Mavi Marmara’da yaralananların yerel mahkemelere açtığı davalar, olayın Türk kaza hudutlarında değil, uluslararası sularda meydana gelmesi, mahkemenin başka bir devleti yargılama yetkisinin bulunmadığı gerekçeleriyle reddedilmişti. Yargıtay, bu kararları bozdu.
Gazze‘ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrail askerlerince yapılan saldırıda yaralananların da gemide hayatını kaybedenlerin aileleri gibi tazminat alabilmesinin yolu açıldı. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, yaralananların tazminat taleplerini reddeden yerel mahkeme kararlarını bozdu.
“Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım” kampanyası kapsamında Gazze’ye gitmek üzere 28 Mayıs 2010’da Antalya Limanı’ndan hareket eden “Mavi Marmara” adlı yolcu gemisine, Akdeniz’in uluslararası sularında İsrail güçlerince 31 Mayıs 2010’da müdahale edilmişti. Olayda 10 kişi hayatını kaybetmiş, çok sayıda kişi de yaralanmıştı.
Saldırıda hayatını kaybedenlerin ailelerine tazminat ödemeleri yapıldı ancak yaralananlar da tazminat talebiyle davacı oldu.
Yaralıların yerel mahkemelere açtığı davalar, olayın Türk kaza hudutlarında değil, uluslararası sularda meydana gelmesi, mahkemenin başka bir devleti yargılama yetkisinin bulunmadığı gerekçeleriyle reddedildi.
Temyiz üzerine ise dosyalar Yargıtay 4. Hukuk Dairesine geldi. Daire, yerel mahkemelerin bu yönde verdiği kararları bozdu.
Karar
Dairenin kararında, Türk ve İsrail hükümetleri arasında yapılan görüşmeler sonucunda, “Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşması” isimli anlaşma imzalandığı, anlaşmanın onaylanmasının uygun bulunduğuna dair Kanunun ise 20 Ağustos 2016’da kabul edildiği, Bakanlar Kurulu tarafından da onaylanan anlaşmanın 9 Eylül 2016’da yürürlüğe girdiği hatırlatıldı.
Anayasa’nın “Milletlerarası Andlaşmaları Uygun Bulma” başlıklı 90. maddesi gereğince usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmaların kanun hükmünde olduğu aktarılan kararda, anlaşma hükümlerinin derdest davalarda da uygulanabileceği belirtildi.
Kararda, Türkiye ile İsrail arasındaki anlaşmanın 4. maddesinde, “Türkiye ve İsrail, diğer tarafa veya diğer taraf adına hareket edenlere hukuki veya başka bir sorumluluk yüklemeyecekleri ve bu anlayışın taraflardan herhangi birinin veya taraflar adına hareket edenlerin cezai veya hukuki sorumluluğu kabul ettiği veya üstlendiği şeklinde yorumlanmayacağı hususlarında mutabıktır. Her halükarda, bu anlaşma, İsrail’in, İsrail adına hareket edenlerin ve İsrail vatandaşlarının, Türkiye Cumhuriyeti veya Türk gerçek veya tüzel kişileri tarafından konvoy hadisesiyle ilgili olarak kendilerine yönelik doğrudan ya da dolaylı olarak Türkiye’de yapılmış veya yapılacak her türlü hukuki ya da cezai talebe ilişkin her türlü sorumluluktan tamamen muaf tutulmalarını sağlayacaktır.” hükmünün bulunduğuna işaret edildi.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin kararında, aynı anlaşmanın 5. maddesinde, “Herhangi bir Türk gerçek veya tüzel kişisi tarafından veya bu kişiler adına, İsrail Hükümeti veya gerçek veya tüzel kişilerine karşı herhangi bir para talebi öne sürülmesi veya taleplerin sürdürülmesi halinde, İsrail Hükümeti, onun adına hareket edenler ve/veya İsrail vatandaşlarının tüm kayıpları, masrafları, hasarları ve/veya harcamaları Türk Hükümeti tarafından karşılanacaktır.” hükmünün yer aldığı vurgulandı.
Söz konusu anlaşmadaki düzenlemeler kapsamında, yerel mahkemenin, İsrail devleti aleyhine yapılmış tazminat taleplerinde Türkiye Cumhuriyeti Maliye Hazinesinin davaya dahil etmesi gerektiği ifade edilen kararda, İsrail ile Türkiye arasındaki anlaşmanın maddeleri değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği kaydedildi.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *