Ortadoğunun derin savaşı: Yemen

Ortadoğunun derin savaşı: Yemen

Ortadoğu’nun en kanlı ve en yıkıcı çatışma konularından biri olan Suudi-Yemen çekişmesi aynı zamanda üzerine en az konuşulanı ve bilineni.

Suudi Arabistan ve Yemen uzun süredir ciddi bir siyasi ve askeri çatışma içinde. Son olarak Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon, 13 Haziran’da geniş çaplı bir askeri operasyon başlatarak Yemen’de Hudeyde vilayetini ele geçirmek için girişimde bulundu.

Hudeyde limanı Yemen’e ulaşan insani yardımların temel giriş noktası ve bu nedenle Birleşmiş Milletler, limanı hedef alan çatışmaların ülkedeki insani dramı derinleştireceği uyarısında bulundu.

Uzmanlar, operasyonu 2015 yılından beri Suudi Arabistan’da sürgünde olan Yemen Devlet Başkanı Mansur Hadi’yi yeniden iktidara geri getirmek için Husilere karşı başlatılan en büyük saldırı olarak nitelendirirken, koalisyon içindeki Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Bahreyn, Ürdün, Sudan, Kuveyt, Mısır ve Fas Yemen konusunda Riyad yönetimini desteklemeye devam ediyor.

Kavganın kökleri ve büyük resimdeki yeri

Ortadoğu’nun en kanlı ve en yıkıcı çatışma konularından biri olan Suudi-Yemen çekişmesi aynı zamanda üzerine en az konuşulanı ve bilineni.

10 binlerce Yemenlinin ölümüne neden olan iç savaş, İran destekli Şii Husiler ile şu anki koalisyon güçlerini oluşturan 10 ülke artı ABD’nin desteklediği devrik Sünni Yemen Hükümetinin destekçileri arasında gerçekleşti.

2015’te patlayan iç savaşın başlangıç nedeni Husilerin Yemen’i 6 bölgeye ayırmayı öngören anayasa tasarısını reddetmesi gibi gözükse de bu elbette sadece fitili ateşleyen kıvılcımdı. Uzun süredir dolmakta olan barut, ülkedeki Şiilere karşı yapılan ayrımcılıklardı.

Pek çok ülke bu çatışmayı bölgedeki geniş Sünni-Şii çatışmasının bir parçası ve İran ile Suudi Arabistan arasındaki ismi konmamış savaşın bir cephesi olarak kabul ediyor.

Ülkenin kuzeyindeki Şii Husi hareketi Eylül 2014’te ayaklanmış, kısa sürede ülkenin önemli bölümünde kontrolü sağlayınca Abdurabbu Mansur Hadi ülkeden kaçmak durumunda kalmıştı. Husilerin İran’dan destek aldığını iddia eden Suudi Arabistan, Körfez ülkelerinden oluşan bir koalisyon kurarak Mart 2015’te iç savaşa müdahil oldu ve tüm Yemen çapında Husi kontrolünde bulunan bölgeleri havadan bombalamaya başladı.

Bu bombardumanlar sırasında sivil hedeflerin de vurulması tepkilere neden oldu. Pazar yerleri, hastaneler, okulların yıkıntılar içerisindeki görüntüleri tüm dünyada tepki topladı. Cenaze törenlerinin dahi hedef alındığı saldırılara yönelik de kınama açıklamaları geldi. Hedef alınan bir cenaze töreninde tek seferde 140 kişi hayatını kaybetti.

Söz konusu koalisyon Kasım 2017’den bu yana da Yemen’i abluka altında tutuyor.

Husiler anayasa değişimini neden reddetti?

Ülke yönetiminde daha fazla söz sahibi olmak isteyen Şii Husiler, kendilerine daha fazla söz hakkı ve otonomi doğruacak olan iki bölgeli yapıya geçiş için bastırıyorlardı. Bunun olmayacağı anlaşılınca hükümete karşı silahlı isyan başlattılar.

Üç ay sonra Ekim 2015’te başkent Sanaa’yı ele geçiren Husiler o zamandan bu yana koalisyon güçleri tarafından abluka altında tutuluyor ve bu nedenle ülkede ciddi bir insani kriz yaşanıyor.

Husi hükümetini uluslararası alanda henüz tanıyan herhang bir ülke olmadı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne göre ülkenin meşru hükümeti hala Abdurabbu Mansur Hadi yönetimi ancak yaşanan insani kriz nedeniyle başta Suudi Arabistan olmak üzere koalisyonun askeri eylemleri BM tarafından ‘Savaş suçları’ kapsamında inceliyor.

ABD savaş suçlarına dolaylı destek olmakla itham ediliyor

Savaş ve abluka nedeniyle ülkede yaklaşık 22 milyon kişi insani yardımlara muhtaç durumda yaşıyor. Gıda ve ilaç stokları tükenen ülkede toplu açlık yaşanıyor ve pek çok kişi basit hastalıklar veya yaralanmalar nedeniyle dahi yaşamını yitiriyor. Durumdan en çok da çocuklar etkileniyor.

Bu noktada ikinci dünya savaşından bu yana Suudi Arabistan’a askeri, ekonomik ve siyasi destek veren ABD de suçlamaların hedefinde yer alıyor. Stokholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü verilerine göre son sekiz yılda Suudi Arabistan ABD’den en çok silah ve mühimmat satın alan ülke konumunda yer alıyor. Suudileri sırasıyla Güney Kore, Birleşik Arap Emirlikleri, Avustralya ve Türkiye takip ediyor.

ABD’nin Suudi Arabistan’a sattığı mühimmattan biri de uluslararası boyutta pek çok organizasyon ve kurum tarafından yasaklanmış olan ‘misket bombaları’. Hedef gözetmeyen ve ayrımsız şekilde ölüme yol açan bu bombalar Yemen’de en çok kullanılanlar arasında.

Yemen’i vuran Suudi hava kuvvetlerinin neredeyse tamamı Amerikan F-15’lerinden oluşuyor ve Suudi Arabistan sortiler sırasında havada yakıt dolumu yapmak istediğinde ABD’den yardım istiyor. ABD bu yardımı hem Aden Körfezindeki uçak gemilerini kullanarak hem de Türkiye’deki İncirlik Üssü’nden kaldırdığı ‘KC-135 Stratotanker’ uçaklar ile gerçekleştiriyor. ABD şimdiye kadar bölgede gerçekleştiren 63 bin bombarduman sortisini desteklemek için 2 bine yakın yakıt takviye uçuşu yaptı.

ABD’nin Yemen’deki operasyonlara desteğinin arkasında aynı zamanda geniş Ortadoğu’daki terör ile mücadele politikası bulunuyor. Yemen El-Kaide’nin en aktif ve en tehlikeli kollarından birine ev sahipliği yapmakta. ABD’nin en büyük endişelerinden biri bölogede oluşacak bir olası bir vakuma bu unsurların yerleşmesi ve gelişmesi.

Öte yandan Reuters’ın eline geçen Ocak 2016 tarihli gizli bir Amerikan Dışişleri belgesinde Obama yönetiminin Yemen’de yaşananların ‘savaş suçları’ kapsamında değerlendirilebilecek olmasından ve bu nedenle ABD’nin de sorumlu tutulabileceğinden duyduğu endişe vurgulanıyor. Belgede Washinton’ın savaş kanunlarıyla muhattap olmasını önleyecek adımlar atılması gerektiği belirtiliyor.

Bunun neticesinde ABD Suudi Arabistan’a bombalanacak hedeflerin seçiminde dikkatli davranılması gerektiğini ve sivil hedeflerden kaçınılmasının elzem olduğunu bildiren resmi bir yazı gönderdi ancak Suudiler bu uyarıları pek dikkate almadan bombardumanlarına, Amerikan uçakları da bu bombardumanlara yardım etmeye devam etti. Tüm hava saldırıları ve ablukaya rağmen Husiler ülkeyi kontrol etmeye devam ediyor.

Türkiye de büyükelçiliğini kapattı

Türkiye de bu savaşta tarafsız kalmadı. Devlet Başkanı Hadi’yi ‘Batı yanlısı Amerikan piyonu’ olmakla suçlayarak silah zoruyla görevden alan Husilerin, parlamentoyu feshedip yerine ‘Devrim Komitesi’ kurmasının ardından ABD ve Avrupa Birliği üyeleri dahil çok sayıda ülke ile birlikte Türkiye de Yemen’in başkenti Sana’daki büyükelçiliğini kapatma kararı aldı.

İran nükleer anlaşması tüm bunların neresinde?

Suudi Arabistan’ın Yemen’e müdahalesi ile nükleer anlaşma sonucu İran’ın üzerindeki ambargoların kalkması 2015’in aynı dönemine denk gelmekte. Ambargoların kaldırılmasıyla bölgede ekonomik ve siyasi açıdan ciddi etkileşim ve nüfuz oluşturmaya başlayacak olan İran Cumhuriyeti, Suudi Arabistan tarafından kendi kontrol sahası üzerindeki birinci tehdit pozisyonuna yükseldi. Nitekim Lübnan’dan Suriye’ye, Irak’tan Yemen’e olan İran etkisi hızlı şekilde yadsınamaz boyutlara ulaştı. Husilerin Yemen’i ele geçirmesi ile Suudiler İran’ı kendi kapılarının eşiğine kadar gelmiş olarak gördü.

EURONEWS

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *