Eğer bilgi çoğalmış ama davranış bozulmuşsa orada bir ilimden bahsetmek mümkün değildir. Çünkü ilim insana estetik bir bakış kazandırır. İlim, insanı yontar, koca bir kütükten güzel, zarif bir varlık inşa eder.
Bünyamin Zeran
İslami düşüncenin gelişimi ve tekamülü için her Müslümanın öncelikle yapması gereken şeyler vardır. Bunların başında okuma eylemi gelir. Elbetteki okuma eylemi bir amaçtan yoksun bir vaziyette olamaz. İlk inen ilahi emir nasıl ki yeni bir hayatın ve mücadelenin başlangıcını işaret ediyorduysa insan için okumak da aynı şekilde yeni bir mücadele sahasına açılan bir kapı olmalıdır. Her şeyden önce okunacak ilk kitap Allah’ın resulü vasıtasıyla bize ulaştırmış olduğu vahiy olan Kur’an’ı Kerim’dir. Ondan sonra ise hassaten son elçi olan Muhammed (as)’ın hayatının anlatıldığı siyer kitaplarıdır. Bundan sonraki diğer tüm okumalar kişinin ilgi alanı ile alakalı okumalar olabilir. Ama kişinin ilgi alanı ile ilgili olarak yaptığı tüm okumalar Kur’an ve resulün şahitliği ölçeğinde bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Zira kişiye alim vasfını kazandıracak olan kaynak ancak Allah’ın kitabı Kur’an’dır. Kur’an’ın merkezde olmadığı hangi okuma olursa olsun kişiyi alim yapmayacağı gibi kitap yüklü eşek yapma olasılığı oldukça yüksektir. Biz entelektüel olma ya da yetiştirme derdinde olmamalıyız. Biz ancak Allah’tan gereği gibi sakınan alimler olmak için okumalıyız.
Alim olmak için öncelikle Allah’ın bizlere emanet ettiği vahye gereği gibi sahip çıkmak zorundayız. Bütün hayat ilişkimizi vahyi anlamak ve onu hayata geçirmek üzere kurmalıyız. Aile ilişkimiz, ev ilişkimiz, ticari faaliyetlerimiz ve kazanma biçimlerimize varıncaya kadar ve hatta sokaktaki ilişkilerimizden tutun da arkadaşlık, dostluk ilişkimize varıncaya kadar helal ve haram ölçeğinde sakınmaya dönük yaşam formları oluşturmalıyız. Bugünün İslami mücadelesinde eksik olan şey bilgi midir yoksa karakter zaafiyeti midir? Bu soru önemlidir. Çünkü bir kişi kendi yitiği ne ise onu arayacaktır. Kiminin eksiği bilgi kiminin eksiği karakterdir. Ben kendi eksiğimi bulmadığım sürece İslami mücadeleye benim yeterli bir katkım olmayacaktır. Zaten bu yolculuk öncelikle kendimi tam edebilme yolculuğudur. Kimseye aldırmadan, aldanmadan beni kemale erdirecek bir oluşun içine bırakma mücadelesidir bu. Kendimden başlayan bir değişimle toplumlara uzanabilirim. Peki kendimi oluşturma mücadelesi vermeden dışarıyı nasıl inşa iddiasında olabilirim. Bu bir nevi kendi içine kapanmak ve münzevi olmak duruşu da değildir. Bu kendi eksiğini, yitiğini arama ve kendini dünya karşısında olduğun yerde tanıma telaşıdır. Olduğun yeri bilirsen olman gerektiği yeri görmen hususunda bir fikrin olur.
İslami mücadele uzun soluklu bir mücadeledir. Rüşdüne erdiğin zamanda başlar son nefesine kadar devam eder. Sürekli üstüne koyarak yükselttiğin bir bina olmalıdır bu. Oysa çoğu zaman binanın tuğlalarından çalmakla meşgulüzdür. İnsan vahyin yolunu izlemek suretiyle giderek kemale ermelidir. Oysa insan giderek “esfele safilin” oluyorsa ortada bir mücadele yok demektir. “Ahseni takviym” olmakla “esfele safilin” olmak arasındaki ince çizgi kişinin yaptığı işlerde Allah’ı merkeze koyup koymaması meselesidir. İslam’ın inşa ettiği birey özgün olur, özne olur ama asla nesne olmaz. Bir obje gibi ruhsuz ve cansız olmaz. Körü körüne ne kimseye tabi olur ne de birgün önceki aynı adam olur. Çünkü dert sahibidir ve derdi kamil olma derdidir. Onu kemale erdirecek olan tek şey ise Allah’ın vahyini hayat düsturu yapmaktır. Hiçbir zaman tamlık iddiasında olmaz ama tamamlanabilmek içindir tüm yolculuğu…
İslami mücadele bireyle başlar ama bütün topluma sirayet eder. İyilik bulaşıcıdır. Gördüğü bir iyilikten etkilenmeyen bir kalp ancak kararmış bir kalptir. Resullerin davetine karşı koyanlar da bu kalbi kararmış kimseler değil midir? Ama kalbi henüz kararmamış olanların davete koşarak icabet ettiğini görmekteyiz. Daveti yapan kimsenin davet ettiği şeyi öncelikle kendisinin yaşıyor olduğunu yaşamıyla ispatlamış olması şarttır. Helal ticareti tavsiye ediyorsanız sizin bilfiil helal ticareti yaptığınıza sizi tanıyanların şahitlik etmesi lazım ki çağrınızın bir kıymeti olsun. Kardeşliğe çağırıyorsanız kardeş olduğunuzu ispat etmeniz lazımdır. Dostluğa, birbirinizin “veli”si olmaya çağırıyorsanız bunun gereğini yapmak zorundasınız. Ümmet olmaya çağırıyorsanız kadın, erkek, çoluk çocuk hep beraber birbirinize sahip çıkmanız icabeder. Zira güzel söz kökü yerde sabit, dalları göğe ulaşan bir ağaç gibidir ve meyvesi hem göreni hem çiftçiyi mutlu eder. Davetin özü de budur ya da böyle olmalıdır. İlim insanı sadece bilgi yönüyle inşa etmez. İlim insanı davranış, karakter olarak da inşa eder. Eğer bilgi çoğalmış ama davranış bozulmuşsa orada bir ilimden bahsetmek mümkün değildir. Çünkü ilim insana estetik bir bakış kazandırır. İlim, insanı yontar, koca bir kütükten güzel, zarif bir varlık inşa eder. Budakları alınmış, kabalıkları kaybolmuş ve yanlışlarını fark ettiğinde pişman olup tövbe eden bir varlığa dönüştürür. Aynı zamanda estetik bakışa sahip bir adama da siyasi bir bakış katar. Onu tek olarak Allah’a kullukta sabit kılar ve tüm ömrünü Allah’a kulluk için adayarak estetikliğini herkesi kucaklayan hümanist bir bakıştan uzaklaştırır. Yalnızca hakikate değen şeyleri kucaklayan ama diğerlerini de davetinden uzaklaştırmayan ince bir üslupla kuşatır. Bir kişiyi günahından dolayı kendinden uzaklaştıran değil, günahı kişiden uzaklaştıran bir estetik bakışla hayata tutunur. Her adım ilerleyişinde Rabbinden mağfiret dileyerek bilincini muhafaza eder. Bilir ki tüm başarı Allah’a aittir ve O’nun yardımı olmadan asla bir adım dahi atamaz.
Evet, bugün beni alim yapacak kitap elimin altındadır. Oysa beni alim yapmak şöyle dursun ilmin haysiyetine sahip çıkacak bir adım dahi atmama imkan tanımamaktadır. Acaba sorunum bilgi sorunu mudur? Yoksa önceliklerim mi farklıdır. Eh işte dünya telaşı deyip kendimi aklamalıyım mı yoksa ben başkalarına göre en azından daha çok çalışıyorum diyerek müstağnileşmeli miyim? Hangisi beni kendi içimde kemale erdirir ya da hangisi beni İslami mücadelenin yapı taşlarını tahrip etmeye götürür. Her gün yeni bir masum insanın öldürüldüğü bir çağda duvarlara konuşmak kimseye fayda getirmiyor. Korku kültürünü toplumlara zerkeden zalim idarecilere karşı isyan etmemek ve ses çıkarmamak beni alim yapmıyor. Roger Garaudy, Tunuslu bir imamın karşısında tam 69 yaşında İslam’ı seçtiğinde şöyle haykırıyordu: “Bundan sonra sizin, içinde Allah’ın olmadığı ekonominizin, vahşi usul ve uygulamalarını artık istemiyoruz. İçinde Allah’ın bulunmadığı siyasetlerinizi, milliyetçiliklerinizi, bloklarınızı, terör dengelerinizi de istemiyoruz…” Şöhretinin zirvesinde ve herkesin gıptayla izlediği bir adama ne olmuştu da her şeyi terk ederek ve dışlanmayı göze alarak kendini Allah’a teslim edip acıyla haykırmıştı. Oysa benim elimdeki kitap bana bunu her gün kafama çakarcasına hatırlatmıyor muydu: “De ki Ey kafirler, ben sizin ilah edindiğiniz şeylere tapacak değilim. Onların usul ve kaidelerine göre hayat kuracak ve sizin ilahlarınızın yaşam formlarına göre şekil aldıracağınız bir adam değilim. Siz de benim ilah olarak kabul ettiğim Allah’ın buyruklarına boyun eğecek adamlar değilsiniz. Çünkü sizlerin ilahı pragmatist; güce ve şehvete tapar, paraya tapar, dengelere tapar, sınırlara tapar, kafataslarına tapar, devlet adamlarına tapar ve şirk dininin önderleri olan din adamlarına tapar vs…” Beni haykırmaktan ve isyan etmekten alıkoyan şey ne?
İslami mücadele beni diri tutan şey olmalıdır. Her daim daha dirençli ve her daim daha bilinçli… Sorun bende başlamaktadır. Öyleyse kendimle ilgili sorunu atlayıp, sorunu dışarıda aramayı bırakmalıyım. Çünkü şeytan insana, insanın kendini göremeyeceği yerlerden yaklaşır. Hem kendini en güçlü gördüğü yerlerden hem de en zayıf olduğu yerlerden… Evet, yitiğim nedir onu bulmalıyım. Eğer yitiğimi bulursam zor zamanlarda konuşmaya cesaretim olur. Korku kültürüne teslim olmadan her daim isyankar ve her daim estetik bir insan olabilirim. Çünkü o vakit benim zamanlarım alim olmaya ayarlanmış vakitlerden ibaret olur. İşte o vakit yaşadığımın bu dünya için bir kıymeti olur ve mazlumların dünyasında bir umut ışığı olabilmeyi belki başarabilirim.
Venhar Haber
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *