kişiyi 444 gün boyunca rehin tuttu.
Muhammet Kurşun / AA
İran’da, ABD’nin Tahran Büyükelçiliği işgalinin 39’uncu yılı nedeniyle olayın gerçekleştiği eski elçilik binası önünde ABD karşıtı gösteri düzenlenmişti.
İran’da 10 Şubat 1979 devriminin hemen ardından tam 40 yıl önce bugün gerçekleşen ABD’nin Tahran Büyükelçiliği işgali ve 52 çalışanın rehin alınması, iki ülke arasındaki gergin atmosferin başlangıcı oldu ve o tarihten bugüne ilişkiler düzelmedi.
Diplomasi tarihine en uzun süreli rehine krizlerinden biri olarak geçen olayda sayıları binlerle ifade edilen silahlı gruplar, 4 Kasım 1979’da ABD Büyükelçiliğini işgal etti.
Elçilikten gizlice kaçmayı başaranların ardından kalan 66 diplomattan hasta bir kadın ile 13 Afrika kökenli Amerikalıyı serbest bırakan işgalciler, 52 kişiyi 444 gün boyunca rehin tuttu.
Rejim liderleri ABD Elçiliği işgalini destekledi ve teşvik etti
Şah Muhammed Rıza Pehlevi’nin ABD tarafından kabul edilmesini gerekçe gösteren devrim liderleri, Washington’u “suç ortağı” olarak gördü. Ayetullah Ruhullah Humeyni, elçilik işgalini “birincisinden daha büyük bir devrim” olarak nitelendirdi ve “İmam’ın Çizgisindeki Öğrencileri” bu eylem için teşvik etti. İran lideri Ali Hamaney de o süreçte yaptığı konuşmalarda elçilik işgalini hararetle destekledi.
Devrimin ilk yıllarında muhafazakar kanadın önemli simalarından olan ancak daha sonra reformistlerin öncülerinden biri olarak siyaset sahnesine giren İbrahim Asgarzade’nin de aralarında olduğu silahlı öğrenciler, hazırlık ve planlama sürecinin ardından elçilik duvarını aşarak içeri girmeyi başardı.
İran makamları, elçilikte ülkelerinin aleyhine hazırlanan CIA’e ait 70 gizli casusluk belgesinin ele geçirildiğini ileri sürdü.
İşgalin ardından Tahran ile Washington arasındaki tüm diplomatik ilişkiler koptu ve o tarihten bu yana süren “soğuk savaş” süreci başladı.
Buna karşın Hamaney, dün yaptığı açıklamada, Washington ile aralarındaki sorunların elçilik işgaliyle değil 1953’te demokratik bir seçimle iş başına gelen Başbakan Muhammed Musaddık’a CIA destekli darbe yapılmasıyla başladığını savundu.
“Casusluk yuvası” olarak ilan edilen ABD’nin Tahran Büyükelçiliği işgalinin Humeyni’nin 4 Kasım 1964’te Şah tarafından Türkiye’ye sürgüne gönderilişinin 15’inci yıl dönümüne denk getirilmesi de devrim yanlıları için özel bir anlam taşımaktaydı.
Elçiliğe giren öğrenciler daha sonra önemli makamlara geldi
Amerikan elçiliği işgalini organize eden ve eylemin içinde yer alan bazı öğrenciler İran’da daha sonra önemli makamlara geldi.
Dönemin öğrencilerden Hüseyin Dehkan Savunma Bakanlığı, İzzetullah Zerkami İran Radyo ve Televizyon Kurumu Başkanlığı, Habibullah Biteref Enerji Bakanlığı, Rıza Seyfullahi Emniyet Genel Müdürlüğü ve eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’nin kardeşi Muhammed Rıza Hatemi milletvekilliği yaptı. Muhammed Ali Caferi ise Devrim Muhafızları Genel Komutanlığı görevini üstlendi.
İşgale itiraz eden siyasiler ve daha sonra pişman olan öğrenciler
İşgale karşı çıkan dönemin İran Başbakanı Mehdi Bezirgan ise hükümetinin bunu önleme konusundaki başarısızlığının ardından olayı protesto etmek için 6 Kasım’da görevinden istifa etti. Bezirgan’ın yanı sıra kabinedeki birçok bakan da bu olaya itiraz etti.
İşgali gerçekleştiren grubun öncülerinden Asgarzade, 3 Kasım 2018 tarihli Hemşehri gazetesine verdiği röportajda “Elçilik işgali artık tarih müzesine kaldırılmalıdır.” ifadelerini kullanarak şu değerlendirmede bulundu:
“Söylemlerimiz Dr. Ali Şeriati’nin fikriyatının etkisinde olmasına rağmen kendimizi devrim liderine borçlu görüyorduk. Devrimin ilk yıllarındaki çaydırıcı eylemleri örnek almak aptalca, ahmakça ve trajiktir.”
Daha önceki röportajlarında da “özür dilemeye hazır olduğunu” belirten Asgarzade, dün AP’ye verdiği demeçte “4 Kasım’daki ABD işgalinden dolayı pişmanım.” ifadesini kullandı.
ABD diplomatik ilişkileri keserek İran’a yanıt verdi
Dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter, olayın Washington yönetimi için ne kadar önemli olduğunu “4 Kasım 1979, asla unutamayacağım bir tarih” sözleriyle ortaya koyuyordu.
Amerikan yönetimi, büyükelçilik çalışanlarının rehin alınmasını diplomatik dokunulmazlığın çiğnenmesi nedeniyle uluslararası hukuk kurallarının açık bir ihlali olarak değerlendirdi ve bu olaydan sonra iki ülke arasındaki tüm diplomatik ilişkiler kesildi. İran’dan petrol ithalatı 12 Kasım’da sona erdi ve yaklaşık 8 milyar dolarlık İran varlığı 14 Kasım’da donduruldu.
Carter, Körfez’e yakın sularda devriye gezen ABD ordusuna ait USS Nimitz (CVN-68) ve diğer savaş gemileri de kullanılarak rehinelerin kurtarılması için operasyon yapılmasını emretti ancak bu ve buna benzer girişimlerin başarısız olması nedeniyle Washington yönetimi ara bulucular üzerinden müzakere kanallarını devreye soktu.
Şah Pehlevi’nin ABD’den ayrılıp 27 Temmuz 1980’de Mısır’ın başkenti Kahire’de kanserden ölmesi ve Irak’ın 22 Eylül 1980’de İran’a karşı savaş başlatması, Tahran’ı Cezayir aracılığıyla Washington yönetimiyle masaya oturmak durumunda bıraktı. Çünkü bu olay İran-Irak Savaşı’nı çok etkilemişti ve İran bu nedenle elini hızlı tutup bir an önce ABD ile anlaşmak istiyordu.
ABD ile İran arasında uzun süren Cezayir müzakerelerinin ardından 20 Ocak 1981’de varılan anlaşmanın resmen imzalanmasıyla rehinelerin bırakılması kabul edildi. Bu gelişmeden kısa bir süre önce ABD’de 4 Kasım 1980’de yapılan başkanlık seçimlerini sürpriz bir şekilde Cumhuriyetçi aday Ronald Reagan kazandı.
Jimmy Carter, 20 Ocak’ta görevi Reagan’a devretmeden rehinelerin serbest bırakıldığı haberini vermek istiyordu ve fazlaca uzattığı konuşması sırasında beklediği haber bir türlü gelmedi. Görevi selefinden devralan Reagan ise konuşmasına başlar başlamaz İran’ın, rehineleri Amerikalılara teslim ettiğini açıkladı.
Rehinelerin serbest bırakılmasının böyle kritik bir zamanlamaya denk getirilmesi önemli tartışmaları da beraberinde getirdi. Bazılarına göre İran, rehinelerin salınmasını geciktirerek süreç boyunca anlaşmaya yanaşmayan Carter’a tarihi bir ders vermişti, ancak diğer bir kesim tarafından da ABD’nin iş başına geçen yeni yönetimi ile İran arasında önceden bir anlaşma yapıldığı ve Tahran yönetimine bunun karşılığında silah satıldığı iddiaları gündeme getirildi.
21 Ocak 1981’de zamanın ABD Başkanı Ronald Reagan, görevi 1 gün önce sona eren eski başkan Jimmy Carter’ı Almanya’ya gönderdi. Amaç, Tahran’da 444 gün rehin tutulan Amerikalı rehinelerin alınarak ülkelerine götürülmeleriydi. Esirlerin teslimi Almanya’daki bir Amerikan askeri havaalanında gerçekleşti.
Elçilik işgaliyle bozulan ilişkiler 40 yıldır düzelmedi
O gün bozulan Tahran-Washington ilişkilerindeki gerginlik bugün de devam ediyor.
Temmuz 2015’te Tahran yönetiminin nükleer çalışmalarının kontrol altına alınması için imzalanan nükleer anlaşmanın ardından ilişkilerde yumuşama sinyali verilirken, ABD Başkanı Donald Trump’un göreve başlamasından sonra nükleer anlaşmayı iptali ve akabinde yeni yaptırımlara başlaması nedeniyle yeniden gergin bir döneme girildi.
İran’ın ABD karşıtı cephede yükselen imajı
10 Şubat 1979’daki devrimle dünya gündemine oturan İran, ABD karşıtı cephede yer alan grupların ve devletlerin de ilgi odağı oldu.
Humeyni yönetimindeki İran, devrimden 9 ay sonra gerçekleştirdiği bu hamleyle bir adım daha ileri gitmiş ve ABD karşıtlığıyla bilinen çevrelerde büyük sempati uyandırmıştı.
ABD Büyükelçiliğinin işgali, İran ile Muammer Kaddafi yönetimindeki Libya’yı birbirine yakınlaştırmış ve Kaddafi’nin Irak savaşında bu ülkeye destek vermesine neden olmuştu. İran Devrim Muhafızları Ordusuna bağlı askerler bu tarihte Libya’da askeri eğitim aldı. Küba lideri Fidel Castro ise Humeyni’ye “devrimci bir antiemperyalist” olarak övgülerde bulundu.
Bu olayın yıl dönümü olan 4 Kasım, ülkede her yıl “Küresel Emperyalizme Karşı Milli Mücadele Günü” olarak kutlanıyor ve büyükelçilik binası önünde geniş gösteriler düzenleniyor. İşgal edilen büyükelçilik binası ve yeri de günümüzde Devrim Muhafızlarına bağlı silahlı unsurlar tarafından kullanılıyor.
Rehine krizinin sinema filmi çekildi
İran ile ABD’yi savaşın eşiğine getiren elçilik işgali ve rehine krizi, Tahran yönetiminin büyük tepkisini çeken ARGO isimli sinema filmine konu oldu.
Emekli bir CIA ajanının gerçek hayat hikayesini konu alan ve işgalden kaçmayı başararak Kanada’nın Tahran Büyükelçiliğine gizlice sığınan 6 Amerikalı diplomatın İran’dan kaçırılması olayını dramatize eden Ben Affleck yönetmenliğindeki 2012 yapımı Amerikan filmi ARGO, 85. Akademi Ödülleri’nde En İyi Kurgu, En İyi Uyarlama Senaryo ve En iyi Film ödüllerini kazandı.
Hikâye 2007 yılında CIA operasyon sorumlusu olan Tony Mendez’in yazdığı “The Master of Disguise” isimli kitap ve Joshuah Berman’ın konu hakkında Wired isimli dergide yazdığı “The Great Escape” isimli makale ile açığa çıktı.
Ayrıca konuyla ilgili 1981 yapımlı İran’dan Kaçış (Kanadalının Çılgın Macerası) ve 2013 yapımlı Tahran’daki Adamımız adlı iki belgesel film çekildi.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *