Bu yıl Eurovision şarkı yarışmasının yayını hakkında TRT Genel Müdürünün sözleri üzerine başlayan tartışma gittikçe çirkin bir hal alırken, Murat Bardakçı asıl mesele gözden kaçıyor dedi.
“Eurovision’a neden katılmıyoruz?” sorusuna TRT Genel Müdürü’nden gelen cevap üzerine başlayan tartışmayı Habertürk’teki yazısının bir bölümünde Murat Bardakçı şöyle özetledi:
TRT Genel Müdürü İbrahim Eren önceki gün Eurovision yarışmasından bahsetti, “Aynı anda hem erkeğim, hem kadınım diyen birini saat 21’de çocukların seyrettiği bir zamanda ben yayınlayamam ki” deyince TRT Çocuk’taki bir çizgi filmden alınma bir-iki saniyelik görüntü sosyal medyada “hayvana tecavüz” gibi gösterildi ve “Bunu yayınlıyorsun ama!” karşılığı verildi.
TRT böyle ağır şekilde suçlanır da cevap vermez olur mu? Bir açıklama yapıp tecavüz iddialarının “hastalıklı zihnin ürünü”, “sapık yaklaşım” ve “aşağılık” olduğunu söylediler hukukî süreç başlattıklarını duyurdular.
Akıl var, mantık var! TRT’nin bir kanalındaki, hem de çocuklar için yayın yapan bir kanalındaki çizgi filmde hayvana tecavüz sahnesinin yeralması mümkün müdür? Filme böyle bir sahneyi akıldan ve idrakten nasibini alamamış hangi ebleh monte eder?
TRT’ye her ne sebeple olursa olsun kızabilirsiniz ama hiddetinizi bir tarafa bıraktığınız takdirde böyle bir işin olamayacağını kabul eder ve iddianın arkasında TRT Genel Müdürü’ne ille de lâf edebilme hevesinin yattığını farkedersiniz.
Bu tuhaf ve garip iddia yüzünden tartışılması gereken asıl konu, yani Eurovision’a katılıp katılmayacağımız hususu geri plâna atıldı!
TRT Genel Müdürü’nün yarışmayı yayınlamama gerekçesi olarak gösterdiği sebep meselenin bir tarafıdır ve diğer tarafta katılmamızı artık gereksiz kılan bir başka sebep vardır: Eurovision “sanatçı” yahut “grup” değil bir “şarkı” yarışmasıdır ama bu özelliğini seneler önce kaybedip bir SMS müsabakası hâline gelmiş ve bu yapılırken bol bol siyaset sosuna bulanmıştır.
Üstelik Eurovision şartnamesinde yazılı olan beste biçimi bundan kırk küsur sene öncesinde, yani 70’li senelerde kalmış ve modası geçmiş bir formdur; istenen eserler bu yüzden hep birbirlerine benzerler; ritmleri ile düzenlemeleri de neredeyse aynı olur. Ama dünya musiki anlayışı ve “şarkı” formunun yeni biçimleri Eurovision formatının şimdi fersah fersah ilerisindedir, üstelik şartname değil, yarışmanın tamamı her bakımdan eskiyip tarih olmuştur.
Eurovision, son senelerde “şarkı yarışması” olmaktan çıkıp bir “SMS yarışması”na döndüğü için birinciliği kazanmanın şartı telefon mesajı gönderme organizasyonunu en iyi şekilde yapabilmekten geçmekte, bunu halleden memleket arasının düzgün olduğu diğer bir-iki memleketin de oylarını alabildiği takdirde yarışmadan galip çıkmaktadır.
İşte bu yüzden Eurovision’da yahut onun kopyesi olan Asyavizyon’da birinci seçilip de dünya listelerinde yeralabilmiş bir eser yoktur; meselâ ABBA’nın bir zamanlar Eurovision’da birinci olan ve dünyanın dört bir tarafında dinlenen “Waterloo”su gibi eserler artık mevcut değildir. Yarışmadan ses getiren, bilinen ve heryerde çalınan bir şarkı artık çıkmadığı için “Hem erkeğim, hem kadınım” gibisinden sözler bugün Eurovision’un kendini duyurma ve tanıtım vasıtasıdır.
Böylesine eskimiş bir yarışmaya katılmamıza, gündemimizi bununla meşgul etmemize ve neticeyi her defasında olduğu gibi nerede ise bir namus meselesi hâline getirmemize bu devirde artık hiç mi hiç gerek yoktur!
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *