Davutoğlu’na sert eleştiri

Davutoğlu’na sert eleştiri

Davutoğlu’nun Türkiye’deki politik geleceğini şartlar belirleyecek, ancak eğer tekrar sorumlu bir makama gelirse Türkiye – Ortadoğu ilişkilerinde olumlu bir gelişmeyi daha uzun yıllar unutacağız demektir…

Davutoğlu mu dediniz?

Musa Özuğurlu / Gazete Duvar

Gelinen noktada Davutoğlu’nun adı pek anılmıyor ancak bugün Türkiye’nin yaşadığı krizlerin hemen hepsinin altında Davutoğlu imzası vardır. “Esad üç ay içinde devrilecek” diyen, Irak’taki IŞİD için “öfkeli Sünni gençler” nitelemesi yapan, Mısır ile ilişkileri tahrip eden Davutoğlu mu Türkiye’yi yönetecek bir siyasi hareket kuracak? Erdoğan’ın bile daha fazla şansı var Ortadoğu ülkeleri ile ilişkilerin yeniden düzeltilmesi için.

İç politikada Ahmet Davutoğlu ismi yeniden konuşuluyor. Davutoğlu dış politikada “parlamış” bir isim. Stratejik Derinlik adını verdiği kitabı ile bir kısım çevrelerce “hoca” nitelendirmesi ile anılıyor.

Davutoğlu’nun dış politikasında ne buldukları sorusunun cevabı kendilerine kalsın, “içerinin dışarıdan bağımsız düşünülemeyeceği bir çağda/dönemde Davutoğlu’nun bugüne kadar teorisini yazdığı ve gücü yettiğince uyguladığı dış politikalarının sonucuna bakarak sağlıklı olana yakın bir sonuç verebilir.

Davutoğlu ve Erdoğan ikilisinin birbirlerini tamamlayan yapıda olmaları tarihte az rastlanacak bir durum yarattı.

İkisi de Osmanlı’nın yeniden sahneye çıkması ve Türkiye’nin Ortadoğu’nun ABD’si olması için zamanın geldiğini düşünüyordu. İkilinin bir araya gelmesinin üstüne Arap – İslam dünyasında başlayan ayaklanmaların yarattığı fırsatı kaçırmak istemeyen Batı’nın iştahı da eklenince şartlar oluştu ve böylece “titreyip kendimize dönmemizi” öneren “hoca” ile “dünyayı titretmemizi” isteyen Erdoğan birlikte yola çıktılar.

Davutoğlu haritaya baktığında Osmanlı İmparatorluğu’nun hakimiyet alanlarını görüyordu. Balkanlar da vardı o haritalarda ama durum Avrupa’yı göze kestirecek şartlardan çok uzaktı. Gözüne kestirdiği yerler ise Kuzey Afrika – Ortadoğu bölgeleriydi.

Kuzey Afrika – Ortadoğu için yapılacak iş ise bu topraklardaki izlerin tekrar belirgin hale getirilmesiydi. Bu kadar basitti!

Hem bu topraklarda yaşayan Müslüman halklar bir kurtarıcı beklemiyor muydu? Bu kurtarıcı neden Erdoğan ya da Davutoğlu olmasındı?

“Komşular ile sıfır sorun” deniliyordu ama komşular ve halkları yoktu aslında. Müslüman Kardeşler, krallar, şeyhler vardı sadece. Bir de hesaplar. Hedefler büyüktü: Toprak, petrol, gaz, dini anlayışa uygun coğrafya ve yönetimler…

İkilinin gizli hesaplarının faş olması çok uzun sürmedi. İlk manevra 1974 Kıbrıs savaşında Türkiye’nin ihtiyacı olan uçak yakıtını veren Kaddafi’ye karşı yapıldı. Libya’ya yönelik hava saldırısı yapılacağı zaman “ne işleri var orada” denilmesinin üzerinden bir hafta geçmeden NATO uçaklarına “yardım ve yataklık” yaptık.

İkili bir diğer büyük heyecanını Mısır’da yaşadı. Mursi’nin iktidara geldiği sürecin en aktif aktörlerinden biri olmak için heyecanla harekete geçtik ve Müslüman Kardeşler iktidara geldi. İşler iyi gidiyordu. Sırada Suriye vardı.

Davutoğlu, ABD ve bölgesel müttefiklerine “Esad üç ay sonra devrilir” garantisi verdi. Mısır gibi Suriye de bizim eski toprağımız değil miydi? Hem Suriye halkı da kucak açmış bizi bekliyordu.

Suriye ile kara sınırımız olduğu için Libya ya da Yemen’e yaptığımız gibi gemiler ile yetinmedik ve kamyonlara yüklenen ne kadar insan ve lojistik varsa Suriye’ye pompaladık.

Bu arada Rusya ve İran ile karşı karşıya geldik. Nasılsa Batı bugüne kadar kalkıştığı bütün darbe ve “devrimleri” başarmıştı. Rusya ve İran’ı kim dikkate alırdı? Irak’ta ise Barzani ile iş çevirip Bağdat’ın tepkilerine kulak tıkadık.

Kısaca konjonktürün yelkenlerini şişirdiği Davutoğlu o zamanlar pek mutluydu, Erdoğan ile birlikte yenilmez bir ikili oluşturduklarını düşünüyordu.

Gel zaman git zaman rüzgar yön değiştirdi. Suudi Arabistan, Arap Birliği ile ortaklık bozuldu, Batı Suriye’yi terk etme eğilimine girdi, Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidarı halkın isteği ile devrildi. Suriye’de ise durum malum. Esad devrilmedi. Üstüne bir de “Kürt problemi” çıktı.

Şimdi gelinen noktada Davutoğlu’nun adı pek anılmıyor ancak bugün Türkiye’nin yaşadığı krizlerin hemen hepsinin altında Davutoğlu imzası vardır.

“Esad üç ay içinde devrilecek” diyen, Irak’taki IŞİD için “öfkeli Sünni gençler” nitelemesi yapan, Mısır ile ilişkileri tahrip eden Davutoğlu mu Türkiye’yi yönetecek bir siyasi hareket kuracak? Erdoğan’ın bile daha fazla şansı var Ortadoğu ülkeleri ile ilişkilerin yeniden düzeltilmesi için.

Arap dünyasında Erdoğan’a yönelik olumsuz bir tepki olduğu doğru, ancak Davutoğlu adı anıldığında bu tepkinin çok daha büyük olduğunu belirtmek lazım.

Davutoğlu’nun Türkiye’deki politik geleceğini şartlar belirleyecek, ancak eğer tekrar sorumlu bir makama gelirse Türkiye – Ortadoğu ilişkilerinde olumlu bir gelişmeyi daha uzun yıllar unutacağız demektir.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *