AB ile Çin arasında bu yıl 2 zirve daha yapılacak

AB ile Çin arasında bu yıl 2 zirve daha yapılacak

AB bir yandan Çin’le “resmi” bir zirve yaparken diğer yandan 3 Nisan’da Brüksel’de ikinci bir zirve; Almanya’nın AB dönem başkanlığını devralmasının ardından 27 Eylül’de üçüncü bir AB-Çin zirvesi daha yapılacağı duyuruldu.

​Avrupa-Çin Zirvesi: Çok taraflı dünya düzenine bağlılık ve Pekin’in talep listesi

Şarku’l Avsat / Paris / Mişel Ebu Necm

Protokol usullerinde açıkça belirtilmese de her biri önemli ve simgesel anlam taşıyan ifade, hareket veya görüntüler vardır. Fransa’nın başkenti Paris’te, Avrupa Birliği’nin (AB) üç önemli ismi (Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Angela Merkel, Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker) Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’i arabasına kadar uğurlamak üzere Elysee Sarayı avlusuna indiler.

Çinli liderle verilen toplu fotoğrafın, konuşulan konulara ilişkin, “Avrupa, Çin’in başta ‘Bir Kuşak Bir Yol’ adlı yeni ipek yolları projesi olmak üzere küresel projeleri ve yayılma hedefleri konusundaki tutkularına karşı birleşik bir cephedir” şeklinde bir mesaj verdiği söylenebilir.

Verilen sembolik poz, Avrupalı üç liderin görüşmede verdikleri mesaja işaret ederken, Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Fransa’da resmi bir ziyaret için bulunan Çin Devlet Başkanı ile yapacağı görüşmeye Almanya Başbakanı Merkel ve Avrupa Komisyonu Başkanı Juncker’ı da davet ederek uluslararası ilişkilerde Avrupa’nın sözcüsü olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

Paris’e göre en büyük ve en güçlü ekonomiye sahip Almanya dahil olmak üzere hiçbir Avrupa ülkesi, Avrupa’daki bölünmelerin iplerini elinde tutan ve her bir Avrupa ülkesi ile ayrı ayrı ilgilenen Çin’le tam anlamıyla baş edemez. Tam da burada, “birleşik” bir yaklaşım sergilenmesi gerektiğini düşünen Macron,  Avrupa’nın konumu ve ortak çıkarlarının da güçlendirilmeye ihtiyaç duyduğuna inanıyor.

Elysee’deki toplantı, mini bir zirve gibiydi. AB bir yandan Çin’le “resmi” bir zirve yaparken diğer yandan 3 Nisan’da Brüksel’de ikinci bir zirve daha yapacak. Bununla birlikte Almanya Başbakanı, ülkesinin dönem başkanlığını devralmasının ardından 27 Eylül’de AB-Çin zirvesi yapılacağını duyurdu.

Bir saatten uzun süren dörtlü zirvenin ardından yapılan basın toplantısında Avrupalıların kendi aralarında pozisyonlarını koordine ettikleri ve Çin’e karşı aynı endişeleri duydukları açıkça görülüyordu. Fakat aynı zamanda çok taraflı dünya düzeniyle ilgili olarak Avrupa’nın en büyük kaybedeni olacağı ABD-Çin rekabetinin etkilerini sınırlamak istedikleri de ortadaydı.

Dörtlü zirvede kullanılan resmi diplomatik dile rağmen, net bir açıklama yoktu. Ancak bazı ifadeler, Çin’in Avrupa’daki yankılarına dair ipuçları veriyordu.

Burada Çin ve AB’nin “hem stratejik ortaklar hem de rakip olabileceklerini” belirten Avrupa Komisyonu Başkanı Juncker’ın zirvenin en açık sözlü katılımcısı olduğu söylenebilir. Junker, Çin pazarındaki Avrupalı şirketler için “aynıyla muamele” talebinde bulunurken Avrupa pazarındaki Çin şirketleri için de bunu istedi. Zira Avrupalılar, dengesiz ve haksız muamele gördükleri gerekçesiyle Çin pazarındaki şirketlerini kapatmaktan şikâyetçiler.

Fransa Cumhurbaşkanı, “ABD ile üç küresel kutbun iki ana direği olarak” uluslararası denge için AB-Çin diyalogunun gerekli olduğunu söyleyerek iki taraf arasındaki yakınlığa ilişkin 4 eksene dikkat çekti. Macron bu eksenleri şöyle sıraladı:

1 – Dünya güvenliğini, barışı ve istikrarını sağlamak.

2 – İklimsel gündeme bağlı kalmak.

3 – Çin ile stratejik güveni teşvik eden ortaklıklar kurmak.

4 – Adil ve dengeli bir değişim çerçevesinde Dünya Ticaret Örgütü’nde (DTO) modernizasyon yapmak ve son olarak ‘Bir Kuşak Bir Yol’ gibi büyük Çin girişimleriyle ilgili olanlar da dahil olmak üzere, çok taraflı dünya düzeninin gelecekteki vizyonuna ilişkin diyalogu derinleştirmek.

Eğer Macron, Çin’in 3 milyar dolar olarak tahmin edilen kara ve deniz ulaşımı ağının inşa edilmesine dayalı bu proje önerisini kabul ederse, uzak mesafelerin yakınlaşması ve değiş tokuşun kolaylaşmasıyla, istikrar sağlanması ve halkların bir arada yaşamaları mümkün olabilir. Ancak Avrupa’da “ortak bir gündeme” sahip olmak yani Avrupa’nın, Çin’in altyapı, çevre, yatırım ve finansal sistemlerine “doğru bir bakış açısı geliştirmesini” isteyen Macron, “Çin ile görüş ayrılıklarımız var. Fakat görüşlerine saygı duyuyoruz. Çin’le diyalog kurmaya ve işbirliği yapmaya kararlıyız” şeklinde konuştu.

Gerçek şu ki Fransa diğer Avrupa ülkeleriyle birlikte, Pekin’in Avrupalılarla kendi evlerinde ve Afrika gibi geleneksel nüfuz alanlarındaki rekabeti konusunda endişeli. Buna karşın rekabetin faydalı olacağına dikkati çeken Almanya Başbakanı Merkel, bunun yalnızca “bir tarafın yararına ve diğer tarafın ise zararına değil, tüm taraflar için kazançlı olması koşuluyla” gerçeklemesi gerektiğini vurguladı. Merkel, Afrika ile ortak işbirliğinin teşvik edilmesi de dahil olmak üzere “tüm tarafların diğer tarafın çıkarlarına saygı duyduğu ortak bir plan” çağrısında bulundu. AB’nin rolünü oynaması ve aynıyla muamele görmesi şartıyla yeni ipek yollarının oluşturulmasının oldukça iyi bir proje olduğunu söyleyen Almanya Başbakanı, Çin ile işbirliğinin “değişken küresel ortamda denge sağladığına” işaret etti.

Öte yandan Çin Devlet Başkanı Şi, tüm bu mesajlara, güvenlik, barış, çok taraflılığın korunması, karşılıklı saygı ve “stratejik güven” çağrısında bulunan “barışçıl” bir dille karşılık vermekte tereddüt etmedi. Aynı zamanda Avrupa ile bir takım görüş ayrılıkları olduğunu da kabul eden Şi, ülkesinin, “dünyadaki kalkınma sürecinin motoru olduğunu” ve “her zaman ortak çıkarları savunduğunu” vurgulayarak, eski kıtanın endişelerine karşılık Çin’e karşı duydukları “korkuları bir kenara bırakmalarını” istedi.

Çin’in “kapalı yapısını” eleştirenlere, ülkesinin “açılmaya ve modernleşmeye devam ettiğini” söylemekten çekinmeyen Şi, Batı’nın 3 asırda başardıklarını, ülkesinin 40 yılda başardığını söyledi. Bununla birlikte Şi, zirveye katılan diğer liderler gibi “geleceğe dair vizyon” çağrısı yaparak çok taraflılığa olan bağlılığını dile getirdi.

Peki, dörtlü zirve geleceğe ne katacak? Zirveye katılan liderler bu toplantının yenilenmiş ilişkileri inşa etme yolunda bir taş veya Çinlilerin ünlü deyiminde söylendiği gibi “bin millik yürüyüşün ilk adımı” olmasını istiyorlar. Fakat istemek başka gerçek ise bambaşka bir şeydir. Bu yüzden son sözü önümüzdeki günler söyleyecek.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *