Orakoğlu’ndan ‘Ergenekon’ üzerine

Orakoğlu’ndan ‘Ergenekon’ üzerine

Bülent Orakoğlu, “ABD her ne kadar Türk Kontrgerillası olan Ergenekon’un isim babası ve yaratıcısı olsa da Beyaz Saray’ın Soğuk Savaş boyunca Türkiye’deki gizli gölge ordular üzerinde mutlak bir hakimiyete sahip olduğunu söylemek mümkün değildir.” dedi.

Emniyet istihbarat dairesi eski başkanlarından Bülent Orakoğlu, Yeni Şafak gazetesindeki bugünkü yazısını Ergenekon’a ayırdı. Türk Gladyosu ifadesini kullanan Orakoğlu, ÖHD’nin Türk demokrasisini korumak için oluşturulmuş bir birim olmaktan çok Türk demokrasisinin karşı karşıya bulunduğu en büyük tehdit olduğunu savundu.

Orakoğlu, “Ergenekon’un derin infazları” başlıklı yazısında şunları anlattı:

Silahlı Kuvvetlerin üst düzeyinde görev yapmış emekli komutanlara yönelik olarak, 90’lı yıllarda başlayan suikastlar zincirinde çok sayıda emekli asker Türkiye’deki derin yapının taşeronu DEV- SOL terör örgütü militanları tarafından katledildiler.

Aslında Dev-Sol’un ilk hedefi, MİT’in efsane isimlerinden bay pipo lakabı ile anılan Hiram Abas olmuştu. Hiram Abas 26 Eylül 1990 tarihinde bir suikast’a kurban giderken 8’inci Cumhurbaşkanı Özal ile birlikte 12 Eylül askeri vesayet rejiminin bitirilmesi adına oluşturulan demokrasi grubu içinde önemli faaliyetler yürütüyordu. Hiram Abas ile başlayan suikastlar zincirinde Güneydoğu’da Asayiş Bölge Komutanlığı yapmış olan emekli Korgeneral Hulusi Sayın, 30 Ocak 1991 günü Ankara Bahçelievler’de eşi ve kızının yanında uğradığı saldırıda hayatını kaybetti. 1970’lerin sıkıyönetim komutanlarından Tümgeneral Memduh Ünlütürk, 7 Nisan 1991 günü Kayacan suikast’ında olduğu gibi İstanbul’da evine ziyarete gelen üç kişinin kurşunlarına hedef oldu ve hayatını kaybetti. 23 Mayıs 1991 günü bu sefer Ankara’da Güneydoğu’da Asayiş Bölge Komutanlığı yapmış emekli korgeneral İsmail Selen öldürüldü. Aynı gün, Adana Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral Temel Cingöz de Adana’da vuruldu. Temel Cingöz, suikast’ten yaralı olarak kurtuldu ancak hastanede vefat etti. 13 Ekim 1991 günü yine evinde saldırıya uğrayıp hayatını kaybeden Orgeneral Adnan Ersöz, Genelkurmay 2. Başkanlığı’ndan emekli olduktan sonra, Temmuz 1978—Kasım 1979 arasında Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı olarak görev yapmıştı. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapmış emekli Oramiral Kemal Kayacan ise 29 Temmuz 1992’de evinde 3 tetikçi tarafından öldürüldü. Kayacan’a suikastı, gazeteleri arayan bir kişi tarafından Dev-Sol adına üstlenildi. Bu kişi “Son günlerde artan işkence ve baskılardan dolayı Oramiral Kemal Kayacan’ın cezalandırıldığını” söyledi. Ancak Kemal Kayacan’ın adı, Dev-Sol’un daha önce açıkladığı öldürülecek kişiler listesinde geçmiyordu… Üstelik Kemal Kayacan, Donanma Komutanı iken 12 Mart döneminde Mahir Çayan liderliğindeki THKP-C ile temas halindeydi… Ve THKP-C ileri gelenleri Kemal Kayacan’ı, kendilerinden saydıkları biliniyordu. Öyle ise Dev-Sol, Kemal Kayacan’ı neden ve niçin öldürmüştü? Kayaca’nın kızı Fatoş Hataylı, Kayaca’nın 11’inci ölüm yıldönümünde mezarı başında yaptığı açıklamalarda ‘’O zamanki MİT Başkanı Teoman Koman sonradan, Göztepe civarında bir büyüğe suikast yapılacağına dair bir duyum almıştık dedi. Tabii bu beni çok incitti. MİT biliyorsa, o zaman bizi niye önceden uyarmadı? Bu önemli bir noktaydı. Babam diye söylemiyorum, babamı muhalifleri bile severdi. Cumhurbaşkanı adayı olmuştu (1980’de), biz istemedik.’’

TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu Generaller Memduh Ünlütürk, Adnan Ersöz, Kemal Kayacan ve Hulusi Sayın’a yönelik infazlarda Türkiye’deki derin yapı Ergenekon’u bildikleri ve deşifre etmemeleri için suikast’a uğradıklarını açıklamıştı. NATO’nun gizli orduları yazarı Danıele Ganser’in: Yalnızca Türkiye’deki Sis Perdesini Kaldıramadım itirafı bu anlamda önemliydi. Dev-Sol lideri Dursun Karataş’ın Türkiye’den firar ettikten sonra ölünceye kadar Gladyo’nun merkezinde koruma altında yaşadığı biliniyor. Dursun Karataş terör örgütü Dev-Sol ve DHKP/C’yi bir istihbarat örgütü gibi yönetmiş Gladyo’nun tetikçisi ve taşeronu olarak NATO ittifakı ülke istihbaratları ile devamlı iyi ilişkiler içinde olmuştur. Hatta sipariş üzerine kişilere suikast yaptığına yönelik güçlü iddialar bile söz konusudur.

Türkiye 04 Nisan 1952 yılında NATO’ya katıldığında, Albay Türkeş’in de katkılarıyla ülkede çoktan gizli bir ordu ‘Ergenekon’ kurulmuştu. Karargahın adı Seferberlik Tetkik Kuruluydu. STK 1965’te yeniden yapılandırıldı ve adı Özel Harp Dairesi olarak değiştirildi. 1990 Gladyo açıklamaları sırasında Türk Gladyo’sunun (Ergenekon) merkezi bu adla anıldığı için teşhir edilen isim bir kez daha değiştirilmek zorunda kalınmıştı ve Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) adıyla faaliyet yürütmeye başladı. ÖHD veya Kontrgerillasının (Ergenekon) resmi görevi şöyle ifade ediliyordu; ’’Komünist işgal ya da ayaklanma durumunda, işgale son vermek için gerilla yöntemlerini ve mümkün olan yer altı faaliyetlerini kullanmak.’’ Ancak gölge görevler yurt içi kontrol ve yanıltma operasyonlarıyla o kadar iç içe geçti ki; kontrgerillaları teröristlerden ayırt etmek giderek zorlaşmaya başladı. Bu haliyle ÖHD’nin Türk demokrasisini korumak için oluşturulmuş bir birim olmaktan çok Türk demokrasisinin karşı karşıya bulunduğu en büyük tehdit olduğu açıkça gözlenebilmektedir. Türk ordusu generalleri çok gizli ÖHD Komutanlığına getirilmeden önce kural olarak resmen ‘’emekli’’ ilan ediliyorlardı. Böylece gizli komutanlık görevini görünmezlik zırhı altında sürdürebiliyorlardı. Demirel ve Ecevit’e göre ÖHD’nin en önemli faaliyetleri 4 askeri darbeydi!!! Türkiye’de gölge ordular araştırmasında MİT ve Kontrgerilla birimlerinin CIA sponsorluğunda kapalı bir kutu olan ÖHD komutasında faaliyet gösterdikleri başka bir anlatımla kurumsal olarak iç içe geçmiş iki yapı oldukları ortaya çıkmıştı.

ABD her ne kadar Türk Kontrgerillası olan Ergenekon’un isim babası ve yaratıcısı olsa da Beyaz Saray’ın Soğuk Savaş boyunca Türkiye’deki gizli gölge ordular üzerinde mutlak bir hakimiyete sahip olduğunu söylemek mümkün değildir. Zira Türk gizli ordularının hemen hemen hepsini ortak bir paydada birleştiren Pantürkizm ideolojisi nedeniyle NATO’nun Türkiye’de gizli gölge ordusu Batı Avrupa ülkelerindeki gölge ordular ile kolay kolay karşılaştırılamayacak zorba ve bağımsız bir karaktere sahip görünüyor.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *