Erdoğan ile Kılıçdaroğlu’nun “Milliyetçilik” atışması üzerine bir analiz

Erdoğan ile Kılıçdaroğlu’nun “Milliyetçilik” atışması üzerine bir analiz

“Millet” feodalizmin burjuva demokratik devrimlerle yıkılıp kapitalizmin oluşmasıyla tarih sahnesine çıkan bir kavramdır. O nedenle burjuva demokratik devrimleri, aynı zamanda milli demokratik devrimlerdir. Dolayısıyla bugünkü anlamında millet, Doğu’da değil Batı’da ortaya çıkmıştır.

Tayyip Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki Milliyetçilik polemiği üzerine kısa bir analiz yapıyor Mehmet Ali Güller, ABC gazetesindeki köşesinde. Millet ve Milliyetçilik kavramlarının arka planına değinen Güller, “Erdoğan’ın Milliyetçiliği: İslamcılık” başlıklı yazısında şunları yazıyor:

Geçen haftanın pek üzerinde durulmayan konularından biri, Tayyip Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu‘nun “milliyetçilik” atışmasıydı.

Tartışma Erdoğan‘ın ÖSO’yu “Kuvayı Milliye” diye nitelemesiyle başladı. Kılıçdaroğlu yanıt olarak “Osmanlı’da millet mi vardı? Cumhuriyetle beraber oldu. Kimse sarayın, padişahın kulu kölesi olmadı” dedi.

Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun sözlerine “Milletin Cumhuriyet ile başladığını söylemek binlerce yıllık Türk tarihini yok sayarak, bunlara ihanet etmektir” diye başlayan bir konuşmayla yanıt verdi.

Asıl önemlisi konuşmanın devamındaydı ama oraya gelmeden, bu noktada birkaç saptama yapalım:

MİLLET BURJUVA DEVRİMLERİYLE ORTAYA ÇIKTI

Millet, boy ve kavim gibi tarihsel bir kategoridir; tarihin bir evresinde ortaya çıktı ve o evre tamamlandığında da ortadan kalkacaktır.

Millet, feodalizmin burjuva demokratik devrimlerle yıkılıp kapitalizmin oluşmasıyla tarih sahnesine çıkan bir kavramdır. O nedenle burjuva demokratik devrimleri, aynı zamanda milli demokratik devrimlerdir.

Dolayısıyla bugünkü anlamında millet, Doğu’da değil, Batı’da ortaya çıkmıştır. Türk milliyetçiliğinin ilk kuramcılarından Yusuf Akçura bu önemli gerçeği şu sözlerle saptamıştır: “Kabile ve kavmiyet duygusunun, milliyet fikri derecesine yükselmesi, Doğu’da değil, Batı’da meydana gelmiştir.”

Batı’da, tarihsel bir süreçte ortaya çıkan bu yeni kavram için yeni bir kelime üretilmemiş, Latince kavim anlamına gelen “nation” sözcüğüne millet anlamı yüklenmiştir.

Milliyetçilik ise millet kavramından önce sahnededir. Hobsbawm bu gerçeği şöyle açıklar: “Milliyetçilik, milletlerden önce gelir. Milletler, devletleri ve milliyetçilikleri yaratmaz, doğru olan bunun tam tersidir.

Bu gerçeğin bir başka bütünleyici yanını da Massimo d’Azeglio şu özlü ifadeyle tarihe geçirmiştir: “İtalya’yı yarattık, şimdi de İtalyanları yaratmalıyız.

Yani önce burjuvazi feodalizmin içinde ortaya çıkıyor, sonra milliyetçilik ile köylüleri de arkasına alarak bir “demokratik devrim” yapıp feodalizmi yıkıyor, böylece devleti ve milleti ortaya çıkarıyor!

Bu gerçeklik, bizim devrimimiz için de geçerlidir. O nedenle Mustafa Kemal Atatürk şöyle demiştir: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir

Yani Türk milleti, bir devrimle Cumhuriyet’i kurarak millet olmuştur!

TÜRK DEVRİMİ İLE TÜRK MİLLETİ

Sonuç olarak demokratik devrimler dönemi öncesinde bugünkü anlamıyla bir millet kavramı yoktu.

Bırakınız Hunları ve Göktürkleri, Selçuklu ve Osmanlı’da da bugünkü anlamıyla millet kavramı yoktu. Bunun en önemli göstergesi Osmanlı padişahlarının kimliğidir. Padişahlar yazdıkları mektuplarda kendileriyle ilgili pek çok sıfat ve kimlik kullanırlar ama bu sıfatlardan hiçbiri Türklük sıfatı ve hiçbiri Türk padişahı kimliği değildir!

Örneğin o mektuplardan en bilineninde Kanuni Sultan Süleyman, hakanlar hakanıdır, sultanlar sultanıdır, nice ülkeyi fetheden kişidir, nice diyarı yöneten padişahtır ama Türk padişahı değildir.

Değildir, çünkü millet bir kavram olarak tarih sahnesine henüz çıkmamıştır!

Bırakınız Kanuni dönemini, 1789 Fransız Devrimi sonrasında, yani milletin bir kavram olarak Batı’da tarih sahnesine çıkmaya başlamasından sonra bile, Osmanlı’da millet kavramı uzun süre yoktur. Yusuf Akçura’nın da saptadığı gibi, örneğin Tanzimatçılar bile millet kavramını kullanmaktan kaçınmıştır. Çünkü Osmanlı devletinde millet yoktu, ümmet vardı; vatan yoktu, Osmanlı hanedanının toprakları vardı; vatandaş yoktu, padişahın tebaası vardı!

Milliyetçilik, Osmanlı’da İslamcılık ve Osmanlıcılık gibi iki tarzı siyasetin artık tarihin gerisinde kaldığı büyük gerçeğinin anlaşılmasının ardından ortaya çıkan üçüncü tarz siyasettir.

Dilde Türkçülük mücadelesi veren Şinasi ve Ziya Paşa gibi isimleri saymazsak, Osmanlı’da ideolojik düzlemde ilk Türk milliyetçiliği yapan kişi Mustafa Celaletin Paşa’dır. Mustafa Celalettin, önce Leh milliyetçisidir ve Lehistan’ın bağımsızlık mücadelesine katılmış, başarısız olunca da Osmanlı’ya sığınmıştır. Yani ideolojik düzlemde milliyetçilik Osmanlı’ya Batı’dan, Avrupa’daki demokratik devrimler mücadelesinden gelmiştir.

Ve Gaspıralı İsmail Bey (1851-1914), Hüseyinzade Ali Bey (1864-1940), Yusuf Akçura (1876-1935), Ziya Gökalp (1876-1924) gibi isimlerle gelişen Türk milliyetçiliği, en sonunda Türk devrimi ile Türk milletini ortaya çıkarmıştır.

Tarihte elbette uzun bir süredir Türk boyları ve kavimleri vardır ama ilk defa Mustafa Kemal’in önderlik ettiği Türk devrimi ile bugünkü anlamında Türk milleti oluşmuştur!

Çünkü millet, etnik değil siyasal bir kavramdır; Türk milleti Türk ırkı demek değildir, milli demokratik devrimle milletleşen ve vatan kuran milliyetlerin bileşiminin adıdır!

İBRAHİM MİLLETİ VE İSLAMCILIK

Bu bilimsel gerçeklikler ışığında Kılıçdaroğlu’nun “Osmanlı’da millet yoktu, Cumhuriyet’le birlikte oldu” demesi doğru, Erdoğan’ın milletin binlerce yıldır olduğunu söylemesi ise yanlıştır.

Aslında Erdoğan da 30 Ocak 2018 tarihli AKP Meclis Grup Toplantısındaki konuşmasının devamında, aslında bugünkü anlamıyla milletin binlerce yıldır olmadığını ortaya koymaktadır: “Bizim millet anlayışımız, özünü İslam’ın millet anlayışından alır. Müslümanlar bir millet, Hristiyanlar bir millet, Yahudiler bir millettir. Etnik bakımdan zaman zaman çok küçük karışmalar olsa da, bu tarihimizin ve coğrafyamızın gerçekliğine en uygun tanımdır.

Görüldüğü gibi Erdoğan’ın millet kavramından ne anladığıyla, millet kavramının gerçekte ne olduğu farklı farklı şeylerdir. Erdoğan sözleriyle milletten İslam milletini, milliyetçilikten de İslamcılığı anladığını ortaya koymaktadır, o nedenle de sık sık “biz İbrahim milletinden geliyoruz” demektedir!

Fakat İbrahim milletinden gelmeyi savunmak ve Müslümanların tamamını bir millet olarak görmek hem bilimsel değildir hem de Türk milliyetçiliği değildir!

Ancak belirtelim: Erdoğan’ın Türk milliyetçiliğinin yerine İslamcılığı koyması, kendi siyasi tarihi içinde tutarlıdır. Erdoğan’ın “her türlü milliyetçiliği ayaklarımın altına aldım” demesi de, “Türk milliyetçiliği bölücülüktür” demesi de, onun İslamcılık anlayışıyla tamamen tutarlıdır!

Tutarsızlık, Erdoğan’a milli payeler verip onu siyaseten destekleyenlerde, AKP’yle milli mutabakat arayanlarda, milli mücadele verdiğini, yerli ve milli politikalar izlediğini, hatta anti-emperyalist olduğunu söyleyenlerdedir!

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *