‘İnsan ötesi bir dünyaya doğru gidiyoruz’

Bugün İslam dünyasının yaptığı şey Batının yaptığı şeye hayret etmekten ibarettir. Biz böylece dışarıdan büyülenmiş bir şekilde Batıyı izliyoruz.  Ancak Batı dünyası var olan sistem sorunlarını kendi içinde ciddi düzeyde tartışmaktadır. Çünkü sistemi kuranlar, kurdukları sistemin sonunun geldiğini fark ediyorlar. Mevcut durum artık şimdiki haliyle devam edemez duruma gelmiştir. Batı dünyası Tanrı’nın ölümünü ilan edince hayata anlam ve amaç veren bir şey kalmadı. Bu da geçici bir nihilizm dönemini başlattı. Bunun sonucunda da yeni bir sistem üzerine ciddi anlamda düşünülmeye başlandı.

Bu yüzden egemen sistemin kurucu unsurları artık Yeni Bir Dünya Düzeni üzerinde çok ciddi çalışmalar yapıyorlar. 20. yüzyılın başında teknolojiyi üretenler, teknolojinin insana zarar vermemesi konusunda anlaşmışlardı. Modern dünya “şehirlerin toplama kampları” olmuş durumdadır. Şimdilerde ise insan ötesi bir dünyaya doğru gidiyoruz. Örneğin bilişim teknolojisi ve robot teknolojisi tarafından üretilen yeni bir adliye sistemi, eski adliye sistemini bütünüyle işlevsiz kılabiliyor.  Mesela bu sistemde boşanma davaları 3 dakikalık süreçte bilgisayar üzerinden bitebiliyor. Ya da parmağınızı bir bilgisayara 3 dakika tuttuğunuzda beyin tomografisi dâhil 41 sayfalık sağlık ve kişilik tahlil raporu veren bir sistem şu an geliştirilmiş durumda. Bu sistem yaygınlaşırsa bütün tıp sistemini iptal edebilir. Bu tür gelişmeler yeni bir dünyanın ayak izleri olarak okunmalıdır.

‘Özgürlük var ama dedemizin kıyafetini giyme cesaretimiz yok!’

Pek çok konuda bunun yansımalarını görmek mümkündür. Bir örnekle açıklayalım. Bugün kıyafet anlamında müthiş bir özgürlük var gibi görünüyor. Oysa bugün kimse dedesinin kıyafetini giymeye cesaret edemez. Dedenizin kıyafetini giyemeyeceğiniz konusunda görünmez ama inanılmaz bir baskı vardır.

Nietzsche “biz Tanrı ile beraber insanı da toprağa verdik” der. Bugün yaşadığımız durum budur.  Bugün geldiğimiz durumu anlamak için Nietzsche’nin soykütük teorisini ve buradan çıkan faşist ve ötekileştirici düşünceyi anlamamız gerekiyor. Oysa gavurda ihsan olmaz. Biz kendi değerlerimizden uzaklaştığımız için ihsanı, izzeti ve ilmi gavurların dünyasında aradık.  A. el-Messiri “yenilmiş toplumlarda şahsiyet gelişmez” der. Müslüman dünyası, yenildiği için doğru bir şahsiyet geliştirememektedir. Bilgi, fikir, değer üretiminde çok ciddi sıkıntılar vardır.

‘Ahlak düşüncesinin yıkımı için uğraştılar’

Nietzsche ve Batı, evrim teorisi üzerine modern dünyayı inşa etmiştir. Evrimleşen hayvanın ahlakı, inancı, ibadeti, merhameti olmaz. Bu yüzden insanın ürettiği en kötü fikir Tanrı fikridir der Nietzsche. Nietzsche der ki, bu yeni dünyayı kurarken nerede takılırsak hemen soy kütüğüne bakmalıyız. Soy kütüğümüz Neandertal insanıdır. Yeni dünya Neandertal insanı referans alınarak kurulmalıdır. Bu insanın ahlakı yoktur. Ahlak; hem evrim düşüncesini dışlayan hem de insanın ve toplumun gelişimini engelleyen en kötü kavramdır. Bu yüzden ahlak kavramı bütünüyle ret edilmelidir. Andropos neyi savunuyorsa (ahlak, din vs.) ona saldırılmalıdır. Andropos, ahlakı üretmiştir ve sömürüye neden olan bu ahlak düşüncesi yıkılmalıdır.

İşte bu yeni dünyada kurucu unsurları tarafından 3 temel amaç belirlenmiştir:
1- Nüfus azaltılmalıdır.
2- Heteroseksüel normalitiviteye karşı çıkılmalıdır.
3- Aile yıkılmalıdır.

‘Eşcinseller kapitalist çıkarlar için korunuyor!’

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği bu üç sacayağı referans alınarak üretilen bir çerçevedir. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği teorisi sapkın çalışmaları ve düşünceleri olan A.Kinsey tarafından üretilmiştir. Kinsey’in, Rockefeller ailesinin desteğiyle bu çalışmalarını yürütmesi üzerine iyi düşünülmelidir. Bugün LGBT ve eşcinsel yapıların salladığı bayraklar Kinsey’in cinsel yönelimlerini gösteren Kinsey skalası’dır. TCE’nin diğer teorisyenlerinden biri de J.Butler’dır. Butler’ın Cinsiyet Belası kitabı tüm dünyada yaygınlaştırılmıştır. Batı’da düne kadar aşağılık olarak görülen fahişeler ve eşcinseller bir anda kıymete binmiştir. Neden? Çünkü kapitalizm son direniş kalesi olan aileyi bu unsurlar üzerinden yıkabileceğini anlamıştır.

‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projesi devam ediyor’

Burada değinilemeyecek kadar yoğun bir arka planı olan TCE politikaları bugün tüm dünyayla beraber ülkemizde de uygulanmaktadır. MEB’de TCE’nin kaldırıldığı bir yalandır, biyoloji dersinin içine gizlenmek suretiyle devam etmektedir. Artık tüm çizgi filmlerde, müziklerde ve her yerde cinsiyetsiz toplumun argümanları kullanılmaktadır. LGBT+ yi normalleştiren çalışmalar AB, ABD, NATO, BM ve küresel tüm güçler tarafından desteklenmektedir. Bu konu üzerinde iyi düşünülmelidir. Bu durumun farkında olamayabiliyoruz ama yansımalarını pek çok yerde görmek mümkün. Mesela bugün birçok insan babasına, eşine, çocuğuna, köpeğine, takımına ” aşkım” diye hitap etmektedir.

Egemenlerin desteklediği cinsiyetsiz toplum savunucularına göre bugün insanın en doğal cinsel yönelimi biseksüelliktir. Bunun dışındaki yönelimler sapmadır. Bu düşünce bilimsel olarak bazı TCE savunucuları tarafından güçlü bir şekilde savunulmaktadır. Bu yüzden erkeğin egemenliği bitirilmelidir. Erkek hâkimiyetini korumak için ahlak ve erdem talebi üretmektedir. Bu talepler son bulmalı ve erkek egemenliği yok edilmelidir. Ahlak ve erdem talebi gayri ahlaki ve gayri insanidir. Bu düşünceleri üretenlerin istediği kanunlar bugün dünyada ve Türkiye’de yasalaşmaktadır.

Cinsiyetsiz toplumun teorisyenlerinden Rosi Braidotti “biz geleceği 3 kişiyle beraber kuracağız” der.

1- Kadınlar
2- Eşcinseller
3- Robotlar

Buna göre kadın erkekle uzun süreli birlikte olduğu zaman çocuk yapmaya razı oluyor. Kadının köleliği böyle başlar. Buna engel olunmalıdır. Erkek egemenliğini dayatan andropos değerleri yıkılmalıdır. Bunun yolu da çocuk yapma olayının ortadan kaldırılmasıdır. Çünkü andropos değerleri sürekli babadan oğula, anneden kıza devam etmektedir. Andropos’un eleştirdiği her kişi, her değer yüceltilmelidir.  Eşcinsel ve LGBT kelimelerinin gelişimine bu açıdan da bakılmalıdır. Eşcinseller ve robotlar ile ilişki kurduğunuzda çocuğunuz olmaz. Bu konuları savunan dernekler, partiler, yapılar hızla çoğalmaktadır.

‘Hayvan hakları’ konusunda niçin bu kadar vurgu yapılıyor?

Queer Teori ise bu düşüncelerin çok daha ileri boyutunu ifade etmektedir. Queer Teori yeni dünyayı ” insan ötesi- post human” bir şekilde kurgular. Hayvan haklarını, robot çalışmalarını bu sebeple organize ediyorlar.  Bugün bu durumun yasal alt yapısı robotlara kimlik, hayvanlara kimlik ve hayvan hakları çalışmaları ile kurulmaktadır. Hayvan haklarını konusundaki bu yükselen vurgu, insan haklarını traşlama amacına matuftur. Dikkat ediniz, son zamanlarda sayın Cumhurbaşkanı, eşi ve Binali Yıldırım da konuşmalarında hayvan hakları konusuna sıklıkla değinmişlerdir.

Bugün egemenler açısından çocuğu ailesinden koparma süreci 4 yaşında başlamaktadır. Çocuk anaokuluyla beraber tüm dünyada sistemin süzgecinden geçmektedir. Bu yüzden ortalık arızalı tiplerle dolu. Bu tipler nereden çıktı? Bunların hepsi bu sistemin ürünü.

Modern dünyadaki kadın hakları savunusu, kadını değil, kadını satanı ve kadını kullananı korur. Gidişat kadını da erkeği de içinde eriten bir yapıya gitmektedir. Bu durumda bir şekilde direniş gösterilmelidir.

Çocuktaki baba kavramını zedelerseniz, çocuktaki Allah inancını da zedelerseniz. Bu yüzden ailede babayı, çocuktaki Allah inancını sıkı korumak zorundayız.

Program izleyicilerin sorularına cevap verilmesiyle bitti.