Bütün bunlar beni niye ilgilendiriyor? Kabalık ve bayağılığın norm haline gelmiş olması hasebiyle ilgileniyorum.
Fatma Barbarosoğlu, bugün eleştirilerini “Bayağılığın ve kabalığın “içtenlik” olarak pazarlanması”na yöneltti. Topluma ‘içtenlik’ olarak sunulan İvedik filmlerinde işlenen davranış şeklinin diğer filmlerle de devam ettirilmesi ve bunun popüler gösterilmesi bayağılığın yaygınlaşmasına ve bir norm haline gelmesine neden oluyor. Barbarosoğlu, derdinin bu olduğunu belirtirken yalnız olmadığına inandığını da ifade ediyor ve öyle ise ‘beğendikleriniz için’ ses verin diyor.
Bayağılığın ilerlemesinde sosyal medyanın da rolüne işaret eden Fatma Barbarosoğlu, Yeni Şafak’taki yazısında eleştirilerini şöyle dile getiriyor:
Recep İvedik, 6 Milyon 200 bin seyirciye ulaşmış.
İvedik filmlerinin tek rakibi serinin diğer “İvedik”leri imiş.
Bu filmlere gidip “kafa dağıtan”lar varMIŞ. 6 Milyon 200 bin “kafa dağıtan”dan bahsedebilir miyiz?
Bir tercih olarak İvedilikle “İvedik” e koşanlarla, maruz kaldığı için bilet kestirenleri, birbirinden ayırabilme ihtimalimiz var mı? YOK!
Bırakın İvedik filmlerine gitmeyi, evde oturup on dakikasını bile seyretmeye tahammül edemeyenler kaç milyon?
Bu sayıyı bilmiyoruz. Hiçbir zaman da bilemeyeceğiz. Post modern zamanlar duranları, duruşu olanları, yok sayıyor. Eylemin olsun yeter. Her şey bir eylem ve aktivite.
O kadar AVM dolup taşıyor. Ahali lahmacun yiyip sinemaya gidiyor.
Ahali AVM’ye gitmeyi tercih ettiğini, seçtiğini zannediyor. Oysa AVM gezmesi dışında bir seçenek yok. Yapabileceği tek seçenek hangi AVM olsun seçeneği.
Yağmurlu/ya da güneşli bir İstanbul gününde çekirdek aile aktivite ister. Kitap mı okuyacaklar ailecek? Yok.
TV mi izleyecekler? E onu her zaman yapıyorlar zaten.
Spor mu yapacaklar? Nerede?
Velhasıl anne, baba ve çocukların ortak paydası AVM gezmesi, başka da bir payda yok.
Başlıktan uzaklaştığımın farkındayım…
Döneceğim… Hatta şimdi döneyim. Recep İvedik çok başarılı bir şekilde kendisini “içtenlik” üzerinden pazarladı.
70’lerin sonundan 90’ların sonuna kadar devam eden İnek Şaban “içtenliği”, 2000’li yıllarda Recep İvedik içtenliğine bıraktı yerini.
İnsanlar içtenlik adına “benim içim dışım bir “ şeffaflığı ile kabalıkta sınır tanımıyor.
Sosyal medya çağı, kabalığın içtenlik olarak pazarlanmasını kolaylaştırıyor.
Vizyonda olmadığı halde Neden Recep İvedik filmi ile ilgili yazı yazdığımı soracak olursanız…
Şu an vizyonda olan iki film üzerinden yapılan tartışmalar, muhakkak bir Recep İvedik göndermesi barındırıyor.
Arif V 216 filmi, yapılan masrafı ne kadar karşılayacak henüz belli değil ama, filme gidenler daha ilk haftadan ikiye bölündü. Hiç gülmedik, film zaten bir şey anlatmıyor diyenlerle, Cem Yılmaz esprilerini anlamak zeka ister zekanız yetmemiş diyenler olarak.
Zekanız yetmemiş diyenler filmde ne kadar çok gönderme olduğu üzerinden filmi savunuyor. Göndermeler ilmi makalelerde önemlidir lakin hiciv ya da nükte seyredenin aklına ulaşmıyorsa demek ki “gönderilen” yarı yolda kalmış.
Arif V 216 filmini eleştirenler için sosyal medya sözlüklerinde “onlar gitsin Recep İvedik” seyretsin cümleleri kurulmuş. Oysa küfür konusunda Arif V 216 ile Recep İvedik başa baş gider.
Bütün bunlar beni niye ilgilendiriyor? Kabalık ve bayağılığın norm haline gelmiş olması hasebiyle ilgileniyorum.
Recep İvedik tiplemisu öyle bir “norm” haline gelmiş ki, vizyona yeni girmiş olan Gupse Özay filmi için “dişi Recep İvedik” benzetmesi yapılıyor.
Kaba, bayağı mizahın, norm haline gelmesi…Bu durum bendenizi ziyadesiyle dertlendiriyor.
Derdimde yalnız olmadığıma inanıyorum. Yoksa yanılıyor muyum? O halde ses verin. Beğenmedikleriniz için değil, beğendikleriniz için ses verin.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *