Deistler, İslam’ı tahrip için örgütleniyor!

Deistler, İslam’ı tahrip için örgütleniyor!

Dikkat ettiniz mi? Bir dernek kuran deistler, kendilerini tanıtırken, daha ilk cümlelerinde “FİKRİ HÜR, VİCDANI HÜR, İRFANI HÜR” yurttaşlardan bahsetmektedir.

LAİKLİĞE SIĞINAN DEİSTLER TÜRKİYE’DE İSLÂM’I TAHRİP ETMEK İÇİN ÖRGÜTLENİYOR

İSTANBUL’DA ‘TÜRKİYE DEİZM DERNEĞİ’ KURULDU

İstanbul – Kadıköy’de STK statüsünde kurulan ilk “TÜRKİYE DEİZM DERNEĞİ”nin resmi web sitesinde ziyaretçilerine “Deizm’e Hoş Geldiniz. Biz Türkiye’nin milyonları aşan deistleri temsilen, Kuruluş Deklarasyonu ile kendimizi ve Deizm’i sevdiririz.” açıklamalarından sonra 01.10.2018 tarihli DEİZM DERNEĞİ KURULUŞ BİLDİRGESİNDE şu ifadelere yer verilmektedir:

“Sevgili Halkımıza; Bizler, Deizm Derneği Kurucu Üyeleri ve Türkiye’nin fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür deist yurttaşları olarak, yakın dönemde devlet erkânını ve siyasi gündemi ve de sosyal medyayı haftalarca meşgul eden, deizm ve deistler hakkında önyargılarla söylenen sözler ve çirkin yaftalamalar sona ersin, biz deistlere artık haksızlık yapılmasın diye ve insan ailesi olarak hepimizin bu ülkedeki kadim birliğine katkıda bulunsun diye, bu vatanın evlatları olarak, iyi vicdan ve hür iradeyle, herkesin tanrı vergisi vicdanlarında yer bulsun diye, bu kuruluş beyannamemizde, düşüncelerimizi ve fikirlerimizi beyan eder ve kendimizi tanımlarız…” Bildirinin tam metnini http://www.deizmdernegi.org/sitesinden okumak mümkündür.

Konuyu Mirat Haber için yorumlayan Prof. Dr. Ali Seyyar, söz konusu bildiriyi değerlendirdikten sonra, “Hiçbir şuurlu Müslüman, sadece vahye değil hiçbir vahdaniyet tecellisine inanmayan deizmin bu açık itiraflarından sonra kendi hak dininden uzaklaşarak veya onu büsbütün terk ederek, deist olacağını düşünemem.” diye yazdı.

Şöyle diyor Ali Seyyar:

LAİKLİĞE SIĞINAN DEİSTLER TÜRKİYE’DE İSLÂM’I TAHRİP ETMEK İÇİN ÖRGÜTLENİYOR

Değerli okuyucularım;

Deizm ve yerli savunucuları, başta imam hatipli öğrenciler olmak üzere Müslümanların zihnini karıştıracağını ve toplumumuzun İslâmî değerlerini sulandırarak, nihilizme iteceğini “İmam Hatiplilerin Deizmin ve Nihilizmin Kıskacında Olduğuna Hiç Şaşırmadım” başlığını taşıyan bir köşe yazımda uyarı mahiyetinde kaleme almıştım

(http://www.mirathaber.com/prof-dr-ali-seyyar-imam-hatiplilerin-deizmin-ve-nihilizmin-kiskacinda-olduguna-hic-sasirmadim-84-3784y.html)

Yerli deistler, şimdi de dışarıdan aldıkları maddî ve fikrî destekle Türkiye’de de resmî olarak örgütlenme sürecine girmiş ve ilk derneklerini kurmuştur. Türkiye laik, demokratik ve dolayısıyla plüralizmi (çoğulculuğu) benimsemiş olan hür bir devlettir. Dolayısıyla bu ülkede her T.C. vatandaşı, ister beğenelim, isterse beğenmeyelim inancı ne olursa olsun, en az yedi yandaş bularak, örgütlenebilir ve bize göre bâtıl da olsa inancını ve(ya) dünya görüşünü yayabilir.

Dikkat ettiniz mi? Bir dernek kuran deistler, kendilerini tanıtırken, daha ilk cümlelerinde “FİKRİ HÜR, VİCDANI HÜR, İRFANI HÜR” yurttaşlardan bahsetmektedir. Ve bundan da direkt olarak deizmi anlıyorlar. Peki üç kez tekrarlanan “HÜR” sözü sizlere kimi hatırlattı? Mustafa Kemal Atatürk, 23 Nisan’ı çocuklara armağan ettiğinde ardından Türk çocuklarını yetiştirecek olan öğretmenlere nasıl seslenmişti?

“Muallimler, Cumhuriyet sizden FİKRİ HÜR, VİCDANI HÜR, İRFANI HÜR, nesiller ister.”

Yoksa Atatürk de yeni Türk eğitim sisteminin dinlerden (ve özellikle İslâm’dan) arındırılmış pozitivist/hümanist bir eğitim anlayışına mı sahipti? Bu sorunun cevabını ben değil de bu konuda benden daha eğitimli olan bizim yöneticilerimizin, eğitimcilerimizin, ilahiyatçılarımızın ve(ya) Atatürkçülerin/Kemalistlerin cevap vermesini beklerim.

Ama doğrusu deistlerin bu örgütsel girişimlerini, yani deizmi Türkiye’de de yayma teşebbüslerini Atatürk’ün sözüne dayandırarak, ele almalarını çok zekice buldum. Onun için başlığımı “LAİKLİĞE SIĞINAN DEİSTLER TÜRKİYE’DE İSLÂM’I TAHRİP ETMEK İÇİN ÖRGÜTLENİYOR” dedim. Yoksa “ATATÜRK(ÇÜLÜK)’E SIĞINAN DEİSTLER TÜRKİYE’DE İSLÂM’I TAHRİP ETMEK İÇİN ÖRGÜTLENİYOR” mu deseydim acaba?

Çünkü herkesin bildiği gibi Atatürkçülüğün en temel umdesi laikliktir ve laiklik sayesinde T.C. vatandaşları İslâm dininin dışında başka din ve inanç sistemlerini kabul edebilecekleri gibi deizmde olduğu gibi sadece bir Yaratan’a inanmakla yetinerek, O’nun hükümranlığını bütünüyle reddebilirler. Deistler, el hak Yaratanı inkâr etmiyor ama…aması ne? En iyisi kendi ağızlarından dinleyiniz. Bakınız henüz bu dernek kurulmadan önce yıllar öncesinden bir nevi ön hazırlık/tebliğ yapmak maksadıyla kurdukları bir web sitesi üzerinden (http://www.deism.com/deismturkish.htm) Yaratan inancının sınırlarını açık açık anlatıyorlar: Buna göre “Deizm, doğadaki tasarımlar/kanunlar ışığında akla ve mantığa dayalı bir Tanrı inancıdır. Her tasarımın bir tasarımcısı vardır. Bu sebeple Deizm doğal bir inançtır, sözde gökten inen bir inanç değildir.”

“…sözde gökten inen bir inanç değildir” de ne demek acaba? Merak ettiyseniz onun da bir açıklaması var:

“Deizm’in doğasında ve felsefesinde, SÖZDE GÖKTEN İNDİĞİNE İNANILAN İSLÂM, Hristiyanlık ve Musevilik gibi dinlerin temsil ettiği korkutma ve hurafeler yoktur.(Bu dinlere “sözde gökten inme” dinler deniliyor çünkü onlar tanrıdan bir vahiy alındığını iddia ediyor ve bu dinler çeşitli ve karışık kutsal kitaplara dayandırılıyor).”

Şimdi deistlerin ne demek istediğini iyice anladınız mı? Başta İslâm olmak üzere vahye dayanan bütün tevhidî (monoteist) dinler inkâr ediliyor. Haydi diğer dinlerin kitapları tahrif olmuş olabilir ama Kuran-ı Kerim’de vahye dayanmıyormuş ve içeriği karışıkmış. Açıkçası deistler, Tanrı’ya inanıyormuş gibi görünseler de İslâm’ı, son Peygamber Hz. Muhammed’i (sav) ve Kuranı-ı Kerim’i reddeden gizli din düşmanlarıdır. Amblemlerinde yer alan “Dinlerden Özgürlüğe” ise dinlerden yani İslâm’dan arındırılmış bir bâtıl inanç/felsefeden başka bir şey değildir.

Enteresandır şu “SÖZDE GÖKTEN İNDİĞİNE İNANILAN İSLÂM…” sözü de beni yine Atatürk’ü hatırlattı. Yoksa bu cümle, Atatürk’ten bir intihal (fikrî bir çalıntı) olmasın. Neden mi? Çünkü Atatürk, 1 Kasım 1937’de TBMM’nin açılış merasiminde konuşmasının sonlarına doğru benzer sözleri sarf etmiştir de onun için (Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. V, C. 20, Sa. 3):

“Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, GÖKTEN İNDİĞİ SANILAN KİTAPLARIN DOĞMALARIYLA asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz.”

Merak edenler, Atatürk’ün bu sözlerini canlı olarak aşağıdaki videodan da dinleyebilir: https://www.tbmm.gov.tr/tarihce/ataturk_konusma/5d3yy.htm

Deistler, sanki Atatürk’ün bu izaha muhtaç, biraz da gizemli ve muğlak ifadelerinin doğru anlaşılması için, şu aydınlatıcı yorumlarıyla bize âdeta yardımcı olmaktadır:

“Yeterli sayıda insan deist olduğu zaman akıl ve mantık, korkuyu ve hurafeleri ortadan kaldıracak ve onun olumlu etkisi tamamiyle toplumların bir parçası olacak. İşte o zaman, SÖZDE GÖKTEN İNEN DİNLERİN saçma sapan şiddet yanlısı hurafelerine inanan milyarlarca insan sahip oldukları, sonsuz kişisel ve toplumsal gelişme sağlayacak, tanrı vergisi akıllarının etrafında birleşecek.”

Evet, deistlere göre Atatürk de bu tarihî sözleriyle deizmi tarif etmiş ve deizmin bir temsilcisi olarak SÖZDE GÖKTEN İNEN DİNLERİN değil de ‘hür akıl’ ile Tanrı’nın varlığı bulunabilirmiş. Ancak deizme göre Tanrı’nın varlığını kabul edeceksin ama aynı ‘hür akıl’ ile gökten vahiy yoluyla peygamberlere inen (indirildiği düşünülen) dinlere inanmayacaksın ve(ya) çağdaş dünyada bunlara ihtiyaç kalmadığını anlayacaksın. Modern deistler, çok sinsî bir aldatmacayla ve kastî olarak Kuran-ı Kerim’in, bizlere hep hiç “akletmez misiniz?” sorusuna muhatap tuttuğunu görmezlikten gelirler. Allah, insanlardan âyetlerin ışığı altında kalben akletmemizi isterken, deistler ‘hür akıl’ kavramını ortaya atarak, nefsanî/şeytanî aklı tercih etmektedir. Kendi yanıltıcı iddialarına göre “Tanım gereği Musevilik, Hristiyanlık ve İslâm birer mezheptir. Çünkü bu dinlerin müritleri inanmak için, tanrı vergisi akıllarını kullanmazlar başka bir deyişle mantıksız dogmatik öğretileri ve hurafeleri kabul ederler.”

Velhâsıl-ı Kelâm

Deizm Tanrı/Allah vardır der ama ifade ettiğimiz gibi vahiyle gelmiş olan bütün tevhidî dinleri ve dolayısıyla Kuran ve Sünneti de açıkça reddederek, Allah’ın her daim var olan mutlak hâkimiyetini bütünüyle yok sayarlar. Halbuki Kuran-ı Kerim ve bu bağlamda Allah’ın 99 ismi, bunun tam tersini söyler.

Bugün tevhidî istikametini koruyan tek ve en son vahiy dini İslâm’dır. Bu dinin koruyucusu Allah’tır. Ancak bu dine dolaylı veya dolaysız olarak değişik isimler altında saldırmak, dinimizi tahrip etmek ve Müslümanları şuursuz hâle getirmek isteyen birçok felsefik/ideolojik/bâtıl inanç grup ve örgütleri vardır. Bunları karşı şuurlu Müslümanlar uyanık olmalıdır. Hiçbir şuurlu Müslüman, sadece vahye değil hiçbir vahdaniyet tecellisine inanmayan deizmin bu açık itiraflarından sonra kendi hak dininden uzaklaşarak veya onu büsbütün terk ederek, deist olacağını düşünemem.

Ama İslâm’ın tevhidî istikametinden uzaklaşıp beş vakit namaz gibi farzlarını ifa etmekte ihmalkârlık gösterirse her bir Müslüman, gaflet içine düşebilir ve Allah’ın rahmet ve bereketinden mahrum olabilir. Onun için Yüce Allah itikadımızı, imanımızı, cihat ruhumuzu tehlikeye sokabilecek bütün bâtıl/şeytanî/ideolojik/profan/felsefik inanç sistemlerine karşı bizlere tevhidî akıl, tefekkür, şuur, istikamet, hürriyet ve saadet versin…Amin

Prof. Dr. Ali SEYYAR

MİRAT HABER

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *