Oluşturulan kurullar ve seçilen kişiler üzerine Dr.Necmettin Çalışkan, Milli Gazete‘de bugün yayınlanan yazısında bazı eleştiriler getirdi. Çalışkan, üyelerin maaş olarak asgari ücretin yedi katı, yani yarım vekil maaşı kadar 11.604 TL alacaklarını belirterek “Kamuoyu, kurul üyelerine ödenecek maaşın/giderin peşinde. Biz ise yapacakları katkıyı(!) merak ediyoruz.” diye yazdı.

Çalışkan, üyeliklere seçilen bazı isimler üzerine görüşlerini şöyle paylaştı okurlarıyla:

Atanan üyelerin seçiminde hangi kriterler esas alındı bilemiyoruz. Ancak seçilen isimler gerçekten işinin eri mi? Yüklendikleri vazifenin üstesinden gelebilecekler mi derseniz; size kim olduklarını söyleyeyim, gerisini siz anlayın.

Öncelikle kültür ve sanatımız, Orhan Gencebay ve Hülya Koçyiğit gibi sanatçılara ve tabi Diriliş Ertuğrul dizisi oyuncusuna emanet edildi. Bu kişileri önemli kılan dizilerden politika mı çıkaracaklar yoksa hayran mı devşirecekler göreceğiz.

Evde ailenizle televizyon seyrederken, kendileri ekrana çıktığında hemen başka kanala geçmek zorunda olduğunuz kişilere emanet kültür ve sanatımız. Görüntülerinden hicap duyduğumuz, kendileri görününce çocuklarımızı ekranlardan uzaklaştırmak istediğimiz isimler maalesef bu devrin baş tacı. Bu hükümetten fazla değil sadece milli ve manevi değerlerimize bağlı isimler beklerken geldiğimiz nokta; Cehape zihniyetinin atamaktan ar edeceği isimler başrolde.

Ekonomi Politikaları Kurulu’na atananlar arasında ilk bakışta dikkat çeken isim Yiğit Bulut. Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu’na, Doğan Holding’in yöneticilerinden ve Doğan ailesinin damadı Mehmet Ali Yalçındağ atandı.

Başka kimler mi var? Siyaseten bulunduğu yerlerde varlık gösterememiş, tasfiye edilmiş isimler listede. Anlaşılan birilerini onore etmek için böylece fırsat bulunmuş. Küstürülen bazı isimlere “al sana da bu görev” diyerek gönülleri kazanılmak istenmiş.

Saadet’i Meclis’e sokmamak için baraj düşürtmemeye yeminli -bu dönem Meclis dışındaki- Burhan Kuzu, bakan olamasa da kurul üyesi olmuş. Acaba “hakkını helal eder” mi?

Her listede olabileceği gibi yemeğin üzerine dökülen maydanozlu sos kabilinden birer ikişer düzgün-mütedeyyin diyebileceğimiz isimler de serpiştirilmiş.

Seçilen isimler hiçbir şekilde Ak Parti’nin oy aldığı sosyolojik tabana hitap etmiyor. Dindar görüntülüler de işin magazin boyutunda olanlar. Uzlaşı görüntüsü verilerek birilerine yaranma çabası mı güdülüyor? Nasıl ve hangi politikalar oluşturulacak? Tek sesli bu sistemde böyle karma bir kurumda ne yönde bir karar çıkacak? Hangi renk hâkim olacak? O da bir başka merak konusu.

Gerçekten bunlar konuşacak, tartışacak, kendileri bir politika mı üretecekler? Yoksa önlerine gelen dosyaları imzalayıp gönderecekler mi? Göreceğiz.

Tabi atananların teşekkür mesajları da ilginçti. Anlaşıldığı kadarıyla listede ismi bulunanlar bu görevlendirilmeden haberdar değildi. Birçoğu, “Beni bu göreve atayan, layık gören Sn. Cumhurbaşkanı’na şükranlarımı sunarım” gibi teşekkür mesajları yayınladı. Hiçbirinde, “Biz burada şu amacı gerçekleştireceğiz, şu sorunu çözeceğiz” gibisinden ve geleceği yönelik umut veren mesaj yoktu. Herhâlde şöyle demek istiyorlardı; “Layık olmadığım halde bu görev bana lütuf olarak tevdi edildiği için teşekkürler. Görevimiz size kayıtsız şartsız itaat etmektir.”

İş yapsınlar diye değil, görüntü vermek üzere oluşturulmuş liste izlenimi verdiği gerçeğini bir kenara tutarsak bu oluşumla gayri resmi de olsa bakanlıklar üstünde bir kurum oluşturulmaya çalışıldığı muhakkak. Başkanlık sistemi, mevcut sistemi ve eserlerinin kimini hızlıca, kimini de tedricen kaldırmakta ya da etkisizleştirmektedir.

Ayrıca devletin onca bakanlığı, bakanların onlarca müşavirleri varken, neden böylesi bir oluşuma ihtiyaç duyulduğu da üzerinde durulması gereken bir husustur.