Batılılar, dillerini ve dinlerini buralarda özellikle özel eğitim usulleri ile yayarlarken kendilerine sadık yöneticileri yetiştirmeleri zor olmadı. Ekonomik bağımlılık da Fransız Sömürgeleri Frankı ile sağlandı.
Fransa’nın Afrika’daki can simidi: Sömürge Frankı
AHMET KAVAS
Sömürgeci devletler 20. yüzyılın ortalarında yakın bir gelecekte işgal altında tuttukları ülke ve bölgelerin çoğundan çekileceklerini bildikleri için buralarda daha uzun süre kalmanın yollarını aradılar.
Bunlar arasında yaklaşık 12 milyon kilometrekare ile başka kıtalarda kendi topraklarının neredeyse 20 katına yakın sömürgesi bulunan Fransa’nın 25 Aralık 1945 tarihinde Charles de Gaulles’ün imzasıyla çıkardığı ve bir gün sonra da yayınladığı kararname ile Afrika’daki Fransız Sömürgeleri Frankı (Franc des colonies françaises d’Afrique – F CFA) adıyla bir para tedavüle sokuldu. Kendi para birimi Fransız Frankı’nı (Franc français-FF) sahiplendiği farklı coğrafyalarda kullanmamasının sebebi her bir ülkenin kendisinden kopmasının ardından Paris’e en hassas noktada bağımlı kalmasını sağlamaktı. Aslında bunun hazırlıkları 1939’da başlamışsa da savaş yüzünden ertelenmiş, Almanya’nın Paris dahil birçok şehri işgali döneminde kendilerine uyguladığı para politikasından da etkilenerek piyasadan kaldırılması kolay olmayacak bir süreç başlatıldı.
1885’te Berlin Konferansı ile kağıt üzerinde sahiplenilip sömürgele ilan edilen bölgelerde yaşayan yerel idareler ve vatandaşlar, haberleri daha olmadan Fransa’nın, İngiltere’nin, Almanya’nın, İtalya’nın, Portekiz’in, İspanya’nın ve Belçika’nın idaresinde olduklarını öğrendiler. Sömürgeci devletler, tamamına yakınını Afrika’da silah altına aldıkları gençlerden oluşturdukları sömürge orduları ile kıtanın içlerine ilerleyip tarihlerinde hiçbir yabancı güçle savaşmamamış devletleri kolayca yönetimlerine dahil etmişlerdi. Sömürgeci devletler, bazı basit konulardaki uygulama farkları dışında kıtanın 20. yüzyılının ilk yarısına damgalarını vurdular. Dillerini ve dinlerini buralarda özellikle özel eğitim usulleri ile yayarlarken kendilerine sadık yöneticileri yetiştirmeleri zor olmadı. Bilhassa Fransa bu girişimine “ahlakî fetih/conquête morale” adını vermekteydi. Zaman çok çabuk geçiyor ve dünyaya duyurdukları insan hakları, demokrasi, cumhuriyet konusundaki derslerle Afrika’da ve diğer kıtalarındaki uygulamaları birbirine zıt bir çizgide seyrediyordu. Haliyle uluslararası alanda ülkeler müstakil olacaklar, ama perdenin arkasında ekonomilerine en büyük desteği buralardaki uygulamaları ile elde edeceklerdi. Bunun şüphesiz en acımasızı Fransa’nın CFA dediği Frankı oldu. Fransa, 74 yıldır tedavülde tuttuğu bu para birimi ile adeta ülkelerin damarlarındaki kanları Paris’teki hazinenin depolarına pompalamaktadır. 1946’nın başında FF’nın değerinin düşük olduğu günlerde 1 CFA 1,70 FF ederken, 1948’de geçirdiği devalüasyon sırasında 2 FF oldu. Ama ilerleyen yıllarda bu denge bozuldu ve 1960’da 1 CFA 0,02 FF, 1994’te ise 0,01 FF olarak iyice kıymeti azaltıldı. 1999 yılında ise Avrupa’da avro para biriminin kabulüyle 1 avro 655,957 CFA karşılığında sabit işlem görmeye başladı. Öncelikle CFA kullanan ülkelerin üzerlerindeki siyasi baskıların Sovyetlerin de 1990’ların başında parçalanmasıyla hafiflemesi ve dışarıdan tahrik edilen iç savaşların azalmasıyla yeryüzünde kalkınmaları en kolay olan ülkeler atağa geçtiler ve tüm kıta ortalama yüzde 10 seviyelerini yakaladı. Avro bir anda bu gelişmeye en büyük engeli oluşturdu ve CFA ona bağımlı hale getirildi. Böylece kıymetli para ile değeri artırılınca da kıtada ihracat zorlaştırılırken ithalatın kapıları arkasına kadar açıldı. Bazı ülkeler neredeyse hiç kalkınamaz hale geldi. Bu para birimi her ne kadar 14 ülkede kullanılsa bile etki alanı tüm kıtada doğrudan, ya da dolaylı hissedilmektedir. Zira bu para birimine komşu olmayan çok az ülke var ve sınırın diğer tarafında hiçbir geçerliliği olmayan bir kağıt parçası hükmünde kalıyor.
CFA’ya karşı çıkmanın maliyeti
Fransız devlet adamları bunları hiç işitmek istemedikleri gibi, telaffuz edildiğinde de sanki son derece alakasız bir konuyla muhataplarmışçasına dikkatleri başka alanlara çekerek bugünlere geldiler. İtalya’da farklı iki siyasi hareketin liderleri olan başbakan yardımcılarının CFA hakkında 20 Ocak 2019 günü ve devamındaki açıklamaları iki ülke ilişkilerini iyice kızıştırdı. Zira İtalyan yetkililere göre son yıllarda Akdeniz’deki ölümcül göç yolculuğunun ve bu yolculuğu göze alarak İtalya sahillerine ulaşan göçmenlerin arkasında Fransa’nın Afrika’da tedavülde tuttuğu para birimi CFA vardı. Kıta ülkeleri bu uygulama yüzünden fakirleşiyorlar, sanayilerini geliştiremiyorlar, en kıymetli hammadde kaynaklarını değeri düşük satışlarla başka kıtalara gönderiyorlar. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bu açıklamaları duyar duymaz başta Afrika olmak üzere dünyada birinci gündem maddesi halinde gelen bu açıklamaları yapan iki siyasetçiyi değil, İtalya başbakanının muhatabı olduğunu söyledi. Zira İtalyan başbakanı da Fransa’nın Avrupa İşleri Bakanı gibi iki ülkenin tarihi bağları olduğunu, bu tartışmaların İtalyan toplumuna fayda getirmeyeceğini belirttiler. Ancak İtalya’daki siyasetçiler Fransa’yı en hassas tarafından sarsmayı kameralar önünde de sürdürüp 10 bin CFA değerindeki kağıt parayı yırttılar ve çöpe attılar.
Afrika’da ilgili devletlerin başındaki yöneticiler CFA’ya karşı ağızlarını açsalar ya bir iç savaşa sürükleniyorlar ya hapishaneye atılıyorlar, yolsuzluklarla suçlanıyorlar ya da kendi halklarına öldürtülüyorlar. Muammer Kaddafi 42 yıllık iktidarının en büyük hamlesini avro benzeri bir Afrika para birimi kurmak ve bunu idare edecek Afrika Bankasını kurma sürecinde sona yaklaştığında öldürüldü ve bunu bir skandala kurban edilen Dünya Bankasının o dönemki başkanı Dominique Strauss Kahn’a yaptırmaktaydı. Libya’nın öncülüğünde ülkeler yeni sürece hazırlanıyorlardı. Fransa elindeki en büyük gücün kesin olarak çıkacağını net olarak anlayınca önce Kaddafi’yi ve kendi vatandaşı olduğu halde Dünya Bankası Başkanını devre dışı bıraktı. Afrika’da demokrasinin olabildiği kadar en iyilerinden Fildişi Sahili ve Mali Cumhuriyeti iç savaşa sürüklendiler. Boko Haram ile Çad Gölü havzası onlarca yıl, CFA bir yana başka konularla bile ilgilenecek zaman bulamayacak hale sokuldu.
ABD ve Avrupa Birliği bu gelişmeleri yakından takip etmekte ve Çin ile Rusya gibi ülkelerin de önünü açan bu süreçleri onaylamaktadır. Kıtanın gelecekte yerel yöneticileri ve vatandaşları eliyle değil de 20. yüzyılda olduğundan daha ağır bir sömürme faaliyetinin içine çekilmesinin yollarını birlikte inşa ediyorlar. Aralarında bu para birimi bölgesine 1985’te giren İspanyol sömürgesi Ekvator Ginesi ve 1997’de giren Portekiz sömürgesi Gine Bissau’nun dışında Batı Afrika’da Benin, Burkina Faso, Mali, Nijer, Senegal ve Togo ile Orta Afrika bölgesinde Çad, Gabon, Kamerun, Kongo ve Orta Afrika Cumhuriyeti dahil 14 Afrika ülkesi uluslararası alanda kendilerine sınırsız güven verdiği iddia edilen CFA’yı kullanma karşılığında tüm döviz rezervlerinin yüzde 50’sini Fransız Hazinesinde tutmaktalar. Bu oran aslında 1960’ta yüzde 80’in biraz üzerinde, 2012’de yüzde 65 civarındaydı ve en son yarı yarıya çekildi. Her yıl milyarlarca avro tutan 14 ülkenin döviz rezervleri yüzde 0,72 sabit kâr oranıyla Fransa tarafından Paris Borsası’nda günlük işlem görüp büyük bir gelir sağlanmaktadır. Haliyle bu en zahmetsiz kaynak da Fransızların eğitim, sağlık, güvenlik, hatta Afrika’da birçok ülkede barış gücü altındaki askeri faaliyetleri dahil pek çok alanda kullanıldığı için İtalyan siyasetçiler bu paralarla Fransa’nın kamu borçlarının ödendiğini iddia etmektedirler. Bu paraların sahibi ülkeler ise kalkınma için gerekli pek çok yatırım için CFA’yı kıtada yöneten Batı Afrika Merkez Bankası ve Orta Afrika Merkez Bankasından, uluslararası kuruluşlardan yüzde 3 ile yüzde 7 arasında faizle kredi alarak borçlanmaktadır. Hatta memurlarının ve emeklilerin maaşlarını bile borç alarak ödemektedirler.
Çad Cumhurbaşkanı İdris Deby 2015 yılı ağustos ayında bağımsızlığının 50. yılı törenlerinde CFA’ya karşı adeta ültimatom kabul edilen bir konuşma yaptı. Adı ne olursa olsun ama Fransa’nın denetimi dışında bir para birimlerinin olmasını, hatta tedavüldekinin kendi paraları olması gerektiğini açıkça ifade etti. Paris’in bu para biriminden elini çekmesini, zira bu uygulama yüzünden hiçbir hamle yapamadıklarını söyledi. Bu şimdiye kadar 14 ülke içinde en yetkili ağızlardan duyulan itiraz oldu. Ekvator Ginesi geçmişte Gine, Madagaskar ve Moritanya gibi ülkelerin denediği istikamette, bugünlerde CFA yerine MAL adını verdiği kendi parasını tedavüle sürmeye hazırlanıyor. Afrikalı ekonomistler başta olmak üzere kıtanın bu para birimi yüzünden sadece Akdeniz’deki mülteciler değil tüm iktisadi hayatlarının boğulduğu yönünde her tarafından yükselen sesler ve karşı duruşlar CFA’nın yakın gelecekte tarihe gömülmesi gerektiği yönünde. Ülkesindeki asgari ücretlerle çalışanların ve emeklilerin “Sarı Yelekliler” gösterilerini yatıştıramayan Fransa bugünlerde CFA karşıtı kıtada giderek yayılacak tepkileri İtalyan siyasetçilerinki kadar basite alınamayacak.
[Osmanlı-Afrika ilişkileri alanında eserler veren, Afrika konusunda Başbakanlık Müşavirliği ve Çad Büyükelçiliği görevlerinde bulunan Prof. Dr. Ahmet Kavas, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı ve Afrika Araştırmacıları Derneği (AFAM) kurucu başkanıdır]
(AA)
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *