Papaz Brunson sürecine çok benzer bir süreç!.

Papaz Brunson sürecine çok benzer bir süreç!.

Ankara’ya gelenleri gidenleri eksik olmuyor.. Temsilcileri başkentte tam saha pres yaparken okyanus ötesinden tehdit, şantaj en üst perdeye yükseldi; “Yaptırım uygularız”, ” sonuçları ağır olur”…

S-400’ler nedeniyle ABD’nin Türkiye’ye yönelik yürüttüğü baskı sürecini Papaz Brunson sürecine benzeten Yeniçağ yazarı Ahmet Takan, fotoğrafın daha net anlaşılabilmesi için olayı biraz daha geriden başlatıp, ABD ve Rusya’nın Türkiye’ye yönelik politikalarını yorumladı. “S-400’ler 31 Mart pazarlığı mı?” başlıklı yazısında Takan, ABD ve Rusya’nın kendi çıkarları doğrultusunda oyunu çok akıllı oynadıklarını belirtirken, bu işin sonuna dair akla gelen soruları sıraladı.

Şu değerlendirmeyi yapıyor Ahmet Takan:

Türkiye’nin peşinatını ödeyip Rusya’dan satın alacağı S-400’lerden vazgeçirmek için ABD, kapalı kapılar arkasında yürüttüğü vazgeçirme çabalarını (!) tamamen aleniyete döktü.. Adice, küstahça… Hem de Erdoğan’ın Trump ile dostluk ilişkileri zirve noktasındayken!..

Papaz Brunson’un serbest bırakılması ile sonuçlanan sürecin bir benzerini yaşıyoruz gibi… Fotoğrafı daha  net anlayabilmek için filmi kısa bir süreliğine geri sarmak lazım;

Türkiye’ye geldiğinde en üst düzeyde ağırlanan hatta bir akşam da konsere götürülen ABD Başkanının çok itibar ettiği Güney Carolina Senatörü Lindsey Graham, Münih Konferansı’ndan döndükten sonra bir grup senatör ile birlikte mektup yazdı. ABD Başkanı Donald Trump, bir grup senatörün ABD’nin Suriye’de asker bırakmasına yönelik mektubun üzerine imzasıyla “Yüzde yüz katılıyorum. Tümü yapılıyor” notunu düştü.

Senatörlerin yazdığı mektupta “bölgede istikrar sağlamak için” ve “radikal İslamcı terör örgütü IŞİD’in geri dönmesini engellemek için”  Suriye’de “ABD’li ve Avrupalı bir grup askerin kalması gerektiğini düşündükleri” belirtiliyordu. Lindsey Graham‘ın öncülüğünde bir grup senatörce imzalanan ve 22 Şubat’ta Beyaz Saray’a gönderilen mektupta her nedense Türkiye’nin talepleri hiç hatırlanmamıştı, dikkate alan tek bir satır yoktu!.. Onca ağırlama, pohpohlama boşa mı gitmişti acaba?.. Donald Trump, ABD’nin Suriye’de asker bırakması ve Avrupa ülkelerinin de asker göndererek bu çabaya destek vermesini memnuniyetle karşıladıklarını ifade ettikleri mektuptaki “Sizin gibi biz de IŞİD’in tekrar geri dönmemesi, İran’ın cesaretlenmemesi gibi Suriye’deki kazanımlarımızı kaybetmemek, kazanımlarımızı pekiştirmek ve Cenevre’den ABD menfaatleri için en iyi sonucun çıkmasını sağlamak için uğraşıyoruz.”ifadesini parantez içine almıştı.

Sonra…

Bu hafta başında, Viyana’da çok önemli bir zirve gerçekleşti. ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph Dunford ile Rusya Savunma Bakan Yardımcısı ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Valery Gerasimov, Viyana’da bir araya geldi. Rusya Savunma Bakanlığı, yapılan görüşmede füze savunma sistemleri, Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması (INF), Stratejik Silah Azaltma Antlaşması konularının ele alındığını duyurdu. Açıklamada, “taraflar Suriye’deki gelişmelerle ilgili görüş alışverişinde bulundu. Olayları önlemede etkileşimi sürdürme ihtiyacına odaklanıldı” denildi. Başka bir detay basına sızmadı. Ankara’nın derin kulislerine, görüşmede, Suriye’de çatışmazlık kararı çıktığı, ABD’nin Suriye’nin Kuzey’inde kuracağı koalisyon gücü hakkında bilgi verdiği, Rusların da onayladığına dair söylentiler dolaştı.

ABD ve Rusya kendi çıkarları doğrultusunda oyunu çok akıllı oynuyor. Rusya, Adana Mutabakatı’nı gösterip, Türkiye’ye Suriye topraklarında bulunamazsın diyor. ABD, güvenlikli bölgede kontrol sende olamaz belki bir parça içine dahil edebiliriz diyor. Arada sıkıştık kaldık. ABD, “S-400 almayacaksın” tehditlerini Obama’nın meşhur beysbol sopası gibi sürekli üzerimizde sallıyor. Erdoğan’ın “bu işi bitirdik dönüş olmaz” sözlerinin yazılı medyaya yansıdığı dün, havuzun iki iri gazetesinde benzer satırlarla yazılan (!) iki ayrı köşe yazısıdikkat çekiciydi. Neredeyse başlıkları bile ikiz kardeş gibiydi. Köşe yazılarında, Türkiye S-400’lerden vazgeçirilmeye çalışılırken, ABD’den “cömert” Patriot teklifi geldiği anlatılıyordu. Ama bu “cömertliğin” detayları hakkında bilgi verilmiyordu. “ABD, Türkiye’yi S-400’lerden vazgeçirmek için masaya tekrar Patriot teklifi sürdüğü, 2015’te Türkiye’ye sunulan Patriot teklifine kıyasla daha iyi koşulları olduğu savunulan teklifin ABD’nin hiçbir müttefikine sunmadığı kadar iyi olduğu iddiası” işleniyordu. Çok iyi bir algı, kamuoyunu hazırlamak için usta bir alt yapı çalışması olduğu kesin!.. Ancak, yazarların kaleme aldığı bilgiler ABD tarafından mı yoksa sarayın ABD masasından mı verilmişti?.. Bu soruya ilişkin bir ip ucu mevcut değildi. Dedim ya; Brunson sürecine çok benzer bir süreç!.. Bir dünya efelenmenin ardından terörist olduğu mahkeme tarafından tescillenen Brunson kuş olup ülkesine uçuvermişti. Trump da ,medya önünde, Türkiye’ye baskı yapıp Brunson’u nasıl serbest bıraktırdığını ballandıra ballandıra bizlerle alay edercesine anlatmıştı.

Tam saha pres için Ankara’ya gelen ABD’lilerin odalarda ne dayattığına gelince… Ankara’nın derin kulislerinde konuşulanlara göre, ABD iktidardan, “31 Mart seçimlerini beklemeden bir an önce ‘S-400 almaktan vazgeçtik’ açıklamasının yapılmasını istiyor“. “Bizimkiler” de topu çevirip 31 Mart sonrası için zaman kazanmaya çalışıyor.

Bu işin sonu ne olur?.. Suriye’de, S-400 alımında ABD ile Rusya arasında sıkıştırılan Türkiye, ara bir formül bulabilir mi?.. Türkiye’yi dış politikada bataklığa gömen AKP iktidarı, “S-400’lerden vaz geçtik” der mi?.. Peşinatını ödediğimiz S-400’leri Türkiye, bir başka ülkeye pazarlayabilir mi?.. Veya parasını ödediğimiz halde Rusya’da depolarda bekletileceği taahhüt edilir mi?.. Yoksa… Yoksa… Putin’in gönlü hoş edilip, S-400’lerin parası, düşürülen Rus savaş uçağının tazminatı olarak Rusya’ya bağışlanabilir mi?.. Bu sorulara cevap vermeden önce kendinize de bir sorun; siz papaz Brunson’un ABD’ye uçakla gönderilemeyeceğine inanmayanlardan mıydınız?..

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *