Muhalif partiler ve silahlı isyancılar barışçıl protestoları desteklediklerini, yaşananların ise el-Beşir’in Sudan’ı yönetememesine doğal bir tepki olarak ortaya çıktığını ifade ediyorlar.
Ömer el-Beşir’in tedbirleri Sudan’da gerilimi azaltabilecek mi?
İstanbul/Kaan Devecioğlu
Bu yazının amacı, Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir’in 22 Şubat Cuma günü ulusa sesleniş konuşmasıyla aldığı kararlar bağlamında, Sudan protestolarını Afrika’nın yakın tarihinden örneklerle analiz etmektir. Bu çerçevede, muhaliflerin istekleri ve buna karşı hükümetin tavrı, uluslararası aktörlerin olaylara yaklaşımı, tarikatlar, cemaatler ve kabilelerin tutumlarını anlamlandırarak Afrika’nın yakın tarihi bağlamında Sudan protestoları analiz edilecektir.
Sudan Arap ve İslam kültürünü Afrika’nın siyahi kültürüne bağlayan nadide bir ülke. Yüz ölçümü açısından Afrika kıtasının üçüncü büyük ülkesi olmasının yanı sıra, Doğu Afrika bölgesinde en uzun Kızıldeniz kıyısına sahip olması dolayısıyla mevcut Ortadoğu sorunları için de önemli bir konuma sahip olan Sudan’ı, küresel ve bölgesel aktörler yakından takip ediyorlar.
Rejime karşı 19 Aralık’ta başlayan ve iki ayı aşkın süredir devam eden protesto gösterilerinin ardından, 22 Şubat Cuma günü Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir devlet televizyonunda ulusa sesleniş konuşması yaptı. El-Beşir ulusal uzlaşı hükümetinin ve 18 eyaletteki yerel hükümetlerin feshedildiğini, yerlerine üst rütbeli askerlerin atandığını ve altı bakanlık dışında tüm kabinenin değiştirildiğini, ayrıca bir yıl süreyle ülkede olağanüstü hal (OHAL) ilan edildiğini açıkladı. Bununla birlikte Beşir konuşmasında, 2020’de seçilmesinin önünü açan anayasa değişikliğinin iptali için parlamentoya ve diyalog için tüm siyasi partilere, silahlı gruplara ve gençlere çağrıda bulundu. Halbuki ulusa sesleniş konuşmasının yapılacağı duyurulduğunda, protesto gösterilerini sürdüren muhalif Sudanlılar Beşir’in istifasını bekliyordu, ancak beklenen olmadı. Dolayısıyla protestocu gruplar durumdan memnun olmadılar. Bu yüzden protesto gösterileri Beşir’in konuşmasının ardından da gece boyunca devam etti.
Muhalefetin istekleri ve hükümetin tavrı
Protestoların ortaya çıkmasının, bütünüyle 2018 yılının son aylarında mal ve hizmetlerde yaşanan fiyat artışlarına dayandırılması makul bir tespit olmayacaktır. Çünkü Sudan’daki ekonomik daralma 2001’deki Darfur krizi ve Güney Sudan’ın 2011 yılında ayrılmasıyla ilk emarelerini göstermişti. Bu bağlamda, özellikle 2011 yılından beri ülkede belirli aralıklarla küçük çaplı gösteriler oluyordu. Dolayısıyla benzer protestoların 2011’den beri belirli aralıklarla meydana gelmiş olması, toplum nezdinde geçmişten günümüze taşınan bir problemin varlığını ortaya koyuyor.
Sudan’da muhalif partilerin, silahlı isyancı grupların ve barışçıl gösterilerini sürdüren halkın istekleri hep aynı doğrultuda. Muhalif partiler ve silahlı isyancılar barışçıl protestoları desteklediklerini, yaşananların ise el-Beşir’in Sudan’ı yönetememesine doğal bir tepki olarak ortaya çıktığını ifade ediyorlar. Barışçıl göstericilerin talepleri ise özgür bir toplum, şeffaf ve halka hesap veren bir yönetim, kaynakların adil paylaşımı ve 2020 seçimlerine kadar el-Beşir’in görevini bir geçiş hükümetine bırakması şeklinde. Bununla birlikte, muhalif gruplar “Özgürlük ve Değişim Bildirgesi” adıyla yayınladıkları metinde, el-Beşir’in görevi bırakmasını, yolsuzlukla mücadele edilmesini ve kamu kurumlarının yeniden düzenlenmesini talep ettiler.
Bütün bu yaşananlara yönelik olarak, protestoların ilk günlerinden bu yana hükümet yetkilileri, halkın tepkisini dindirmek amacıyla sürece itidalli yaklaşmaya çalıştı. Ülke ekonomisinin yeniden yapılandırılması amacıyla her fırsatta reform sözü veren hükümet yetkilileri, yönetimin ancak seçimlerle değişebileceğini ısrarla vurguladılar. Bunun yanı sıra hükümet, göstericilerin anayasal haklarını kullandığını, fakat barışçıl protestoları provoke eden grupların var olduğu söyleyerek kanun dışı faaliyetlere izin verilmeyeceğini bildirdi. Buna ek olarak, Sudan güvenlik güçlerinin hükümetin yanında oldukları konusunda açıklama yapması, herhangi bir darbe ihtimalinin olmadığını gösterdi. Protesto gösterilerinde şu ana kadar hükümete göre 32, Uluslararası Af Örgütü’ne göre ise 51 kişi yaşamını yitirdi ki bu sayılar da azımsanamayacak kadar yüksek.
Uluslararası aktörlerin yaklaşımı
Bunlarla birlikte, dış aktörlerin yaklaşımı da protesto gösterilerinin geleceği konusunda önemli bir faktör. Türkiye, Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar, Mısır ve Güney Sudan’ın Sudan hükümetine vermiş olduğu desteğin ve Arap Birliği Genel Sekreter Yardımcısı Hüsam Zeki’nin Sudan’da yaşananları Sudan’ın iç meselesi olarak değerlendirmesinin, el-Beşir yönetiminin bu süreçte elini güçlendirdiği de yadsınamaz bir gerçek.
ABD Başkanı Donald Trump’ın ulusal güvenlik danışmanlarından Cyril Sartor iki günlük Sudan ziyareti kapsamında Devlet Başkan Yardımcısı Faysal Hasan İbrahim ile resmi bir görüşme yaptı. Görüşmenin ardından yaptığı açıklamada Sartor, Sudan’a dışarıdan çözüm dayatılmasının etik olmadığını, fakat Hartum hükümetinin vatandaşların barışçıl ifade hakkına saygı duyması gerektiğini, bu noktada göstericilerin de barışçıl çizgide kalmasının hükümete çözüm bulmada imkân tanıyacağını vurguladı. Sartor bu konularda ABD ile Sudan’ın güçlü bir ortaklıkla birlikte çalışacağının da altını çizdi. Bu açıklamalar, Ömer el-Beşir’in Kaddafi gibi riske edilmeyeceğinin ilk işaretleriydi.
Dini grupların ve kabilelerin tutumu
Sudan’da Müslüman halkın çoğunluğunun tarikat aidiyeti var. Ülkede irili ufaklı pek çok tarikat mevcut ve bu konuda örfi bir gelenek var. Bu bağlamda özellikle büyük tarikatların tutumu, mevcut Sudan protestolarının geleceğinde önemli bir yer teşkil ediyor. El-Beşir’e destek veren tarikatlar Hatmiyye, Ticâniyye, Semmâniyye, Burhâniyye ve Kâdiriyye. Suudi Arabistan destekli bir grup olan ve Vehhabilik anlayışını benimseyen Ensâr-i Sünne Cemaati ise el-Beşir’e muhalif konumda.
Sudan’da en büyük dört kabile olarak bilinen Ca’liyye, Şâyikıyye, Fûr ve Zeğâve kabilelerinin tutumları da Beşir yönetimi için oldukça önemli. Hartum’un kuzeyinde yoğunlaşan ve mensupları kamu organlarında önemli görevlerde bulunan Ca’liyye ve Şâyikıyye kabileleri hükümetin yanında konumlanıyorlar. Ancak Darfur’da bulunan Fûr ve Zeğâve kabileleri hükümete muhalif kanatta yer alıyorlar. Bu durumun, 2001 yılından bu yana Darfur’da yaşanan olaylardan kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Sudan’ın geleceği üzerine notlar
Sudan’da iki ayı aşkın süredir devam eden protestoların çözümü, eko-politik bir analize tabidir. Sudan halkı hükümetten işsizliğin önlenmesini, özellikle temel gıda maddelerinde enflasyonun düşürülmesini, cari açık ve bütçe açığının önlenmesini, yerli paranın değerinin arttırılmasını, kaynakların adil paylaşımını, şeffaf ve hesap veren demokratik bir yönetim anlayışının benimsenmesini, devletin en üst kademesinden başlayarak en alt kademesindeki halka kadar kapsayıcı bir dilin kullanılarak toplumdaki ayrıştırıcı politikaların önlenmesini talep ediyor.
Hükümet yetkilileri protestoların başladığı günden bu yana muhalif partilere ve barışçıl göstericilere her fırsatta diyalog çağırısında bulunuyor. Ancak protesto gösterilerinde ağır yaralanmalar ve ölüm gibi istenmeyen olayların yaşanması, halkın bu çağrıya rağbet etmesine engel oldu. Protestoculara göre bu durum, polisin göstericilere karşı güç kullanmasından kaynaklanıyor. Fakat hükümetin açıklamaları, şiddet kullananın polis değil, barışçıl gösterilerde bulunan masum halkın arasına karışmış provokatörler olduğu yönünde. Bu meseleyi hükümetin ivedilikle çözmesi gerekiyor. El-Beşir’in yaptığı son ulusa sesleniş konuşması da bu minval üzere okunabilir.
Yaşanan olaylara bütüncül şekilde bakıldığında, Sudan’ın Libyalaştırılma veya Somalileştirilme riski taşıdığı gerçeği akıllardan asla çıkarılmamalı. Zira Libya’nın Kaddafi’nin ardından içine düştüğü durum ortada. Kriz ortamlarında ne tarım ve hayvancılık ne de ticaret ve adil yönetim sağlanabiliyor.
Son söz olarak, Sudan devleti ve toplumu bu krizden kazanımlarla çıkabilecek güçte ve niteliktedir ve bu süreci başarıyla atlatacağına inancımız tamdır.
[Politik ekonomi ve Sudan özelinde Afrika konularında yoğunlaşan Kaan Devecioğlu çalışmalarını Afrika Araştırmacıları Derneği’nde (AFAM) sürdürmektedir]
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *