İslamcı, bütün İslami değerlere uygun hareket eden kişi demektir. Bu düşüşler, İslamcılığın düşüşü olmaz, İslam’a uygun davranmayanların düşüşüdür. Peki, o zaman gerçek İslamcılar nerede? Kişilerin yaptıklarına ve sözlerine bakacaksınız. Sonra da takipçilerine bakacaksınız…
Özgür Yazarlar Birliği’nde devam eden “İslamcılığın Trajik Düşüşünden Çıkış Mümkündür” üst başlıklı tartışma dizisinin yedinci programında konuşmacı Kürşad Atalar oldu. Atalar’ın konuşmasından satır başları şöyleydi:
– Trajik kelimesine itiraz ediyorum. Bir olguymuş gibi görülebilir. İslamcılık akımını nasıl tanımladığımız ile ilgili bir durum bu.
– Milli Görüş-AKP çizgisi için medyada İslamcı deniyor. Batıda da böyle ifade ediliyor. Kime İslamcı diyeceğiz? Doğru tanım yapıp düşüş ve çıkışı ona göre değerlendireceğiz.
– Kriterlerde belirsizlik var. “Çağdaş Müslüman Düşünce” diye bir ifade kullanıyorum. Kriter belirleyemeyince yapacak bir şey kalmıyor.
– Türkiye’deki İslamcılığın dünyadaki İslami hareketlerle de bağı vardır.
– “1960-1980 arası sol, 1980-2000 arası İslami harekettir, ikisi de iflas etmiştir.” der İsmet Özel. Buna itiraz ediyorum.
– Bu son iktidar sürecine İslamcı denemez. Bu dönemde din-devlet ilişkisi net değil, parti politikası güden bir hareket olarak değerlendirilebilir. Bunlara bakarak düşüş-yükseliş tartışması yapılamaz.
– İslamcı, bütün İslami değerlere uygun hareket eden kişi demektir.
– Bu düşüşler, İslamcılığın düşüşü olmaz, İslam’a uygun davranmayanların düşüşüdür.
– Peki, o zaman gerçek İslamcılar nerede? Kişilerin yaptıklarına ve sözlerine bakacaksınız. Sonra da takipçilerine bakacaksınız.
– Seyyid Kutub örneği başarılı bir örnektir. Sözleriyle yaptıkları uyumludur. Kutub’la Ercüment Özkan’ın benzerliği vardır. Gelecek kaygısı için ilkelerinden ayrılmamışlardır.
– Medyada bu tartışmaların çoğu temelsiz yürütülüyor. Orijinal, gerçek İslamcılık, hata ve sevabıyla karakterini değiştirmemiştir. Seyyid Kutub, Ercüment Özkan toplum tarafından kırk yıl önce nasıl muamele görüyorsa bugün de aynı muameleyi görüyor. Takipçileri de öyle…
– İslamcılık, toplumla kitlesel anlamda muhatap olamamıştır. Esasta bir değişim yaşamamıştır. Nispeten yukarı doğru çıkan bir çizgi takip ediyor. Türkiye ve dünyada İslamcılık gelişiyor.
– “Toplam bilgi hasılası” diye bir ifade kullanıyorum. Ne kadar düşünce üretirsek o kadar var olabiliriz.
– “Çağdaş sorunlara cevap vermekte ne kadar yetkinsiniz?” sorusuna yeterli cevap veremezseniz olmaz.
– İslam dünyasında Kutub, Mevdudi, Şeriati düşüncesi aşılamamıştır. Bu bir tıkanmadır. Bu aşılmadığı sürece, söylenenler yanlış olur. İkna edici bir dil ve söyleme ihtiyacımız var. Mesela Yoldaki İşaretler ikna edici bir kitaptır.
– İslamcılık’tan daha performanslı bir ideoloji kalmamıştır yerkürede. Bir düşünceyi, inancı hayatı pahasına savunma ölçütüyle yapıyorum bu tespiti.
– İslamcılık, bilgi düzeyi belli bir seviyedeki insanları ikna edecek bir performansa sahiptir.
– Topluluk olarak mücadele edecek grubun gücü yeterli değilse toplumsal alanda başarılı olamaz.
– İran Devrimi neden ideolojik cazibe merkezi oluşturamıyor şu anda? Bunu tartışmalıyız.
– Düşüş dediğimiz şey, kamuoyundaki tartışılma boyutuyla kabul edilemez.
– Afgani’den bu yana gelişmesini yavaş yavaş sürdürüyor İslamcılık, mevcut tıkanma dönemine kadar. Şu anda yaşadığımız tıkanma hâlini “Hangi düşünsel üretimi sağlarsak aşabiliriz?” diye sorgulamamız gerekiyor.
– Sistematik düşünceye vurgu yapıyorum, buna mezhep/okul/ekol diyebilirsiniz. Bütünlüklü bir düşünsel üretim olacak! Yüksek düzeyli bilgi üretimini gerçekleştireceğiz. Sağlıklı siyasallaşmayı, kitleselleşmeyi sağlayamıyoruz. Çünkü heyecan çok, bilgi az.
– Batı düşüncesiyle hesaplaşmayı, hakikat meselelerini tartışabilmeyi amaçlamalıyız. İslam düşüncesini Müslüman dünyasının dışına çıkarmayı hedeflemeliyiz.
– Batılılar “Müslüman dünyasında Batılı ideolojilerin geleceği yoktur!” dediler. Bernard Lewis’nin 1976’da yazdığı “İslam’ın Dönüşü” makalesi önemlidir, İslam dünyasına karşı Batı politikalarını belirlemiştir.
– İslamcılığın başlangıç ve gelişme dönemi geride kaldı, artık okullaşma dönemine geldik. İslamcılık kim ne derse desin gelişiyor.
– Vahiy, hakikat iddiasındaki herkese cevap vermiştir. Kur’an’ın iddiası “Hak” oluşudur.
– Yüksek performanslı bir ilim faaliyeti olmazsa yetersizlik olur. Âlim denen kişi sorun çözmeli. Gazzali’nin Yunan düşüncesine cevap vermesi önemli bir örnektir. Ne kadar düşünce üretirseniz o kadar var olursunuz. Üretilmiş olan düşünceden fazlasını yapmaya çalışırsanız bina çöker.
Haber: Mustafa Özeke
Özgür Yazarlar Birliği
1 Comment
ersin ertuğrul satan
11 Nisan 2018, 16:55Kürşad Atalar’ın tespitleri ve teklifleri dikkate değer. Elbette geliştir(il)mesi gereken bir yönü var. Lakin bu bir kişinin ve hemen yapabileceği bir şey değil. Sorumluluk açısından da bu böyle.
Müslümanlara tevdi edilen vazifelerin ifası (tevhid ve adalet, merhamet, ihsan, kendisinden istifade edilecek fikir-iş-buluş icad edebilmek/yaratmak vd…) bir ya da birkaç kişiye havale edilemez. Bu vazife kendisine Müslümanım diyen herkesi "kaldırabileceği siklet" oranında bağlar, ilgilendirir. Zaten insanın tarihine bakarsak bu tüm din, ideoloji, felsefe ve değişim-devrim tarihi için böyle olmuştur. Değişim-dönüşüm önce herkesi kuşatmış sonra bu herkesin içinden birileri daha fazla meselenin üzerine düşmüş, bu meseleyle herkesten daha fazla ilgilenenlerin içinden de biraz daha fazla öne çıkanlar bedel ödeyerek, dönüşümü hem hayatlarıyla hem ürünleriyle taçlandırmıştır.
Burada dikkat çeken şey topyekün bir hareketliliktir. Kürşad Bey’in de bu minvalde ifade ettiği gibi Müslümanların İslam muvacehesince hareketliliği sürmektedir. 1960-70-80-90 ‘larda oldukça ciddi ivmeler kazanmıştır. İktidara ge(tiri)len haliyle Müslümanlığı temsil edenlerinse sui misaller ortaya koyduğu vakıaysa da kodları-kökeni itibariyle bu geminin yol aldığını, alacağını söylemek mümkün. Lakin yukarıda zikrettiğimiz gibi "herkesi kuşatabilmesi", göstereceği ilmî-fikrî-amelî performansla doğru orantılıdır. Bu performans da ilkelerle mukayyettir, olmalıdır… Kürşad Atalar’ın dikkat çekmeye çalıştığı "düşüncenin okullaşması" da bu noktayla ilgili olsa gerektir…
Hülasai kelam insanımızın, öncelikle İslam’ın temel referanslarını, espirisini, gözettiği hikmetleri sahih biçimde tespit ve ikmal etmesi sağlanabilir. Akabinde hakikatin ulaştırılması/tebliğ edilmesi/davet edilmesi misyonuna mukabil çok boyutlu bilgi üretilmelidir. Bu bilgi üretimi sayesinde Atalar’ın da isabetle dikkat çektiği üzere "Müslüman düşüncesinin Müslüman dünyası dışına çıkması" temin edilebilir, edilmelidir de. Tüm bu süreçlerin temel dinamiğiniyse merhum mütefekkir Ercümend Özkan’ın bir cümlesiyle özetleyelim: "Bilenlerin artması…"
REPLY