İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Antalya’da katıldığı bir toplantıda doğal afetlerle ilgili yapılanlar ve yapılması gerekenlerle ilgili konuştu. Konuşmasında dizilerden de söz eden Süleyman Soylu, televizyonda ve internette yayınlanan iki diziye dikkat çekti. “Çocuklarımızı birileri zehirliyor” Soylu, afetle mücadelenin sadece tek bir kurumun yapabileceği bir şey olmadığını belirterek, “Her kurumun kendi adına üretmesi gereken tedbirler, atması
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Antalya’da katıldığı bir toplantıda doğal afetlerle ilgili yapılanlar ve yapılması gerekenlerle ilgili konuştu. Konuşmasında dizilerden de söz eden Süleyman Soylu, televizyonda ve internette yayınlanan iki diziye dikkat çekti.
“Çocuklarımızı birileri zehirliyor”
Soylu, afetle mücadelenin sadece tek bir kurumun yapabileceği bir şey olmadığını belirterek, “Her kurumun kendi adına üretmesi gereken tedbirler, atması gereken adımlar söz konusudur. Lanet bir dizi var ‘Çukur’ diye. Onun kadar olamıyorsak yazıklar olsun. Bir de ‘Adana Sıfır Bir’ diye dizi var. İkisinin etki alanı kadar etki alanı oluşturamıyorsak yandık. Bu iki dizi çocuklarımızı zehirliyor. İnsanımızı kendi kültüründen uzaklaştırıyor. Ben de hayretle bakıyorum ‘Üniversite hocaları ne işe yarıyor?’ diye. ‘Bu işle ilgili kültür adamları ne yapıyorlar?’ diye. Özellikle bu dizilerle alakalı ne ortaya koyuyorlar? Bizim çocuklara öğretmemiz gereken bambaşka bir şeyken çocuklarımızı birileri zehirliyor. Buna maalesef bakıyoruz. Çocuklarımız ve gençlerimizin yönünü hayra, doğru işlere döndürmeliyiz. 5 vakit namazda okunan gibi sırat-ı müstakime döndürmeliyiz.” ifadelerini kullandı.
Kurumlar arası entegrasyonun en önemli mesele olduğuna işaret eden Soylu, “Tüm kurumlar, bu işte elini taşın altına koymak durumundadır. Buna ait bilgilendirmeyi, toplumda ve kurumlarda bir bilinç oluşturmayı ancak sizler başarabilirsiniz. Bu da iletişimle olur. İnanmak samimiyetle, gönüllülükle, kendini hatırlatmak farkındalıkla olur. Büyüklerimizin bir lafı vardır ‘Eyvah para etmez.’ derler. Gerçekten de para etmiyor. 1999 Gölcük ve Düzce depremlerinde ‘eyvah’ hiç para etmedi. Van Depremi’nde para etmedi. Geçtiğimiz haziran ayında Araklı’daki sel felaketinde para etmedi. Hemen derenin, ırmağın kenarına yapılan evler hiç para etmedi. Bu ‘eyvah’ gerçekten hiç para etmiyor. Onun için ne yapacaksak şimdi yapmak durumundayız.” dedi.
“Siyaseti bu kadar pespaye bir hale getirmenin anlamı yok”
Soylu, kentsel dönüşümü şeytanlaştırmak için yanına “Rantsal dönüşüm” diye bir motto koyulduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Siyaseti bu kadar pespaye bir hale getirmenin anlamı yok. Buradan para kazanmayı, rant düşünenin Allah müstahakını versin. Burada bir tedbir alırken bu tedbiri siyasallaştırıp almamak için bunu şeytanlaştırmanın bir anlamı yok ya. Bu ayıp bir şey. Bizim gelecek nesillere bir borcumuz var. Bir borcumuz da bu çarpıklığı ortadan kaldırıp onlara düzgün, sorunsuz, şehirler teslim etmektir. Yapı stoku güçlü şehirler teslim etmektir. Bunlar müteahhidiyle, kamu bürokrasisiyle, vatandaşıyla yürütülmesi gereken bir süreç. AFAD il müdürleri olarak bu süreçlere müdahil olmanız lazım. Vatandaşa ve bürokrasiye bir nevi ombudsmanlık yapmanız lazım. Bir depremde can ve maddi kayıplar yaşıyoruz. Ancak bu kayıpların hiçbiri tek bir hatadan kaynaklanmıyor. Bu kayıplar hataların toplamından oluşan kayıplardır. Sığınak, eğitim, yapı stokunun kalitesi meselesini ihmal ve idare edersek, tatbikat işini, kentsel dönüşüm işini ihmal edersek ‘eyvah’ para etmez. Bunlar karşımıza çıkan faturayı yükselten meselelerdir. Bizler bakanlık olarak gereken tedbirleri alıyoruz, almaya devam ediyoruz. Bu tarihten itibaren bir yıl süre verdik. Çok çalışmalıyız. Bunu bir nevi askerlik olarak görün. Tedbirlerimizi kapasitemize kazandıralım, ondan sonra bunu bir seviyede muhafaza etmeye, gün geldiğince dönüştürmeye çalışalım.”
Zihinsel dönüşüm
Zihni dönüşümün en büyük büyüme başarısı olduğuna dikkati çeken Soylu, yani yaya geçidinden karşı karşıya geçmeyi toplumun tamamının öğrenmesinin bir zihni dönüşüm olduğunu dile getirdi. Demokrasinin en basit kurallarına inanmanın zihni dönüşüm olduğuna değinen Soylu, “Eğitim sadece okullarda, üniversitelerde verilmez. Eğitim hayatın içinde de verilir. Modernlik denilen kavram böyle bir kavramdır. Bu kavrama hep birlikte ulaşmalıyız. Bu kavram sadece Türkiye’yi yöneten Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sorumluluğunda değildir. Topyekun sorumluluk milletin tamamına hepimize aittir. Müteahhit en çok para kazanacağı değil, en ahlaklı binayı yapacak, bizim bundan sonra para kazanacağımız binalara ihtiyacımız yok.” dedi.
Ahlaklı binalar
Ahlaklı binalara ihtiyaç olduğunu, öğretmenin sadece çocukların diplomasına not vermeyeceğini, onların her birinden dünyaya faydalı bir insanın yetişmesi konusunda kendi göz nurunu çocukların her birine aktaracağını belirten Soylu, sözlerini şöyle tamamladı: “Biz ancak böyle dönüşürüz. Bir kişi Türkiye’yi 2002 yılının başından itibaren bir noktaya taşıdı. Dünyanın iki büyük devi, soğuk savaş döneminin iki büyük kutbunun başı Amerika ve Rusya’yı hemen sınırlarımızın ötesindeki bir olayda masaya oturttu. Terörizme karşı sanal duruş sergileyenlere, terörizme karşı esas duruşun nasıl olacağını, çok net şekilde ortaya koydu. Bize bir şey söyledi. Bu başarı sayın Cumhurbaşkanımızın dilinden söylüyorum. “Ne kendi başarısı, ne ülkenin başarısı ne Türkiye’nin başarısıdır. Bu başarı insanlığın başarısı ve terörizme karşı yaşanan bir başarıdır.’ Bu bizzat Cumhurbaşkanımızın ilk saatlerdeki tanımlamasıdır. Terörizme karşı başarıdır. Bunu aynı ölçüde devam ettirmek gereklidir. Onun için sorumluluklarımız artmaktadır. Bu kadar yüksek kabiliyetleri elde eden, bu kadar zor bir coğrafyada hem ayakta durabilmeyi hem de aynı zamanda coğrafyanın risklerini azaltmayı başarabilen bir anlayışla çok daha güçlü adımlar beklenmektedir. Irak’ta, Lübnan’da, Libya’da olaylar var. Şili’de olaylar var. Dünyanın birçok yerinden bu konuda bizden destek istenmektedir. Yarın bu olaylar bittiğinde mesele esenliğe kavuştuğunda bizden isteyecekleri destek gelişmeleri kalkınmaları ve huzurlarının devamı içindir. Çünkü biz çok büyük bir tecrübeye sahibiz. Yeniden TAMP gibi tedbirler devreye girecek. Kadına şiddet konusunda neler yaptığımız, neler yapacağımız devreye girecek. Biz nasıl ettik başardık da 8 dakikada nüfus kağıdı, pasaport ve ehliyet verebiliyoruz. Şimdi bütün bunlara etrafımızdaki bütün coğrafyaların ihtiyacı var. En önemli bölüm minarenin yıkılmaması gereken bölüm AFAD bölümüdür. 99’da minarenin yıkıldığını gördük. Minare devlettir. Devleti zafiyete uğratmamamız lazım. Bu millet vergisini veriyor, vatandaşlık görevini yerine getiriyor. Eğer biz böyle bir afette devleti bir çare bıraktığımız andan itibaren millet biçare olur ki artık onun kafasındaki devlet o devlet değildir. Onu yeniden imar etmek, tamir etmek kolay bir iş değildir. Onun için bu bir yıllık kırmızı alarm söyleminin temelinde bu vardır. Bu fırsatı beraber yönetelim.”
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *