Müslümanlar özlerinin dışında bir yerde duruyorlar. Asıl yanlış burada. Bunun geçmişin daha iyi olduğu ya da daha iyi olunduğu ile ilgili değil. Yer tercihi, konum seçimi burada söz konusu.
“Dönemlerin değişen koşullarından ve yaşananlardan tarih boyunca yakınıldığı söylenir. Eskiye övgü adına. Böyle midir gerçekten? Yakınmalar neden sorusu gündemde olur daima.” diyerek sözlerine başlayan Milli Gazete yazarı Ali Haydar Haksal, Müslümanların kendileriyle sınanması başlığını taşıyan yazısına şöyle devam ediyor:
Bugünden, bugünün insanından Müslümanlardan sorumluyuz. Elbette insan ana merkez ve ana sorun, ancak çevremizden başlayarak dışa doğru kollarımızı açabiliyoruz.
İnsan uçlar arasında bir yerde. Ne yana dönerse dönsün, yüzünü nereye çevirse çevirsin bir sonsuzluk uzamı var. Fakat yön ve gidişi belli. Kişi tercihini kendine göre kullanır, cennetini de cehennemini de kendi oluşturur. Bu, ister bilinçli olsun, ister olmasın.
Müslümanların hakikati ve özü var. Haramların sınırları belli, helâl ve iyiliklerin sınırı sonsuz.
Müslümanlar özlerinin dışında bir yerde duruyorlar. Asıl yanlış burada. Bunun geçmişin daha iyi olduğu ya da daha iyi olunduğu ile ilgili değil. Yer tercihi, konum seçimi burada söz konusu.
Haram ve yasakların, kötü olanların yasaklandığı gerçeğinin yadsındığı bir dönem mi desek… Buna gülünür sadece. Müslümanlar kapitalist bir hayatın içinde kendilerini aramaya bakıyorlar. Bunun içinde iyi ya da kötüyü anlamaya çalışıyorlar. Kapitalizm devasa, obur, doymak bilmeyen bir varlık. Her şeyi kendine ait biliyor. O aitlik içinde var olmanın hiçbir anlamı ve değeri yok. Müslümanlar bunun dışında bir hayat tercihinin çabasında olmadıkları sürece o devasa varlığı beslemekten başka hiçbir işe yaramazlar. Kendileri de ancak ona yapışan keneler olurlar. Verdiklerinin çok azını alabilirler.
Müslümanların böyle bir hayat içinde var oluşları veya kimilerinin alabildiğine sınırsızlığa kanat çırptığı bir hayatın bizim için hiçbir anlamı yok. Bizimle ilgili de değil.
Müslümanlar görünümleriyle Müslüman diyeceğiz ama artık o da değil. Öylesine hızlı bir değişim ve evriliş var ki, hiçbir şey gerçek gibi görünmüyor. Moda Müslümanları zaten kapitalizmin oyununu oynuyorlar. Sadelikten çok uzak artık. Marka Müslümanları hiçbir şey tatmin etmiyor. Dahasını arıyor ve bu da onu götürdükçe götürüyor. Bırakın etrafına bakmayı, kendine bile bakmıyor, kendini bile görmüyor.
Bu Müslümanlardan dava beklemek, cihat beklemek, çaba beklemek boşuna. Sadece hamasi sloganlarla enerjilerini boşaltıyorlar ve rahatlıyorlar. Başkalarına nefret ederek öfke kusuyorlar. Bunu kendi güçleriyle değil sırtlarını dayadıkları büyük güce dayanarak yapıyorlar. Bütün endişeleri olanakları, varlıkları ellerinden alınır korkusundandır. Cihatları ve mücadeleleri sadece çıkarları ve konumları için, yani dünya saltanatı için.
Müslümanların sınanması nefisleriyle değil nefislerinin azmanlığının tatmini ile ilgili. Doyumsuzluklarının daha da azgınlaşması için.
Samimi duygulu kapılışların bu toplam içinde hiç anlamı yok, olamaz da.
Kavramların değer yitirmesi de bundan sonra başlıyor. Çünkü mevcut yönetim tarzında iktidarda kim varsa o kendi rengiyle şekil verir gibi yapıyor. Aslında sistemde değişen hiçbir şey yok. Kene zenginlerin giderek başını alıp gittiği gerçeği asla yadırganamaz. Çünkü her iktidar zenginin yaratıyor dersek abartmış olmayız. Çünkü hiç yoktan birileri başını alıp gidiyor. Ama büyük kitle bırakın yerinde saymayı daha aşağılara doğru eriyerek düşüyor, bir yerlere tutunmaya çalışıyor.
Kimse bu yapı içinde hak ve adalet aramasın. Hele hele Müslüman’ca bir bekleyiş içinde hiç olmasın. Şöhretin, aşırılığın, adaletsizliğin, haksızlığın, sınırsızlığın olduğu bir dünya Müslümanların dünyası değil. Görünümün tatminliğiyle avunulur sadece. Müslümanlar kapitalist sistemin mücahitliğini yaparlar, onun uğruna can verirler. Yapmasalar yaşamayacaklar vehmine kapılırlar.
Peygamber bir çıkış yolu gösterdi ve uyguladı: Hicret. Asıl sorun Müslümanların sığınacağı beldeleri de kalmadı. Bütün Müslümanlar aynı durumda. Müslümanlar yersiz ve yurtsuz.
(Milli Gazete)
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *