Bir müslümanın, eliyle ve diliyle başkalarına kötülük yapması müslümanlığıyla çelişen bir durumdur ve bir münkerdir. Lakin, iyilik nedir, kötülük nedir, bunu Kur’an’a göre değil de hevamıza göre tespit edersek “adam gibi adam” olamayız.
Kimseyi incitmemek veya hiç düşmanı olmamak, adam gibi adam olmanın ölçüsü müdür? Veya “Adam gibi Adam olmak” nedir?
Sonradan söyleyeceğimizi başta söylemek istiyoruz. Adam gibi adam olmak dosdoğru olmaktır. Adam gibi adam olmak, Allah’a ortak tanımadan inanmak ve yaşamaktır. Adam gibi adam olmak, dava sahibi olmaktır. Malını ve canını Allah uğrunda ortaya koyabilmektir. Adam gibi adam olmak, toplumda gördüğü yanlış inanışları ve yanlış davranışları kimsenin levminden kınamasından çekinmeden söyleyebilmektir. Kısacası “Adam gibi adam olmak” peygamberleri örnek almaktır. Adam gibi adam olmak isteyenlerin önünde örnek olarak peygamberler, uyulacak kitap olarak da Kur’an durmaktadır.
Bazı müslümanlar, başkalarından bahsederken “O adam gibi adamdı. Kimseyi incitmezdi..” diyorlar. Kimseleri incitmeyenlerin düşmanı da yoktur haliyle. Kimseyi incitmemenin, adam gibi adam yani dosdoğru olmanın ölçüsü olarak anlaşıldığını görüyoruz.
Bu bakış açısının İslami olmadığını, İslam’ın Kur’an’da yer alan ölçülerine -ki peygamberin sünnetinde de bu şekildedir- baktığımıza açık bir şekilde görüyoruz. Bu durum, Müslümanım diyenlerin, değer yargılarını, kıymet hükümlerini, bakış açılarını her şeyden daha çok Kur’an’a uygun hale getirmesinin lüzumunu göstermektedir.
Kur’an’dan öğrendiğimize göre Peygamberler, kimseyi incitmeyen kimseler değillerdi. Özellikle hayatı hakkında Kur’an başta olmak üzere, hadis, siret, tarih kitaplarında çok fazla malumat sahibi olduğumuz peygamberimiz hakkında:
“Hiç şüphe yok o bir delidir”(68/51), “şair”(52/30), hem de “deli bir şair”(37/35), “Bir kâhin”(69/42), “..yalancı bir sihirbaz”(38/4), “büyülenmiş bir adam”(17/47), “yalancı”(35/4), “(söylediği şeylerin) sonu kesik”(108/1-3), “bozguncu” gibi ağır sözler söylenmiştir.
Acaba peygamberimiz bu kötü ve çirkin yaftaları hak etmek için ne yaptı? Söylediği sözler ne idi ki bu derece çirkin sözlerle karşılaştı?
Biliyoruz ki Peygamberimiz Mekke halkından bir kısım insanların yardım bekledikleri taştan yapılmış ve yontulmuş heykelleri, putlaştırdıkları varlıkları kötülüyor, onların aciz varlıklar oldukları, hiçbir şey yaratamayacakları (Hac 22/73-74) gibi, ne kendilerine ne de başkalarına fayda veya zarar veremeyeceklerini belirtiyordu.(Araf 7/192) Zayıf insanlara yardım etmeyenleri tenkid ediyor, kendilerini ve atalarını beyinsizlikle itham ediyordu. Peygamberimizin bu sözleri, cansız heykellere hizmet ve prestij eden insanları çıldırtmaya yetiyordu. Çünki onlar bunu “son dinde duymadık (öyleyse)Bu ancak bir uydurmadır.”(Sad 38/5-7) diyor ve Muhammed (a.s)’ı, “atalarının hizmet ettiği (kulluk-abd) heykellere hizmet etmekten alıkoymak isteyen bir adam” (Sebe 34/43) olarak görüyor idiler.
Peygamber (s.a)’in, ne kadar çok insanları inciten ve rahatsız eden bir insan olduğunu, yani insanların onun sözlerinden rahatsızlık duyduklarını, tarihçi (müverrih) İbni İshak’ın verdiği bilgiler de ortaya koymaktadır.
İbn İshak’ın verdiği bilgilere göre İslam’ın ilk yıllarında Mekke şehrinin büyükleri ile Peygamber (s.a) arasında şu içerikte konuşmalar geçmiştir:
“Ey Muhammed!
Şimdiye kadar, Arablardan hiç kimse senin gibi kavminin başına böyle bir bela açmadı. Atalarımıza dil uzattın. Dinimizi ayıpladın. İlahlarımız hakkında kötü sözler sarf ettin. Bizi sefih(beyinsiz)likle suçladın ve aramıza nifak sokarak bizi böldün. Yapmadığın çirkinlik kalmadı.
Şayet bu söylediklerinle mal ya da makam istiyorsan istediğini sana verelim… Şayet sana gelen bir cin ise ve seni etkiliyorsa tedavi ettirelim.
Hz. Peygamber onlara dedi ki:
Benim söylediklerim nerede, sizin söyledikleriniz nerede.
Ben size tebliğ ettiğim âyetleri mallarınıza talip olmak için okumuyorum. Size melik (idareci) olma gibi bir amacım da yok. Allah beni elçi ve müjdeleyici olarak gönderdi ve bana vahiyler (Kitab) indirdi. Bana uyarıcı ve müjdeleyici olmamı emretti. Ben de gönderdiği vahiyleri tebliğ ettim ve size uyarılarda bulundum. Şayet tebliğ ettiğim şeyi kabul ederseniz bu, sizin dünyada ve ahirette mutluluğunuza vesile olur. Eğer inkâr ederseniz Allah’ın aramızda hüküm vermesine kadar sabredip beklerim.”
Bu konuşmanın, Mekke’nin ileri gelen (ekabir takımı) Utbe b. Rebî’a, kardeşi Şeybe, Ebû Süfyân, Nadr b. Hâris, Ebû’l-Bahterî, Esved b. Muttalib b. Esed, Zem’a b. Esved, Velîd b. Muğîre, Ebû Cehil, Abdullâh b. Ebî Umeyye, Ümeyye b. Halef ve Âs b. Vail olduğunu yine aynı tarihçi naklediyor.
Şimdi gördünüz mü?.
Peygamberimiz kimseyi incitmemek için başkalarının yanlışlarına göz yumsa idi muhataplarından bu kadar ağır hakaretler görür müydü?
Aslında kimseyi incitmemek için başkalarının yanlış inanç ve yanlış davranışlarına göz yumanlar onlara en büyük kötülüğü yapmaktadırlar. Etliye sütlüye karışmamak, bana ne, dünyayı ben mi kurtaracağım, beni sokmayan yılan bin yaşasın gibi sözler ve tavırların Allah’ın dinine uymadığı ortada iken, Kur’an’a uymaksızın nasıl “adam gibi adam” olacağız?. Bu mümkün mü?.
Elbette bir müslümanın, eliyle ve diliyle başkalarına kötülük yapması müslümanlığıyla çelişen bir durumdur ve bir münkerdir. Lakin, iyilik nedir, kötülük nedir, bunu Kur’an’a göre değil de hevamıza göre tespit edersek “adam gibi adam” olamaz. İnsanların şirk ve küfr ifadesi olan sözlerini ve davranışlarını görüp de bunlara kayıtsız kalırsak “adam gibi adam” olamayız. Biz, söyleyeceklerimizden birisi incinir veya bize düşmanlık yapar diye endişe taşımadan, bildiğimiz hakkı, bilmeyenlere iletmek durumundayız…
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *