Bugünün Müslüman alimi böyle bir ortamda toplumu aydınlatacak, karanlıkla ve cehaletle savaşabilecek düzeyde İctihad yetkisi kullanabilir mi? Cevaplanması zor bir soru…
Cehd, İctihad ve Cihad
Akif Çarkcı
İctihad ve Cihad birer Arapça kökenli kelime olup menba itibarıyla aynı kökten geliyorlar: “Cehd”. Cehd kelimesi de İctihad ve Cihad gibi Türkçeleşmiş bir kelime. Cehd gayret, mücadele gibi anlamlara geliyor. Cihadın kötülükle yani şerle veya cehaletle silahlı silahsız savaş olduğunu düşünürsek ictihadın da aslında bir nevi cehalet ve şerle savaş olduğunu varsayabiliriz. Tabi buradaki gayret veya savaş kalemle, ilimle fikirle yapılan bir savaş. İctihad ve cihadın bu anlamda yanyana gelmeleri ve aynı kökten türemeleri bir tesadüf değil.
İslami literatüre göre ictihada yetkili olanlar işin ehli yani uzmanı olan kimseler. Yani ilim ve hikmet sahipleri. İlim olmadan, ilimde derinleşmeden ictihat yapmak mümkün değil. Oysa Cihad her Müslümana farz. Her müslüman Cihad yapabilir. Nefsiyle, şer güçlerle, küfürle, kötülükle ve kötüyle Cihad edebilir. Ama her Müslüman ilmin zıddı olan cehaletle ictlhad düzeyinde cihad edemeyebilir. Öyleyse İctihad kapısının kapanmaması ya da İctihad alanının mahdut kalmaması için birikimli, ehil, asrın meselelerine vakıf müctehidlere ihtiyaç var.
Peki İslami birikime sahip her müctehid bu asrın meseleleri hakkında yetkin görüşler verebilir mi? Ya da ictihadda bulunabilir mi? Evvela kişinin derin şekilde İslami ilimlere vakıf olması gerekir değil mi? Peki bu yeterli şart mıdır? Tabii ki hayır. İçinde yaşadığımız çağ son derece kompleks, çetrefilli, içinden çıkılamaz mesele ve uygulamayla dolu. Mesela iktisadi alana ilişkin bir İctihad yapacaksanız iktisat ilmine vakıf olmanız beklenir. Ya da finansal ilgili bir fetva verecekseniz bu fetvanın sağlıklı çıkması için finans bilgisine sahip olmanız size büyük yarar sağlar.
İslamın ilk asırlarında ticari, siyasi ve sosyal hayat modern dönemde olduğu kadar çetrefilli değildi. Hayat daha sade ve daha basit işlemler üzerine kuruluydu. Oysa modern dönem öyle değil. Sadece bir bankacılık sektöründe yüzlerce farklı işlem yapılıyor, onlarca finansal enstrüman kullanılıyor.
Peki bugünün Müslüman alimi böyle bir ortamda toplumu aydınlatacak, karanlıkla ve cehaletle savaşabilecek düzeyde İctihad yetkisi kullanabilir mi? Cevaplanması zor bir soru, farkındayım. Ancak şu kadarını ifade etmekte bir beis yok. Bugünün fıkhı geleneğin tekrarından ötede bir durumda değil. Basılmış fıkıh kaynaklarında yer alan meseleler tarım toplumuna özgü meseleler ve kentlerde yaşayan insanların İhtiyaçlarına yeteri kadar cevap vermiyor. Oysa modern insan bambaşka bir dünyada bambaşka sorunlarla boğuşuyor. Öyleyse bugünün insanının sorunlarına cevap verecek yeni bir İctihad anlayışına ihtiyacımız olduğu açık.
Yeni asrın yeni tip fukahası hem entelektüel hem alim kimliği taşıyan insanlardan oluşmak zorunda. Yani kişi hem tefsir, hadis, fıkıh, hem de siyaset iktisat ve hukuk bilecek. Hem İslami ilimler vakıf olacak, hem finans, şehircilik, bankacılık bilecek. Mesela bir fakih finansta uzmanlaşacak İslami ilimler yanında matematik ve finansı da iyi bilecek. Bir başkası ticareti ve İslami ilimleri iyi bilecek. Yek diğeri politik bilimler alanında uzmanlaşacak. Tabii olarak herkes herşeyi bilmek zorunda değil. Ancak çifte uzmanlıklar sahasını genişletmemiz gerekiyor. Buna mecburuz. Mesela bir bilişim fıkhımız var mı? Bilişim fıkhı üzerine çalışan kaç ilahiyatçımız var? Ya da telif hukuku. Telif yasası çıkacak belki yeniden. Bu yasada Müslümanların bir rolü olacak mı?
Bilişimle ilgili meselelerde doğru istikamet belirlemek için klasik fıkıh kaynaklarına bakamazsınız. Baksanız da bulamazsınız.
Öyleyse yeni tip bir insan modeli ve yeni tip bir ictihad ve fıkıh anlayışı üzerinde çalışmamız gerekiyor. Yeni asırda yeni tip fakihlerin bambaşka bir formatta yetişmeleri gerekiyor. Aksi halde olduğumuz yerde saymaktan ve geleneği tekrar etmekten başka bir yere varamayacağız.
Milat Gazetesi
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *