“Camiler ve Din görevlileri” haftası

“Camiler ve Din görevlileri” haftası

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen ‘Camiler ve Din Görevlileri Haftası’ Diyanet İşleri Başkanlığı Konferans Salonu’nda düzenlenen açılış programıyla başladı.

Çeşitli etkinliklerle bir hafta boyunca kutlanacağı bildirilen haftanın açılış programına Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan ve Kazakistan Müslümanları Dini İdare Başkanı Serikbay Oraz katıldı.

Ezan okunması ve Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, “Bu sene ‘Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nda;  ‘Cami ve Hayat’ konusunu gündeme taşıyoruz. Hayatın içinde camilerimiz var ve camilerde hayat var gerçeğine daha güçlü şekilde dikkat çekiyoruz. Zira cami ile hayatın arasını ayırdığımızda, camiden uzak kaldığımızda, kendimize ve değerlerimize de yabancılaşıyoruz” dedi.

İnsanı ve varoluşun İslamî bir bakışla anlamlandırıldığında, insanın yeryüzü ve hayatla ilişkisinde en önemli unsurlardan birisinin de cami olduğunu ifade eden Başkan Erbaş, şöyle konuştu:

“Kur’an-ı Kerim bizlere, yeryüzünde insanlar için inşa edilen ilk mescit olarak Kâbe’den bahseder. Bu ayet-i kerimeden anlıyoruz ki, insanın tarihi ile caminin tarihi iç içedir. Bildiğiniz gibi Peygamber Efendimizin Medine’ye hicretle birlikte yaptığı ilk işlerden birisi de Mescid-i Nebî’nin inşa etmek olmuştur. Mescid-i Nebi ihtiyaçlarının karşılandığı, sorunların çözüme kavuşturulduğu, kimsesizlerin himaye edildiği, bireysel ve sosyal düzlemde her türlü mesele ile ilgili istişarelerin yapıldığı, kararların alındığı bir merkez olarak görev ifa etmiştir. Edep, adap, ilim ve irfanın aşılandığı bir mektep olarak hizmet vermiştir.”

“Cami ve mescitler, İslam toplumlarının kimliği haline gelmiştir”

Başkan Erbaş, Müslümanların hayatlarını ve şehirlerini cami merkezli planlandıklarını belirterek, “Böylece bütün yönleriyle hayatın, caminin öğrettiği ve temsil ettiği değerlerle inşa edilmesi hedeflenmiştir. Camideki tevazu ve hakşinaslığın iş hayatına, merhametin aile hayatına, şefkat ve zerafetin insan ilişkilerine yön vermesi hedeflenmiştir. Neticede caminin bireye kazandırdığı adalet, merhamet, yardımlaşma gibi ahlaki değerler toplumun huzur ve güvenini sağlamada büyük bir görev ifa etmiştir. Dolayısıyla cami ve mescitler, İslam toplumlarının kimliği haline gelmiştir” diye konuştu.

Camilerin tevhidin, birliğin, dirliğin, sevginin, paylaşmanın, yardımlaşmanın sembolü olduğunun altını çizen Başkan Erbaş, “Minberi ve kürsüsüyle, üstün insanlık nizamının öğretildiği, ilim ve ahlak, marifet ve hikmet derslerinin verildiği ilim merkezleri haline gelmiştir” ifadelerini kullandı.

Başkan Erbaş, İslam düşüncesinde bilgi, güzel ahlak ve toplumsal değerlerin camiden hayata doğru yayıldığına dikkat çekerek, “İnsanların, çevreyle ve toplumla iyi ilişkileri camide pekişmektedir. Müminlerin manevi dünyaları cami ile güçlü hale gelmektedir. Camilerdeki manevi ortam kalplerin mutmain olmasına ve huzur bulmasına yön vermektedir” şeklinde konuştu.

“Camideki ibadet ve samimiyetin varlığı, cami dışındaki istikamet ve güzel ahlak ile ölçülür”

Caminin müminin kendi kalbiyle ilişkisinin ve Rabbiyle iman bağının en güçlü olduğu yerler olduğuna dikkat çeken Başkan Erbaş, şöyle devam etti:

“Bunun caminin dışına yansıması ise sorumluluk bilinci, hak duyarlılığı ve güzel ahlaktır. Erdemli insan olmaktır. Dünyanın huzur ve güvenine katkı sunmaktır. Bu açıdan camideki ibadet ve samimiyetin varlığı, cami dışındaki istikamet ve güzel ahlak ile ölçülür. Takva, kalp temizliği ve manevi gelişmişlik, hayata insani erdemler ve ahlaki değerler olarak yansır. Aksi halde kılınan namazlar ve yapılan ibadetler, sahibini kötülüklerden, hayâsızlıktan, haksızlık yapmaktan alıkoymuyor, onu merhamet ve güzel ahlak sahibi yapmıyorsa; orada ibadetin gayesi, özü ve hikmeti yitirilmiş demektir.”

“Cami, İslam toplumlarında ortak bilincin ve şuurun oluştuğu mekândır”

Başkan Erbaş, camilerin, toplumun her kesiminden insanların hiçbir ayrıma gitmeden bir araya geldiği mekanlar olduğunu dile getirerek, “Bütün siyasi görüş ve farklı düşünüşlerin üstünde, milletçe hep beraber kaynaşma, kardeşlik ve muhabbeti yaşadıkları yerdir. İslam toplumlarında ortak bilincin ve şuurun oluştuğu mekândır. Birlik-beraberlik duygularının en üst seviyeye ulaştığı zemindir. Cemaatle kılınan her namazda, aynı safta bedenlerin birlikte kıyam etmesi, kalıpların birliğinden kalplerin birliğine geçişi sağlayan en önemli duruştur.  Bütün bunlar ise bizlere takvada yardımlaşmayı öğreten ve yaşatan değerlerdir. Bu yüzden camiler İslam’da çok özel bir konuma sahiptir” şeklinde konuştu.

“İslam dünyasında camilerde fitne ve tefrika çıkartarak müminlerin en güçlü zemini yıkılmak istenmektedir”

Ümmettin beraberce sahiplendiği en güçlü ortak zeminin camiler olduğuna işaret eden Başkan Erbaş, “İstiklal mücadelesinden 15 Temmuz’a zor zamanlarımızda camilerimiz ortak hareket noktamız olmuştur. Dolayısıyla birlik ve beraberlik açısından en güçlü mekânımız da camilerimizdir. Bunu muhafaza etmek ve bu konuda hassas olmak durumundayız. Zira son yarım asırlık süreçte, İslam dünyasında camilerde fitne ve tefrika çıkartarak müminlerin en güçlü zemini yıkılmak istenmektedir. Bunun için her birimiz, camilerimizi birlik ve beraberliğimizin en muhkem kaleleri olarak sahiplenmek zorundayız” dedi.

Başkan Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak camilerin, İslam tarihi boyunca olduğu gibi hayatla iç içe olması için gayret ettiklerini ifade ederek, camileri aslî fonksiyonları olan ibadet mekânı olma özelliğini cami hizmetlerinin merkezi olarak gördüklerini söyledi.

“Mescid-i Nebî’ye kadınlar da gelir, ibadetlerini yapar, sohbetlerden istifade ederlerdi”

Camileri, kadınların da erkekler kadar rahat ibadet edecekleri mekânlar haline getirmek için yürüttükleri çalışmaları aktaran Başkan Erbaş, “Bu anlamda büyük mesafe kat ettik, eksikleri olan camilerimizi de hızlıca tamamlıyoruz. Önemle ifade etmeliyim ki, imamlığını Peygamber Efendimizin yaptığı Mescid-i Nebî’ye kadınlar da gelir, ibadetlerini yapar, sohbetlerden istifade ederlerdi” ifadelerini kullandı.

Başkan Erbaş, gençler ve çocukların camiye daha çok gelmeleri ve caminin değerleriyle tanışmaları için yoğun faaliyetler yaptıklarının altını çizen Başkan Erbaş, “Sabah namazı buluşmaları, cami müştemilatında gençler ve çocuklara yönelik mekânlar, gençlik merkezlerimiz gibi alanlar üzerinden daha çok gencimizin camilerin manevi atmosferi ile buluşmasını hedefliyoruz. Cami dersleri ve camilerdeki kurslar ile camilerin ilim merkezi özelliğini geliştirmeye çalışıyoruz. Cami sohbetleri, vaaz programları, Kur’an ziyafetleri vb. vesilelerle camilerimizden irşat merkezleri olarak daha iyi istifade edilsin istiyoruz.”

Camilerin fiziki planlaması ve konseptinin geliştirilmesi için çalıştıklarına işaret eden Başkan Erbaş, “Yeni cami tasarımı ile camilerimizin, toplumun her kesimine hitap edecek nitelikte, kadın, çocuk, engelli, yaşlı bireyler için bütün ihtiyaçlar açısından her yönüyle tam donanımlı şekilde planlanmasını, herkesin rahat ve huzur içinde ibadetini yapabileceği şekilde dizayn edilmesini sağlamaya çalışıyoruz.  Dolayısıyla hem fiziksel hem de işlevsel açıdan camilerimizi en iyi düzeye getirmek için çaba sarf ediyoruz” diye konuştu.

“Cami ve Hayat” teması çerçevesinde fidan dikimi kampanyası

Başkan Erbaş, “Camiler ve Din Görevlileri Haftası”nda, “Cami ve Hayat” teması çerçevesinde 6 Ekim Pazar günü sabah namazından sonra bütün camilerde din görevlilerinin öncülüğünde cemaatle beraber fidan dikimi gerçekleştireceklerini ifade ederek, “Bu vesileyle milyonlarca ağaç dikmiş olacağız. Biliyoruz ki ağaç, tabiata hayat vermektir. Böylece din görevlisi hocalarımız çevre ahlakı ve tabiata karşı sorumluluk bilinci konusunda da en güzel örnekliği göstermiş olacaklar” ifadelerini kullandı.

Camileri bütün değerleriyle sahiplenilmesine ve camilere gitme alışkanlığının güçlendirilmesine yönelik bir seferberlik başlatılmasına ihtiyaç olduğunu belirten Başkan Erbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biliyoruz ki, içinde ibadet edilmeyen, cemaati olmayan camiler “garip” kalmaktadır. Camileri garip kalan bir Müslüman toplum hayat neşesini de kaybeder. Camileri mahzun bir milletin gönülleri de mesrur olmaz. Camileri garip ve mahzun bırakmamanın yolu, her vakitte içinde ibadet etmektir. Ailelerimiz ve çocuklarımızla beraber her Ezan-ı Muhammedînin ardından camilerin huzur veren ikliminde buluşmaktır. Nitekim kıyamet günü Peygamberimizle beraber olacak 7 grup insandan birisi de, “kalbi mescitlere bağlı müminlerdir”. Sadece fiziki varlığıyla da değil, kalbi, ahlakı ve hayat değerleriyle mescide ve onun temsil ettiği değerlere bağlı kimsedir. Bunun için, büyük fedakârlıklarla camiler inşa eden aziz milletimizden, aynı ilgiyi ve heyecanı camilerimizde ibadet etmek için de göstermelerini arzu ediyorum.”

“Camilerimiz ancak, hocalarımız sayesinde hayatla içi içe olacaktır”

Başkan Erbaş, din görevlilerinin Hazreti Peygamberin mirasını omuzladıklarını dile getirerek, “Görev yaptığımız mihraplar, minberler, kürsüler peygamber makamıdır. İnsanlara anlattıklarımız ise Allah’ın kitabı ve Resulünün sünnetidir. Bu şuur ve azimle İslam’a ve insanlığa hizmet için çalışmak büyük bir nimet ve onurlu bir görevdir. Biliyoruz ki; camilerimiz ancak, görevinin şuurunda, bilgili, mesleğini seven, milletine ve dinine hizmet etmeyi en büyük şeref sayan din görevlisi hocalarımız sayesinde hayatla içi içe olacaktır” şeklinde konuştu.

Başkan Erbaş, gece-gündüz demeden İslam’a hizmet eden hocalara teşekkür eden Başkan Erbaş sözlerini şöyle tamamladı:

“Mihraplardan ibadet ve hakikate önderlik eden imam-hatiplerimize, Ezan-ı Muhammedî ile gök kubbeyi mamur eden müezzinlerimize, zihinleri, gönülleri ve hayatları Kur’an ile buluşturan Kur’an kursu öğreticilerimize, Kürsülerden hakikatin sesini yükselten vaizlerimize, Teşkilatımıza nitelikli kadrolar yetiştiren eğitim görevlilerimize, Şehirlerin manevi rehberleri müftülerimize ve milletimize hizmet etmeyi en büyük paye sayan bütün teşkilat mensuplarımıza, fedakâr hocalarımıza tekrar teşekkür ediyor, “Camiler ve Din Görevlileri Haftası”nı tebrik ediyorum.”

Bakan Turhan: Cami ve mescid, “yaşanan topraklara vurulan İslam mührü” 

İslam dininde caminin merkezi bir konumda olduğunu dile getiren Turhan, “İslam medeniyetinin yükselmesi cami merkezli olmuştur. O nedenle hiçbirimiz camileri, sadece namaz kılıp dağıldığımız bir ibadet mekanı olarak görmeyiz. Camiler, geçmişten günümüze sosyal hayata şahitlik eden, Müslümanların hayat bulduğu, mümin yüreklerin yükselen ezan sesleriyle kemale erdiği kutlu yerlerdir.” diye konuştu.

Turhan, camilerin, nesillerin İslam ahlakıyla ahlaklandığı, Müslüman olma bilincinin filizlenip yeşerdiği ve olgunlaştığı manevi mektepler olduğunu anlatarak, inşa edilen her cami ve mescidin, “yaşanan topraklara vurulan İslam mührü” olduğunu ifade etti.

Bakan Turhan, “Peygamber Efendimiz, ‘Her kim ki Allah için bir mescit bina ederse, Allah ona Cennet’te bu mescidin benzeri bir köşk ikram eder’ diye boşuna dememiştir. Başka bir hadisinde de kalbi mescitlere bağlı olan kimseleri, Rabbimizin kıyamet günü arşın gölgesinde gölgelendireceğini müjdelemiştir. Allah’ın evi olan cami ve mescitlere bu bilinçle yaklaşmak her mümin için bir kulluk vazifesidir.” değerlendirmesinde bulundu.

Turhan, ezanla başlayıp sala ile son bulan hayata rehberlik eden din görevlileri ve hocaların bu hafta vesilesiyle hatırlanmış olmasının da memnuniyet verici olduğunu söyledi.

“İlmimizi samimiyetle, takvayla olgunluğa erdirmeliyiz”

Din görevlileri ve hocaları için “fener” benzetmesinde bulunan Turhan, “Din görevlileri teşkilat yapısı ve manevi gücüyle Anadolu’da İslam medeniyetine büyük katkı sağladı. Onlar, başta dinimizin esas dinamikleri olmak üzere temel insani ve ahlaki değerlerin anlaşılması, toplumumuzun aydınlanması ve manen yükselmesi hususunda fener görevi görüyor. Peygamber Efendimizin ‘Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir’ sözünün, bu insanlarımız için bir ilham kaynağı olduğu açıktır.” ifadesini kullandı.

Medeniyetin ilelebet yaşaması için din görevlilerine büyük görevler düştüğünü belirten Turhan, şu değerlendirmede bulundu:

“Tarih boyunca iz bırakan medeniyetlerin tamamının temelinde kalem, mürekkep, ilim olmuştur. Yine medeniyetlerin çökmesi ve gerilemesi de kalemsizlikten, ilimsizlikten olmuştur. İslam medeniyeti bu dinamiklerle yüz yıllar boyu dünyayı aydınlatmıştır. Endülüs’ten Afrika’nın derinliklerine, Balkanlar’dan Kafkaslara Uzak Doğu’ya ilimle, kalemle, ahlakla mühür vurmuştur. Batının hurafeleri varken Müslümanların ilmi ve alimleri vardı. Yeri gelmişken bu hasletlerden uzak bir kalleşin, yıllar yılı sözüm ona hoca kılığına bürünüp neler yaptığını çok iyi biliyoruz. Yetiştirdiği fitne tohumlarıyla, az kalsın milletin ocağına incir ağacı dikecekti. O nedenle ilmimizi samimiyetle, takvayla olgunluğa erdirerek milletimizin önüne öyle çıkmalıyız.”

Konuşmaların ardından, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Bakan Turhan’a hediye takdim etti.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *