Aşere takrib kursu icazet törenine katılan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, “Bu ilmi sabırla tedris ederek icazet almaya hak kazanan kardeşlerimizi tebrik ediyorum. Nail oldukları bu büyük nimetin şükrü olarak Kur’an’a hadim bir hayat yaşamalarını niyaz ediyorum.” dedi.
İSTANBUL (AA) – Haseki Abdurrahman Gürses Eğitim Merkezi 1. Dönem Aşere Takrib Kursu icazet töreni Fatih Camisinde düzenlendi.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Fatih Camisinde 23 öğrenciye icazet belgesi verilmesi dolayısıyla düzenlenen törende yaptığı konuşmada, lafız ve mana boyutuyla i’cazı müsellem olan Kur’an’ın çağlar üstü özelliğiyle de tüm zaman ve mekanlarda insanlığa rehberlik ederek ebedi saadetin en önemli kaynağı olduğunu söyledi.
Aynı zamanda Kur’anı Kerim’in Rasülü Ekrem’in ‘güzel ahlak’ olarak ifade ettiği bütün müspet vasıfları, tüm boyutlarıyla yeryüzüne hakim kılmayı amaçladığını vurgulayan Erbaş, “İlm-i kıraat; söz konusu nihai maksada hizmet gayesiyle Kur’an-ı Kerim’in zapt edilip ‘müşafehe’ yoluyla en doğru şekilde ve bütün incelikleriyle, nesilden nesile aktarılması için meydana gelen mühim bir ilim dalıdır.” diye konuştu.
Kur’an’ın okunuşu ve nüzul dönemindeki telaffuz biçimlerinin sonraki nesillere tüm boyutlarıyla muhafaza edilerek taşındığını kaydeden Erbaş şöyle konuştu:
“Kur’an’ın, Yüce Mevlamız tarafından tescil edilen mucizevi yönüyle doğrudan ilintili olan kıraat ilmi, Cebrail (a.s.) vasıtasıyla indirilen vahyin, Hz. Rasulü Ekrem’in fem-i muhsininden sadır olduğu gibi telaffuz edilerek kıyamete kadar taşıma çabasının adıdır. Bu çabanın bir sonucu olarak kıraat ulemamız, Sahabe-i Kiramın Peygamber Efendimizden öğrendiği tilavet şekillerini sonraki nesillere bir taraftan şifahen aktarmışlar, diğer taraftan da adeta her bir Kur’an harfinin edasının, yani icrasının nasıl olması gerektiğini, en ince ayrıntısına kadar kayda geçirmişlerdir.
Bu şekilde, Kur’an’ın okunuşu ve nüzul dönemindeki telaffuz biçimleri, sonraki nesillere tüm boyutlarıyla muhafaza edilerek taşınmıştır. Nitekim dönemin ileri gelen ilim merkezlerinden Medine’de, Nafi’; Mekke’de, İbn Kesir; Basra’da, Ebu Amr; Şam’da, İbn Amir ve Küfe’de Asım kıraati, insanların teveccühüne ve üst düzey bir kabule mazhar olmuştur. ”
Osmanlı dönemi ile günümüz arasında köprü oluşturan ve her türlü zorluğa rağmen kıraat öğretiminin kesintiye uğramadan bugünlere gelmesine vesile olan isimleri de anan Erbaş, “Varnalızade Ahmed Hamdi Efendi, Serezli Ahmed Efendi, Enderunlu İsmail Efendi, Ömer Aköz, Ali Rıza Sağman, Kesikbacak İsmail Bayrı, Ali Üsküdarlı, Gönenli Mehmet Efendi, Mehmet Rüşdü Aşıkkutlu, Hasan Akkuş, Mehmet Çevik, Abdurrahman Gürses, İsmail Biçer ve diğer üstatlarımıza Allah’tan Rahmet diliyorum. Bu ilmin yaşatılması konusunda onlara çok şey borçlu olduğumuzu bir kez daha ikrar edip hepsini rahmetle anıyoruz. Başta reisülkurra Ahmet Arslanlar hocamız olmak üzere, bu ulvi hizmeti devam ettiren tüm hocalarımıza da şükranlarımızı arz ediyorum Allah hepsinden razı olsun.” şeklinde konuştu.
“Kıraat araştırmaları merkezlerine ihtiyaç var”
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, ilm-i kıraatin, büyük bir sabır ve özveriyi gerekli kıldığını, icazet alacak hocaların üç sene civarında emek verdiklerini, bu önemli ilmi kıraati kendilerinden sonrakilere aktaracaklarına inandığını kaydetti.
Bu kadim geleneğin, kendi başkanlıkları uhdesinde yer alan aşere – takrib kurslarıyla, aslına uygun bir şekilde sürdürdüklerini anlatan Erbaş, şu değerlendirmede bulundu:
“Kur’an kursları ve tashih-i huruf kurslarıyla da destelenen söz konusu çalışmalara ilaveten, kıraat alanının temel metinlerinin derinlemesine incelenmesini esas alan ve kaynaklara vukufiyeti daha üst düzeye taşıyacak kıraat araştırmalarının yapıldığı araştırma merkezlerine ihtiyacımızın olduğu ifade etmek istiyorum. Kıraat tedrisatı, mushaf imlası ve tecvid uygulamalarında görülen birtakım farklılıkların, ilmi ölçütlere dayalı olarak izahı ve sahih olanın ortaya çıkarılması da böylece daha mümkün hale gelecektir.”
“Merasimin anlamına katkı sunacağını düşündüğüm İbnu’l-Cezeri’nin Tayyibesi’nde yer alan şu beyitleri, siz ehl-i Kur’an’la paylaşmak istiyorum.” diyen Erbaş şöyle devam etti:
“İnsanı şerefli kılan şey, yalnızca hafızasında taşıdıkları ve bildikleridir. Bundan dolayıdır ki Kur’an hafızları, ihsan sahibi ve ümmetin en şereflileridir.’ Bu duygu ve düşüncelerle, bu ilmi sabırla tedris ederek icazet almaya hak kazanan kardeşlerimizi tebrik ediyorum. Nail oldukları bu büyük nimetin şükrü olarak Kur’an’a hadim bir hayat yaşamalarını niyaz ediyorum. Burada, ülkemizde ve dünyada bu ilmi okutan hocalarımıza şükranlarımı sunuyorum. Bu icazet merasimimizin hayırlara vesile olmasını temenni ediyor; Cenab-ı Haktan, bu birlikteliğimizi Kur’an’a hizmet sadedinde samimi bir çaba olarak kabul buyurmasını niyaz ediyorum. Cenab-ı Hak yapmış olduğumuz bu merasimimizi hayırlara vesile kılsın.”
Reis-ül Kurra Ahmet Arslanlar tarafından dua edilmesinin ardından öğrencilere icazetnameleri verildi.
1 Comment
Davud
17 Haziran 2019, 15:38“İnsanı şerefli kılan şey, yalnızca hafızasında taşıdıkları ve bildikleridir", ne kadar boş bir söz.
REPLYAllah Kur’an da kitap yüklü merkepler örneği vermişken ve bir de oradakiler aslında bu ayeti bir çok insandan daha iyi bilirken hatta farklı okumalarını.
Tabi müslüman olarak "ikra" yı "okumak/reading" diye alırsak her harfini okuyana şu kadar sevap dersek bunar normal.
İnsanı şerefli yapan bildikleri midir, yaşadıkları mıdır? Tabi ki yaşamak; hayatın içinde Allah’ın rızasına uygun davranmak için bilmek lazım.
Ama diyanet işleri başkanı çıkıp insanı şerefli kılanın YALNIZCA bilmek olduğunu söylerse, tabi ki toplum da şekilci bir toplum olur.