‘Örtünme Allah’ın bir emridir’

‘Örtünme Allah’ın bir emridir’

Örtünme İslam’la ile gelmiş bir emir ve nehiy değildir. Vahyin önceki öğretilerinde de vardır. Her ne kadar Yahudi ve Hristiyanlar bunu Havra, Sinagog ve Kiliselere hapsedip din görevleriyle vazifeli kadınlara has kılmışsa da şümuldür.

KUR’AN’DA ÖRTÜNME BİR EMİR MİDİR?

Ejder Akşit

Deizm, ateizm, gelenek derken iç bunalımlar, buhranlar, hocaların dili dindar kadınların açılmasına götürüyor. Etrafımda bildiğim bazı kapalı hanımlar açıldı ve bende bu yazı onun üzerine yazmak istedim.

Örtü bizim için dini bir konu mudur yoksa tali olarak sonradan dine eklemlenmiş bir yasak mıdır?

Dini emirlere ittiba kişiseldir. Zira sorumluluk şahsa aittir. Ceza ve mükâfatını alacak da o’dur. Bizlere düşen görev uyarı vazifemizi yapmaktır. Zorlama kabul edilemez, bilinç dışıdır, münafıklığa götürüyor veya kişinin fırsatlar kovalamasına iter.

Ama kapanmanın din dairesinde olmadığı ve kitabı mübin’de de bunun yasaklanmadığının iddiası sorunumuzun temelini teşkil eder.

Kelime ve kavram okumaları üzerinden yapılan çalışmalar kitabın anlaşılmasında büyük önem arzetmekle birlikte parça bütün ilişkisi içinde bütün olarak ele alınması zorunludur. Çünkü olmadık anlamlar kitaba dâhil edilebilmektedir.

Kur’an’da örtünme emri iki ayette geçer. Bunlardan ilki “Mümin kadınlara da, gözlerini haramdan sakınmalarını ve namuslarını korumalarını söyle! Görünmesi zorunlu olanlar dışında, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar”(Nur süresi-31)

İkincisi “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve inananların hanımlarına, dışarıya çıkarken “üstlerine örtü almalarını” söyle.”(Ahzab süresi-59)

Bu iki ayet üzerinden yapılan çıkarsamalarda Kur’an’ın baş(saçları kapatmayı) örtmeyi yasaklamadığı, örtünün boyunlarında göğüslere doğru kapatılması gerektiği belirtilmiştir. Gerekçe olarak ayette baş (re’s) kelimesinin geçme ve ibarenin sarih olduğudur.

Bu iddiayı Kur’an ve dil bütünlüğü içinde kabul etmek mümkün gözükmemektedir. Fetih süresi 27. Ayette Allah Teâlâ “Başınızı traş edin ve (Başınızı)kısaltın” buyurmaktadır. Ayeti kelime kelime kelime çevirdim. Dolayısıyla biraz önce yazdığım mana çıktı.

Tüm meal ve tefsirlerde –ki başörtüsü emrinin Kur’an’da olmadığını iddia eden kimselerin meallerinde bile- atıf vav’ından sonra gelen mukassirin (kısaltın) kelimesinin öncesine saç kelimesi eklenmiştir. Fakat ayetin öncesini bırakın süre’de saç (ş’ir) kelimesi geçmemektedir. Üstelik atıf baş’a gitmektedir. Öyleyse kafaların kısaltılması nasıl olacaktır?

Parça bütün ilişkisi tüm dillerde kullanılan bir edebi özelliktir. Bizler meyve tabağı istediğimizde “herhalde içine meyve’de olsun” demiyoruz. Kasıt açıktır. Meyvenin içinde bulunduğu bir tabak.

Nur süresi 31. ayette’de boyun sarkan örtünün açık yerleri örtmesine yönelik bir emirdir.

Örtünme İslam’la ile gelmiş bir emir ve nehiy değildir. Vahyin önceki öğretilerinde de vardır. Her ne kadar Yahudi ve Hristiyanlar bunu Havra, Sinagog ve Kiliselere hapsedip din görevleriyle vazifeli kadınlara has kılmışsa da şümuldür.

Talmud’ta kadınların toplum içinde başörtüsüz gezmesi haram ve günah sayılmıştır. İşaya 3/20’de başa takılan kıyafet anlamında “fara”, İşaya 3/23’te başörtüsü anlamında “tsnyafaah” ya da Tekvin 24/65-38/14.19’da yüzü örten örtü anlamında da “tsaayafa” kullanılmıştır. Vücudun üst kısmını örten örtü anlamında ise “radod” kelimesi kullanılmıştır.

Hıristiyanlıktaki temel ilkelerini belirleyen Tarsuslu Aziz Pavlus, “Kadının örtüsüz Tanrı’ya dua etmesi doğru değildir. Kadın örtünmüyorsa saçı kesilmelidir” diyerek bu konuya dikkat çekmiştir. Kilise ikonlarından Meryem ana da örtülü resmedilmiş ve bilhassa rahibelerin örtünmesi şart koşulmuştur.

Hz. İbrahim hak din öğretisi Hanif dini üzerine kendini gören müşriklerde de örtünmenin olmadığını iddia etmek ise gülünç kaçacak sanırım.

Daha kadim dönemlere uzandığımızda yaklaşık 4 bin yıl önce büyük güçlü bir imparatorluk kuran Babiller, ünlü imparatorları Hammurabi döneminde kadına sosyal statü verilmiş, anayasaya “Kadınlar sokağa çıkarlarken başlarını açmamış olacaklardır.” diye madde yazdırmıştır.

Sümer, Asur, Hitit, Urartu, Akad gibi site devletlerinde de benzer uygulamalara rastlamaktayız.

Örtünmeyi iffetle eşdeğer kılmak yanlıştır. İffet ahlaklı davranmadır. Erkek için de kadın içinde eşit seviyededir. Örtüsüz olup iffetli olan örtülü olup iffetsiz birçok kişi vardır. Buna sakallı sakalsız ayırımını da ekleyebiliriz.

Son olarak diyebiliriz ki, örtünme dinde Allah’ın bir emridir. Dindarlığın kadın üzerindeki sembolüdür. Yine’de örtülerini açmak isteyen bacılarımız varsa da tavsiyem dini kılıfa büründürmeden, kuaförleri yol edinmeden ve nefsani davrandıklarını itiraf ederek bunu yapsınlar..

(Hilal Haber)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

1 Comment

  • Turan Sır
    23 Mayıs 2018, 16:54

    Erkeklerin kadınlardan üstün olduğu yanlış çıkarsamasından, hayızlı kadınların camiye girmemeleri ve Kuran’a el sürmemelerine kadar… Kadınları eşekler ve köpeklerle aynı kategoride değerlendirmekten, cehennemi kadınlarla doldurmaya kadar… Haremlik ve selamlık yoluyla kadınları hayattan soyutlamaktan, kadınları başörtüsü, peçe ve çarşafla örtüp kimliklerinden soymalarına kadar… Kuran’daki, kadınların göğüslerini örtmelerini emreden ayeti saptırarak, saçlarını örtmeleri emredildiği yalanına kadar. Erkeklere altın yüzük ve ipek elbisenin yasak/haram olduğu uydurmasından, kadınların hayızlıyken namazdan alıkonulmasına; erkeklerde gümüş yüzük ve sakal bırakmanın dinin bir alameti gibi görülmesinden, müziğin ve resmin haram edilişi yalanına kadar… Boşama haklarını gasbederek kadınları köleleştirmekten, erkeğin ağzından kazara çıkan bir kaç sözle aileleri dağıtmaya kadar… Zekatı senede bir kereye indirmekten, 3 aylık Haccı birkaç güne sıkıştırmaya kadar… Namazı üç vakitten beşe çıkarmaktan; sünnet, teravih ve bayram namazları uydurmaya kadar… Bedel, hediye, ikram anlamındaki kurban kelimesini çarpıtarak kurban kesmek yalanından ve hayvanlarla ilgili birçok haramlar uydurmaktan, Kureyş’in yemek tercihlerinin dini ölçü kabul edilmesine kadar… İbadet cezalarından, La ilahe illallah demedikçe insanları öldürmenin gerekliliğine kadar… Sakal bırakmanın ve sarık sarmanın faziletinden, kabak sevmemenin peygambere hakaret sayılmasına kadar… Peygambere uymanın hadis kitaplarına uymakla eş anlamlı oluşundan, hadislerin ayetleri iptal edebileceği küstahlığına kadar… islam adına birçok rivayet ve uydurulan uygulamalar mevcuttur malesef.
    "Hiç kimse Allah’ın verdiği bilgiyi ve aklını kullanmadan inanamaz ve Allah akıllarını kullanmayanları rezilliğe mahkum eder." (Kuran-ı Kerim 10-Yunus Suresi 100. Ayet)
    Günümüz Müslümanlarının bildiği ve uygulamaya çalıştığı İslam, yüzyıllar boyu, din adamlarının uydurdukları kurallarla öylesine bozulmuştur ki Muhammed Aleyhisselam’ın bildirdiği İslam diniyle pek ilgisi kalmamıştır. “Ulema” geçinen din adamları, o kadar çok şeriatlar, haramlar, çarşaflar, peçeler, gıdasal yasaklar, sakallar, sarıklar, istincalar, istibralar, misvaklar, sağ ayaklar, sol ayaklar, hadisler, sünnetler, şefaatler, hazretler, efendiler, kerametler, melanetler, mehdiler, evliyalar, şerifler, seyyitler, hırkai şerifler, sakalı şerifler, takiyyeler, takkeler, tespihler, tekkeler, mezhepler, tarikatlar, şatahatlar, muskalar, istihareler, hülleler, hileler, türbeler, nafileler, mekruhlar, menduplar, sevaplar, müstehaplar, fetvalar ve palavralar uydurmuşlardır ki İslam dinini Allah’ın doğadaki ayetleriyle çelişen, karmaşık ve yaşanmaz bir dine çevirmişlerdir. Müslüman halkların dünyanın bu kadar gerisinde kalmalarının en önemli sorumluları bu müşrik din adamları ve onları kullanan politikacılardır.
    Maalesef, bugün müslümanlık iddiasında olanların büyük çoğunluğu, Muhammed Aleyhisselam’ın tebliğ ettiği din yerine onun baş düşmanları olan Ebu Cehil’in ve Ebu Leheb’in savunduğu şirk ve cehalet dinini izlemektedirler. Ne var ki Allah’ın verdiği söz gerçekleşmiş ve yüzyıllardır anlaşılmaz ve yetersiz diye damgalanarak köşeye atılan Kuran’ın mesajı karanlıkları aydınlatmıştır. Ördükleri örümcek ağlarının ve cehalet duvarlarıyla oluşturdukları karanlıklarının dağılacağını hisseden profesyonel din adamları ve onların kör izleyicileri büyük gürültüler koparsalar da Allah nurunu devam ettirmektedir. Kuran, tüm Kuran, başka şey değil sadece Kuran.
    "Bu Kuran senden önce gönderdiğimiz elçilerimizin de yasasıdır. Sen bizim yasamızda bir değişiklik bulamazsın." (Kuran’ı Kerim 17-İsra Suresi 77. Ayet)

    REPLY