İslam İşbirliği Teşkilatı, ‘Film’ sektörüne el atıyor

İslam İşbirliği Teşkilatı, ‘Film’ sektörüne el atıyor

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üye ülkeler arasındaki sinema işbirliğini teşvik edeceğini açıkladı. Bu çıkışı ise, küresel sinemada İslam ve Müslümanlar ile ilgili olumsuz klişelerle mücadele etmek adına yaptıklarını duyurdular. Arap eleştirmenler ise karara şüpheli yaklaşıyor.

Geçtiğimiz hafta İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Yusuf el-Useymin, bir basın toplantısında İİT film festivali başlatmak için harekete geçeceklerini söyledi ve ekledi: “Sinemanın, Müslüman dünyasının 1 milyar 6 milyondan fazla insanı arasında dayanışma ve işbirliği bağlarını güçlendirmede önemli bir rolü var. Müslüman dünyasında film prodüksiyonu alanında İİT üyesi devletler arasında işbirliğinin teşvik etmeyi ve karşılıklı anlayışı güçlendirmeyi amaçlıyoruz.”El-Useymin, Şubat 2019’da , Burkina Faso’da düzenlenecek olan Afrika Film ve Televizyon Festivali’nde de bir ödül vereceklerini duyurdu.

ÇAĞRI FİLMİ KIRK YIL YASAKLANDI

Yeni Şafak’ın haberine göre, bu açıklama İslam ülkelerindeki sinema sanatçıları ve eleştirmenlerini hem sevindirdi hem de yeni bir tartışmayı başlattı. Pek çok sinema sanatçısı 1969 yılından bu yana teşkilatın faaliyetlerine dikkat çekti ve çoğu sinema filmini onaylamadıklarını gerçeğinin görmezden gelinmeyeceğine vurgu yaptı. Sansür, önleme ve kınama ile gündeme gelen teşkilatın nasıl bir film festivali düzenleyeceği ve hangi projelere fon sağlayacağı ilgili kaygılar var. Müslümanlara yönelik olumsuz klişeleri kırmak için yeniliklere açık olup olmayacağına ise şüpheyle yaklaşılıyor. Yıllardır mezhep savaşlarıyla ve dini akidelerin farklı farklı yorumlarıyla karşılaşan Müslüman toplumlarında herkesin ortak beğenisi kazanacak İslami filmler üretmek mümkün olacak mı? Belki de yanıtlanması en zor olan soru bu. Teşkilatın en önemli ve etkin ülkesi Suudi Arabistan neredeyse tüm İslam ülkelerinde takdir gören Çağrı filminin yasağını bile 40 yıl sonra kaldırdı. Teşkilatın farklı mezhepten bir diğer üyesi olan İran’da geçtiğimiz yıllarda gösterime giren “Hz. Muhammed Allah’ın Elçisi” filmi büyük tartışmalara yol açtı. Hollywood, Bollywood, İran, Türkiye, Avrupa ve Afrika sineması. İslami filmlerin çekildiği bu küresel pazarda İslami bir örgütün aktif olup olmayacağı merak konusu.

FON SAĞLAYACAĞIZ

Biz de bu konuyu İslam İşbirliği Teşkilatı Medya Birimi Müdürü Maha Akil’e sorduk. Akil, teşkilatın , İslam Zirvesi ve Dışişleri Bakanları kararlarına dayanarak kültürel faaliyetlerin uygulanmasında büyük bir rol oynadığına vurgu yaptı ve sözlerine şöyle devam etti: “Sinema, bir millette ve kültüre dair zihinsel imajını şekillendirmede büyük rol oynar. Bu anlamda film yapımında üye ülkeler arasında işbirliğinin arttırılması, klişelerin ortadan kaldırılmasına ve birçok Batılı film yapımında olumsuz şekilde gösterilen İslam ve Müslümanların imajının geliştirilmesinde etkin rol oynayacaktır.”Bazı ülkelerde, film endüstrisinin bir gelir kaynağı ve o ülkenin kültürünü yaymanın bir yolu olduğuna vurgu yapan Akil, İslam aleminin de kendi kültürünün bu yolla anlatması gerektiğini söyledi. Genel olarak İslam ülkelerinde, birçok yetenekli sinema sanatçısı olduğuna dikkat çeken Akil, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak bu insanların çoğu fonlardan, yeteneklerini geliştirecek ortamdan ve rehberlikten yoksunlar. Bu nedenle teşkilat, bu yeteneklere destek olmayı hedefliyor. “

Eleştirileri dikkate alacağız

Maha Akil , İslam İşbirliği Teşkilatı’nın sinema konusundaki ilk adımları ile ilgili bize şunları söyledi: “ Öncelikle bu durumu her yönden inceleyeceğiz. İşbirliği için gerekli stratejiler ve planlar geliştireceğiz. İİT Film Festivali’nin başlatılmasının, üye ülkelerde film yapımını teşvik etmek ve işbirliği için toplantılar yapacağız.” Akil, özellikle Arap sinema sanatçılarının eleştirilerini nasıl değerlendirdiğini sorduğumuzda ise ; “Eleştiriler olması çok normal. Çünkü bu konu çok yönlü ve birçok düşünceyi içeriyor. İslam ulusuna hizmet etme hedefimize ulaşmamıza yardımcı olan yapıcı eleştirileri memnuniyetle karşılacağımızdan emin olabilirler”

Parçalanmış topraklarda ortak filmler

Diğer yandan Müslümanlar kimliğini ve inançlarını barışçıl ve sanat yoluyla ifade etme hakkını kullanmak istiyor. Müslümanların kendilerini film üzerinden ifade etmesi ise hiç kolay değil. Eleştirmenler sanatı ahlaki ilkelere dönüştüren ya da onu bir tür dini disiplinle kuşatan bir anlayışla özgün eserler ortaya çıkmayacağı yorumunu yapıyor. Yine de her şeye rağmen bu adımın olumlu sonuçlar doğurmasını temenni ediyorlar. Mezhep çatışmaların bitmediği, parçalanmış Ortadoğu coğrafyasında ortak bir prespektiften sinema filmleri üretilmesi ve teşkilat üyesi ülkelerinin kınaması olmadan gösterilmesi mümkün olacak mı bunu zaman gösterecek.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *