İsmail Kılıçarslan: Maturidilik meselesini “tarihsel” bir mesele zannetmek ve Hanefiliği Maturidi’likten ayrı bir şey olarak kodlamak iki büyük tehlikedir. Türk’sen Maturidi’sindir ve Maturidi isen Hanefi’sindir.
İmam Maturidi üzerine yapılan tartışmalara değinen İsmail Kılıçarslan bugün Yeni Şafak‘taki köşesinde İmamı ideolojik boyutta değerlendirmenin yanlışlığına vurgu yaptı. “Efendim İmam Maturidi akılcıydı, bu nakilcilik berbat bir şeydir zaten” gibi tartışma konuları açmak isteyen birileri aziz İmamımız üzerinden bir tür dolap çevirmektedirler.” diyen Kılıçarslan, Kur’ân İslâm’ı, Türk-İslâm sentezi, modernist akım falan gibi bir takım oluşumların İmam Maturidi’yi bir “ideolojik önder” gibi kodladıklarını öne sürüyor.
Maturidi’nin, akla alan açma bakımından en cömert anlayışa sahip olduğunu, ancak “nakil” konusunda da tavizsiz olduğunu ve şer’î meselelerde “sıfır tolerans” birisi, yani Şeriatçı olduğunun da altını çizen Kılıçarslan, İmam Maturidi üzerine şunları yazıyor:
“Tükler Neden Yapıldı?” sorusu benim için şu anlama geliyor: Türklere millet karakterini kimler kazandırdı? Tarihsel olarak Türklerin zihnini, hareket tarzını, reflekslerini kim üretip inceltti? Bu sorulara herkes kendi meşrebince cevaplar verebilir tabii. Ancak hakkaniyetli davranılırsa bu listelerin her birinde ortak isimlerin yer alması zaruridir.
İmam Maturidi ise bu listenin ortalarında falan değil, tam başında yer alır. Zira nasıl düşüneceğimizi, nasıl hareket edeceğimizi, olaylara nasıl tepki vereceğimizi yani temel olarak zihnimizi büyük oranda belirleyen adamın adıdır İmam Maturidi. Bu yanıyla da biz Türkler için “dip ata” sayılması son derece normaldir.
Daha önce epeyce yazdım, bir kez daha yazayım. Maturidilik meselesini “tarihsel” bir mesele zannetmek ve Hanefiliği Maturidi’likten ayrı bir şey olarak kodlamak iki büyük tehlikedir. Türk’sen Maturidi’sindir ve Maturidi isen Hanefi’sindir.
Ben dört ana başlıkta toplamaya yatkınım İmam Maturidi’nin bize yaptığı zihinsel müdahaleleri. Birincisi akıl-nakil dengesini adaletli şekilde kurmak, ikincisi kâfire karşı koyma cesareti, üçüncüsü açık iletişim modeli ve dördüncüsü de etkileşime açık olmak.
Örneğin Türklerin fethettikleri “kale şehir”leri derhal “açık şehir” haline getirmeleri tam bir Maturidi zihin örneğidir. Çünkü içe kapanmak değil dışa açılmak, etkilere kapalı olmak değil hem etkilemeye hem de etkilenmeye açıklık bunu gerektirir.
İmam Maturidi’nin bilgi türleri hiyerarşisi ve insanlığın ortak bilgi birikimini bu hiyerarşinin üstüne yerleştirmesi bile başlı başına biz Türklerin karakterini belirleyen bir unsurdur.
Şimdi burada bir duralım.
İmam Maturidi’yi önemsemek benim için son derece normal bir hadisedir. İmam Maturidi’nin “Türk aklı” üzerindeki etkilerini araştırıp gözlemlemek de öyle. Daha da ileri gideyim. Maturidi zihnin Şii zihinden, Vahhabi zihinden, neoselefi zihinden, hatta Eşari zihinden hangi bakımlardan ayrıldığını da araştırmak normaldir. Mesela “trajedi odaklı Mesihyanik Şii aklı versus bilgi odaklı Maturidi aklı” konusunda bir kitap yazılsa yutarak okurum. “Maturidi ve Vahhabi ekollerinin teknolojiye bakışı” makalesini büyük bir özlemle bekliyorum mesela.
Fakat burada da bir duralım.
Bir vakittir Türkiye’de tuhaf, değişik bir hal var İmam Maturidi ile ilgili. Sanki İmam Maturidi bir mezhep imamı, büyük bir kelâmcı, şahane bir müfessir, mühim bir düşünür değilmiş de sadece bir “ideolojik önder” imiş gibi ele alınıyor kimi isimler ve çevreler tarafından.
Bu ele alınışta anahtar kelimeler “akıl ve akılcılık” oluyor. Tamam, elbette akla alan açma bakımından en cömert anlayış Maturidi anlayıştır, ona şüphe yok. Ancak İmam Maturidi “nakil” konusunda da tavizsizdir. Hele şer’î meselelerde “sıfır tolerans” biridir. Şeriatçıdır yani. Ne nakli küçük görür ne fıkhı aşağılar ne de toplumsal düzen konusunda İslâm’dan ayrı bir hayal kurar.
Dolayısıyla “efendim İmam Maturidi akılcıydı, bu nakilcilik berbat bir şeydir zaten” gibi tartışma konuları açmak isteyen birileri aziz İmamımız üzerinden bir tür dolap çevirmektedirler.
Yaptığım okumalardan şu kadarına aklım eriyor. Hem akılcı hem de nakilci yaklaşımın içinde barındırdığı tehlikeleri “mıntıka temizliği” yaparak bertaraf etmiş bir isim İmam Maturidi. Sert nakilciliği ne derece eleştiriyorsa sert akılcılığı da o derece eleştiriyor. Dehriye’ye de, Mutezile’ye de, Hariciyye’ye de ayar üstüne ayar veriyor.
O sebeple, bugün Kur’ân İslâm’ı, Türk-İslâm sentezi, modernist akım falan gibi bir takım oluşumların İmam Maturidi’yi bir “ideolojik önder” gibi kodlayıp İmam’ı kendi çarpıklıklarına alet etmeye çalışmaları aslında bu çevrelerin bizim zihinsel DNA’mızla oynama çabalarından başka bir şey değildir.
Hele hele Reisicumhur’un Maturidi türbesi önünde verdiği fotoğrafın altına “Türklerin bin yıllık Eşari devlet geleneği yıkıldı” yavesini iliştiren adamlar İmam Maturidi üzerinden yeni bir asabiyet denemeye kalkmaktadırlar ki bu sadece Sünni, Hanefi ve Maturidi bir tavır olmaması bakımından “Maturidiliği inkâr” anlamına gelir, başka bir şey değil.
Yeri gelmişken tekrarda fayda var. Bir şeyin değerini araştırmak, künhüne vakıf olmaya çabalamak çok iyi bir şeydir. Ancak bir şeyin değerini araştırırken bir başka şeyi değersizleştirmeye çalışmak, hele bunu bir operasyona döndürme çabası ise kötü niyet değilse ahmaklıktır.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *