Bercan Tutar: Türkiye’nin para ve silah yardımlarıyla Suriye halkının 1918’den 1921’e kadar Fransızlara karşı verdiği bağımsızlık savaşının merkezi olan İdlib, bir bakıma tarihteki fonksiyonunu ikinci kez icra ediyor.
Fransızların en güçlü olduğu dönemde dahi başaramadığını Esed, İran ve Rusya’nın günümüzde başarması çok daha zordu diyor Sabah yazarı Bercan Tutar Türkiye ve Rusya arasında sağlanan mutabakatı değerlendirdiği bugünkü yazısında. Tutar, bu mutabakat ile hem Suriye’nin geleceğini kurtardığını hem de Rusya’nın elde ettiği siyasi ve askeri kazanımları koruduğunu belirtiyor.
“İdlib’de yazılan tarihin anlamı” başlıklı yazısında Tutar, konuyu sadece İdlib özelinde değerlendirirken, oynanan oyunun içindeki küresel diğer aktörlerin birbirleri ile farklı konularda yaşadıkları çekişmelerin de bu anlaşmada etkisi olabileceği noktasında bir değerlendirmeye ise girmiyor. Bercan Tutar, daha ziyade bölgesel olarak bu anlaşmayı zorlayan şartları değerlendiriyor.
“Rusya ile Türkiye arasında önceki gün Soçi’de imzalanan ‘İdlib Mutabakat Zaptı’nın her açıdan Ortadoğu’da yeni bir dönemin habercisi” olduğunu ileri süren Bercan Tutar, uzlaşmanın ardında yatan sebepleri şöyle sıralıyor:
Türkiye’yi meşru aktör gören Suriyeli muhaliflerin son kalesi konumundaki İdlib’de varılan bu uzlaşının ardında aslında altı önemli faktör var.
İlki elbette Türkiye’nin gücü ve bölgesindeki mukayeseli üstünlüğüdür.
İkincisi İdlib’in coğrafyasıdır.
Türkiye sınırındaki İdlib, Suriye’nin en yeşil ve dağlık bölgesi konumuyla gerilla savaşı açısından mükemmel özelliklere sahiptir.
Bu anlamda Türkiye sınırındaki Bab el Hava kapısı kentin stratejik değerini oldukça yükselten bir faktör.
Üçüncüsü kentin sahip bulunduğu lokasyon itibariyle Suriye’nin hinterlandını kıyı kesimine ve Şam’a bağlayan koridor olma niteliğidir.
Gerçekten de Halep’i Lazkiye’ye bağlayan M4 karayolu ile Halep’i Şam’a bağlayan M5 otobanları İdlib’den geçiyor.
Bir bakıma Şam ile ülkenin gerisini bloke etme gücünden dolayı İdlib, Suriye’nin geleceğinde kritik bir role sahip.
***
Dördüncü faktör, başta buğday olmak üzere patates, pamuk, zeytin ve her tür meyve ağacına ev sahipliği yapan İdlib’in Suriye’nin tarım, su ve gıda merkezi olmasıdır.
Kendi kendine yeten özelliği nedeniyle kent, rejimin saldırılarına uzun süre dayanabilecek güçtedir.
Dolayısıyla dışarıdan kuşatma ile teslim alınması çok zor olan modern bir kaleyi andırıyor.
Beşinci faktör, İdlib’e yönelik bir savaşın Hama, Halep ve Lazkiye gibi kritik alanlarda mezhebi çatışmaları tetikleme riskinin çok yüksek olmasıdır.
Altıncı ve son faktör ise İdlib’in Rusya’nın askeri üslerine yakınlığıdır.
Bütün bu özellikler Türkiye’nin kararlı duruşuyla birleştiğinde Şam, İran ve Rusya’nın İdlib’e yönelik saldırıyı göze alamamasına yol açtı.
Bu bağlamda İdlib mutabakatı hem Suriye’nin geleceğini kurtardı hem de Rusya’nın elde ettiği siyasi ve askeri kazanımları korudu.
***
Nitekim Fransızların en güçlü olduğu dönemde başaramadığını Esed, İran ve Rusya’nın günümüzde başarması çok daha zordu.
Unutmayalım ki Türkiye’nin para ve silah yardımlarıyla Suriye halkının 1918’den 1921’e kadar Fransızlara karşı verdiği bağımsızlık savaşının merkezi olan İdlib, bir bakıma tarihteki fonksiyonunu ikinci kez icra ediyor.
Bu kez Fransızlar yerine ABD ve Rusya’nın planlarına karşı direniş söz konusu.
Ülkelerini rehin vermek istemeyen Suriyeliler yine Türkiye’nin desteğiyle emperyal senaryolara karşı zafer kazandı.
Zira yirminci yüzyılın başlarında Fransızlar da ABD gibi Suriye’yi dört parçaya bölüp yönetme planları yapmıştı.
O tezgâh gibi şimdiki Amerikan tezgâhı da Türkiye’nin kararlı duruşu sayesinde çökertildi.
Dolayısıyla Başkan Erdoğan’ın Rusya ile vardığı bu mutabakatla sadece İdlib’de insani bir kriz değil bölgemizi rehin almaya odaklı Atlantik merkezli siyasi ve jeo-politik kaos senaryoları da çökertildi.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *