Cemaatlerin imtihanı üzerine

Cemaatlerin imtihanı üzerine

İnsanı dünyaya tapmaktan koruyan ve ona ruh kazandıran yapılar olmaktan çıkıp dünya peşine takılan ve onun için güce dönüşen mikro iktidar alanlarına dönüştükçe de bu kayıplar daha devam edecek.

“Cemaatler de imtihanlardan geçer. Hem de büyük imtihanlardan… Çünkü etkileri insan bireyinden çok daha fazla. Bütün toplumu etkiliyorlar.” diyor Ergün Yıldırım, Yeni Şafak’taki yazısında. Cemaatlerin imtihanlardan geçerek bugüne geldiğini, ancak geldiği noktada bakışların dayanışma ruhundan güç ve menfaate çevrildiğini belirten Yıldırım, cemaat liderleri ve şeyhlerin, büyümelerini kendilerinden menkul saydıklarını da kaydetti. Bunun sonucunda bütün toplumun kaybettiğini savunan Ergün Yıldırım’ın “Cemaatlerin dünyayla imtihanı: Hep lokma hep hırka” başlığını taşıyan yazısı şöyle devam ediyor:

Cemaatler, tek parti döneminde siyasi baskı ve zulüm imtihanlarından geçtiler. Nitekim bazı cemaat liderleri tutuklandı, bazıları da ipe çekildi. Kimisi de sürgün hayatı yaşadı. Nakşi Şeyhi Esad Erbilli idam edildi, Said Nursi bütün hayatını hapis ve sürgünle geçirdi. Tabii ki bunlara tabii olan cemaatler de aynı kaderi paylaştılar. Dergahlar kapatıldı, sohbetlere baskın yapıldı ve zikir halkaları en büyük suç sayıldı. Dönemin gazeteleri tarikat kelimesini hakaret imgesi olarak kullandı. Şeyh, mürit, tarikat, Nurcu gibi tarikat ve cemaat kelimeleri üzerinden ötekileştirme dili üretildi.

Siyasi baskı ve yanlış modernleşme politikalarıyla cemaatler ve tarikatlar bu imtihanlardan geçerek günümüze geldiler. Artık sohbetleri, yurtları, yayınları ve hizmetleri Anadolu’dan dünyaya yayılıyor. Devlet katında kabul görmeye başlıyorlar. Muhafazakâr iktidarla gelen din özgürlükleri onlara önemli kapılar açtı. Ancak bu defa da başka imtihanlar ortaya çıktı. Yeni imtihan alanlarında dünya malına kapılmak, güç elde etmek ve devlet içinde boy göstermek var. Makam ve mal için, devlet içi güç edinme tutkusu için yalanlar söyleyen, her çeşit iftiralar atabilen garip müritler türedi. Güç ve makamın kudreti altında ezilen, onun sevdasına katılarak cemaat ruhunu kabile dayanışmasına çeviren davranışlar boy gösterdi. Kardeşini kendisine tercih etmek yerine, kendisini ne pahasına olursa olsun önde tutan bir müritlik çıktı. Kardeş deyince bütün Müslümanlar yerine sadece kendi cemaatinde olanı kabul eden bir mürit profili doğdu. Hizmet için dayanışma ruhu güç ve menfaate çevrildi. Bir lokma, bir hırka yerine her lokma ve bütün her aldı.

Cemaat liderleri ve şeyhler büyümelerini kendilerinden menkul saydılar. Benliğin kötülük oyunlarından arınma yolu olan sufilik, bazıları için benlikleri azdıran bir araca dönüştü. Şişen egolar, mehdi inancıyla buluştu. Kendisini mehdi ilan edenler oldu. Peşinde gelen, verdiği karar karşısında kendisini feda eden ve her sözü emir telakki edildiğini görmenin sarhoşluğuyla enaniyet davasının altında kaldı. Benlik davasıyla imtihanı kaybeden oldular.

Şeyhlikten şahlığa hevese kapıldı bazıları. İmam-ı Rabbani’nin “siyaset ve riyaset seyr-ü sülükte aşılması gereken bir lekedir” sözü kulak ardı edildi. Siyaset de riyaset de sadece bize yakışır dendi. Bizim adamların hakkıdır hevesine girildi. Siyaset ve riyasetin hizmetler önünde engel olmasına karşı verilen mücadele, yerini siyasete ve riyasete talip olma bıraktı. Tarikatlar ve cemaatler birer siyasi lobiye dönüştü. Vekil çıkarma peşine düşenler oldu bile. Siyasetle imtihanda kaybedenlerdir bunlar.

Kapitalizm ve sekülerleşme trendleri cemaatleri kuşatıyor. Moderniteyle gelen en büyük imtihanlar… Bu dünyevileşme nedeniyle hizmet ruhundan kopan dayanışma tarzları doğuyor. İslam’ın dayanışma ruhu bu defa holdinge, paraya, lobiye ve güce dönüşüyor. Dayanışma manasını kaybediyor ve salt ritüeller ve giysilerle varlık gösteriyor. Öz kan kaybediliyor, deformasyon yayılıyor. Cemaat, millete ruh verme kabiliyetini kaybediyor. Kaybeden sadece şeyh, lider, mürit ya da mümin olmaz. Kaybeden millet olur. Çünkü millete mana ve ruh veren kudret cemaatlerdedir. Onlar imtihanı kaybettikçe milletler de kaybeder.

Bugün kaybedenler de var kazananlar da. Ancak kaybedenlerin çoğunlukta olduğu gözüküyor. İnsanı dünyaya tapmaktan koruyan ve ona ruh kazandıran yapılar olmaktan çıkıp dünya peşine takılan ve onun için güce dönüşen mikro iktidar alanlarına dönüştükçe de bu kayıplar daha devam edecek. Her gün yeni bir batıni, sapkın ve dünyaya uçkur bağlamış bir adam ve onun peşinde gidenlerin etrafa saçılan rüsvaylıklarıyla karşılaşacağız. Bunlar kaybedilen imtihandan etrafa saçılan rüsvaylıklar… Kimse de cemaatlerin kaybetmesine sevinmesin! Çünkü kaybeden hepimiziz aslında. Mahalle, çevre, toplum, Müslümanlar…

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *