Diyanet Reisi’nin ‘Kıraathane’ Girişimi Üzerine

Diyanet Reisi’nin ‘Kıraathane’ Girişimi Üzerine

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın yaptığı kıraathane ziyaretine eleştiri getiren Karar gazetesi yazarı Akif Beki’den geldi.

Akif Beki, dünkü yazısında bu konuya değiniyor ve Başkan Erbaş için, “Kıraathanelerin üstüne titrediği kadar, Diyanet’in partizanlığa bulaştırılmamasının da üstüne titremesi icap etmez miydi?” diye soruyor. Erbaş’ın hareketini Erdoğan’ın adaylığına seçim desteği atmak” olarak yorumlayan Akif Beki, “Diyanet Reisi de kampanyada yer alırsa” başlığını taşıyan yazısında şöyle diyor:

Hangi ihtiyaca binaen ‘kıraathane’ seferberliğine katılmış olursa olsun…

İster, ‘Millet Kıraathaneleri’nin halktan hak ettiği ilgiyi görmediği izlenimine kapılmış olsun…

İster, bu ‘çok elzem’ projenin beklenen heyecanı uyandırmadığı zannıyla üzülmüş, bir yanlış anlamaya kurban gitmesine dayanamamış bulunsun…

Okuma evi anlamındaki kıraathanelerin, pişpirik ve okey kumarı oynanan kahvehanelerle karıştırıldığını düşünmesinden bile olsa…

Velev ki halis niyetle, kıraathanelerle ilgili yaygın bir yanlışı düzeltmeyi, doğrusunu anlatmayı amaçladı…

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş Hoca’nın ‘Millet Kıraathaneleri’ projesini parlatma girişimi, Erdoğan’ın adaylığına seçim desteği atmaktır.

Ve neresinden baksanız, hem faydadan hali hem de siyasete alet edildikleri görüntüsü verilerek dinen, Diyanet’en yıpratıcıdır.

Bir adayın seçim vaadini desteklemenin, başında bulunduğu Diyanet’i siyasi tarafmış gibi göstereceğini hesaba katması gerekmez miydi?

Kıraathane projesinin halkta tutması; Diyanet’in partiler üstü tutulmasından, bu konumunun korunmasından, tarafsız olarak benimsenip sahiplenilmesinden daha mı önemli ve değerliydi?

***

Farz edelim ki kıraathane denince milletin aklına izbe, dumanaltı kahvehane köşelerinde aylaklık, ıstakalara taş dizerek ya da iskambil kağıdı dağıtarak zaman öldürmek geliyor…

Ve eğer gerçek anlamını Diyanet Reisi’nden duysa, okumanın dindeki yerini ve karşılığını bilse kitleler bu projeye dalga dalga yükselecek…

Hoca, işte bu değerlendirmeyi yaptı ve sorumluluk hissetti diyelim.

Kimi asker, yargıç, kaymakam, öğretmen ve imamın tartışmalı tutumları yüzünden kışla, adliye, okul ve caminin siyasallaştığı algısını da dikkate alması, bu duyarlılığı da doğru değerlendirmesi gerekmez miydi?

Camiyle partinin, cemaatle mitingin, ayetle sloganın, vaizle propagandistin, iktidar mücadelesiyle iman mücadelesinin birbirine karıştırılmaması için de sorumluluk alması…Dinle siyaseti ayrı tutma sorumluluğunu da taşıması lazım gelmez miydi?

Kıraathanelerin üstüne titrediği kadar, Diyanet’in partizanlığa bulaştırılmamasının da üstüne titremesi icap etmez miydi?

Kaldı ki varsa bile projenin bir sorunu, sanıldığı gibi isim karmaşasından, yanlış anlamalardan filan kaynaklandığı çok su götürür.

Teşhis kadar, çözüm de isabetsiz görünüyor.

Erbaş Hoca’nın, bayram günü kıraathane ziyaretiyle ne değişecek?

“Kıraathane, bizim medeniyetimizin en önemli müesseselerindendir. Her ilçemize bir kıraathaneyle yaygınlaştırılması çok faydalı bir hizmettir, çok sevaptır. Zaten Kuran’ın ilk ayeti de ‘oku’dur. Kıraathaneler bu emrin yerine getirilmesi için hazırlanan mekanlardır” deyince mi ikna olacak ahali?

Yoksa şunu mu soracak: Bir seçim vaadini Allah’ın emri, dinin gereği olarak övmek; dini faaliyet midir, siyasi faaliyet mi? İman hizmeti midir, kampanya hizmeti mi?

Son soru; Diyanet Reisi bunu yaparsa cami imamı neler yapmaz?

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *