Demokrasinin önde gelen kavramlarından ‘insan hakları’ ile ilgili İran’da düzenlenen uluslararası oturumda, “İslami insan hakları” ifadesi kullanılırken, insan haklarına yaklaşımın her türlü siyasi görüşten uzak olması gerektiği savunuldu.
‘İslami insan hakları ve insani keramet’
İran’ın yarı resmi radyosu Pars Today‘in aktardığına göre, İslami insan hakları Uluslararası 4. Oturumu yerli uzmanların yanı sıra çeşitli Müslüman ülkelerden düşünürlerin katılımı ile Tahran’da çalışmalarına başladı. Söz konusu oturum, 5 Ağustos “İslami insan hakları ve insani keramet” günü eşiğinde düzenlenmesi, İslami insan hakları bildirgesinde gizli olan değerlerin vurgulanması için bir fırsattı.
Söz konusu haberin ayrıntıları ise şöyle:
İran İslam Cumhuriyetinin önerisi ve İslam İşbirliği Teşkilatının da 2008 yılında onayı ardından 5 Ağustos günü, “islami insan hakları ve insani keramet” günü olarak adlandırıldı.
Bugün İslam açısından insan hakları bildirgesinin İslam İşbirliği Teşkilatı tarafından onaylanmasını hatırlatıyor.
Müslüman ülkeler ilk kez 1990 yılında, insanları hakları ve Müslüman hükümetlerin bu bağlamdaki taahhütlerini hukuki bir içerikle İslam dininin görüşlerini çağdaş uluslararası hukuki belgelere benzer bir belge çerçevesinde onayladılar.
Söz konusu ülkelerin bazıları evrensel insan hakları bildirisine binaen kendi yerli kültür ve değerleri ile örtüşen bazı benzer bildirileri insan haklarını savunma ve destekleme bağlamında yayınladılar.
Batı açısından insan hakları maddi bağlılıklara dayanır ve ilkeleri de insanın maddi düşüncelerinden kaynaklanır. Bu yüzden manevi boyutları gözardı etmek ve sırf maddi yönlere dayanamak, insan hakları evrensel bildirisinin en önemli sorunlarındandır.
Evrensel insan hakları bildirisi 10 aralık 1948 tarihine kadar 217 nolu bildiri olarak BM genel kurulu tarafından onaylandı. Bu bildiri giderek küresel bir şekil alarak tüm ülkeler ona uymak zorunda kaldılar. Gerçi evrensel insan hakları bildirisinde insan haklarını ihlal etmemek, milletlerin haklarına saygı duymak ve iç nizamda haklara riayet etmek ve milletler arasıdna barışın sağlanması gibi konulara vurgu yapılmıştır, fakat bu bildiriye atılacak genel bir bakış, onun sırf maddi yönleri dikkate aldığı ve özgürlük ile eşitlik gibi kavramların da bu açıdan tarif edildiği anlaşılır.
Fakat insan haklarına yaklaşım, her türlü siyasi görüşten uzak olmalıdır. İnsan hakları aslında insanların ırk, din ve milliyetten uzak bir şekilde değerlerini açıklamalıdır.
İnsan hakları aslında kendi gerçek anlamında her insanın çeşitli açılardan sahip olduğu haklardır. Özgürlük, eşitlik, adalet arayışı, ekonomi haklar, aile kurma hakkı ve eğitim ve öğretim hakkına sahip olmak, bu alandaki kıstaslardır.
İslami insan hakları bildirisi işte bu bakış açı ile söz konusu zaruretleri dikkate alarak İslam şeriatına dayalı olarak insan haklarının insanın zati değerleri ve kerametinden kaynaklandığını belirtiyor.
Aslında islami insan hakları, insan haklarına değer yargıları açısından yaklaştığı için batılı insan hakları bildirisinden daha üstündür.
Yemen San’a üniversitesi siyasi ilimleri ve ekonomi ve ticaret fakültesi hocası Dr. Muhammed Abdulmelik el-Mütevekkil bu konuda şöyle diyor: “İnsan hakları batı ve sultacı batılı hükümetler tarafından diğer ülkelerin iç meselelerine müdahale etmek için sadece bir slogandır.
İnsan hakları bildirisi sürecini bilenler, sultacı hükümetlerin yanlış davranışları ve sergiledikleri tutumun insan hakları bildirisini yayınlayanların fikri yolsuzlukları ve sapkınlıklarının en iyi delilidir.”
Bu yüzden insan hakları görüşünde çeşitli değerlerin söz konusu olması nedeni ile, batılı insan hakları konusundan çıkış için bilimsel ortamın hazırlanması ve bu konuya karşı pasif tutumdan uzaklaşmak ayrıca insani keramet ve adalete dayalı islami insan hakları örneğine ulaşma ortamını hazırlamak gerekir. Bu konular Tahran’da Müslüman ülkelerden düşünürlerin katılımı ile düzenlenen oturumun hedeflerindendir.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *