‘Filipinler’de barış sürecinin en ileri aşamasındayız’

‘Filipinler’de barış sürecinin en ileri aşamasındayız’

IDB Başkanı Ulusoy, Filipinler’de tarihi Moro referandumunun geldiği aşamaya dair, “Barış sürecinde ulaşılan en ileri merhale diyebiliriz.” dedi.

Filipinler Barış Sürecinin Bağımsız Silahsızlandırma Organı (IDB) Başkanı Büyükelçi Fatih Ulusoy, Filipinler’de tarihi Moro referandumunun geldiği aşamayı, “Geçmişte Moro İslami Kurtuluş Cephesi’nin (MİKC) farklı görevlerinde yer alanlar ve kıdemli üyeler şimdi bir yönüyle yerel hükümeti yürütüyor. Barış sürecinde ulaşılan en ileri merhale diyebiliriz.” sözleriyle değerlendirdi.

Devlet Başkanı Rodrigo Roa Duterte’nin geçen yıl imzaladığı Bangsamoro Organik Yasası (BOL), bu yıl ocak ve şubat aylarında bölge halklarının iradesiyle referandumda onaylanmıştı.

Referandum sonucunda mevcut özerk yapı Müslüman Mindanao’da Bangsamoro Özerk Bölgesi’ne dönüştü.

Devlet Başkanı Duterte’nin ve MİKC’nin tayin ettiği yeni özerk hükümetin üyeleri bölgesel idareyi, demokratik seçimlerin yapılacağı 2022’ye kadar taşıyacak.

Büyükelçi Ulusoy, barış süreci, cephe üyelerinin silahsızlanma aşaması, özerk hükümetin yaklaşımı ve Türkiye’nin rolüne ilişkin AA muhabirine konuştu.

Filipinler’de uzun yıllar süren kronik bir sorun vardı. Yarım yüzyılın ardından kapsamlı bir özerk bölge kurulmasıyla nihai sona doğru bir ilerleme kaydediliyor. Bu süreç devam ederken barış sürecini takip eden bir komite ve alt organlar kuruldu. Siz de bunlardan birinin başkanlığını yapıyorsunuz. Öncelikle Bağımsız Silahsızlandırma Organının işleyişi hakkında bilgi verir misiniz? Tarafları kimlerdir? Kim belirliyor? Uluslararası bir yapı mıdır?

Kökeni çok eskiye, on yıllar öncesine dayanan bir konu. Uzun süre seyretmiş çok inişli çıkışlı bir süreç. Güney Filipinler barış sürecinde netice itibarıyla gelinen noktada 2014 yılında bir çerçeve anlaşması ve daha sonra kapsamlı Bangsamoro anlaşması dediğimiz iki metin var.

Bu anlaşmanın normalizasyon başlıklı bir eki var. Bu ek içerisinde IDB’nin kurulması taraflarca yani Filipinler hükümeti ve MİKC tarafından kararlaştırılmış. Bu tamamen iki tarafın iradesiyle oluşmuş. Birleşmiş Milletlerin (BM) ya da herhangi bir uluslararası örgütün çatısı altında değil. O dönemde tarafların ortak iradesiyle başkanlığın Türkiye’ye tevdi edilmesi kararlaştırılmış. Bunu çok önemli buluyorum. Türkiye’ye verilen önemin ötesinde, Türkiye’ye duyulan itimadın bir somut göstergesidir. Buna ilaveten Türkiye küresel anlamda birçok bölgede ihtilafların barışçıl çözümü için önemli çalışmalar yapıyor. Sahadaki çalışmaların dışında BM’de kurulmuş mekanizmalar da önemli roller üstleniyor. Ülkemizde bu konuda konferanslar tertipliyoruz. Türkiye’nin küresel dış politikasında ve diplomasisinde sorun ve ihtilafların barışçıl çözümü önemli bir yer tutuyor. Bu yönleriyle Türkiye’ye bu vazifenin tevdi edilmesini çok önemli buluyorum.

Güney Filipinler barış sürecinin birden çok mekanizması var. Siyasi boyut, ateşkesin gözlenmesi, güvenlik boyutları, MİKC mensuplarının sosyoekonomik haklara kavuşması gibi birçok farklı boyut var. Bunlardan biri de silahsızlandırma ve bu da IDB’nin uhdesinde verilmiş bir görev. IDB başkanını tarafların iradesi neticesinde Türkiye tayin ediyor. 2014 yılından beri farklı büyükelçilerimiz üstlenmişler. Ben de bu yıl bu görevi üstlenmiş bulunuyorum.

Taraflar arasındaki süreç itibarıyla henüz silahsızlandırma çalışması somut olarak başlamadı. Tarafların iradesiyle 2015 yılında sembolik olarak sınırlı sayıda MİKC mensubunun silahsızlandırılması gerçekleştirildi. O günden bugüne Moro tarafının süreç içerisinde bir liste teslim etmesi söz konusu idi. Bu geçtiğimiz ay gerçekleşti. Mart ayının ikinci yarısında Filipinler’e, Cotabato’ya yaptığım en son ziyarette süreçte önemli bir noktaya ulaşmış olduk. Süreç geçmişte çok inişli çıkışlı seyretmiş. Mevcut dönemde bunun momentum kazandığını söyleyebiliriz. Özellikle 2018 yılı içerisinde barış anlaşmasının Filipinler Meclisinden geçmesi ve Filipinler Devlet Başkanı Sayın Rodrigo Roa Duterte’nin bunun uygulanmasına dair kanunu imzalamasıyla daha somut bir noktaya gelmiş durumda. Bunun neticesinde de şubat ayında Mindanao Adası’nın halk oylamasıyla belirlenen bir bölgesi Bangsamoro Geçiş İdaresi (BTA) adıyla başlamış durumdadır. BTA’nın 80 mensubu var. Buna bir meclis hükümeti ismini verebiliriz. Bu 2022 yılına dek 3 yıllık bir süreç. Şubat 2019’da BTA, Devlet Başkanı Duterte’nin sarayında yemin ederek göreve başladı.

Geçiş sürecini tedricen, bu meclis hükümeti sağlıyor diyebilir miyiz?

Evet. O bölgede bu geçiş hükümeti görev yapacak. O bölgenin sınırları da halk oylamasında Bangsamoro Özerk Bölgesi (BARMM) sınırlarına dahil edilen bölgeler tarafından belirlendi. Geçmişte MİKC’nin farklı görevleri içerisinde yer alan mensuplar ve kıdemli üyeler şu anda BTA’nın üst düzey görevlerini üstleniyor. Bir yönüyle yerel hükümeti yürütüyorlar. Geriye doğru bakıldığında Güney Filipinler barış sürecinde ulaşılan en ileri merhale diyebiliriz.

Silahlı direnişçiler de şu anda yönetimde söz sahibi değil mi?

Tabii. Filipinler Devlet Başkanı, sarayında geçiş idaresi üyelerine yemin töreni tertipledi ve bizzat orada bulundu. Ayrıca mart ayında da Cotabato’da yapılan Bangsamoro Parlamentosunun açılış oturumuna Duterte bizzat katılarak olumlu bir konuşma yaptı. Bu, barış sürecinin geneli bakımından çok olumlu bir seyir gösteriyor. Gerçekten başarılı bir süreç olduğunu ve iki tarafın bu konuda çok ciddi bir irade gösterdiğini ortaya koyuyor. Bu süreçte rol alarak ülkemizi temsil ediyor olmak önemli bir vazife ve aynı zamanda bu sürecin silahsızlandırma boyutunun momentum kazandığı bir dönemde görev yapıyor olmaktan da ayrıca mutluluk duyuyorum.

MİKC’nin elindeki envanter bilgisi ve silahların teslim sürecini belirten bir takvim var mı?

Bangsamoro anlaşmasının normalizasyona dair eki bu silahsızlandırma komisyonunun tesis edilmesini hükme bağlıyor. Tarafların bunun altında imzası var. İşleyiş kuralları hakkında ilave iki protokol var. Burada bu komisyonun görevleri sıralanıyor. Moro tarafının komisyona tevdi edeceği mensuplarına dair listenin envanter çalışması, bunların teyidi ve geçerliliğine dair çalışmaların yapılması, MİKC mensuplarının silahsızlandırılmasına dair takvimin geliştirilmesi ve uygulanması, silahların toplanması, nakliyesi, depolanması, kullanım dışı bırakılması, bu hususlara dair genel manada teknik usullerin ve metotların planlanması ile uygulanması, tüm bunların tabiatıyla tarafların onayı ile yapılması, keza silahsızlandırılma sürecinde gerekli adımların ve süreçlerin gerçekleştirilmesini takip etme, yapılan çalışmalar hakkında taraflara rapor sunma.

Silahsızlandırılma süreçlerinde bu süreçlere tabi tutulan Moro mensuplarına kimlik veriliyor.

Nasıl bir kimlik?

Bu onların statüsüne dair bir kimlik. Moro mensuplarının şu anda bir kimliği yok. Bu mensupların bir kimlik alması, sisteme girmesi gerekiyor. Bu kimlikle de IDB, bu kişileri kendisinden sonraki mekanizmaya devrediyor. Bu mekanizma da bu süreçten geçen insanların devletin sağlık sigorta sistemine dahil edilmesi, onların devlet tarafından tahsis edilen belli sosyoekonomik paketlerden faydalandırılmasını sağlayan bir mekanizma. IDB olarak biz vazifemizi bitirdiğimiz anda diğer bir mekanizmanın vazifesi başlıyor. Biz, bizden geçen kişileri oraya devrederek süreci devam ettirmiş oluyoruz. Ayrıca silahlar ve mühimmat konusu var. Komisyon içerisinde çok ciddi planlamalar bugüne kadar hazırlanmış ve belli takvimlere bağlanmış.

Mart ayında MİKC kanadından aldığımız liste çerçevesinde, taraflarla yaptığımız nihai düzenlemelerin ardından komisyon olarak silahsızlandırma faaliyetlerine bu yıl içerisinde en kısa zamanda başlamayı ümit ediyoruz. Bu süreçte tabii önemli olan husus tarafların mutabakatı ile sürecin yürümesi. Dolayısıyla taraflarla her farklı aşamada, sürecin sorunsuz ve pürüzsüz şekilde yürütülebilmesi için koordinasyon çalışması yürütüyoruz.

Güney Filipinler barış süreci içerisinde mevcut mekanizmalar içerisinde IDB’nin rolü bu yıl çok öne çıkmış durumda. Ateşkesin gözetilmesi ile ilgili mekanizmalar var. Şu an sahada bir çatışma durumu olmadığı için bu mekanizmanın görevi daha farklı konumda. Önümüzdeki dönemde bu bağımsız silahsızlandırma komisyonunun çalışmaları süreç bağlamında önemli ve somut yararlar sağlayacak.

Bu organ anladığımız kadarıyla sürecin ilk aşaması. İşlevini yerine getirmesinin ardından ilgili kişilerin sivil yaşama kazandırılması başlıyor. Süreç uzun yıllar sürecek. Etki çapına gelirsek mevcut silahsızlandırma organının mali yükü, taraflara faturası halihazırda nasıl işliyor? Bütçe nasıl oluşuyor?

Silahsızlandırma faaliyeti Moro cephesinin silahlı mensuplarının sivil hayata geçişinde önemli rol üstleniyor ancak sürecin daha önceki aşamalarında çatışmanın durdurulması, ateşkesin sağlanması ve en önemli aşama Moro cephesi mensuplarının bu yerel hükümette vazifeler üstlenmesi. Siyasi süreç bakımından önemli. Başkanlığını yürüttüğümüz komisyon bakımından sürecin sadece silahsızlandırma boyutunu takip etmekle yükümlüyüz. Vazifemizin sınırlarını bu çiziyor. Bütçesi ve düzenli harcamaları var. Bu yıla kadar bu komisyonun personel sayısı 30-40 civarındaydı. Faaliyetlerin somut olarak başlayacağı göz önüne alınarak sayı 90’ın üzerine çıkmış durumda.

Kuruluşunda, tarafların onayıyla bağımsız silahsızlandırma komisyonunun çatısı Türkiye, Norveç ve Brunei’ye teslim edilmiş durumda. Türkiye bunun başkanlığını üstleniyor. Başkan yardımcısı Norveç’ten, Brunei’den de bir üye var. Üç ülke aynı zamanda komisyon içerisinde sürecin yürütülmesine dair farklı görevleri üstlenecek yetkililer atayabiliyor. 90 civarı personelin büyük kısmı yerel Filipinli personelden oluşuyor. Personel alımında da hassas bir denge gözetiliyor. İki tarafın da onayını içerecek şekilde personel görevlendirmesi yapıyoruz.

Ülkemiz bu komisyonun çalışmalarına 500 bin dolar gibi önemli ve takdir toplayan mali bir katkı yaptı. Ülkemizin yanı sıra katkı yapan 4-5 ülke saymak mümkün. Bu katkıların büyük kısmı teçhizat, ekipman alımı gibi faaliyetlerde kullanılmak üzere tahsis ediliyor. Filipinler hükümetinin de faaliyet sırasında doğabilecek masrafların karşılanması için desteği mevcut.

Cephe mensupları uzun yıllar fiilen savaşmış insanlar. Şu anda bir sivilleşme süreci söz konusu. Tarafların iradesi var. Psikolojik bir hazırlık var mı? Özellikle savaşçıların sivil sürece katılması ile alakalı sonuç alamama riskleri neler?

Bu konuda iki unsur üzerinde durmak istiyorum. Biri sahadan bir örnek. Bölgede DEAŞ’a bağlılığını açıklamış olan sayısı çok sınırlı olmakla birlikte bazı gruplar var. Bu gruplara karşı hükümet ve cephe omuz omuza mücadele ediyor. Bu mücadele, iki tarafın iradesinin ve bölgeye barışın gelmesinin, normalizasyonun, güvenliğin, emniyetin oluşmasına verdikleri öneme duydukları eşit derecede hissiyatın en somut göstergesi.

İkinci bir unsur ise hem hükümet hem de yeni yerel hükümet, bu bölgenin önümüzdeki dönemde ne kadar istihdam, ne kadar kalkınma, yaşam standartlarında ne kadar ilerleme sağlanırsa bu sürecin de o kadar süreklilik arz edeceği, halk nezdinde olumlu bir yansıma bulacağı ve bunun her iki tarafın mensuplarınca destekleneceğinin bilincinde hareket ediyorlar. Biz bunu gözlemliyoruz ve memnuniyet duyuyoruz. IDB olarak açıklamalar yapıyoruz. Tarafların sürece bağlı kalmalarını ve gayretlerini devam ettirmelerini süreç zarfında teşvik ediyoruz. Her barış sürecinde olduğu gibi burada da doğal olarak gelişmelere dair potansiyel riskler olabilir ancak taraflarda biz çok net bir irade görüyoruz.

Silahlı grupların topluma kazandırılmasında hükümet somut bir istihdam planına, yatırım teşvikine dair projeksiyon çiziyor mu? Yoksa sadece söylem ve irade gösterisi mi var?

Sürece dair bizim boyutumuz silahsızlandırmayla ilgili. Hükümet kanadından sosyoekonomik ilerlemelerle ilgili birçok görevlinin atandığını ve faaliyete başladığını biliyoruz. İki tarafın iradesinin de somut yansımalarının olacağına ve sürecin pozitif yönde ilerleyeceğine dair şahsen iyimserim.

DEAŞ tehlikesinden bahsettiniz. Bunların süreci akamete uğratma gibi bir riski var mı ? Bunun yerel halkta karşılığı var mı?

Sadece Filipinler için değil, bütün dünyada DEAŞ tehdidi somut adımlar atılması gereken, sessiz kalınamayacak belli bir mücadelenin yürütülmesi gereken bir konu. DEAŞ’la mücadelede de şu boyut çok hassas. Yaşam standartları belli bir düzeyin altındaki gençlerin terör odaklarının ilgisine kapılmaması için özellikle o bölgelerde yaşam standartlarının iyileştirilmesi, o gençlere belli eğitim ve istihdam imkanlarının sağlanması, bu süreçlerde terörle mücadele boyutunun asli unsurlarının yapılması. Bölgede de bunun yapılması bağlamında gerekli bir bilinç olduğunu gözlemliyorum.

Türkiye olarak ülkemizin Filipinler’e ve bölgeye bakışı da Türkiye, bu sürece olumlu katkısını bugüne kadar hem sundu, bundan sonra da sunma konusunda iyi niyetini ve samimiyetini taraflarla zaten paylaştı. Önümüzdeki dönemde bu konuyla ilgili kurumlarımızın ve bakanlığımızın koordinasyonunda çalışmalar yapılacağını ve adımlar atılacağını değerlendiriyorum.

Özellikle 2022’ye kadar olan 3 yıllık süreç BTA’nın bir sınavı olacaktır. 2022’den sonra yapılacak seçimlerde bu sınavı geçip geçmediği ortaya çıkacaktır. Bu süre zarfında başarılı bir sınav verebilmesi, bölgenin normalleşmesi, insanların güvenlik sorunu duymaması, terör tehdidinin tamamen ortadan kalkması, DEAŞ’a bağlı grupların eleman bulamaması için bölgenin istihdam sayılarının, kalkınma düzeyinin, yaşam standartlarının yükseltilmesi çok büyük önem taşıyor. Türkiye bu konuda farklı kurumlarıyla gerekli desteği verecektir. İlgili çalışmalar hem bakanlığımız koordinasyonunda hem de diğer kuruluşlarla birlikte yürütülmektedir.


Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *