‘G20’ kötü gün dostu mu?

‘G20’ kötü gün dostu mu?

Yarın Arjantin’de başlayacak toplantının, bu yılın en önemli etkinliği, bu yıla kadar yapılanlar içinde de ikinci önemli etkinlik olduğu öne sürülüyor. 2008’de başlayan G20 toplantılarında ana gaye küresel ekonomik büyümeyi korumak.

Küresel kapitalizmin önemli buluşma noktalarından biri olan G20’nin insanlar için bir kara gün dostu olduğu savunuldu.

Çin haber sitesi CRI Türk, G20 ile ilgili yapılan bazı yorumlara yer verdiği haberinde Çin’in ‘küreselleşme’ yönündeki vurgularını da öne çıkardı. G20 Zirvesi’ne dikiz aynasından bakmak başlığını taşıyan haberde Çin devlet başkanının “G20, dünya ülkelerinin küresel sınamalarla başa çıkmak için tek yolu” iddiası da aktarıldı.

İlgili haber şöyle:

G20 mekanizması, 2008 yılında patlak veren küresel finans krizine çözüm arayışı sonucunda doğdu. G20’ye üye ülkelerin liderleri o tarihten itibaren her yıl bir araya geliyorlar. O günden bugüne 10 yılı geride bıraktık. Küresel ekonomik büyümenin yavaşladığı, belirsizliklerle risklerin arttığı, tek taraflılık, ticari korumacılık ve küreselleşme karşıtlığının ortaya çıktığı bu dönemde G20 zirvesinin asıl gayesini değiştirip değiştirmeyeceği veya geniş koordinasyon ve işbirliğindeki rehberlik rolünü devam ettirip ettirmeyeceği uluslararası toplumun yakından takip ettiği bir konu.

Genel merkezi Suudi Arabistan’ın Cida kenti olan Arab News haber sitesinde yer alan haberlerde, Arjantin’de başlayacak zirvenin, 2009 yılındaki G20 Londra Zirvesi’nin ardından örgütün en önemli etkinliği olacağı savunuldu.

Avustralya G20 Koordinatörü David Gruen yazdığı makalede, Arjantin Zirvesi’nin büyük meydan okumalarla karşı karşıya bulunduğunu kaydetti. Gruen, “Biz artık tüm büyük ülkelerin Paris İklim Değişikliği Sözleşmesi, Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi ve Dünya Ticaret Örgütü gibi çok taraflı kritik sözleşmelerle kuruluşları onayladığı bir dünyada yaşamıyoruz.” ifadesini kullandı.

“G20 kötü gün dostudur”

Makalesinde kötümser bir tutum sergileyen Gruen, bir yandan da umutlu olduğunu dile getirdi. Gruen makalesine şöyle devam ediyor: “Aslında insanların ona en çok ihtiyaç duyduğu zaman G20’nin işlevini yerine getirebildiği zamandır. Çünkü insanların gözünde G20, iyi hava koşullarında değil, kötü hava şartlarında yardım eden bir arkadaş gibidir.”

Reuters Haber Ajansı’nın yorum yazısına göre, 10 yıl önce tüm dünya ülkelerinin küresel ekonomik kriz karşısında gösterdiği dayanışma görüntüsü artık sadece “dikiz aynasında” kaldı. Yani, siyasetçilerin G20 mekanizması üzerinden sergilediği büyük azim artık tarihe karıştı.

Yine de geçmiş geçmişte kaldı.

2008 küresel finans krizinin olumsuz etkileri hâlâ kendini hissettiriyor. Uluslararası Para Fonu, 2009 yılındaki büyüme beklentisini yüzde 3,8’den yüzde eksi 1,3’e düşürdü. G20, küresel ekonomiyi kurtarmak için üye ülkelerin maliye konusunda kemer sıkma politikasını uygulamasını koordine etti, çok taraflı kalkınma bankalarıyla finans kuruluşları üzerinden 235 milyar ABD Doları ek kredi sağladı, böylece “komşuyu zarar sokma”ya dayalı ticari korumacılığın oluşmasını engelledi. G20 Zirvesi, küresel ekonomik işbirliğinin önde gelen forumlarından biri haline geldi.

O dönemde tesis edilen G20 mekanizması, krizin başarıyla aşılmasını mümkün kıldı. Bu başarı, üye ülkelerinin geniş temsilciliği, devlet başkanlarının “aynı gemideyiz” anlayışı ve makroekonomik politikalar arasındaki eş güdüm ve açık işbirliğinin bir sonucu. G20, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) beş daimi üye ülkesi, BRICS ülkeleri ve G7 grubunu kapsıyor. Bu ana ekonomiler beraber hareket ettiği takdirde çözülemeyecek sorun yoktur. 2008 ve 2009 yılları arasında yapılan üç zirvede kendi ülkelerinin menfaatlerini diğer ülkelerin menfaatleriyle dengeleyen G20 liderleri, rekabette bile işbirliği fırsatı peşinde koşarak, ortak kazanç için çaba harcadılar.

G20’nin bir parçası olarak Çin “daima ortak kazanç” dedi

G20 üyelerinden en büyük gelişmekte olan ülke olarak Çin, 2008 yılında patlak veren küresel finans krizinde de önemli bir rol oynadı. Çin, kendi ekonomisinin istikrarını korurken, yapısal reformlarla ekonomik rekabet gücünü artırdı, piyasasını yabancı ülkelere açma tedbirlerini sürdürdü. Örneğin, Çin, Şubat 2009’dan itibaren ticaret ve yatırımı teşvik etmek için Avrupa’dan 2,2 milyar dolarlık ticari mal satın aldı.

Verilere göre, 2009 yılında yeni yükselen piyasaların ekonomik büyüme oranı yüzde 2,7 seviyesindeyken, 2010 yılında bu sayı yüzde 7,6’ya çıktı, aynı zamanda Çin ekonomisinin 2010 yılında yüzde 10,4 büyümesine önemli oranda itici güç kattı. O dönemde Çin’in büyüme oranı küresel ekonomik büyüme oranının yüzde 50’sinden fazlasını oluşturdu.

Çin, bu yılki G20 Arjantin Zirvesi’nde her zaman olduğu gibi çok taraflılık, ortaklık ruhu, dışa açılma, işbirliği ve ortak kazanç gibi ilkeleri savunmakta ısrar ediyor. Cumhurbaşkanı Xi Jinping 2013 yılından beri beş kez G20 zirvesine katıldı, 2016’da düzenlenen Hangzhou Zirvesi’ne de başkanlık etti.

Geride bıraktığımız beş G20 zirvesinde Xi Jinping, dışa açık bir küresel ekonomi kurma, ticaret ve yatırımda korumacılığa karşı çıkma gibi çağrılarda bulundu. Xi ayrıca, küresel ticaretin sürekli genişlemesinin tüm ülkelere yarar getireceğini çok kez vurguladı. Çok taraflı ticaret sistemini koruma çağrısı da yapan Xi Jinping, karşılıklı fayda ve ortak kazanca dayalı küresel değer zincirinin kurulmasını ve uluslararası piyasanın genişletilmesini arzuladığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Xi Jinping, 2016 yılında düzenlenen Hangzhou Zirvesi’nde G20’nin geçmişteki krizle mücadele mekanizmasının uzun vadeli küresel ekonomik yönetişim mekanizmasına dönüştürülmesini önermişti. Ekonominin küreselleştiği günümüzde dünya ile bağlantısız ıssız bir adanın bile bulunmadığını vurgulayan Xi, eş güdüm ve işbirliğinin kaçınılmaz seçenek olduğunu, “ortaklık ruhu”nun da G20’nin en değerli varlığını teşkil ettiği gibi dünya ülkelerinin küresel sınamalarla başa çıkmak için tek yolu olduğunu kaydetti.

Geride bıraktığımız 10 yıl içinde G20’nin diğer üye ülkelerinin liderlerinin de birçok iyi politika ve öneri ortaya koyduğu şüphe götürmez.

Son 10 yıla bakıldığında, her geçen zirve ve bu zirvelerin temaları ile başa çıkılması gereken sınamalar “dikiz aynası”ndan izlenirken, bu yılki Arjantin Zirvesi’nde önceki yıllara göre “eş güdüm ve işbirliği için somut girişimlerde bulunulması ile karşılıklı yarara ve ortak kazanca dayalı ortaklık ruhu”na daha çok ihtiyaç duyulduğu hissediliyor.

Dünya Ticaret Örgütü’nün son istatistikleri, bu yılın mayıs ila ekim aylarını kapsayan dönemde G20 üye ülkeleri arasında ticareti sınırlamaya yönelik önlemlerin yaklaşık 40 defa alınmasının 481 milyar ABD Doları tutarında ticareti etkilediğini gösteriyor. Bu, 2012 yılından bu yana kaydedilen en yüksek seviye.

Bu gibi örneklerin endişelendirdiği analistlerin sayısı az değil. Analistler, son zirvenin de geçen haziran ayında düzenlenen G7 Zirvesi ve kasım ayında yapılan APEC Gayri Resmi Liderler Toplantısı gibi neticesiz sona ermesinden kaygı duyuyorlar.

G20 Zirvesi bir mekanizma olarak tüm sorunların bir defada çözülebileceği “hızlı etki eden ilaç” değildir. 2013 yılında siyasi güvenlik sorunu altında gerçekleştirilen G20 St. Petersburg Zirvesi’nin öncesinde basında şu yorumlar yer almıştı:

“G20 liderlerinin bu haftaki zirvede dayanışma ve işbirliği arzusunu yeniden alevlendirmesi gerekiyor… Liderler bir araya gelip sohbet etseler bile bir değeri var. Çünkü karşılıklı anlayış artarsa beklenmedik riskler azalıyor.”

Bu söz, bugün “dikiz aynası”ndan bakılırken de geçerlidir.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *