PKK’nın propaganda ve şiddet üretim merkezi haline gelen Belçika’nda mahkemeler terör örgütünün faaliyetlerine kayıtsız kalmaya devam ediyor.
Avrupa Birliği (AB) ülkeleri PKK’nın çeşitli saldırılarıyla gündeme konu olmaya devam ediyor. Polonya, Avusturya ve Belçika’da art arda gelen cinayetler ve son olarak Fransa’nın Strazburg şehrinde bulunan AB kurumlarının PKK mensubu kişilerce saldırıya uğraması, Avrupa’da bulunan PKK varlığının arka planına dair önemli ayrıntılar içeriyor. Bu ayrıntılar ele alındığında, PKK’nın propaganda ve şiddet üretim merkezi haline gelen Belçika’nın ön plana çıktığı görülüyor. Fakat Belçika mahkemeleri terör örgütünün faaliyetlerine kayıtsız kalmaya devam ediyor. Belçika’da PKK’ya yönelik 2006’da başlayan dava, Mart 2019 itibarıyla terör örgütü lehine sonuçlanmış durumda. Bu davayla birlikte, Belçika’da bulunan PKK mensubu 37 özel ve tüzel kişi hakkında kovuşturmaya gerek olmadığı vurgulanarak, örgütün faaliyetlerinin “uluslararası, devlet dışı silahlı örgüt” kapsamında ele alınmasının uygun olduğu Belçika Yüksek Mahkemesi tarafından savunulmuştur.
Belçika ve AB’nin PKK “imtiyazı”
2006 yılında Belçika’da, PKK’nın üst düzey sorumlularından, kırmızı bültenle aranan Remzi Kartal, Zübeyir Aydar ve beraberindeki 35 kişiye “terör örgütü üyesi” oldukları gerekçesiyle açılan soruşturma, yetkili mahkemelerce 9 yıl geciktirilmiş ve Kasım 2016’da Kartal ve Aydar’ın terör örgütü üyesi olmadığı kararına varılmıştı. Öte yandan bu kararla birlikte, PKK’nın “terör örgütü olmadığı” da Belçika mahkemesi tarafından belirtilmişti. Bu kararın akabinde, örgütün Belçika’daki avukatlarından Jan Fermon PKK’nın haber sitesine demeç verdiği demeçte, PKK’nın şiddet içeren terör saldırılarına başvurmadığını öne sürdü. Bu iddiaya paralel olarak, Belçika Federal Savcılığı’nın PKK’nın terörist ve kriminal faaliyetlerine yönelik sunduğu kanıtlara rağmen, Mart 2019’da Belçika Yüksek Mahkemesi PKK’nın üst düzey 37 sorumlusu hakkında kovuşturmaya gerek olmadığı kararını verdi. Belçika’da olup bitenlere sadece seyirci kalan AB, bünyesinde PKK’nın terör örgütü listesinden çıkarılması talebinde bulunan parlamenterler barındırıyor. AB nezdindeki Avrupa Parlamentosu ise her yıl Ortadoğu, Kürtler ve Türkiye gibi başlıklar altında, çeşitli PKK üyelerini davet ettiği sempozyumlar düzenlemekten geri durmuyor.
AB kurumlarının merkezinde terör propagandası
PKK’nın şiddet içeren saldırılarını değerlendirmeden önce, son yıllarda örgütün Belçika’da bulunan ve tüm uluslararası faaliyetlerinden sorumlu çatı yapılanmalarının ajandasına göz atmak gerekiyor.
PKK’nın üst düzey çatı yapıları olan KNK ve KCDK-E’ye bağlı kuruluşlar, Belçika’da 2012-2017 yılları arasında toplamda 126 protesto/gösteri düzenlemiş. PKK’nın Belçika’da gerçekleştirdiği eylemlerin gündem maddeleri arasında “Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması” 19 eylemle öne çıkıyor. Saldırıların arttığı dönemde, Türkiye’nin terörle mücadele kapsamında etkisiz hale getirdiği PKK’lı terörist unsurlar da yine Belçika’daki PKK yapılanmaları tarafından toplamda 18 kez protestoya konu edildi. 9 Ocak 2013 tarihinde Paris’te silahlı saldırıya uğrayan, PKK’nın kurucu kadrosundan Sakine Cansız, Brüksel merkezli KNK’nın Paris temsilcisi ve PKK adına AB ülkelerinin diplomatlarıyla lobi faaliyetleri geliştirmekten sorumlu Fidan Doğan ve PKK’nın kadın yapılanmasında üst düzey bir temsilci olarak lobi faaliyetlerinden sorumlu Leyla Sönmez’in öldürülmesi hadiselerinin ise 12 kez eylemlere konu olduğu görülüyor.
KNK ve KCDK-E üyeleri son dönemde, PKK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG üzerinden, Belçika’da ve Avrupa’nın muhtelif yerlerinde bulunan Kürt diasporasını radikalleştirmek amacı güdüyor. Bu durum, Belçika’da bahsi geçen PKK yapıları içinde görev alan Kürt kökenli gençlerle yapılan mülakatlar da öne çıkıyor. Örneğin KNK ve KCDK-E adlı kurumlarda eğitim alan Serkar adlı bir genç, Suriye’nin Kuzeyinde yer alan YPG’ye dair, “Dostlarım Rojava’da yaşamaya ve savaşmaya olumlu bakıyorlar ve oranın nasıl bir yer olduğunu bana soruyorlar” diyor, Kürt gençlerinin bölgeye ve PKK/YPG yapılanmasına olan yoğun ilgisine vurgu yapıyor.
Avrupa’da yükselen PKK terörü ve Belçika
PKK’nın zor kullanma yöntemleri ve gösterileri üzerinden radikalleştirmeye çalıştığı Kürt diasporası her fırsatta şiddet uygulamaya meyilli bir hal almış durumda. Belçika’da örgütle bağlantılı teröristlerin sahip olduğu silah, bıçak ve benzeri kesici/delici aletler, sonu yaralama veya ölümle biten hadiselerin ortaya çıkmasına yol açıyor. PKK mensubu kimseler, Belçika’da bulunan yapısal boşluklar ve kurmuş oldukları ağlar sayesinde, şiddet kullanmaktan çekinmiyorlar. 1990’ların ortalarından bu yana örgüt insan ticareti, uyuşturucu kaçakçılığı, para aklama, kaçakçılık gibi organize suçlarla uluslararası platformların gündeminden düşmüyor. Bu anlamda PKK, tüm terör örgütleri gibi, ulus-aşırı organize suç işlemeye başlamıştır. Örgüt şimdiye kadarki kazanımlarının neredeyse tümünü zor kullanma yöntemleriyle gerçekleştirmiştir.
Örgüt Belçika’da şiddet kullanabilmek için, 1984-1998 yılları arasında, ideolojik ve silahlı eğitim verecek olan Mithat Demirci, Ekrem Özbek, Murat Çek ve Abdürrahim Tekin adlı teröristleri Türkiye ve Irak’tan Belçika’ya göndermişti. Bahsi geçen teröristler Belçika’da görevlerini tamamladıktan hemen sonra Türkiye’ye dönerek terör eylemleri gerçekleştirmeye devam etmişti. Bu dönemde Belçika’da altı terör saldırısı gerçekleştiren örgüt mensupları, mahkemelerce siyasi mülteciler bağlamında incelemeye alınmışsa da herhangi bir yaptırımla karşılaşmamıştı.
2011 yılında ise Belçika’nın Anvers (Antwerpen) bölgesinde siyasetçi ve avukat olan Ergün Top’un başına gelen hadise, bu durumun son yıllarda yaşanan ilk örneklerindendir. Ergün Top ofisinin hemen yanında bulunan kafeden kaynaklanan aşırı gürültüden rahatsız olunca PKK mensubu kafe sahiplerine uyarıda bulunmuş; bu uyarıya karşılık olarak kafe sahibi ve terör örgütü sempatizanı olan baba-oğul M. Y. ve C. K., Top’u ağır şekilde yaralamıştı. Belçika mahkemeleri ise ancak 2013 yılında 10 ay hapis ve 550 avro para cezasıyla baba ve oğlunu suçlu bulmuştu. Aynı dönemde, Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını isteyen 30 kişilik bir PKK’lı grup, Anvers Belediyesi önünde açıklama yapmış ve ardından belediye binasına zorla girmeye çalışmıştı. Bu esnada Anvers polisi PKK’lılara müdahale ederek 22 kişiyi gözaltına almıştı. Bu ve benzeri olaylara rağmen, Anvers başta olmak üzere, farklı belediyelerin PKK’ya karşı tutumunun “toleranslı” olduğu iddia söylenebilir. Böylesi bir durum ise örgüt mensuplarını daha fazla eylem yapmaya teşvik ediyor.
18 Ekim 2017 tarihinde “Apocu Gençlik İnisiyatifi” isimli PKK uzantısı yapı, “süresiz intikam hamlesi” olarak adlandırdığı yeni bir şiddet dalgasının Avrupa’da başlatılması çağrısında bulunmuştu. Bu açıklamayı müteakip, 28 Ekim 2017 tarihinde, “Abdullah Öcalan Kütüphanesi” isimli bir otobüsün PKK propagandası yapması üzerine, Anvers’te yaklaşık 20 Türk vatandaşının ağır yaralandığı olaylar meydana gelmişti. Bu olaydan sonra kaçan PKK’lıların, Ergün Top’u yaralayan M.Y ve Ç.Y.’nin kafesine sığınmıştı. 30 Ekim 2017 tarihinde ise PKK’lı bir grup Belçika’nın Genk şehrinde bulunan ve Belçika Türk Federasyonu’na bağlı Türk Kültür Derneği’ne silahlı saldırı gerçekleştirmişti.
Son günlerde Belçika’da PKK’nın şiddet içeren terör saldırıları yeniden meydana gelmeye başladı. Bağımsızlık referandumunun ardından Kuzey Irak yönetimi, dünyanın farklı bölgelerinde PKK’lıların hedefi haline geldi. Her fırsatta saldırı gerçekleştirmekten geri durmayan PKK’lılar, 29 Ocak 2019 tarihinde Belçika’da bulunan Kuzey Irak temsilciliğine saldırdı. Bu saldırıyı PKK’ya yakın isimlerin yapıldığı tespit edildi.
PKK’nın şiddet içeren terör saldırılarına dair son bir örnek ise 1 Şubat 2019 tarihinde gerçekleşti. Daha önce Ergün Top’u darp eden ve terör örgütü sempatizanı olan M.Y. ve Ç.K. bu sefer de Türk vatandaşı olan Emre Söğütlü ve Ozan Söğütlü’yü hedef aldı. Saldırıda Emre Söğütlü hayatını kaybederken, Ozan Söğütlü ve Fatih Dalbaş yaralandı.
Avrupa’da PKK tehdidine karşı alınması gereken önlemler
Belçika başta olmak üzere, Avrupa ülkelerinde bulunan siyasi ve hukuki mekanizmaların, PKK yapılanmalarına karşı caydırıcı tutum geliştirmesi gerekiyor. Bu düzenlemeler sadece ülke genelinde değil, belediyeler düzeyinde de karşılık bulmalı. Örneğin M.Y. ve Ç.K. adlı PKK mensupları, Belçikalı yetkililerin caydırıcı önlem almaması sayesinde sık sık suça karışabilmiştir. Öte yandan Polonya’da Erasmus programı öğrencisi olarak bulunan Furkan Kocaman, yine PKK’lı kişilerce gerçekleştirilen saldırı sonucu hayatını kaybetmiştir.
PKK’nın Belçika’daki yapılanmasını sağlayan ve gösteri gerçekleştirmesine olanak tanıyan bir diğer düzenleme ise “Belçika Dernekler Yasası” altında yer alan “Kar Amacı Gütmeyen Kuruluşlar” adlı yasal düzenlemedir. Bu düzenleme sayesinde, PKK kültür merkezleri ve benzeri adlar altında yapılanabilmekte ve gösterilerinde örgüt propagandasını kolayca gerçekleştirebilmektedir.
PKK’nın üst düzey sorumlularının AB kurumları tarafından aşikâr bir şekilde desteklenmesi ve her fırsatta bu kurumların farklı etkinliklerde terör örgütü mensuplarına yer vermesi, AB’nin gerek Türkiye’yle ilişkilerini gerekse de uluslararası sistem içindeki itibarını zedeliyor. AB kurumları en kısa zamanda PKK ve müzahiri oluşumlara karşı bir tutum geliştirmeli. Aksi takdirde PKK mensuplarının son dönemde Avusturya, Belçika, Fransa ve Polonya’da düzenledikleri saldırıların devam etmesi kuvvetle muhtemel görünüyor.
[TOBB Üniversitesi’nde lisansüstü eğitimine devam eden Ümit Tetik SETA’da güvenlik çalışmaları alanında araştırmalarını sürdürmektedir]
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *