Tahran zirvesi İdlib’e çözüm getirebilir mi?

Tahran zirvesi İdlib’e çözüm getirebilir mi?

İdlib yedi yıldır devam eden Suriye iç savaşı ve bölgedeki güç mücadelesinin sonucunu belirleyebilecek olduğu için son derece kritik bir şehir.

Suriye’de muhalefetin son kalesi İdlib neden önemli?

Astana mutabakatı ile çatışmasız alan haline getirilen şehir Esad’ı devirmek isteyen tüm muhalif grupların ve de terör örgütlerinin son kale olarak çekildiği yer haline geldi. İdlib’i Esad alırsa Suriye’de savaş biter ve tüm ülke yeniden Baas rejimi kontrolüne girer.

Euronews’ten Sertaç Aktan’ın haberi

Askeri operasyon sırasında zarar görecek olan çok sayıda sivilin yanı sıra bir kez daha ciddi göç dalgalarının meydana gelmesi söz konusu ki bu da ilk olarak Türkiye’yi ve Avrupa’yı endişelendiriyor.

İdlib’e ilişkin son 48 saatte yapılan açıklamalar Avrupa dahil tüm taraflarca idlib’de gelinen noktanın ne kadar kritik olduğunu gösteriyor.

ABD Balkanı Dolnald Trump son olarak sosyal medya üzerinden mesaj paylaşarak Esad’ın kesinlikle İdlib’e operasyon yapmaması gerektiğini bunun büyük bir hata olacağını ifade ederek buna müsade edilmemesini istediğini belirtti.

Kim ne istiyor?
Rusya ve Esad rejimi Astana’daki mutabakatın teröristleri kapsamadığına ilişkin maddeyi kullanarak İdlib’e askeri operasyon yapmak ve ‘teröristleri temizlemek’ motivasyonu altında tüm muhalefeti sona erdirmek ve bölgeyi tamamen kontrol altına almak istiyor.

İran da aynı şekilde bölgedeki Şii gücünü ve etkisini sürdürmek ve batıdan gelecek tehditlere karşı Suriye’nin tampon ve müttefik ülke görevi görmesini istiyor.

ABD ise bölgede Kürtler üzerinden kontrol sağlamak ve Rusya’nın bu alanda etki kazanmasını engellemek arzusunda. Ayrıca Esad rejiminin kimyasal silaha sahip olduğu ve kullandığı düşünüldüğü için ileride ABD’ye karşı oluşabilecek tehditlerinin şimdiden önünü kesilmesi hedefleniyor.

Türkiye bölgede ılımlı muhalifler üzerinden kontrol sağlamak ve Kürt grupların güçlenmesine müsade etmeyecek Sünni bir iktidar ile komşu haline gelmeyi kendi çıkarlarına uygun buluyor. Arap Baharı sırasında Esad ile köprüleri atan Türk hükümeti Esadsız bir formül için bastırıyor.

İdlib’i kim kontrol ediyor?
Bugün İdlib’de onbinlerce savaşçı olduğu tahmin ediliyor. Bunlar içinde Ahrar El Şam ve Nur El Din El Zenki’nin olduğu Cabat Tahrir Örgütü, Hayat Tahrir El Şam (HTŞ) ve Cabat El Vatan lil Tahrir ile ÖSO gibi çok sayıda fraksiyon ve farklı gruplar iç içe geçmiş bulunuyor.

HTŞ ise İdlib’deki en büyük güç olarak görünüyor ve şehrin yüzde 60’ını kontrol ediyor. Üç milyon nüfusa ulaşan şehirde toplamda 30 bin kadar militan olduğu sanılıyor ancak sivil halkın ne kadarının ‘sivil’ olduğu ve bir çatışma sırasında nasıl bir role bürüneceği tam olarak kestirilemiyor.

Türkiye’nin eli ne kadar güçlü?
Türkiye görüşmelerde önemli bir aktör ancak İdlib’teki muhalif güçler fraksiyon çeşitliliği nedeniyle kontrol altında tutulamıyor ve verimli iletişim sağlanamıyor. Kimin kim olduğunu anlama ve ayırt etme noktasında tüm taraflar sıkıntı yaşıyor.

Türkiye şimdilik isim vermeden bazı terörist gruplarının varlığını kabul ediyor ancak ayırt edilmesi son derece zorlaşan bu gruplar nedeniyle sivil bölgelerin ve binaların bombalanmasını da engellemeye çalışıyor.

Tahran Zirvesi çözüm getirebilir mi?
Kremlin’den yapılan son açıklamada Tahran’da biraraya gelecek taraflarla öncelikli masaya yatırılacak konunun İdlib olduğu açıklandı ve Türkiye de zaten bu konudaki hassasiyeti defalarca İran ve Rusya’ya iletti.

Askeri operasyonun bölgede felakete yol açacağına ısrarla vurgu yapan Türk yetkililer Tahran’da bu pozisyonu sürdürecek ve diplomatik bir çözüm için bastıracak. Ne var ki, gerek Moskova gerekse İran’dan yapılan açıklamalar İdlib operasyonuna çoktan yeşil ışık yakıldığını gösterir tarzda gelmeye devam ediyor.

Taraflar zirveye eli güçlü şekilde oturmak istiyor
Zirve öncesi Türkiye dahil tüm taraflar bölgedeki askeri varlığını arttırmış durumda. Rusya tarihinin en büyük askeri egzersizini Akdeniz’de gerçekleştiriyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri de İdlib’e müdahalenin gündeme gelmesi nedeniyle sınır hattında güvenlik önlemlerini arttırıyor ve Hatay’daki sınır hattına birçok bölgeden askeri araç ve personel takviyesi yapılıyor.

Yaşanabilecek göç dalgasına karşı da Suriye topraklarında kurulan Atme kampı hazır hale getirildi. TSK’nin İdlib’i çevreleyen 12 gözlem noktası da beton bariyerler ve ateş destek vasıtalarıyla güçlendirildi.

İran da birkaç gün önce Suriye rejimi ile askeri bir anlaşma gerçekleştirdiğini ve bölgedeki askeri varlığını koruyacağını açıklamıştı.

Bunlarla birlikte muhalif gruplardan İdlib’i terk etmeyeceğiz açıklamaları geliyor. ‘Son kale’ olarak görülen İdlib’te hendekler kazılıyor, mühimmatlar hazırlanıyor ve tuzaklar kuruluyor.

Olası bir ani operasyonda zarar ne olur?
Gerçek zarar siviller görecek. Bunun nedeni muhalif örgütler ile birlikte sivillerin de İdlib’te sıkışmış olması. Esad sivillere operasyondan önce şehirden çıkarak güneye teslim olmalarını istiyor ancak teslim olanların daha sonra nasıl bir akıbetin beklediği bilinmiyor.

HTŞ örgütü lideri Ebu Muhammed el Golani ise teslim olmaya kalkacak olanların cezasını kendilerinin vereceğini söylüyor. Göç etmeyip şehirde kalanlar için ciddi şekilde yaralanma ve ölüm riski bulunuyor. Kuzeye gidecek olanları ise yine yolda ve sınırlarda büyük bir insani kriz bekliyor.

Bununla birlikte zaten alt yapısı işlemeyen şehrin askeri operasyon ile birlikte tamamen yıkıntı haline dönüşmesine kaçınılmaz gözle bakılıyor. Bir başka konu da yıkılan şehirlerin savaş sona erdiğinde yeniden inşasında rol alacak ülkelerin belirlenmesi. Tahran zirvesinin konu başlıklarından biri de bu olacak. Türkiye yeniden inşa sürecinde yer almak istiyor ancak yeni kurulacak yönetimde Türkiye’nin desteklediği muhalifler yer almadığı takdirde bu olasılık zor görünüyor.

Nasıl bir çözüm?
Hürriyet’teki yazısında Sami Kohen yanı başımızda patlamaya hazır bir dinamit olduğunu belirterek “İdlib sorununun savaşla halledilmesi ne kadar sakıncalı ise barışçı yollardan çözümlenmesi de o kadar zor görünüyor” diyor.

Sabah gazetesinden Mehmet Barlas ise “Esad savaşı kazandı ama barışı kazanamadı” diyerek bu noktadan sonra Türkiye’nin Esadlı Suriye’ye anayasal reform yapması için destek olması gerektiğini ileri sürüyor.

Birçok kişi Tahran zirvesinden diplomatik bir çözüm çıkabileceğini artık düşünmüyor.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *