1881 kitabı ile ilgili olarak tepkilere şimdi de kitabın içeriği ile ilgili eleştiriler gelmeye başladı. Diken haber sitesinde Murat Sevinç imzası ile yayınlanan bir yazıda, yazar yerine yayınevi muhatap alınarak bir soru yöneltildi.
‘Mustafa Kemal’ kitabı hakkında yayınevine basit bir soru! başlıklı makalesinde Murat Sevinç, hem bunun nedenini anlattı, hem de bu tür kitaplarda olması gereken bir özelliği tekrar dikkat çekmiş oldu. İşte o yazı:
MURAT SEVİNÇ
Soru, kitabın yazarına değil, yayınevine…
Yazarına sormaya cesaretim yok! Ne o bıçkın hâlleri kaldıracak başım ne de türlü ithamları karşılayacak gücüm var. Bir dinciye, dinle hiç ilgisi olmayan bir eleştiri yöneltildiğinde nasıl ki ‘Vay din düşmanı!’ hilesine başvuruyorsa; Atatürkçülük iddiasındaki zevata dahil kimileri de, kendilerine yönelik her eleştiride ‘Bak karşı devrimciye!’ ifadesine tenezzül ediyor. Ayrıca, Ahmet Türk’e atılan yumruk için “Bu ülkede pek çok kişinin duygularına tercüman oldu” HDP’ye verilecek oylar için “Kalaşnikofa şarjör olmayın” diyen; sınırda ‘bombalanarak’ öldürülen köylüler için ‘Sayın kaçakçı’ başlıklı yazıyı kaleme alabilmiş birine soru yöneltmek, içimden gelmiyor. Böyle düşünen ve davranan milyonlarca insan var Türkiye’de ve ‘yazar’ onlardan biri yalnızca.
Bu nedenle soruyu ‘yayınevi’ne yöneltmek istiyorum; bir yandan da, asıl muhatabın onlar olduğu kanısıyla. Evimdeki kitaplıkta da kitapları olan yayınevinin değerli yöneticilerine ve önemli bir entelektüel (ve kitabın ‘yayın yönetmeni’) olan Enis Batur’a.
Değerli yayınevi (Kırmızı Kedi) ailesi;
‘Çok satan’ bir kitap yayınladınız. Popüler bir köşe yazarının Mustafa Kemal hakkındaki çalışmasının, memleketin şu koşullarında çok satacağını öngörmek için müneccim olmaya gerek yoktu sanırım. Hayırlı olsun.
Kitabın 2 bin 500 liraya satışa çıkarılan ve ‘prestij baskısı’ olarak adlandırılan nüshasına dek, ciddi bir tartışmaya konu olduğunu hatırlamıyorum. Geçen haftadan bugüne kopan büyük gürültünün nedeni ise yine kitabın içeriğinden çok, ‘özel baskı’ için istenen fiyat oldu. Görünen o ki şiddetli bir eleştiriyle karşılaştınız.
Yine gözlemleyebildiğim kadarıyla, özellikle Yeni Türkiye ahalisinin en belirgin niteliklerinden olan ‘dik durup eğilmeme’ prensibine siz de sahipsiniz ve tüm eleştiriler, ‘vız geldi tırıs gitti.’ Özel nüsha satışında da beklentiniz gerçekleşti, çok kısa sürede 1881 kopya satıldı. Bir kez daha, hayırlı olsun.
Doğrusu, ne özel kitabın ücretiyle, ne kazançla, ne de o kazancın nereye harcanacağıyla ilgileniyorum. Birileri bir kitaba o rakamı ödemek istiyorsa, onların bileceği iş. Alan razı veren razı.
Size, özellikle sosyal medyada yönelen eleştirilerin ‘büyük kısmı’nın niteliğini tahmin etmek güç değil. Herhalde çok sövülmüş, münasebetsiz sözler de sarf edilmiştir. Yeni Türkiye’nin normallerinden biri de bu olduğundan, yadırgadığınızı düşünmüyorum. Nitekim yazarınız da, durumu “Cumhuriyet tarihinin gördüğü en alçak sosyal medya saldırısı” ifadesiyle tanımladı.
Kendisinin, pek çok konuda olduğu gibi Cumhuriyet tarihi konusunda da zengin bir bilgi dağarcığına sahip olduğuna kuşkum yok. Buna mukabil, sosyal medya linçi konusunda biraz kolaya kaçmış gibiydi. Örneğin son yıllarda, imzacı akademisyenler ya da kimi Kürt siyasetçiler için daha ağırları olmuştu sanki; ama bu konuların kendisinin ilgi alanında olmadığını tahmin etmek güç değil.
Her neyse…
Benim sorum, para pul işlerine ya da zaman zaman ‘hayret’ dedirten kitap içeriğine ilişkin değil.
Değerli yayınevi ailesi;
Rekor sayıda basıp sattığınız bu kitabın kategorisi, herhalde ‘biyografi’dir. Yani, ‘çok satanlar’ rafından indiğinde, ‘tarih’ kısmında değil, ‘biyografi’ rafında yer alacak. Bir insanın/liderin/kurucunun yaşamı hakkında yazılmış, büyük iddiayla yayınlanmış bir metin. Mustafa Kemal’e ilişkin kısım 498 sayfa. Bir de kısa ‘tarih’ bölümü var. Ortalama 500 sayfalık bir kitap desek yanlış olmaz.
Mustafa Kemal’in yaşamını anlatan 500 sayfalık kitapta ‘kaynakça’ yok!
Böyle bir kitapta dipnot vs. beklemek doğru olmayabilir. Ayrıntılı bir kaynakçaya gerek duyulmamasını da anlamak mümkün. Fakat, hiç olmazsa kitabın sonunda ya da başında (ki kitapta bir giriş yazısı olmadığı için bu mümkün değil) bir okuma listesi önerilebilirdi. Üç beş kitabın, Mustafa Kemal hakkında yazılmış biyografilerin, yararlanılan arşivlerin adı anılabilirdi. Asgari bir ‘ilke’den söz ediyorum. Kitaba ikinci kez göz attım. Yazı akışı içinde başvurulan bazı gazete adları, görseller ve bir iki isim haricinde kaynak göremedim. Akıl alır gibi değil. Ya da, benim aklım almıyor!
Eğer tarihsel bir kişilik hakkında 500 sayfalık bir tür biyografi yazılıyor ve hiç kaynak gösterilmiyorsa, bu, ancak dört hâlde mümkün olabilir:
1.Tüm bilgiler yazara ‘vahiy’ yoluyla gelmiştir. Ancak bildiğim kadarıyla ne yazarın ne de yayınevinin böyle çılgın bir iddiası oldu bugüne dek!
2.Yazar yüz yaşının üzerindedir ve anlattıklarına tanıklık etmiştir. Falih Rıfkı gibi, Şevket Süreyya gibi, Yakup Kadri gibi. Oysa yazar hayli genç biri, böyle bir olasılık da yok.
3.Yazar, 1930’larda, 40’larda, 50’lerde yazan tarihçileri (ki o yıllarda kaynaksız yazan ‘büyük adamlar’ var) örnek almıştır. Ancak bu özel durumlara öykünüldüğünü zannetmiyorum.
4.Yazar okuduğu, not aldığı ve yararlandığı kaynakları, anıları, arşivleri gösterme, onlardan söz etme gereği duymamıştır. Kendisini ‘kaynaklar üstü’ görüyordur. İyi de, yararlanılan kaynaklardan söz edip etmeme bir ‘tercih’ değil ki! Kırmızı Kedi ailesi mensupları, bu ‘davranış’a ne isim verir?
İnsaf edin, nasıl olur da insan hiçbir kaynağının adını doğru dürüst anmadan 500 sayfalık biyografi yazar?! Bir yayınevi, buna nasıl müsaade eder? Birkaç ay sonra, elimde, yayınladığınız ‘Mustafa Kemal’de yazanların ‘tam tersi’ iddialarla dolu bir kitapla yayınevinize gelsem, “Nedir bu bilgilerin kaynağı?” sorusunu yöneltmeyecek misiniz?
Beyler bayanlar;
bırakalım şimdi ‘karşı devrimcilik’ gibi konuyla ilgisiz, popüler ve içi boş ithamları, külhanbeyliğini; söz konusu kitabın macerasında, Yeni Türkiye’den çok tanıdık izler var. Malumunuz, Yeni Türkiye AKP’lilerden ibaret değil! Her yere, her camiaya sirayet eden bir durum bu. Ve tabii, kör olasıca kapitalizmin çok hoş yanları var aslında, öyle değil mi?!
Kitabın reklamı, “Mustafa Kemal’i hiç böyle okumadınız!” sloganıyla yapılmıştı. Doğruymuş. Okumamıştım!
DİKEN
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *