Mustafa Çelik: ‘Hilafet Müslümanların daimi özlemidir’

Mustafa Çelik: ‘Hilafet Müslümanların daimi özlemidir’

Hilafet, şer’i bir makam, İslâmî bir müessese olması münasebetiyle kıyamete kadar Müslümanların vazgeçilemez temel meseleleridir.

Hilafet Müslümanların daimi özlemidir

Mustafa Çelik

Hilafet fıtri bir nizamdır. Her insanın hilafet nizamına ihtiyacı vardır. Çünkü insanca ve Müslümanca yaşama imkânı hususunda Hilafet-i Şer’iyye alternatifsizdir. Hilafet, insanın yaratılışı ile birlikte gündeme gelme gelmiştir.

“Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti.” (Bakara Sûresi/ 30) Dikkat edilirse, Halife, hilafet kelimeleri, insanlıkla yaşıt olan kelimelerdir. İnsan gündeme gelecekse, insan insan kalacaksa Hilafet-i Şer’iyye şarttır. Şunu bilelim ki; Hilafet-i Şer’iyye’nin önüne ve yerine geçirilmiş olan kurum ve kuruluşlar, insana insanlığını ve Müslümanlığını unutturmak içindir.

Hilafet-i Şer’iyye; Allah’ın mülkünde Allah’ın kullarının Allah’ın indirdiği hükümlerle idare olunmalarıdır. İnkârcılığın, ayrımcılığın ve kavmiyetçiliğin son bulmasıdır.

Genelde İslâm coğrafyasında, özelde ise ülkemizde Hilafet-i Şer’iyyeye düşmanlık edenler, Haçlı kafasına ve kafilesine tabi olanlardır.

Bu topraklarda Hilafet-i Şer’iyye ihya olunsa; yeniden gündeme gelir Fatih’in uykusunu süsleyen fetih düşleri. Hüznün tahtına çıkar saadet gülüşleri. Hiç kimse durduramaz rahmet yüklü bulutları. Hilafet-i Şer’iyye yürek başkentlerine götürür umutları!

Müslümanların daimi örnek ve önderleri Hz. Muhammed (sav) İslâm toplumunun işlerini görmek için ve ümmetin idaresine riyaset ederek, etrafa valiler ve kadılar tayin edip göndermiştir. Hatta O, harb ve cihad ederken başkomutanlık vazifesini bizzat bilfiil icra etmiştir. Yaşayan bir insan olarak Hz. Peygamber, İslam toplumunun her şeyidir. Ancak bütün bunlarla beraber, her halükarda, yine de O, hem Kur’an’ın, hem de kendi ifadesiyle bir insandır ve ömrü sınırlıdır. Hz. Peygamber’in de normal ve ölümlü bir insan olduğu hususu, hem Kur’an’da, hem de Hadislerde serahaten vurgulanmıştır. Mesela, Kehf Suresi’nin 110. ve Fussilet Suresi’nin 6. ayetlerinde, “De ki: Ben de sizin gibi beşerim … “ şeklinde zikredildiğini görüyoruz. Neticede O kendisine verilen görevi tamamlamış ve her insan gibi hayata veda etmiştir. Hâlbuki diğer tarafta hayat devam etmektedir. Dolayısıyla, mutlaka İslâm’ın ve Müslümanların yaşamı ve bekası için, İslâm toplumunun dini ve dünyevi işlerinin görülmesinde bir lidere bir idareciye ihtiyaç vardır. İşte bu noktada, Hz. Peygamber›in vefatından sonra, O›nun risalet dışındaki görev ve yetkilerini üzerine alarak, O’nun yerine geçen ve İslam toplumunun dini -burada dini lafzı yeni nass ortaya koymak anlamında olmayıp, sadece Kur’an ve Hadiste sınırları ve esasları belirtilmiş olan emir ve yasakların tatbik edilmesini sağlamak manasındadır- siyasi ya da dini dünyevi liderliğini üstlenip ve işleri gören bu işlere bakan kimseye, Hz. Peygamber’in vekili, naibi, “Halifetü_ Rasûlillah” “veya Peygamber’in Halifesi” denilmişti; bu işe “halifelik”, bu makama da, “hilafet makamı” veya “kurumu” adı verildi ve böylece yüzyıllar boyu varlığını sürdürecek olan bu müessese ortaya çıkmış oldu. (İbn Kuteybe ed-Dineveri, el-İmametü ve ‘s-Siyase, 1-2, Kahire, trs.; Ebu’l-Hasan el-Maverdi, el-Ahkâmu’s-Sultaniyye: İslâm’da Devlet ve Hilafet Hukuku, Çev.: Ali Şafak, İst. 1994)

Hilafet, şer’i bir makam, İslâmî bir müessese olması münasebetiyle kıyamete kadar Müslümanların vazgeçilemez temel meseleleridir. Hilafetin yokluğunda eşkıya hayatın merkezine indi. Müslümanın kendi toprağında Müslümanlığı silindi!

Hilafet; Allah’ın hükmüne ve hâkimiyetine bağlı kalınarak adaletin tesisini ve zulmün kaldırılmasını önceleyen, insan haklarının korunmasını ve vekâlet hususunda Hakk’ın hükmüne sadakati ve halkın rızasının esas alınmasını gerekli gören hukûki müessesenin adıdır.

Hilafet; hak özlemidir, hukuk özlemidir, adalet özlemidir. Hak, hukuk ve adalet özlemi olmayanların değil Müslümanlıkları, bizzat insanlıkları tartışmalıdır. Hilafet-i Şer’iyyenin yokluğunda insanlık ve Müslümanlık çok şey kaybetti!..

Müslümanların Hilafet-i Şer’iyyeye olan özlemleri, çölde susuzluktan ölüm tehlikesi geçiren insanın suya olan özlemi gibidir. Hilafet-i Şer’iyye; “Yarın Allah’ın huzurunca varınca; hakkını bizden alır haksızlık ettiğimiz karınca” şuurudur. Haksızlığa uğrayıp da hakkını alamayan insan buna özlem duymasın da neye özlem duysun?

Allah’ın arzında Allah’ın hâkimiyet hakkını gasp etmekten daha büyük darbe olamaz. Hilafet-i Şer’iyyenin yokluğu, bu büyük darbenin varlık garantisidir. Darpsız ve darbesiz bir dünyada yaşamak isteyen Müslümanların en büyük özlemleri Hilafet-i Şer’iyyeden gayrisi olamaz.

Müslümanların ruhlarını baştan sona Hilafet-i Şer’iyyenin özlemi sarar. Çünkü Hilafet-i Şer’iyye’de Peygamberin ve sahâbelerinin ayak izleri var. Hilafetle Peygamber (sav)’in ve pak sahâbesinin hayatı yeniden ihya olunur. Peygambersiz ve sahâbesiz bir hayat yaşamaya kalkışan Müslümanlar her gün dövünür.

Yeni Akit

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *