Mehmet Görmez: ‘Tefkir (düşünce) olmazsa tekfir olur’

Mehmet Görmez: ‘Tefkir (düşünce) olmazsa tekfir olur’

Ankara’da bu yılın başında kurulan İslâm Düşünce Enstitüsü Başkanlığına Diyanet İşleri eski başkanı Mehmet Görmez’in atanması ile birlikte Enstitü faaliyetlerine başladı. Görmez, Enstitü Başkanı olarak ilk röportajında ‘düşünce’nin önemine vurgu yaptı.

Gerçek Hayat dergisinden Emeti Saruhan, Mehmet Görmez ile Türkiye’de Müslümanların durumu üzerine kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdi.

Mehmet Görmez, derginin son sayısında yayınlanan röportajında ağırlıklı olarak ‘düşünce’nin önemine vurgu yaparken, kendisine yöneltilen “Bugün çok yaygın kullandığımız bir müessese var: Tekfir. İnsanları farklı düşünceleri nedeniyle hemen tekfir ediyoruz. Neden hocam?” sorusuna “Tefkir (düşünce) olmazsa tekfir olur.” sözleriyle yanıt verdi.

Görmez şöyle devam etti: “Tefkirsiz tekfir, tekbir ile adam öldürmeyi getirdi beraberinde. Sebep tek kelime ile cehalet, taassup, İslâm’ın rahmetinden nasipsizliktir. Asıl sebep kafalarda meydana gelen o idrak kaosu, parçalanmış bilgi, yaralı bilinç, ölümcül kimlik… Bir bilgi kırıntısını dinin kendisinin yerine ikame eden bir insan onu kabul etmeyeni tekfir ediyor. Kendisini dinin hamisi ve sahibi, herkesi de dine zarar verecek insan olarak görüyor çünkü. İşin daha vahimi ise; kendisini Ehl-i Sünnet olarak gören ve Ehl-i Sünnet’i bu şekilde tarif eden, bu düşüncelere indirgeyen bu yanlış telakkinin, hem zaman zaman ekranlardan sesleniyor hem de her gün sosyal medya marifetiyle bunu adeta insanların beyinlerine zerk ediyor olmasıdır. Büyük sorunumuz budur.” dedi.

Mehmet Görmez, başkanlığına getirildiği İslâm Düşünce Enstitüsü ile ilgili olarak da şunları anlattı:

“İDE iki bölümden ibaret olacak: Biri araştırma, biri akademi. Araştırma bölümünde usûl, makâsıd, İslâm düşüncesinde metodoloji ve disiplinler arası metodoloji, ahlak, değer gibi başlıklar altında farklı dillerde araştırma yapılacak. Orada meşruiyeti tartışılmayacak özgün metinler üretilecek ve bu metinler benzer ilim havzalarıyla, ilim müesseseleriyle paylaşılarak İslâm dünyasında kaybettiğimiz düşünce bütünlüğünün ve metodolojisinin buluşması temin edilecek. Hedefimiz bu. Öteden beri böyle bir enstitü fikrini kalbimin derinliklerinde taşıyordum doğrusu. Sadece araştırma yapmak, yazı yazmak, seminer ve konferanslar düzenlemek, kitap yayınlamak yetmez; aynı zamanda insan yetiştirmek gerekiyor. Biz de bu konularda, özellikle İslâm dünyasına ve hatta bütün insanlığa hitap edebilecek ilim adamlarının yetişmesine katkıda bulunmayı hedefliyoruz. Bunun dua olarak kabul edilmesini Rabbimden diliyorum.

İDE’nin benzer kurumlardan farkı nedir?

Kendi çerçevesini çok dar olarak belirleyen, belki Türkiye’de ve İslâm dünyasında da benzeri az olan bir enstitü, diyebilirim. İslâm dünyasında usûl ve metodoloji konusunu ihtisas alanı olarak seçen çok az sayıda ilmi müessese var. Fas’ta, Malezya’da, Katar’da benzerleri ve Londra’da da makâsıd merkezi var. İDE de onlardan biri olacak. Onlarla çok sıkı bir ilişki kuracağız. Başta Fas olmak üzere Cezayir’de ve Tunus’ta pek çok alanda üretilen yüksek bilgi ile bizim Türkiye’de ürettiğimiz bilgi ufku arasında aşı yapmayı da gayelerimiz arasında zikredebilirim. Türkiye’de üniversite evrenselleşemedi, İlahiyat eğitimi de üniversiteleşemedi, demiştim. Bizim burada ürettiğimiz bilgi dünyanın hiçbir yerinde insanlığı aydınlatmıyor. Bunu da dikkate alarak, -biraz iddialı olacak ama- farklı disiplinler arasındaki metodolojiyi birleştirerek, medeniyetimize, İslâm düşüncesine, İslâmî ilimlere bütüncül bir yaklaşımın oluşmasına katkıda bulunmaya çalışacağız.”

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *