British Museum’un yeni duyurduğu özel sonbahar sergisi, Avrupalı ve Kuzey Amerikalı sanatçı ve zanaatkarların İslam dünyasından (özellikle de Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dan) nasıl esinlendiklerini ve onları nasıl temsil ettiklerini ele alıyor.
İslam Dünyası Batı Sanatını Nasıl Etkiledi?
“Doğu’dan İlham: İslam Dünyası Batı sanatını nasıl etkiledi” adlı sergi, Avrupa ve Kuzey Amerika görsel sanatlarının yüzyıllardır İslam sanatından ne şekilde ilham aldığını inceliyor. “Oryantalizm” olarak bilinen Doğu’nun Batı sanatındaki temsili, çoğu zaman gerçeklik ve hayal dünyası arasındaki çizgiyi bulanıklaştırdı.
Resimden süsleme sanatlarına, iç mimarlıktan mimarlığa kadar birçok alandaki obje ve sanat eserleri, başta Orta Doğu ve Kuzey Afrika olmak üzere İslam Dünyasındaki konuları ve stilleri tasvir etti veya gösterdi.
Oryantalist sanat hareketi , 19. yüzyılda en yüksek boyutlarına ulaştı ve muhtemelen de en etkileyici yağlı boya tabloları ve kağıt üzerindeki çalışmalarla tanındı. Fakat bu hareketin kökeni aslında 15. yüzyıla ait ve bugün hala sanatta referans olarak gösterilmeye devam ediyor.
(Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nden Görülmesi Gereken 11 Selçuklu Eseri)
Oryantalizm hareketi, eğer birkaçını sıralamak istersek, seramikler, metal eşyalar, fotoğraflar gibi çeşitli sanat çalışmalarına etkide bulundu ve bu etkisi tiyatro, mimari ve müziğe kadar yayıldı.
Filistinli-Amerikan akademisyen Edward Said’in etki bırakan yazısı Oryantalizm’de, Batı’nın kültürel olarak Doğu’yu kafasında canlandırdığı ve yanlış tanıttığını ortaya atarak, 1978 yılında konuya eleştirel bir bakış getirdi. Bu eserinde Said, Batı’nın Doğu’dan sunmuş olduğu, özellikle edebiyat yoluyla ve siyasete yaydığı, aşırı romantikleşmiş ve yanlış beyanları eleştirdi.
Said Doğu’yu, “Avrupa’nın en büyük, en zengin ve en eski kolonilerinin olduğu yer, uygarlığının ve dilinin kaynağı, ‘Diğeri’nin en derinden ve sürekli tekrarlanan görüntüsü” olarak tarif eder. Böylesine büyük bir konuyla başa çıkmak, Oryantalizm’in sanat hareketine odaklanan bir serginin sınırlarını aşar. Burada yapılan şey ise, yanlış tanıtılma konusunun farkında olarak uzun ve zengin bir etki ve değişim tarihini her iki yönde de tespit edip bu eleştirilerle bağdaştırmak. İnsanları ve yerleri tanımak ve onları anlamak için insani bir arzu.
Doğrusu Avrupa, yüzyıllardır kendini Orta Doğulu komşularıyla ilişki içinde olarak tanımladı. 1500’lerde Avrupalıların sınır ötesinde kalanlarıyla yaptıkları anlaşmalardaki hem yüksek merak duygusu hem de agresiflik söz konusuydu. Orta Doğu’daki imparatorluklara karşı daima bir farkındalık vardı. Bu Doğulu komşular, bugünkü İran topraklarında yaşamış olan Safeviler (1501–1722) , günümüzdeki Türkiye’yi, Avrupa’nın güneydoğusunun çoğunu ve Arapça konuşulan toprakları da içine alan Osmanlı İmparatorluğu’ydu (yaklaşık 1300–1923).
(İbni Sina’nın İrlandaca’ya Çevrilmiş Yazısı Bulundu)
Aynı şekilde Avrupalı tüccar ve diplomatlar da Orta Doğunun insanları tarafından egzotik ve “başka” görülüyordu. Orta Doğu ve Avrupa arasındaki ilişkiler sonraki dönemlerde daha dengeli bir hal geldi, bu dönem artık bir değiş tokuş ve akışkanlığın kendini gösterdiği bir dönemdi.
Bu, bazı tarzlardaki taklitlerde görülebilir. Örneğin, aşağıdaki 17. yüzyıldan bir İznik çinisi. İznik, yüzyıllardır yüksek kaliteli çiniciliğin merkezi olarak bilindi. Bu eserlerin içini süsleyen çiçek desenleri de Osmanlı dönemi boyunca popülerdi.
Aşağıdaki görselde ise İngiliz tasarımcı William De Morgan tarafından yapılan bir çini yer alıyor. Morgan, modaya uygun seramik, vitray ve mobilyalarda karşımıza çıkan bu çiçekli desenleri yaratırken Orta Doğu seramik ve desenlerinden etkilenmişti.
Avrupalılar 1500’lerden itibaren Amerika, Afrika ve Asya’ya gidip oralara daha fazla baktıkça, karşılaştıkları insanlar hakkındaki bilgileri görselleştirmek, tanımlamak ve yaymak için yeni yollar geliştirdiler. Kostüm kitapları, sultanlardan mistiklere ve dansçılara kadar farklı grupları kıyafetlerine göre ‘sınıflandırmanın’ popüler bir yolu haline geldi. Bununla birlikte, bu tasvirler çoğunlukla basmakalıp düşüncelere dayanıyordu ve bu düşüncelerin Avrupa’ya yerleşmesini sağladı.
Orta Doğu kentlerine gelen Avrupalıların varlığı, yerel sanatçılara, Avrupalı dansçıların ve sarayların portrelerinde “egzotik” için kendi zevklerini gösterebilme şansı sağladı.
Muhtemelen Oryantalist sanat hareketinin en iyi bilinen sanatsal ürünü, Avrupalı ve Kuzey Amerikalı sanatçıların yaptıkları tablolardan oluşuyordu. Bu sanatçıların çoğu, Konstantinopolis (günümüzdeki İstanbul), Kudüs, Kahire veya Marakeş olsun, tasvir ettikleri yerlere seyahat etti. Diğerleri Paris veya Viyana’dan başka bir yere gitmedi, ancak ilham için fotoğraf, sahne ve hayal gücü karışımı kullandı. Tekrarlanan görüntüler, günlük yaşamın detaylı eskizlerinden haremin hayal edilen sahnelerine kadar her şeyi içeriyordu. Orta Doğu’ya ilgi, Orta Doğu’daki Avrupalı sömürge çıkarları ile paralel olarak gelişti; bu, askerlerin, tüccarların ve sanatçıların bölgenin yerlerine ve halklarına daha fazla erişimini sağladı.
Sergide, Oryantalizmin çoğu zaman olduğu gibi sadece resim değil, birçok görsel ve dekoratif sanat türünü içerdiğini ortaya koyan Oryantalizm fikri inceleniyor. İster diplomatik karşılaşmalarla, ister savaş ganimetleri ile isterse de sadece seyahatlerle gelmiş olsun; Avrupa, Kuzey Amerika, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da seramik, fotoğrafçılık, cam, takı ve giyim gibi çeşitli kökenlere sahip oryantalist nesneler ve çağdaş sanat, Doğudan Batıya ve Batıdan Doğuya yüzyıllarca süren bir etki ve değişim geleneğini vurguluyor. Bu eserler, Kutsal Toprakları ziyaret eden erken Batı hacılarının yarattıkları nesnelerden ve 19. yüzyılda Batılı sanatçılar tarafından doğrudan Türkiye ve İran’dakilerden kopya edilen nesnelerden oluşuyor.
Oryantalizm yüksek derecede yüklü ve tartışmalı bir terim olmasına rağmen, 1940’lardan beri Oryantalist sanatlar ve el sanatlarının popülerliği hızla düşüyor. Yine de görsel dili, bugün sanatçılar için güçlü bir kaynak olmaya devam ediyor. Sergi, Orta Doğu ve Kuzey Afrikalı kadın sanatçılar tarafından Oryantalizm imajına dört çağdaş tepkiyle sonuçlanıyor. İçinde İnci Eviner’in 2009’da yaptığı video çalışması Harem ve Lalla Essaydi’nin Fas Kadını üçlüsü de dahil olmak üzere bu çalışmalar, Doğu’nun Oryantalist temsillerine cevap vererek, önceki Avrupalı ve Kuzey Amerikalı sanatçıların eserlerini altüst etti.
Doğu’dan İlham: İslam Dünyası Batı sanatını nasıl etkiledi adlı sergi, 10 Ekim 2019 – 26 Ocak 2020 tarihleri arasında British Museum’da açık olacak.
British Museum Blog. 16 Temmuz 2019.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *