‘Parti içinde, 2 yeni parti hazırlığı’ iddiası

‘Parti içinde, 2 yeni parti hazırlığı’ iddiası

Yeni Şafak’tan Hasan Öztürk, parti içindeki iki oluşum tarafından iki yeni parti hazırlığı olduğunu, bunu geçmişte anlattığını ama isimleri vermediğini aktardığı bugünkü yazısında o isimleri de paylaştı.

Eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu’nun bir süredir Ankara’da parti hazırlığı içinde olduğu birçok gazete köşesinde dile getiriliyordu. Bugün bu iddiayı Yeni Şafak yazarlarından Hasan Öztürk de kulis bilgisi olarak aktardı. Öztürk bununla birlikte başka bir oluşumdan da söz etti. Yazısının bir bölümünde, “AK Parti içinden 2 parti çıkarmak isteyenler arasındaki rekabet” başlığı altında konuyla ilgili olarak şunları anlattı Öztürk:

Dedim ya Ak Parti içinden parti kurmak üzere 2 farklı yapının hazırlık içinde olduğunu biliyoruz. Bunlardan ilki Sayın Ahmet Davutoğlu’nun başını çektiği grup. Ankara’da harıl harıl “istişare” yapıyorlar. Anadolu’da değişik vesilelerle boy gösteriyorlar. Medyada kendilerine yakın yazar ve akademisyenler eliyle “Yeni bir siyasi söylem gerekli” çıkışı yapıyorlar. Bazı elemanlarıysa, “Seviyemetre” olarak faaliyet yürütüyor.

İkinci oluşum ise Sayın Abdullah Gül’ün organizasyonu çerçevesinde Ali Babacan’ın partileşme çabası.

Abdullah Gül’ün, 24 Haziran seçimleri sırasında “Çatı aday” olmayı “Geniş bir mutabakata” bağlaması ve o “geniş mutabakat”ın oluşmaması nedeniyle “aday olmaması” hafızalarımızda taptaze. Buna mukabil, “Başkanlık sistemine olan rezervi ve parlamenter sisteme öykünmeleri” de.

Sayın Gül’ün, yakın geçmişte bir üniversitedeki konuşmasında geçmiş bir konuşmasına atıf yaparak aynen şöyle dediğini de biliyoruz, “(…) evimizin içini düzene koymamız gerekir. Bunu koymadığımız süre içerisinde bir gün gelir ya insanlar ayaklanır ya da dış müdahaleler kaçınılmaz hale gelir.”

Bu cümlelerle kimlere göz kırptığını izah etmeme gerek var mı? Yoksa etrafımızdaki darmadağınık olan, işgal edilen, talan edilen ülkeler ve o ülkelerle “belirgin” ilişki geliştirenlere bakmamız yeterli değil mi?

Gül’ün neden kendi liderliğinde bir siyasi oluşumun içinde olmadığını merak ediyorsanız şayet, 24 Haziran sürecini yeniden hatırlamak yeterli olacaktır, kuşkusuz. O gün Temel Karamollaoğlu’na biçilen rol bugün Ali Babacan’a biçilmiş görünüyor. İlginç!

Diğer bir oluşumun merkezinde Sayın Davutoğlu var. Ahmet Davutoğlu’nu en son 30 Ağustos Zafer Bayramı resepsiyonunda Beştepe’de görmüştüm. Öfkeli gözlerle hepimizi süzüp, gidip bir sandalyeye oturmuştu. Oysa yapılan eleştirilere rağmen ilişkilerinde belli bir seviye ve üslubu koruyacağına inanıyordum hep. Mesela rahmetli Özal, mesela rahmetli Erbakan öyle yapıyordu.

Böyle bir ruh haliyle partileşme sürecine giren Sayın Davutoğlu’nun nasıl “kitleleşeceği”ni, eleştirileri nasıl hazmedeceğini ya da savuşturacağını merak etmiyor değilim.

En önemlisi de Ak Parti içinden iki parti kurmaya çalışanlara Ak Parti camiasının nasıl muamele edeceğini çok merak ediyorum.

Bu arada Davutoğlu ile ilişkilendirilen bazı köşe yazarı ve gazetecilerin ağız birliği yapmışçasına, “tek adamlık”, “karamsarlık”, “kötücül psikoloji” pompalaması dikkatinizi çekmiyor mu?

Gül ile Davutoğlu’nun partileşme sürecinin Ak Parti yönüyle de tartışılmaya değer. Ancak bu yazıda ikilinin arasındaki rekabetin öyle kolay kolay çözülebilecek olmadığını söylemekle yetineyim.

Sözün başında dedim ya iki farklı yapının da kendi aralarında rekabetine tanık oluyoruz. Bu rekabet öyle kolay kolay aşılabilir değil.

Zira, birbirlerini medya üzerinden yalanlamış iki aktör var karşımızda.

Örneğin bakınız, 3 Mayıs 2015’te DÜSSELDORF’ta Sayın Ahmet Davutoğlu’nun benim de içinde olduğum gazetecilere yaptığı açıklama!

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *