Muharrem İnce CHP’nin başına geçebilir mi?

Muharrem İnce CHP’nin başına geçebilir mi?

Türkiye 24 Haziran’la beraber yepyeni bir döneme girdi; ama galiba bu sefer CHP’de de bayağı bir şeyler değişeceğe benziyor; ama her değişimin illâki CHP’yi ileriye taşıyacağını düşünmemek lazım…

İnternet sitesi medyascope’ta güncel konuları yorumlamaya devam eden gazeteci yazar Ruşen Çakır, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun seçimler sonrası ilk açıklamasını yaptığı gün, bu konuşma üzerine bir değerlendirme yaparak, İnce’nin Kılıçdaroğlu’nun yerine geçip geçemeyeceğini yorumladı. İnce’nin hatalarına ve AKP’nin de CHP’deki çekişmeye ilgisini mercek altına alan Çakır, “Tayyip Erdoğan’ın çok fazla bir şey kazandığı söylenemez” iddiasında bulundu. Gamze Elvan tarafından yazıya dönüştürülen konuşmasında şunları söylüyor Ruşen Çakır:

Merhaba, iyi günler.

Bugün ikinci kez bir değerlendirme yapıyorum. Bugün iki parti lideri nihayet seçim değerlendirmesi yaptı. Önce İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener yaptı; onu ileride –yarın ya da öbür gün– İP’yi başlı başına değerlendirmek istiyorum; ama bugün ele alacağım konu CHP. CHP’de Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu nihayet parti yönetimi toplantısından sonra basının karşısına geçti ve orada bence anlamlı bir basın toplantısı yaptı, açıklamalar yaptı. Tabii ki hedefinde Cumhurbaşkanı Erdoğan vardı; ama görünmeyen hedefte de Muharrem İnce vardı bana göre.

Kılıçdaroğlu’ndan İnce’ye örtülü eleştiriler
Öncelikle, yaptığı basın toplantısının başında gazetecilere, muhabirlere teşekkür etmesi, onunla başlaması, altını çizerek yapması, dün Muharrem İnce’nin TRT muhabirlerini salon dışına çıkartmasıyla doğrudan alâkalıydı. Bildiğim kadarıyla Muharrem İnce’nin bu hareketi CHP yönetiminde pek hoş karşılanmamış. Kemal Kılıçdaroğlu bir anlamda ona böyle bir şekilde cevap vermiş oldu, ama sadece bundan ibaret değil; konuşmasının birçok yerinde benim gördüğüm kadarıyla Muharrem İnce’ye yönelik mesajlar vardı — doğrudan ya da dolaylı olarak. Örneğin, aldığı oyun normal olduğunu, CHP’den fazla oy almasının normal olduğunu, hatta daha fazla alması gerektiğini söyledi. “Demokrasiye inanmayan bir adam tebrik edilmez” dedi, Erdoğan’ı tebrik etme meselesinde biliyoruz ki Muharrem İnce tebrik etti; bunun da Muharrem İnce’ye yönelik bir mesaj olduğu kanısındayım. Mevlana’dan hareketle, “Dostluk edeceğiniz kişileri iyi seçmeniz gerekir” dedi. Bunun da Muharrem İnce’ye yönelik olduğu; bir yönüyle Tayyip Erdoğan, ama bir diğer yönüyle de o meşhur gazeteciye yollanan WhatsApp mesajı, yani İsmail Küçükkaya olayı olduğu kanısındayım. Bir diğeri de, en sonunda sorular üzerine yerel seçimlerle ilgili olarak, “Koltuk sevdasına tutulanların bu partide yeri yoktur” diyerek özellikle milletvekili seçilmeyen ya da seçilemeyen ya da aday gösterilmeyen bazı isimleri hedef aldığını biliyoruz — ki bu isimlerin büyük bir kısmı kampana boyunca Muharrem İnce’yle hareket ettiler ve kampanya sonrasında da Muharrem İnce’nin yanında tavır aldılar. Kemal Kılıçdaroğlu’nun istifa etmesini doğrudan ya da dolaylı bir şekilde yazanlar, söyleyenler oldu; bu tür mesajlar verenler oldu.

İnce’nin Türkiye turu
Kılıçdaroğlu’nun basın açıklamasından çok kısa bir süre sonra Muharrem İnce bir tweet atarak, “Hepimizin Cumhurbaşkanı” adayı olarak tüm Türkiye’de tura çıkacağını ve önce gidemediği illerle başlayacağını, ama bütün Türkiye’yi dolaşarak, bütün illeri dolaşarak teşekkür edeceğini söyledi. Bunu da Muharrem İnce’nin çok ciddi bir hamlesi olarak kayda geçmek lazım; yani önümüzdeki günlerde CHP grubu Meclis’e ağırlık verirken, yani gözler Meclis’e ve Cumhurbaşkanı’nın ya da yeni adıyla Başkan’ın atayacağı bakanlar ve cumhurbaşkanı yardımcılarıyla meşgulken, bir diğer taraftan Muharrem İnce’nin Türkiye’de, Anadolu’da ve tüm şehirlerde dolaşacağına tanık olacağız ve bir anlamda partiler-dışı diyelim –partiler-üstü olmasa bile partiler-dışı– bir siyasî faaliyet yürütecek. Bunu niçin yapıyor? Bir iddiaya göre, CHP’nin başına geçmek için, Kemal Kılıçdaroğlu’nu istifaya mecbur bırakmak için yapıyor; bir diğer iddiaya göre, olağanüstü kongre, seçimli kongre yapabilmek için yeterli delege sayısını oluşturmak için yapıyor; bir diğer iddiaya göre ise –ve bu konuda beklentileri olanlar da var– Muharrem İnce CHP dışında yepyeni bir siyasî oluşumun temellerini atmak istiyor ya da atmalı — böyle söyleyelim, ama önümüzdeki günlerde Muharrem İnce’nin seçim sürecinde yakalamış olduğu rüzgârı, ilgiyi sürdürmek, güçlendirmek, artırmak isteyeceği aşikâr.

Eğer seçim gecesi çıkmış olsaydı…
Şunu söylemek istiyorum — bunu ilk günden itibaren arkadaşlarla aramızda konuştuğumuzda söyledim: Bugün galiba Abdülkadir Selvi yazmış; eğer Muharrem İnce seçim gecesi çıkmış olsaydı, dün yaptığı açıklamanın biraz daha kısasını bir şekilde yapmış olsaydı –dün de bunu aslında yayında söylemiştim– bence seçim gecesi bunu yapmış olsaydı, dün öğlene kadar herhalde Kemal Kılıçdaroğlu partiyi ona devretmek durumunda kalırdı, böyle bir zorunluluk içerisinde kendisini hissedebilirdi; ama Muharrem İnce’nin galiba seçim boyunca yaptığı en kritik hatalardan birisi, seçim gecesi kamuoyunun karşısına çıkmaması ve üstelik bir de İsmail Küçükkaya’ya yolladığı WhatsApp mesajı üzerinden tutumunun ortaya çıkmış olması oldu — bu durumun onu çok olumsuz etkilediği muhakkak. Tabii bu aşılamayacak bir şey değil; ama eğer ilk günden seçim gecesinde sandık başlarına çağırdığı seçmenlere karşı, kendisi kalabalıkların arasından çıkıp kısa da olsa bir açıklama yapmış olsaydı, işin rengi çok daha farklı olabilirdi. Şimdi bunu telafi etmek istiyor, telafi edilmeyecek bir şey değil; ama Kılıçdaroğlu’nun bugünkü basın toplantısı bize gösteriyor ki Kılıçdaroğlu hiçbir şekilde yerini Muharrem İnce’ye bırakmaya hevesli değil. Bu Kılıçdaroğlu’nun yerini bırakmak istemediği anlamına gelmeyebilir, belki üçüncü bir şahsa bırakabilir; ama Muharrem İnce’ye bırakmak istemediğini bugünkü basın toplantısından hareketle bence söylemek mümkün. Oradaki vurgularından –ses tonundan ele aldığı konulara kadar– bütün bunları söylemek mümkün.
Bir yandan Kılıçdaroğlu’nun istifası için sosyal medyada faaliyet gösterenler, CHP Genel Merkezi önünde toplanma çağrıları ya da Elazığ’dan milletvekili seçilen Gürsel Erol’un yaptığı açıklama — yarın CHP Genel Merkezi önünde oturma eylemine başlayacağını söyledi yönetimin istifa etmesi için. Bu tür şeyler önümüzdeki günlerde bayağı bir söz konusu olacak. Aslında bu alıştığımız bir husus. Tüm seçimlerde –gerek Baykal döneminde olsun, gerek Kılıçdaroğlu döneminde olsun– CHP seçimlerden başarısız çıktıkça –ki genellikle hepsinden başarısız çıktı, büyük bir kısmından, referandumu tam bu kapsama koymak doğru olmayabilir– ardından muhakkak CHP içerisinde kazanlar kaynar, birtakım olağanüstü kongre çağrıları gündeme gelir. Şu âna kadar kimse CHP’de olağanüstü kongreyi telaffuz etmiş değil; ama herhalde bugünlerde bir şekilde bu telaffuz edilecek ve tabii ki burada önemli olan husus Muharrem İnce’nin o sözünü ettiği Türkiye turuna başladığı andan itibaren neler yaşanacağı.

AKP’nin CHP ilgisi
Burada bir husus daha var: İktidar partisi bu konularda kayıtsız kalmıyor. Mahir Ünal daha ilk andan itibaren CHP’nin artık doğal liderinin Muharrem İnce olduğunu söyledi. Bugün Kılıçdaroğlu’na bu da soruldu ve Kılıçdaroğlu çok öfkeli bir cevap verdi. İktidar çevreleri bunu bir şekilde sürdüreceğe benziyor ve iktidara yakın birtakım gazetecilerin de bir şekilde Kılıçdaroğlu’na karşı Muharrem İnce’yi savunur pozisyonlar aldıklarını sosyal medyada görüyoruz. Önümüzdeki dönemde –Muharrem İnce’yi çok sevdiklerinden olmayabilir, ama CHP’nin karışması için– iktidar çevrelerinin bu CHP içi çekişmeyi, rekabeti, hatta kapışmayı teşvik etmelerini herhalde bekleyebiliriz. Bu anlamda medyası da herhalde ciddi bir şekilde gündeme gelecektir. Örneğin, Muharrem İnce’nin Türkiye turları yaptığı zaman, gittiği yerlerdeki faaliyetlerini –herhalde miting yapmayacaktır, belki miting de yapar bilemiyorum ama– yapacağı ziyaretleri, toplantıları vs. iktidarın denetimindeki medya –ki medyanın büyük bir kısmı, malum, iktidarın denetiminde– nasıl yer vereceği hususu bize bu konuda bir ışık tutacaktır.

Sonuçta bugün Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklama, CHP’liler ve dışarıdan bakanlar için kesinlikle tatminkâr bir açıklama olmadı; yani bu seçimin tek kaybedeninin Tayyip Erdoğan olduğunu söylemesi, tabii ki çok fazla abartılı bir husustu. Tayyip Erdoğan’ın çok fazla bir şey kazandığı söylenemez; ama sonuçta yine öğlen yaptığım yayında söylediğim gibi: Seçildi ve partisi yine birinci parti oldu. MHP desteğiyle de olsa sonuçta kazandı; ama tek kaybedenin o olduğunu söylemek –diyelim ki kaybetti–, tek kaybedenin o olduğunu söylemek mümkün değil; çünkü burada bir şekilde muhalefetin hepsi bir şekilde kaybetmiş gibi duruyor. Her ne kadar bugün Meral Akşener bir kayıptan bahsetmediyse de, kendilerinin kazanımla çıktığını söylediyse de, bu bir anlamıyla doğru, altı ay gibi kısa bir süre içerisinde eriştikleri oy için doğru; ama kendilerine atfettikleri iddiayla aldıkları oyun orantılı olmadığı bir gerçek — bu anlamda moral olarak bir kayıp yaşadıkları gerçek.

SP’nin de çok ciddi bir hüsranla karşılaştığı gerçek, CHP’nin de sonuçta kazanmadığı muhakkak — özellikle partinin aldığı oy, önceki seçimde aldığı oyun altında. Diyelim ki bir kısmı HDP’ye stratejik oy olarak gitti; en azından oyunu artırmadığı kesin, azaldığı kesin, her halükârda azaldığı kesin ve Muharrem İnce yüzde 30’a kadar çıkmış da olsa, seçimi ikinci tura kadar götüremediği için, sonuçta o da başarısız. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun bu açıklaması, bu minvalde böyle bir söylemle gidecek olmasının çok tatminkâr olmayacağı açık. Sürdürülebilir bir liderlik olduğu kanısında değilim; ancak Muharrem İnce’nin Kılıçdaroğlu’nun yerini almasını yüzde yüz olarak görmek şu aşamada mümkün değil. Eğer Kılıçdaroğlu bugünkü basın toplantısında daha yumuşak bir dille konuşsaydı, Muharrem İnce’yi hiçbir şekilde hedefine almamış olsaydı, bir yumuşak geçişin söz konusu olabileceğini düşünebilirdik. Ancak bir şekilde şunu söylemek lazım: Tabii oran vermek doğru olmayabilir belki ama, Muharrem İnce’nin bugün CHP’nin genel başkanı olmasının CHP’ye oy vermiş kesimlerin daha büyük bir çoğunluğu tarafından tasvip edileceği muhakkak; ama CHP’de genel başkan olabilmek için, CHP’ye oy verenlerin, destek verenlerin değil; CHP delegelerinin rolü önemli. CHP delegelerinde ise, yakında yapılan son kongrede gördüğümüz gibi ağırlık Kemal Kılıçdaroğlu’ndan yana.

Üçüncü bir isim ihtimali
Pekâlâ bir üçüncü isim çıkabilir ve bu bağlı olarak da çıkacak olan bu üçüncü isim, yani Kemal Kılıçdaroğlu’nun yerini bırakmayı uygun gördüğü bir üçüncü isim çıkabilir. Eğer böyle bir isim çıkarsa, o ismin Muharrem İnce’yle nasıl bir ilişki kuracağı CHP’nin kaderinde etkili olacak. Şu seçeneği hep akılda tutmak lazım yalnız: Muharrem İnce’nin CHP’nin dışında bir alana yönelmesi ihtimalini. Bu CHP’den ayrılarak olmayabilir, şu anda zaten milletvekili de değil, pekâlâ bu yurt gezileriyle vs. CHP üyesi birisi olarak ve “Hepimizin cumhurbaşkanı adayı” kimliğiyle dolaşarak, sonunda belki kendisi yeni bir karar verebilir. Bu karar büyük ihtimalle orada göreceği tepkilere bağlı olarak CHP’nin içerisinde daha güçlü konum, belki de genel başkanlık olur. Bu arada, unutmamak lazım: Yerel seçimlere çok az bir süre var ve yerel seçimlerde CHP’nin zaten kazanması –büyükşehirlerde, özellikle sahil kentlerinde, Batı’da kazanması– garanti olan yerler var, kazanma ihtimali bu sefer gündemde olan yerler var ve buraya yönelik de CHP içerisinde çok ciddi bir rekabet ve çekişmenin olacağını biliyoruz. Bir anlamda Muharrem İnce’nin CHP içerisinde bir şey yapmak istiyorsa elini çabuk tutması gerekecek; çünkü çok geciktirirse yerel seçimlere müdahil olma imkânı pek olmayacaktır. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde CHP içerisinde çok ciddi bir kapışma yaşanacağa benziyor. Tabii bu kapışma süresi içerisinde 24 Haziran’ın sağlıklı bir değerlendirmesi yapılabilecek mi? Sanmıyorum. CHP’nin sorunlarının gerçek anlamda ideolojik, politik, örgütsel sorunlarının masaya yatırılabileceğini de sanmıyorum. Bu yine kişiler üzerinden gidecek bir olay olacak ve Muharrem ince de sürekli olarak –haklı bir şekilde tabii ki–, partisinden daha fazla oy almış olduğunu en büyük kozu olarak ortaya koyacak. Kılıçdaroğlu’nun bunun karşısında koyabileceği çok fazla bir şey olduğunu sanmıyorum, görmüyoruz; zaten en önemli gücü delegeler üzerindeki etkisi, ama delegeler üzerindeki etkisi de pekâlâ azalabilir. İşte bu Türkiye turlarında Muharrem İnce pekâlâ delege dengesini kendi lehine de çevirebilir. Sonuçta Türkiye 24 Haziran’la beraber yepyeni bir döneme girdi; ama galiba bu sefer CHP’de de bayağı bir şeyler değişeceğe benziyor; ama her değişimin illâki CHP’yi ileriye taşıyacağını düşünmemek lazım, pekâlâ buradan CHP bölünerek de çıkabilir, içinden yeni bir parti de çıkabilir ya da insanların CHP’ye yönelik beklentileri iyice azabilir. Bu noktada İYİ Parti daha başarılı oy almış olsaydı, CHP içerisindeki bu çalkantılardan çok ciddi bir şekilde istifade etme imkânına sahip olabilirdi; ama İYİ Parti, CHP’ye yönelik ümitleri azalmış kesimler için bir cazibe merkezi olmaya şu seçim sonuçlarıyla pek aday gözükmüyor.

Sonuçta şu anda CHP için gündemde olan tek isim Muharrem İnce ve Muharrem İnce seçim gecesi yaptığı gibi stratejik hataları tekrarlamazsa –ki bana göre seçim sürecinde de çok stratejik hata yaptı, ama artık onlar bir anlamda geride kaldı– pekâlâ CHP’de iki ayrı kongrede kazanamadığı CHP genel başkanlığını önümüzdeki günlerde pekâlâ alabilir.

Evet, söyleyeceklerim bu kadar. İyi günler.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *