İngiltere’de yaklaşık bir haftadır gündemde olan, DAEŞ’ten ayrılıp ülkesine dönmek isteyen İngiliz bir gelinin durumunu değerlendiren, Anila Baig imzası ile bir makale yayımlandı. Yazıda, DAEŞ’li İngiliz gelin Shamima Begum’ün de, DAEŞ’in yaptıklarının da Kur’an’ın öğretileri ile alakası olmadığı vurgulandı.

yeniakit.com.tr’nin aktardığına göre, Anila Baig adlı yazar daha yazısının başlığında, (Nothing Shamima believes in has ANYTHING to do with being Muslim — the community is revulsed) mevzubahis kız Shamima Begum’ün inandığı hiçbir şeyin Müslüman olmakla alakası bulunmadığını belirtti.

15 yaşındayken DAEŞ’e katılması yeterince kötü iken, bir de defaatle fiillerinin İslam ile bağlantılı olduğunu söylemesinin kendisini fevkalade kızdırdığını söyleyen Baig onun, kendisinin tanıdığı İslam ile hiçbir alakası olmayan katil bir kültü desteklediğinin altını çizdi.

Çarpık, zehirli ve din dışı

DAEŞ’in İslam yorumunun “çarpık, zehirli ve din dışı” olduğunu da belirten Baig, kesinlikle içinde büyüdüğü Müslüman topluluğu için bir şey ifade etmediğini söyledi.

Devamla Baig, küçük yaştan itibaren insanlara şefkatli olmalarının öğretildiğini anlatarak, hala yaşadığı Bradford’da karma bir toplum içerisinde büyüdüğünü ve ilişkilerinin hep iyi olduğunu dermeyan etti. Bu suretle yazar, DAEŞ’in öğretisiyle kendilerine öğretilenin alakası olmadığı gerçeğinin üzerinde durdu.

DAEŞ yüzünden Müslümanlara saldırılar %26 arttı!

Lakin Begum ve onun türevlerinin faaliyetleri yüzünden artık “barış dini” cümlesini duyar duymaz insanların dudak büktüğünü belirten Anila Baig, İngiltere’de yaşadıkları zorlukları da dile getirdi.

Buna göre geçen yıl 1.200’den fazla Müslüman saldırıya uğradı. Bu, bir evvelki yıla göre tamı tamına %26’lık bir artış manasına geliyor. Saldırıya uğrayanlar içerisinde kadınların orantısız şekilde daha fazla hedef oldukları da tespit edildi.

Anila Baig’in ifadesiyle artık İngiltere’de başörtüsü giyen kadınlar, korku içerisinde yaşıyorlar. Sözlü olarak taciz edildikleri gibi, birkaç tanesinin başlarından örtülerinin zorla çekilmeleri vakaları da vukua geldi. İşte Begum’ün verdiği röportajlar, Baig’e göre, bu ateşe petrol döktü.

Bununla birlikte Baig, İngiltere’nin Avrupa’nın diğer ülkeleri kadar ırkçı olmadığını da öne sürdü ve yazısını şöyle sürdürdü:

“Paris’e gittiğim zaman tekrar-be-tekrar Fransa’da göçmenler için hayatın çok zor olduğu söylendi bana. İspanya ve İtalya da, hem sokakta hem politikacıları arasında Müslümanlara karşı hasımlık ve yabancı düşmanlığını çıplak bir surette sergilemeye devam eden AB ülkeleri arasında. Elbette, bizim ebeveynlerimiz 1950’ler ve 1960’larda buraya geldiler ve onlar da güçlüklere tahammül etmek zorunda kaldı, lakin o zamandan bu yana çok şey değişti.”

Türkiye’de birçokları, İngiliz gazetesi kadar duyarlı olamadı

Yazısının sonunda ise Baig, Begum’ün Müslümanlara verdiği zararın ne yazık ki pasaportu kadar kolaylıkla iptal edilemeyeceğini ifade etti.

Anila Baig’in kendisinin de İslam anlayışında sıkıntılar bulunabileceği gibi The Sun gazetesinin de Müslümanlar aleyhine olduğu halde desteklediği hususlar bulmak mümkündür. Fakat her halükârda bir İngiliz gazetesinin, sadece burada paylaşılan veriden anlaşılabileceği üzere Müslümanlara saldırıların çok ciddi surette tırmandırıldığı bir zamanda böyle bir yazıya yer vermesi kayda değerdir.

Kendi memleketimiz Türkiye’nin içinde DAEŞ’i “hakiki İslam temsilcisi” addeden yığınla insan ortaya çıktı. Ve onlar üzerinden hem Müslümanlar hem İslam’ın kendisini yargılamak densizliğine varan hatırı sayılır derecede insan bulundu.

İşte bilhassa bunların İngiliz gazetesi kadar duyarlı olamadığı düşünülünce vaziyetin şayan-ı dikkat yanı daha net anlaşılabilir.