Bakan Soylu, Kaymakam adaylarına hitab etti: ‘Devletin görevi milletine bıkkınlık vermemektir’

Bakan Soylu, Kaymakam adaylarına hitab etti: ‘Devletin görevi milletine bıkkınlık vermemektir’

“Biz sizden, bu ülkenin bütün kaynaklarını, bütün potansiyelini hayata geçirmenizi bekliyoruz. Eğer bu mesleğe girerken, derdiniz memuriyet, makam mevki ise lütfen bizi meşgul etmeyin.”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bugün dünyada eski gücünü kaybetmeye başlayan ama bunu kabullenmeyen bazı çevrelerin olduğuna dikkati çekerek, “Türkiye’yi yokluyorlar, Türkiye’ye el ense çekiyorlar ama tutturamıyorlar.” dedi.

106. Dönem Kaymakam Adayları Uyum Kursu Açılış Törenine katılan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İstiklal Marşı’nın okunması ve saygı duruşunun ardından bir konuşma yaptı. İçişleri Bakanlığı resmi internet sayfasında da yayınlanan konuşmasında Kaymakam adaylarına hitab eden Bakan Soylu, meslek büyüklerinin öğretecekleri bitse bile milletin öğreteceklerinin bitmeyeceğini söyledi ve şöyle devam etti:

“Millet size sürekli bir şeyler öğretecektir. Beklentilerini, ihtiyaçlarını, kendisine nasıl muamele edilmesi gerektiğini, bir milletin gönlüne hangi kapılardan girilebileceğini size bazen hal diliyle, bazen ‘bak oğul’ veya ‘kaymakamım’ diye başlayan cümlelerle sürekli anlatacaktır. Dinlerseniz kazanırsınız. Bu çok açık. Dinlemezseniz ne olur? Eh, iyi kötü bir maaş mutlaka alırsınız. Ama bir büyük milletin gönlüne girme, hizmet etme, size bırakılan misyonu taşıma fırsatını kaçırırsınız. Dinlemezseniz, bir Muhammed Fatih Safitürk olamazsınız. Bir efsane kaymakam olamazsınız. Adınıza türküler yakılmaz, kimse sizi hatırlamaz. ‘Şu ilçedeki şu okulu ben yaptım’ diyemezsiniz. Hiçbir yerde dikili bir ağacınız olmaz. Daha doğrusu, kimseye bir hayrınız olmaz. Bakanlık koridorlarında, kariyeriniz için birilerinin gözünün içine bakar durursunuz. Onun için, mesleğinizin gerektirdiği teknik bilgiyi buradan alacaksınız ama neyi niçin yapmanız gerektiğini, mesleğiniz için gereken ruhu, motivasyonu da milletimizden alacaksınız”

Bakan Soylu, Türkiye’nin özellikli bir dönemden geçtiğini vurgulayarak, bu dönemi günlük siyasi polemikler çerçevesinde veya bir parti taassubu gözlüğüyle izah etmenin mümkün olamayacağını bildirdi.

GÜÇ MERKEZLERİ YER DEĞİŞTİRİYOR

Söz konusu dönemin sadece Türkiye açısından değil, küresel ölçekte özellikli bir dönem olduğunu vurgulayan Soylu, “Ekonomik dengeler, güç merkezleri yer değiştiriyor. Batı ekonomileri, Avrupa ve Amerika, ilk kez doğuya, Asya’ya karşı üstünlüklerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Bu, onları hem korumacı, hem de saldırgan yapıyor. ABD’nin ekonomide korumacılığa yönelmesi sadece Trump’ın fantezisinden kaynaklanan bir durum değildir. Bir sürecin getirisidir ve ABD’nin yeni normali olmaya adaydır.” diye konuştu.

Demografik dengelerin değiştiğini, dünyanın batısındaki zengin, eğitimli, donanımlı nüfusun yaşlandığını belirten Soylu, diğer taraftan da demokrasi dengelerinin değiştiğini ifade etti. Soylu, 2. Dünya Savaşı sonrasında kurulan Avrupa Birliği’nin demokrasi baharı estirirken, kapısına dayanan mültecilere karşı gösterdiği tavırla medeniyet değerlerini sorgulanır hale geldiğini bildirdi.

ULUSLARARASI SİLAH TÜCCARLARI

Soylu, Avrupa’nın sınırlarını yeniden kapatmayı kendi içinde tartıştığını ve bir “ırkçılık müptelasının esiri” olduğunu aktararak, Avrupa Birliği’nin içindeki farklı görüşlerin, birliğin geleceğini tehdit ettiğini vurguladı.

Eskiden karşılıklı ordulara karşı tedbirler alındığını şimdi ise küresel terörün girift yapısı ile mücadele verilmeye çalışıldığına değinen Soylu, uluslararası silah tüccarlarının, gizli bir güç olarak dünyanın güvenlik dengelerini yönetmeye çalıştığına işaretti.

Hiç kimsenin geçmişte bugün için ağır silahlı güvenlik görevlerinin Batıdaki alışveriş merkezleri önünde ağır silahlı nöbet tutacağını, uçak seyahatlerinin yüksek güvenlik altında yapılacağını ya da Avrupa’ya çocuklarını okumaya gönderen ailelerin endişe duyacağını tahmin etmediğini belirten Soylu, “Dünya şu anda biraz da yaptığı haksızlıkların ceremesini çekmektedir. Dünya, mazlumları görmezden gelmesinin ceremesini çekmektedir. Özelikle zengin ve gelişmiş ülkeler, başkalarının üzerinden kendini zenginleştirmeye çalışanlar, kaynaklar kıtlaşmaya başladıktan sonra maalesef bugün kendi kendilerini yemeye devam etmektedir.” ifadesini kullandı.

TÜRKİYE KÖŞESİNE ÇEKİLİP İZLEYECEK DEĞİL

Türkiye’nin bu süreçte bir yükseliş trendi yakalamayı başardığını vurgulayan Soylu, bunu köşesine çekilip süreci izleyerek değil, yaşanan aktivitelerin tam ortasında yer alarak yaptığını söyledi.

Bakan Soylu, Türkiye’nin küresel ekonomik operasyonlara ve terör örgütlerine karşı büyük bir mücadele verdiğinin altını çizdi: “2000’li yılların başından itibaren yakaladığımız siyasi istikrar, ekonomik büyüme, yükselen demokratik standartlar ve problemlerin çözümüne ilişkin kendi reçetelerini uygulama stratejisi, dengelerini yeniden kurmaya çalışan dünyada bize bir avantaj sağlamaktadır.” Hiç bir ülkenin Türkiye’nin yükselmesini alkışlayarak ve takdir ederek izlemeyeceğini belirten Soylu, Türkiye’nin makus talihini yenen ve özgüveni artan bir ülke olduğunu ifade etti.

DEMOKRASİYİ KORUMAK ZOR

Kaymakamlara çok daha önemli görevler düştüğünü belirten Soylu, zenginliği ve demokrasiyi korumanın zor olduğunu söyledi. Türkiye’nin darbeler ve çeşitli olaylarla büyük kırılmalara maruz kalan bir ülke olduğunu vurgulayan Soylu, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Gezi’de sarsılmadık. 17-25’te sarsılmadık. 15 Temmuz’u milletimizin cesareti, liderimizin feraseti, şehit ve gazilerimizin fedakarlığı sayesinde atlattığımızın ertesi günü, bu ülkede her şey kendi rutininde devam etti. Özellikle 7 Haziran seçimleri sonrasında tırmandırılan terör hadiselerinin verdiği mesaja dikkat edin. Tam bir fırsatçılık yaptılar. Ülkede kaos var zannettiler ama aslında yoktu. Çünkü demokratik sistem oturmuştu ve Türkiye o dönemi de Allah’ın izniyle yine demokrasiyle ve milletin tercihleriyle atlattı.”

HÜKÜMETİN VE DEVLETİN GÖREVİ BIKKINLIK VERMEMEKTİR

İçişleri Bakanı Soylu, 2002’de 236 milyar dolar olan milli gelirin 863 milyar dolara ulaştığına işaret ederek, şu görüşlere yer verdi:

“Sonuç itibarıyla bugün dünyada eski gücünü kaybetmeye başlayan ama bunu kabullenmeyen, bunu amiyane tabirle ‘çaktırmamaya’ çalışan bir iradeyle, 2000’li yılların başından beri yavaş yavaş ayağa kalkan, sistemi oturan, demokratik alışkanlıkları, ekonomisi, sanayisi yerleşen Türkiye arasında bir el ense yaşanmaktadır. Türkiye’yi yokluyorlar, Türkiye’ye el ense çekiyorlar ama bu sefer tutturamıyorlar. Bunları size anlatmaktaki muradım şudur. Bu ülkeye kaymakam olacaksınız, buna talipsiniz. Yapacağınız her iş, Türkiye’yi bu el-enselere karşı daha dayanıklı hale getirecek, ayaklarını daha sağlam bastıracaktır. Bir devletin ve hükümetin en önemli görevi milletine bıkkınlık vermemesidir. İşte siz bu görevi Türkiye’nin tüm ilçelerinde Türkiye’nin tüm sinir uçlarında yerine getireceksiniz.”

Kaymakamların bir ilçeye yapacakları okul ve hayata geçirecekleri bir proje ile doğrudan bu mücadeleye etki edeceklerini belirten Soylu, “Biz sizden, bu ülkenin bütün kaynaklarını, bütün potansiyelini hayata geçirmenizi bekliyoruz. Eğer bu mesleğe girerken, derdiniz memuriyet, makam mevki ise lütfen bizi meşgul etmeyin. Bizimle yol yürüyecekseniz, bir gözünüz ilçenizde, bir gözünüz de Türkiye’nin verdiği bu büyük mücadelede olmalıdır.” diye konuştu.

Kaymakam adaylarının göreve başladıktan sonra halktan kopmaması, vatandaşla sürekli irtibat halinde olması gerektiğini vurgulayan Soylu, adaylardan popülizme prim vermemelerini ve kaymakamlık havasına girmemelerini istedi.

GENÇLERİMİZ YABANCI KÜLTÜRLERİN SAĞANAĞI ALTINDA

Soylu, özellikle çocuklara ve gençlere ilgi gösterilmesi gerektiğini vurgulayarak, gençlerin kaymakam adaylarının ilçelerde görevlerini yerine getirirken orada yaşayan gençlerin geleceğine de yön vereceğini söyledi. Kaymakamlardan gençleri Türkiye’nin tarih ve medeniyeti ile buluşturmasını isteyen Soylu, şunları kaydetti:

“Gençlerimizin buna çok ihtiyacı var. Gençlerimiz yabancı kültürlerin sağanağı altındadır. Televizyonlardan, yabancı yayınlardan. Biz ne kadar kendimiz olursak, ne kadar özümüz olursak, ne kadar özgün olursak, ne kadar dinimize, değerlerimize, inancımıza, milliyetimize, anamıza, babamıza, kültürümüze, geleneklerimize, köyümüze, şehrimize sadakat içerisinde kalırsak o kadar yükselir ve zenginleşiriz.” dedi.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *