Temsilci yazılı mütalaasında, “Bu tür tutuklamaların ve gözaltıların Türkiye’de sivil toplum aktivistleri ve insan hakları savunucularının meşru çalışmalarına yönelik giderek artan bir misilleme saldırısının parçasını oluşturduğu” görüşünü dile getirdi.

Euronews’ün aktardığına göre, Türkiye’de sivil toplum ve insan hakları savunucuları üzerindeki baskıların giderek arttığı belirtilen yazılı görüşte, insan hakları temsilcisinin Gezi olaylarıyla ilgili izlenimleri de yer aldı.

İnsan hakları temsilcisi, şiddeti ve nefreti körüklemeyen, uluslararası insan hakları standartları tarafından korunan açıklamalara yönelik açılan davalara ve bu açıklamaları yapanların gözaltına alınmalarına da dikkati çekerken, bunların cezalandırma amacıyla yapıldığına ilişkin duyulan endişelere de işaret etti.

Gezi olayları

Yazılı açıklamada tutuklamanın, ardından 5 yıl geçtikten sonra Gezi olaylarını yasa dışı kılmak, suçlu göstermek ve hükümeti protesto etmek amacıyla barışçıl gösteri düzenleme hakkının kullanımını korkutma amacı taşıdığı öne sürüldü.

Yazılı mütalaada, Türkiye’de haklarında dava açılan sivil toplum örgütleri temsilcileri ve gazeteciler hakkında da ayrıntılı bilgilere ve yargı bağımsızlığı ile ilgili tartışmalara da yer verildi.

Aynı mütalaada ayrıca, Gezi olaylarına ilişkin Türk yargısının yaklaşımının, uluslararası standartlara uygun olmadığı da savunuldu.

AİHM tüzüğü gereği, Avrupa Konseyi insan hakları temsilcisi istediği takdirde mahkemeye gelen davalara müdahil taraf olarak katılabiliyor.