Yılbaşında neyi kutladık?

Yılbaşında neyi kutladık?

Müslümanlar önce Allah’a verdikleri sözü hatırlamalı, Kur’an ve Sünnet doğrultusunda kendisine bahşedilen “Müslüman” ismine yaraşır vakar ve bilincin şuurunda olmalıdır.

Yeni Akit yazarlarından Akif Bedir, bugünkü yazısında Yılbaşında neyi kutladık? sorusunun yanıtını arıyor! Bedir, “Mekke’nin fethedildiği, putların yıkıldığı bir günde Müslüman bir ülkede Müslümanların Hristiyanlığa mahsus bir ayin için çırpınışlarını görmek insanı kahrediyor.” diye yazdı.

Akif Bedir, tepki dolu satırlarının ardından, çıkış yoluna işaret ederek, bunun tek yolunun “öze dönüş” olduğunu vurguluyor.

Bedir’in yazısı şöyle:

Yılın son günü TV’de kanallar arasında dolaşıyorum. Hangi kanala dokunsam bir Noel telaşesi, bir yılbaşı coşkusu, süslenen çamlar, AVM’lerdeki çılgın alışveriş haberleri. Bir Hristiyan âdetine gösterilen bu ilgi, abartı ötesi bir yok oluşun, silinişin feryadı gibi.

İslam’dan yüz çevirip hevâlarına uymuş, bencillik ve kibir içerisinde dünyaya dalmış, “medenî olmanın(!)” bir gereği diye tek dişi kalan medeniyet canavarına sokulan gafletteki Müslümanlara İslam düşmanı güç odaklarının oyunu deyip tağutların yıkıldığı Mekke’nin fethini düşünüyorum.

Nübüvvet kitabının hem ön sözünün hem de son sözünün indirildiği, Hz. Adem’den itibaren tevhit inancının merkezi ve Müslümanların kıblesi olan Kâbe’nin bulunduğu şehrin, Mekke’nin fethedildiği, putların yıkıldığı bir günde Müslüman bir ülkede Müslümanların Hristiyanlığa mahsus bir ayin için çırpınışlarını görmek insanı kahrediyor.

Siyonist ve neo-conlardan müteşekkil zulüm ve tuğyan güçlerinin Müslüman milletlerin servetlerini çaldığı, iradelerini kırıp, toplumsal yapılarını değiştirmek isteğiyle bin bir çeşit vahşete ve işkenceye imza attığı kara günlerin sonunun geldiğini düşünüp yeni umutlara dalıyor, aydınlık günleri özlediğimi hissediyorum.

Ertesi gün haber adına yapılanları görünce insanın midesi bulanıyor. Yılbaşı akşamı “Noel Yortusu” adına yaşananlar, sarhoşların sebep olduğu kazalar, ölümler, yaralanmalar, kavgalar, tacizler ve kutlama adına yaşanan yok oluşlar, yanlışlar.

Yaşanan bunca şey ahlaksızlık sefahatte sınır tanımayan, kapitalizmin tüketim çılgınlığını simgeleyen bir araç haline getirilmiş olan yılbaşını kutlayan Ümmeti Vahidenin ruhi açıdan çürümüşlüğünün tescilidir.

Hıristiyanlığa ait törenlerin devamı olan yılbaşı kutlamalarına katılan Milleti İslam kendi dini ve milli değerlerine sahip çıkmayarak kendini inkâr ediyor.

Din olarak aslından saptırılmış Hristiyanlığa, kültür olarak da Hristiyan batı kültürüne dayanan, onun bir parçası olan Noel yortusunu kutlayıp yılbaşı âdetini yerine getirirken, hediyelik eşya sektörüne milyonlarca dolar kazandıran, ticari maksatlarla sonradan uydurulmuş bir hurafeyi canlandıran ve kapitalizmin bir oyuncağı konumundaki “Noel Baba”yı kabullenen Ümmeti Muhammed benliğini kaybedip, aşağılık kompleksine kapılmıştır.

Yürekleri aynı imanla, aynı heyecanla, aynı duyguyla çarpan Ümmeti Muhammed’in kendi yeni yıllarına, Hicri yıla ilgisi niye yok?

Müslüman toplumların içinde bulunduğu sıkıntıların başlıca nedeni, Yahudi, Hristiyan ve diğer şirk ehline özenmeleri, bu cehennem halkının peşinden gitmeleridir.

Yeryüzünü kana bulayan, mazlum Müslümanların çaresiz çığlıklarının yükselmesine sebep olan, her kıtada çeşit çeşit vahşete ve işkencelere imza atan, insanlıktan yoksun caniler sürüsünün bayramı olan Noel yortusunu kutladığımız için “felaket”, bir kâbus gibi üzerimizde dolaşıyor, “rezalet” bir rüzgâr gibi üzerimizde esiyor.

Dini yönden kuruduk, tarihi olarak küçüldük, ümmet olarak ezildik, sindirildik.

Bayramını kutladığımız insanlar Server-i Kâinat Efendimiz’e dil uzatıyor, hakaret ediyor. Kur’an’ı ve Müslüman’ı yeryüzünden silmek için birleşiyor, gayret sarf ediyor. Bütün bunlar olurken Müslüman çam ağacı süslüyor, hindi kızartıyor, dans edip eğlenerek yılbaşı kutluyor.

Hıristiyan paskalya ve yortularında, onlar gibi bayram yapmak, onlar gibi yılbaşını kutlamak, imanımızı yaralamaktır, şerefimizi yok etmektedir. İbadetlerimizi, ahlâkî ve millî değerlerimizi yaralayıp, cemiyet hayatımızı bozmaktadır.

Allah Resulü (s.a.v.) “Kim bir kavme benzerse o da onlardandır” buyuruyor. Kime benziyoruz, kimlerdeniz?

Bu yaşananlar tamamen fahiş bir “kültür yozlaşması”nın ayak sesleridir. Bu kabulleniş “küfre destek”in alasıdır. Bu benzeyiş “inanca aykırılık” gerçeğidir.

Yaşananlar bir kutlamadan çok din, ırz, namus, ahlâk ve aile kavramlarını yıkmak için özenle tasarlanmış bir programın uygulamalarıdır.

İnandığın gibi yaşamaz isen yaşadığın gibi inanmaya başlarsın. Batılıların maddi ve manevi savaşına aldırış etmeden taklit, kokuşmuş değerlerini kabulleniş bir onur kaybıdır, bir alçalmadır. Hele bunun içinde Allah’a isyan ve İslâm’la zıtlaşma varsa iman tehlikededir.

Haksızlığın, adaletsizliğin ve zulmün kol gezdiği bir dünyada sırf Müslüman olduğu için katledilen, namusları kirletilen, işkenceyle kanları akıtılan Müslümanlar kimin kutsalını kutluyor, ne adına eğleniyor?

Müslümanlar önce Allah’a verdikleri sözü hatırlamalı, Kur’an ve Sünnet doğrultusunda kendisine bahşedilen “Müslüman” ismine yaraşır vakar ve bilincin şuurunda olmalıdır.

Ölüme, “gerçek hayata” bir adım daha yaklaştığımız, kıyamete daha yakınlaştığımız bir zaman diliminde kendi değerlerimize sahip çıkmazsak ezilmeye, sömürülmeye, emir alıp baş eğmeye, yok olmaya mahkûm yaşam kaçınılmazdır.

Çare öze dönmede, inanca sarılmada yani kendimizde, inancımızdadır. Çare, kurtuluş İslam’da, İslami değerlerdedir.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *