Bu israfa son vermenin çaresi!

Bu israfa son vermenin çaresi!

“Bu israfa son vermenin çaresi öyle tasarruf tedbirleri, sınırlamalar yahut yasaklamalar falan değil, ‘Şerefü’l-mekân bi’l-mekîn’, yani ‘Bir yerin şerefi, orada bulunan kişiden gelir’ sözünün benimsenmesidir.”

Maliye Bakanı Albayrak’ın kamuda lüks oto sayısının belirlenmesine ilişkin yayınladığı genelgenin ardından, nasıl bir tasarrufa gidileceği merak konusu olurken, tarihçi Murat Bardakçı, Habertürk’teki yazısında araba saltanatının bizim iki asırlık bir derdimiz olduğundan söz etti. Yazısının bir yerinde ise yüksek bürokrat bir dostunun sözlerini şöyle aktardı:

MAKAMA YAKIŞMIYORMUŞ!
Araba, bizde eskiden beri bir statü ölçüsüdür!

Devlet büyüklerinin güvenliklerinin gereği pahalı ve her türlü konfor ile emniyet tedbirine sahip otomobillere binmelerine karşı çıkmaya kimsenin hakkı yoktur ama daha alt seviyedeki görevlilerin lüks otomobil sevdaları eski derttir ve bitmeyen bir masraf kapısıdır.

Lüks otomobile öyle düşkünlüğü bulunmayan, hattâ hakkı olduğu arabayı almayıp daha düşük model otomobil kullanan yüksek bürokrat bir dostum anlattı:

“Yeni model otomobil merakının devlette hangi seviyeye geldiğini tahmin edemezsin. Makam sahibi lüks arabaya meraklı olmasa ve eski modellerden birini kullanmaya devam ettiği takdirde bile etrafını saranlar hemen ‘Bu araba bu makama yakışmıyor beyefendi! Mevkiinize uygun yeni modelini talep etmeniz lâzım!’ demeye başlıyorlar. Bürokratlardan bazıları bunlara aldırmıyor, ‘Bana kâfi geliyor, masrafa ne gerek var?’ diyor ama bir kısmı maalesef böyle değil! Hemen bir üst modeli sipariş ediyorlar. Ama daha fenası, otomobil işinin personel arasında bile yarış haline gelmiş olması. ‘Benim patronun arabası seninkinin iki model yenisi’ diye hava atan kaç şöför gördüm!”.

Etrafını saranların söylediklerini ciddiye alıp makam otomobilinin üst modelini sipariş eden bürokratın peder-i muhteremi hayatı boyunca sanki saltanat arabasından yahut saltanat kayığından başka birşey kullanmamış olacak!

Bu israfa son vermenin çaresi öyle tasarruf tedbirleri, sınırlamalar yahut yasaklamalar falan değil, “Şerefü’l-mekân bi’l-mekîn”, yani “Bir yerin şerefi, orada bulunan kişiden gelir” sözünün benimsenmesidir.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

1 Comment

  • Sabir
    10 Eylül 2018, 10:36

    Ey zavallı nesil, Abubekir, Ömer, Halid bin Velid VS guneş doĝduda kendi hallerini görub hallerine çeki duzen verdiler, Fatih ihtişamı ile kuffara göz daĝı verirken diyer tarafta Efendim(sav) in qapısına yuz surmeyi arzu ediyer. Deve ile çölu aşabilirsin amma qayıh ile ummanı aşamazsın. Nuhun gemisine ihtiyac var.

    REPLY