Genel olarak, Afganistan’ın geçmişine bakıldığında; ilginçtir ki ne zaman bir iktidar küresel güç haline dönüşüp dünyaya hükmetmek istese Afganistan onun için önem kazanmıştır…
Afganistan’ın Etnik Gruplar Arasındaki Çatışmaların Temel Nedenlerinin Analiz
Esmatullah Surosh
Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksel Lisans Uluslararası İlişkiler Bölümü – 2017
ÖZET
Afganistan son dönemlerde içte yaşanan iç çatışmalar ve bir türlü kurtulamadığı Taliban ile sürekli gündeme gelmiştir. Bu çalışmada öncelikle Afganistan geniş bir perspektiften ele alınmıştır. Böylece Afganistan hakkında kısa bir bilgi edinerek sonraki bölümler açısından kolaylık sağlanmıştır. Daha sonra Afganistan’ın etnik yapıları detaylı bir şekilde incelenmiştir. Bunu yapmaktaki temel amaç çoğu kaynaklarda Afganistan etnik yapıları hakkında farklı ve zaman zaman rasyonel olmayan bilgilerin verilmesi olmuştur. Afganistan’ın etnik yapısı hakkında bilgi edindikten sonra Afganistan’ın etnik çatışmaları ve özellikle SSCB işgali sonrasında mücahitlerin kendi aralarında iktidarı paylaşamayarak ülkeyi nasıl bir kaosa sevk ettikleri ve hangi tarafların birbiriyle savaştığını, zaman zaman kurdukları ittifakları ve nihayetinde Taliban’ın ülkeyi nasıl işgal ettiği ve hangi dahili gruplar tarafından ne amaçla desteklendiği incelenmiştir. Aynı şekilde Taliban’ın çöküşü ve yeni sistemin kuruluşundan günümüze kadar farklı etnik yapıları açısından meşruiyeti, yaklaşımları ve politikaları ele alınmıştır. Makalenin son kısmında ise Afganistan’ın iç çatışmalarının temel nedenleri incelenmiştir. Bu bölümde nedenler iç ve dış faktörler olmak üzere ikiye ayrılarak detaylarıyla ortaya koyulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Afganistan, Taliban, Afganistan İç Çatışmalar, Afganistan Etnik Çatışmaları, Afganistan Etnik yapısı
ABSTRACT
Afghanistan is always in bulletin cause of its civil war and the Taliban which Afghanistan couldn’t be disposed of. In this article, firstly some information is given from a general perspective about Afghanistan in order to make it’s easier to understand the next unites. Further more some information about Afghanistan’s ethnicities are given with details, because in the most of the resources about Afghanistan, the information about ethnicities are given irrationally and needed to be corrected. After getting a detailed information about ethnicities of Afghanistan, the civil war of Afghanistan and the confrontations of ethnicities are investigated. Its also investigated that how the Mojahedin divided country to pieces after they couldn’t get along to each other to share the power after the occupation of Soviet Union to Afghanistan in 1979. In this part it’s mentioned that how they were sometimes dealing and who were fighting against whom. It’s also mentioned that how finally the Taliban occupied Afghanistan and which ethnicity group for what purpose supported them from inside the Afghanistan. Also mentioned to the defeating of Taliban by USA and to the creation of new system and to the approach of different ethnicities of Afghanistan to this new system and to its legitimacy and policies. In the last part of this article, the reasons of civil war in the Afghanistan is investigated and the reasons are divided to two individual parts which are interior reasons and exterior reasons both are investigated by details.
Key Words: Afghanistan, Taliban, Afghanistan Civil War, Afghanistan Ethnical Confrontations, Afghanistan Ethnicities.
GİRİŞ
Bu araştırmanın kapsamında, Afganistan’ın Etnik Çatışmaları ve Nedenleri detaylı bir çalışma kapsamında analiz edilmiştir. Genel olarak bakıldığında Afganistan 30’u aşkın etnik grubun yaşadığı bir ülkedir ve bu etnik yapılar nüfus oranı olarak birbirine çok yakındır. Diğer taraftan Afganistan sahip olduğu coğrafi konumundan dolayı tarihi boyunca büyük güçler açısından değerli olmuştur, dolayısıyla zaman zaman ister iç dinamiklerden kaynaklı ister dış faktörlerden kaynaklı iç ve etnik çatışmalar da söz konusu olmuştur. Bu araştırmada dahili ve harici nedenler dikkate alınarak Afganistan’ın etnik çatışmaları kapsamlı bir biçimde incelenmiştir. Afganistan nüfusunun neredeyse tamamı Müslümandır. Mezhep olarak ise Şii ve Sünni olarak ikiye ayrılmaktadırlar, ancak Afganistan’da hiçbir zaman mezhepsel bir çatışma söz konusu olmamıştır. Afganistan’da etnik yapılar o kadar önemlidir ki ülkede siyasi oluşumlar bile genellikle etnik yapıya göre şekillenmektedir. Örneğin başkanlık seçiminde adaylar daha fazla oy alabilmek için toplumun içinde önemli statüye sahip olan farklı etnik yapılardan insanları yanında göstermeye çalışmaktadır. Bu durum çoğu zaman siyasi bir amaç güttüğü için sembolik bir önem taşımaktadır ve seçimlerin geçmesiyle birlikte bazen bu yakınlaşmalar bozulmaktadır. Yapılan son seçimde; Aşraf Gani sırf farklı etnik yapılardan daha fazla oy olabilmek için Özbek kökenli olan General Dostum’u birinci yardımcı ve Hazara kökenli olan Sarvar Daniş’i ikinci yardımcı olarak göstermiştir. Ancak seçimlerin geçmesiyle birlikte Cumhurbaşkanı Gani ve birinci yardımcısı Dostum’un arası bozulmuştur ve General Dostum hükümeti ırkçı politikalar izlemekle suçlayarak Kabil’den ayrılmıştır. Afganistan’ın parti oluşumları da tamamen ülkenin etnik yapılarıyla bütünleşmiştir. Örneğin bir Peştun lideri tarafından kurulan bir parti Peştunlar haricinde başka etnik gruplar tarafından desteklenmesi pek olası olmamıştır. Aynı durum diğer etnik gruplar için de geçerli olmuştur. Afganistan’ın bu durumuna sebep olan pek çok dahili faktörlerin yanı sıra harici faktörler de bir o kadar etkili olmuştur. Genel olarak, Afganistan’ın geçmişine bakıldığında; ilginçtir ki ne zaman bir iktidar küresel güç haline dönüşüp dünyaya hükmetmek istese Afganistan onun için önem kazanmıştır, ve ülkede bir şekilde etkin olması veyahut ülkenin işgali söz konusu olmuştur. Afganistan’ın geçmişine baktığımızda bu durum büyük İskender’in ülkeyi işgalinden başlayıp günümüz ABD işgaline kadar devam etmektedir.
Ancak bu işgallerin hiçbiri başarılı olamamıştır. Hepsi kısa bir süreden sonra ya çekilmek zorunda kalmış veya hem ülke halkı tarafından çok büyük yenilgiye uğratılmıştır- çıkartılmıştır ki buna son İngiliz-Afgan Savaşı’ndan sadece ve sadece bir İngiliz askerinin (Dr. Brydon) yaralı olarak kurtulması oldukça anlam ifade etmektedir. Bu bağlamda Afgan lideri Abdurrahman Han’ın, Afganistan’ın idaresi için oğluna yaptığı tavsiyeler çok manalı ve düşündürücüdür.
Abdurrahman; Afganistan’ın askeri maksatlar haricinde yabancı devletlerin işine yaramayacağını ve stratejik konumundan yararlanarak ordularını oradan geçirip başka bir yabancı ülkeye hücum etmesi mümkün olduğunu, ancak herhangi bir devletin Afganistan’ı kontrol etmeye kalkışmasının o devlet için iyi bir yatırım olmayacağını söylemiştir. Abdurrahman’ın bu tavsiyesinde belirttiği gibi, Afganistan’ın büyük güçler tarafından işgalini incelediğimizde Afganistan’ın jeopolitik ve jeostratejik konumu çok büyük önem arz etmektedir. Öyle ki büyük çekişmeler ve siyasi oyunlara sürekli sahne olmuştur. Büyük Oyun (the Great Game) dediğimiz 19.yüzyıldan itibaren başlamış olan stratejik bölgelerin küresel güçler tarafından paylaşılma mücadelesi ve Yeni Büyük Oyun (the New Great Game) olarak bilinen Orta Asya’nın petrol ve doğalgaz kaynaklarından faydalanmak ya da onları ele geçirmek, boru hatlarının kontrolünü ve güvenliğini sağlamak için sergilenen çekişme bunun en somut örneğidir.
Afganistan’ın işgalini kolaylaştıran, gelişememe ve kendi başına bir güç olamamasına neden olan dahili faktör ise Afganistan’ın heterojen ve çok farklı, ancak oran olarak birbirine çok yakın bir etnik yapıya sahip olmasından kaynaklanmaktadır ki bu mesele dış müdahalelerin desteğiyle sürekli Afganistan’ın bölünmesine, iç savaşlara, dolayısıyla Afganistan’ın dış güçlere olan ihtiyacına ve onların müdahalelerine neden olmuştur. Örneğin SSCB işgali sonrası Mücahitler kendi aralarında iktidarın paylaşımı konusunda anlaşamamıştır ve ülkeyi bir iç çatışmaya sürüklemiştir. O gün bugündür Afganistan hala istikrara ulaşamamıştır, ve iç çatışmalarla sürekli mücadele halinde olmuştur.
Konuya bu şekilde kısa bir giriş yaptıktan sonra savunmak istenilen savı daha iyi anlayabilmek açısından Afganistan hakkında genel bir bilgi paylaşımı yerinde olacaktır.
Afganistan Güneybatı Asya’da yer almaktadır, Afganistan’ın kuzeyinde Orta Asya ülkelerinden Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan; kuzeydoğusunda Çin, doğu ve güneyinde Pakistan, batısında ise İran yer almaktadır. Afganistan’ın en büyük sınır komşusu Pakistan’dır. Dolayısıyla en büyük sınır sorunu da Pakistan’la yaşanmıştır, yaşanmaktadır.
Afganistan’ın ister Peştunlar’ın kendi iktidarlarını koruyabilmek adına ortaya koymak istediği çoğunluk algısından kaynaklanan sorunlardan olsun, ister ülkedeki karışıklıklardan ve merkezi hükümetin zayıflığından kaynaklanan sorunlardan dolayı olsun, 1974 yılından itibaren ülke nüfusunu net bir şekilde ortaya koyan bir nüfus sayımı olmamıştır. Dolayısıyla ülkenin nüfusuyla ilgili son veriler genel itibariyle tahminidir. 647,500 km2 yüzölçümüne sahip olan Afganistan genel itibariyle dağlık bir yapıya sahiptir. Dünyanın en büyük ikinci sıradağları olan Hindukuş Dağları Afganistan’ın kuzeydoğusundan kuzey ve merkezi bölgelere doğru uzanmaktadır.
Afgan halkı genellikle tarım işleriyle uğraşarak geçimini sağlamaktadır. Ancak kuraklık ve dağlık yapıdan kaynaklanan doğal koşullar dolayısıyla sadece %25-%30 civarı toprakları tarıma müsaittir.
Afganistan’ın nüfusu daha önce de belirtildiği gibi tam olarak belli değildir. Ancak tahmini olarak 2015 tahmini nüfusu 31,822,848 olarak belirtilmiştir. Afganistan nüfusunun %51’ini erkek ve %49’unu kadın oluşturmaktadır. Afganistan’ın okuryazar oranı Afganistan’ın etnik yapısına göre değişmektedir. Örneğin, genelde Afganistan’ın diğer etnik gruplarından biraz daha kurak ve dağlık bölgelerde yaşayan ve tarım yerine eğitim yoluyla geçimlerini sağlayan Hazaralar’ın okuryazar oranı %70’lere kadar çıkarken; bu oran genelde tarım ve özellikle haşhaş gibi geliri yüksek olan tarım ürünleriyle uğraşan Peştunlarda ise %30’un altına düşmektedir ki bu oran kadınlar açısından çok daha düşüktür. Ayrıca Afganistan’daki radikalizm ve şiddet olayları bununla birebir örtüşmektedir. Örneğin Hazaralar’ın yaşadığı Bamyan, Daykundi, Ghor, Samangan ve Mazar-i Şerif gibi bölgeler Afganistan’ın en güvenli bölgeleri olurken Kandahar, Hilmand, Uruzgan, Paktia, Paktika, Nangarhar gibi Peştunların çoğunlukla yaşadığı bölgeler ise aynı zamanda Taliban’ın en çok bulunduğu yerlerdir. Tacikler, Özbekler gibi büyük etnik gruplar başta olmak üzere Afganistan’ın geri kalan etnik grupları ne Hazaralar gibi tamamen eğitime yönelmiştir ne de Peştunlar gibi radikalleşmiştir; bir taraftan tarımla uğraşırken diğer taraftan eğitime de önem vermiştir. Dolayısıyla okuryazar oranı tahmini olarak %50 civarındadır ki bunu bölgesel güvenlik olarak da genelde yaşadığı kuzey bölgesine yansımaktadır. Afganistan’ın etnik yapısı makalenin ilerleyen kısmında daha detaylı incelenecektir.
Afganistan’da Peştuca, Farsça’nın bir şivesi olan Darica, Özbekçe, Türkmence gibi pek çok dil konuşulmaktadır. Ancak resmi olarak Farsça ve Peştuca benimsenmektedir. Bunun yanı sıra lise ve üniversite diploması gibi resmi evraklar İngilizce’de yazılmaktadır. Yani Afganistan’dan alınan bir lise veya üniversite diplomasında üç farklı dilde (Farsça, Peştuca, İngilizce) açıklama bulunmaktadır. Afganistan’ın kurumlarının adının Farsça mı yoksa Peştuca mı olacağı konusunda zaman zaman sıkıntılar çıkmaktadır. Örneğin Mazar-i Şarif’te bulunan Balkh Üniversitesi’nin adı Peştuca mı yoksa Farsça mı yazılacağı konusunda tartışmalar çıkmıştır. Genel itibariyle Farsça %70 civarında konuşulurken, Peştuca %30 civarında konuşulmaktadır. Tacikler, Hazaralar Farsça konuşurken Özbekler, Türkmenler ve Peştunlar’ın bir kısmı kendi yerel dillerinin yanı sıra Farsça konuşmaktadırlar. Peştunlar’ın pek çoğu Farsça bilmesine karşın diğer etnik gruplar büyük oranla Peştuca bilmemektedirler. Farsça’nın Peştunlar’ın çoğu tarafından bilinmesine rağmen ve Peştuca Afganistan nüfusunun %30 ‘nu oluşturmasına rağmen resmi dil olarak kullanılmasında Peştunların uzun süredir iktidarda olmaları ve Peştuca konuşan tek büyük etnik grubunu oluşturması etkili olmuştur.
Afganistan’ın siyasi yapısına bakıldığında ilk olarak Ahmet Şah Dürrani tarafından 1747 yılında kurulmuştur. Ahmet Şah Dürrani, Dürrani Kabilesinin Abdal aşiretinden seçilmiş daha sonra Kandahar, Gazni, Herat, Kabil ve Peşaver gibi bölgelerde birbirinden bağımsız yaşayan Afganları bir araya getirerek merkezi hükümet oluşturmuştur. Ahmet Şah Dürrani bununla sınırlı kalmayıp güney ve doğuya seferler düzenleyerek Afganistan’ın sınırlarını genişletmiştir. Ahmet Şah Dürrani döneminde Afganistan’ın sınırları batıdan Horasan’a, kuzeyden Kırgız bozkırlarına, güneyden Dekken Yaylaları’na ve kuzeyden Ceyhun Nehri’ne kadar genişlemiştir. Ahmet Şah Dönemi’nden sonra yönetim Saduzay boyundan Muhammadzay boyuna geçmiştir. Afganistan’ın eski tarihinde etnik yapılardan daha çok aşiret ve kabile yapılanmaları önemli olmuştur ki bu bazen beraberinde çatışmalara neden olmuştur. Bu çatışmaların çoğu her ikisi de Peştun etnik yapısına mensup olan Popalzay ve Barakzay arasında gerçekleşmiştir. Popalzay ve Barakzay arasındaki bu çekişmeler o zamanın büyük güçleri tarafından kullanılmıştır. Büyük Oyun (the Great Game) olarak bilinen 19. Yüzyıldaki Rusya–İngiltere çekişmesi sonucunda İngiltere’nin farklı boylardan belli insanları kullanarak Afganistan’ı 3 kez işgal etmesi buna bir örnek olmuştur. Ancak Afganistan’ın asıl parçalanması Amir Dost Muhammed Han’dan sonra olmuştur. Zira Dost Muhammed Han’ın 21 oğlu iktidarı kendi aralarında paylaşamamıştır. Afganistan’ın istikrarsızlığında her ne kadar kendi aralarında anlaşamayan eski dönemde kabilelerin ve günümüzde etnik yapıların rolü varsa da bir o kadar da dış güçlerin sürekli içişlerine müdahil olmaları da etkili olmuştur. Bu konu daha detaylı ele alınacaktır. Afganistan kuruluşundan 1963 yılında Muhammed Davut Han tarafından son Afgan kralı olan Zahir Şah iktidardan devrilinceye kadar, babadan oğula geçen krallıkla yönetilmiştir5. Ancak 27 Nisan 1978’da Davut Han ve ailesi SSCB destekli Halk ve Perçem Cephesi tarafından öldürülünce Afganistan’da kargaşalar başlamıştır ve o gün bugündür hala devam etmektedir. 2001 yılında ABD’nin Afganistan’a saldırısıyla birlikte Hamid Karzay başa getirilmiştir ve 2004 yılında yapılan seçimi kazanarak Afganistan’ın ilk Cumhurbaşkanı olmuştur. Hamid Karzay 2009 seçimini de kazanarak ikinci kez Cumhurbaşkanı olmuştur. Ancak 2014 seçiminde kazananı belli olmadan iki rakipten biri olan Aşraf Gani Cumhurbaşkanı ve rakibi Abdullah Abdullah ise Başbakan olarak görevlerini başlamıştır. Zira her ne kadar ilk seçimde Abdullah Abdullah kazansa da erken seçimde hile yapıldı iddiasıyla seçim sonuçları ilan edilmeden iki rakip arasında uzlaşma sağlanmıştır. Böylece Afganistan’ın yönetim biçiminde olmayan bir başbakanlık makamı oluşturarak iki taraf arasında %50–%50 bir antlaşma sağlanmıştır. Bunun temel nedeni ise, eğer ki Abdullah Abdullah iktidara gelseydi ki ilk seçim sonuçları onun lehindeydi, Afganistan tarihinde ilk defa bir gayri Peştun iktidara gelmiş olacaktı.
Afganistan’ın Etnik Yapısının İncelenmesi
Afganistan’da çok sayıda etnik grupları yaşamaktadır. Bunların çoğu birbirinden hem mezhepsel hem de dilsel olarak çok farklı yapılara sahiptirler. Bu durum halkın tam olarak bilinçlenmemesi ve birbirini yakından tanımamalarından kaynaklanan halklar arası bir kopukluk meydana getirmiştir ve zaman zaman bu durum daha ciddi sonuçları beraberinde getirerek çatışmalara kadar sonuçlanabilmektedir. Afganistan’ın birbirinden kültürel olarak farklı etnik yapısı ülke toplumunun yerleşiminde de etkili olmuştur ve genellikle aynı etnik yapısına mensup olanlar belli coğrafyalarda yaşamaktadırlar. Örneğin Peştunlar genellikle Pakistan’ın sınırına yakın olan doğu ve güneyde yaşarken Hazaralar merkezi bölge ve kuzeyde yaşamaktadırlar, Tacikler kuzeydoğu ve kuzeyde, Özbekler ise Özbekistan sınıra yakın olan kuzey bölgelerinde yaşamaktadırlar. Bütün bunları daha iyi anlayabilmek adına Afganistan’ın önemli etnik grupları birer birer daha detaylı ele alınacaktır.
Peştunlar
Peştunlar Afganistan nüfusunun yaklaşık %33’ü ile ülkenin en büyük etnik yapısını oluşturmaktadır. Bu oran bazen Peştun yanlısı yazarlar tarafından %60’lara kadar çıkartabilmektedir. Ancak genel olarak %30-%35 civarı olarak kabul görülmüştür. Afganistan’da 1974’ten bu yana hiç nüfus sayımının olmaması bu durumdan kaynaklı olsa gerek. Peştunlar genel itibariyle Afganistan’ın güney ve doğusunda bulunan, Hilmand, Kandahar, Uruzgan, Nangarhar, Logar, Paktiya ve Paktika gibi bölgelerde yaşamaktadır. Peştunlar kendi arasında aşiretler ve kabile sistemine sahiptir. Ancak Afganistan’ın siyasi yapısında etkili olan ve sürekli adından söz ettiren Galzayiler ve Dürraniler ya da Abdaliler adında iki kabile olmuştur, Afganistan’ın kurucusu olan Ahmet Şah Dürrani’nin kendisi Dürrani kabilesine mensup olduğundan ve kurduğu sistem babadan oğula geçen krallık olduğundan dolayı Dürraniler uzun süre Afganistan’ın iktidarını elinde bulundurmuştur. Bu durumdan rahatsız olan Galzayi Hanedanı ve Dürrani Hanedanı arasında zaman zaman çatışmalar çıkmıştır. Ancak 1978 darbesiyle birlikte ilk defa iktidar Dürraniler’den Galzayilere geçmiştir. Peştunlar genellikle ekime müsait tarım arazilerin bulunduğu güney ve doğu bölgelerinde yaşadığından, genellikle tarımla uğraşırlar ve gelirlerini bu yoldan elde ederler. Son zamanlarda Taliban’ın Peştunlar’ın yaşadığı bölgelerde çoğalmasıyla ve Taliban’ın ana gelir kaynağını haşhaş oluşturmasından dolayı bölgede haşhaş üretimi aşırı derecede çoğalmıştır. O bölgelerde üretilen haşhaş çoğunlukla Pakistan ve İran sınırından dış ülkelere ihraç edilmektedir. Peştunlar mezhep olarak %99 Sünni Müslüman’dırlar, geri kalan kısmı da Şii’dirler. Peştunlar’ın dindar bir yapıya sahip olmaları ve genellikle çocuklarını normal devlet okulları yerine medreselere göndermeleri Taliban’ın Peştunlar arasında nüfuz etmesine kolaylık sağlamıştır. Peştunlar’ın katı bir geleneğe sahip olmaları ve Taliban’ın da bölgede varlığını sürdürmeleri toplumun diğer kesimlerinden daha fazla kadınların üzerindeki baskıyı çoğaltmakta; onların eğitim hakkı, özgür yaşama hakkı, ifade özgürlüğü gibi pek çok hakkını ellerinden almaktadır. Örneğin o bölgelerde zaman zaman kız okullarının yakılması veya okula giden kız çocuklarının yüzüne asit atılması buna açık bir şekilde ifade etmektedir. Peştunlar’ın bir diğer grubu ise sürekli bir bölgeden başka bölgelere iklim hava koşullarına göre göç etmektedir ve göç eden anlamına gelen Göçi ya da Köçi adıyla bilinmektedir. Genellikle hayvancılıkla uğraşırlar ve bu yüzden hayvanların beslenmesi için uygun yerlere göç etmektedirler.
Tacikler
Tacikler, Afganistan’ın en büyük ikinci etnik grubudur ve nüfus olarak Afganistan toplam nüfusunun yaklaşık %27 ini oluşturmaktadır. Tacikler genel olarak Afganistan’ın kuzeydoğusunda ve kuzeyinde bulunan Badahşan, Kapisa, Baglan, Takhar, Pencşir ve kısmen de ülkenin batısında bulunan Herat’ta yaşamaktadır. Tacikler iki ana gruba ayrılmaktadırlar: Dağ Tacikleri ve Farsivan Tacikleri. Dağ Tacikleri genellikle kırsal ve köylerde yaşamaktadır ve çiftçilikle ve tarım ile uğraşmaktadırlar. Çoğu fakir bir hayat sürdürmektedirler, bir kısmı da diğer Taciklerden farklı olarak Şii’dirler. Halbuki Tacikler genellikle mezhep olarak Sünni’dirler. Farsivan Tacikleri ise çoğunlukla zengin kesimlerden oluşur ve genellikle şehirlerde yaşamakta, ülkenin siyaseti ve ekonomisiyle yakından ilgilenmektedirler. Genellikle sanat ve ticaret ile uğraşmaktadırlar, genel bir perspektiften bakıldığında Tacikler günümüz itibariyle Afganistan’ın sanat ve medya alanında çok aktif rol oynamaktadırlar. Aynı şekilde Afganistan’ın siyasi yapısında da aktif rol almaktadır, ancak Afganistan’ın tarihinde sadece bir kez iktidara gelmiştir. Tacik asıllı Habibullah Kalakani ya da başka bir adıyla Baçe Sakav 1929 yılında genellikle köylüler ve ülkenin alt sınıfı tarafından desteklenen bir darbeyle iktidara gelmiştir, ve hükümeti sadece 9 ay sürebilmiştir. Tacikler Farsça’nın bir şivesi olan Darıca konuşmaktadırlar ve yaşadığı bölge de Tacikistan’ın sınırında bulunan Afganistan’ın kuzeyinde yer almaktadır. Ancak Tacikistan Tacikleri’yle günümüzde herhangi bir bağlantıları bulunmamaktadır. Tacikistan’da Tacikler üzerinde Afganistan’da günümüze kadar herhangi bir siyasi amaç güttüğü söylenemez. Ancak gerek Taciklerin Aryan ırkından gelmesini iddia ederek, gerek Farsça konuşmalarını vesile ederek İran’ın bu yönde zaman zaman politikalar yürüttüğünü söylemek yanlış olmamaktadır. Nitekim aynı siyaseti Şii oldukları için Hazaralar üzerinden de yürüttüğünü söylemek mümkün.
Hazaralar
Afganistan nüfusunun %25’ini oluşturan Hazarlar genellikle Hazaracat adı verilen Afganistan’ın merkezinde bulunan Bamyan, Daykundi, Gazne, Ghor, Samangan gibi illerde yaşarken bir kısmı Kabil, Mazar-i Şarif ve Herat gibi büyük şehirlerde yaşamaktadırlar. Hazaralar’ın yaşadığı bölge çoğunlukla tarıma müsait olmadıkları Hazaralar, ticaret ve eğitim gibi başka alanlara yönelmiştir. Özellikle eğitim alanında nüfus olarak Afganistan’ın %25’ini oluşturan Hazaralar yapılan son anketlere göre üniversite öğrencilerinin %75’ini oluşturmaktadırlar. Hazara toplumunda erkeklerin yanı sıra kızlara da eğitim ve siyasi katılım hakkı verilmiştir. Nüfusunun neredeyse tamamını Hazaralar oluşturan Daykundi’nin hem valisi hem de belediye başkanının kadın olması buna iyi bir örnek olmuştur. Bunun yanı sıra dünya çapında bilinen insan ve kadın hakları savuncusu Sima Samar ve Maryam Monsef’de etnik olarak Hazara etniğine mensuptur.
Hazaralar’ın nereden geldikleri konusunda farklı görüşler bulunmaktadırlar. Bazıları Hazaralar’ın Moğol kökenli olduklarını ve Cengiz Han döneminde Afganistan’a geldiklerini savunurken bazıları ise Hazaralar’ın bölgenin yerli halkı olduklarını ve Moğollardan önce de Afganistan’da yaşadıklarını savunmaktadırlar. Hazaralar’ın Afganistan yerlisi olduklarını savunanlar ise M.Ö. 2000’li yıllarda yapılan ve Bamyan vilayetinde bulunan Buda heykelini referans göstererek, Hazara simasına benzediğini iddia etmektedirler. Ancak şu da bir gerçek ki genelde köylü Hazarlar’ın konuştuğu ve Darıca’nın bir lehçesi olan Hazaregi lehçesinin içinde pek çok Moğolca ve Türkçe kelime bulunmaktadır. Hazaralar Darıca konuşmaktadır, ve nüfusunun neredeyse tamamı Şii’dir. Çoğunluğu 12 İmam Şii ancak bazıları İsmaili’dir. Hazaralar’ın çok az bir kısmı ise Sünni mezhebine bağlıdırlar. Hazaralar Afganistan’ın siyaseti ve yönetimine onların efsanevi lideri olan ve Taliban tarafından öldürülen Şehit Abdul Ali Mazari ile katılmıştır. Ondan önceki dönemlerde sürekli Peştunlar tarafından dışlanmıştır. Bu da beraberinde çatışmalara yol açmıştır, bir sonraki bölümde daha detaylı incelenecektir. Afganistan’ın yanı sıra 2 milyona yakın İran’da ve 1 milyona yakın Pakistan’da da Hazara nüfusu bulunmaktadır. İster merkezi hükümetin dışlayıcı siyasetinden dolayı, ister ülkede hakim olan işsizliklerden dolayı Hazaralar İran ve Pakistan’da olduğu gibi pek çok dış ülkelere yönelmiştir, ve böylece son dönemlerde gündeme gelen Hazara diasporası ortaya çıkmıştır.
Özbekler
Özbekler, Afganistan nüfusunun tahmini olarak %10’unu oluşturmaktadırlar. Özbekler genellikle Özbekistan sınırına yakın olan Afganistan’ın kuzeyinde yer alan Kunduz, Faryab, Şebergan, Takhar, Samangan ve Mazar-i Şerif gibi bölgelerde yaşamaktadırlar. Özbekler genellikle kendi dili olan Özbekçe konuşurlar. Ancak toplumun neredeyse tamamı Farsça bilmektedir. Özbekler genelde Ticaret ve tarım ile uğraşır ve mezhep olarak Sünni’dirler. Özbekler tıpkı Hazaralar’da olduğu gibi Afganistan’ın siyasi yönetiminde Abdurraşid Dostum ile aktif bir şekilde yer almıştır. Özbekler Afganistan’ın siyasi alanında kendilerine en yakın bulduğu etnik yapı ise Hazaralar olmuştur. Öyle ki Afganistan’ın Ruslara karşı mücadelesinde ve sonrasında ortaya çıkan iç çatışmalarda Abdul Ali Mazari ve General Dostum birleşerek kuzey cephesini oluşturmuştur ve günümüzde de bu Hazara-Özbek yakınlığı devam etmektedir. Diğer taraftan Hazaralar ve Özbekler her ikisi Türk kökenli birer etnik yapı olduklarından dolayı birbirine Bola (Kuzen) diye seslenirler. Özbekler her ne kadar Özbekistan sınırında yaşasalar da Özbekistan Özbekleri’yle tıpkı Tacikler’de de olduğu gibi pek bağlantısı olmamaktadır.
Türkmenler
Türkmenler, Afganistan nüfusunun yaklaşık %5’ini oluşturmaktadır. Türkmenler genellikle kuzey bölgelerde ve çoğu zaman Özbeklerle, bazen de Hazaralar’la birlikte yaşamaktadırlar. Türkmenler genellikle el sanatı özellikle halı ve ticaretle uğraşmaktadırlar. Çoğu zaman Afganistan’ın iç çatışmalarında müdahil olmamışlardır. Türkmenler bir kısmı Sünni bir kısmı ise Şii’dir. Dil olarak kendine özgün (Türkmence) dili bulunmaktadır. Ancak neredeyse tamamı Farsça bilmektedirler. Dolayısıyla kendi aralarında da çoğu zaman iletişim Farsça olarak gerçekleşmektedir. Türkmenler iç savaşlara müdahil olmadıkları ve ticaretle uğraştıkları için genel itibarıyla Afganistan’ın iktisadi durumuna nazaran zengindirler.
Diğer Etnik Grupları
Afganistan’da diğer pek çok etnik grup da bulunmaktadır, ve sayı olarak otuzu aşkın farklı etnik grubu yaşamaktadır. Ancak bu çalışmada Afganistan’ın etnik çatışmaları incelendiğinden dolayı nüfus olarak az olan etnik yapılar tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi iç çatışmalara pek müdahil olmamıştır, ve devlet açısından da pek bir tehlike arz etmemiştir. Dolayısıyla burada onların isimlerini zikretmekle yetinmekteyiz. Afganistan’ın diğer etnik grupları nüfusu oranıyla şu şekildedirler: Kazaklar, Kırgızlar, Kafiriler, Aymaklar, Kızılbaşlar, Peşeyiler, Hindular vs. Ancak belirtmek gerekir ki Afganistan’da yaşayan çoğu etnik grupları Müslümandır. Çoğunlukla Sünni ve Şii olmak üzere ancak ülkede Müslüman olmayan tek grup Hindular’dır.
Afganistan’daki Etnik Gruplar Arasındaki Çatışmalar
SSCB’nin işgali ardından Peştun milliyetçisi olan Necibullah yönetimde kalmıştır. Necibullah’ın etnik milliyetçilik politikası, iktidarının çok uzun sürmemesini ve iktidardan devrilmesine neden olmuştur. Necibullah’ın milliyetçi politikalarına karşı Tacikler Ahmet Şah liderliğinde Hazaralar Abdul Ali Mazari liderliğinde ve Özbekler General Dostum liderliğinde bir araya gelerek Necibullah’ı iktidardan uzaklaştırmıştır. Ancak belirtmek gerekir ki Necibullah bu koalisyon tarafından öldürülmemiştir. Belki daha sonra Taliban’ın iktidara gelmesiyle Taliban tarafından Necibullah ve kardeşi Kabil Aryana meydanında asılmıştır. Ancak Necibullah devrildikten sonra direniş güçleri kendi aralarında anlaşamamışlardır, ve aralarında çatışmalar da yaşanmıştır. Nihayetinde Pakistan’ın Peşaver kentinde aralarında anlaşarak ilk iki ay Peştun kökenli olan Sibgatullah ve sonra dört aylık Tacik kökenli olan Burhanettin Rabbani iktidara geçecek tarzında bir antlaşma yapmışlardır. Ancak bu antlaşmada Hazaralar ve Özbekler pek dikkate alınamışlardır. Dolayısıyla Kabil’de Peştun kökenli Abdurrab Resul Sayyaf’ın birlikleriyle Hazara kökenli olan Abdulali Mezari’nin birlikleri arasında şiddetli çatışmalar yaşanmıştır. Diğer taraftan Peşaver’de kararlaştıran 6 aylık geçici hükümetin sona ermesine rağmen Tacik kökenli Burhanettin Rabbani iktidardan çekilmemiştir, ve General Mesut’u bakanlığa atamıştır. Kabinesinin çoğu önemli koltuklarını Tacikler’le doldurmuştur. Buna karşılık Peştunlar’dan Gülbidin Hikmetyar, Hazaralar’dan Abdul Ali Mazari ve Özbekler’den General Dostum bir araya gelerek Tacik hükümetine karşı savaş açmıştır. Bu savaş ile birlikte General Dostum Afganistan’ın kuzeyine gitmiştir, geri kalan gruplar ise kendi aralarında 6 aylı geçici bir ateşkes yaparak şu şekilde anlaşmıştır: Kabil’in kuzeyi Rabbani ve General Mesut liderliğinde Tacikler’in elinde olacaktır, Kabil’in batısı Mazari liderliğinde Hazaralar’ın elinde olacaktır. Kabil’in güneyi ise Gülbidin Hikmetyar liderliğinde Peştunlar’ın elinde olacaktır. Ancak ittifakta aktif rolü olmayan Rasul Sayyaf gizli bir şekilde Mesut ile anlaşarak Kabil’in batısında bulunan ve Hazaralar’ın çoğunlukla yaşadığı Afşar bölgesine saldırmıştır. Böylece iç çatışmalar tekrar alevlenmiştir.
Afganistan’ın iç çatışmaları devam ederken Pakistan istihbaratı (ISI) tarafından desteklenen Taliban 1994 yılında Kabil’e girmiştir. Militanlarının neredeyse tamamı Peştunlar’dan oluşan Taliban, Peştunlar tarafından destek görmüştür, ve Peştun milliyetçiliğini savunmuştur. Kabil’in kuzeyinde bulunan Tacik mahallelerin kuyularını zehirleyerek pek çok sivili öldürmüştür. Aynı şekilde kuzeyde Özbeklere ve Hazaralar de zülüm etmişlerdir. Ağustos 1998 yılında Mazari Şerif’te Taliban ev ev dolaşarak Hazaraları ve onlara ait her şeyi yok etmiştir. Buna evde bulunan keçi, koyun, kedi köpek gibi hayvanlar da dahil olmak üzere. Mazar-i Şerif katliamında Taliban, Hazaraları üçer mermi (kafa, göğüs ve yumurtalıklar) sıkarak öldürmüştür. Buna karşılık Hazaralar ve Özbekler kuzeyde ittifak kurarak Taliban’a karşı direnmişlerdir. Taliban en çok zülmü Hazaralara yapmıştır. Öyle ki pek çok Hazara Taliban döneminde İran, Pakistan ve diğer ülkelere kaçmak zorunda kalmışlardır. Bu yüzden ABD’nin işgali en çok da Hazaralar’ın işine yaramıştır. Taliban’ın asıl amacı tek bir Peştun etnik yapısına dayalı bir iktidar kurmak olmuştur. Bu nedenle hala bazı Peştun bölgelerinde iktidarını sürdürmektedir. Taliban’ın siyasi amacını zaman zaman dile getirdiği (Özbek pa Özbekistan, Tacik pa Tacikistan, Hazara pa Goristan / Özbekler Özbekistan’da, Tacikler Tacikistan’da Hazaralar Kabristan’da) sloganından anlamamız mümkündür.
Bonn Konferansı’ndan sonra oluşturulan geçici hükümette gene etnik yapıları çoğunluk itibariyle dikkate alınmıştır. Peştun kökenli olan Hamid Karzai Cumhurbaşkanı olarak belirlenmiştir. Böylece Kanlı Nisan Devrimiyle iktidarını kaybeden Peştunlar’ın Dürrani ailesi yeniden iktidara gelmiştir. Hamid Karzai önderlik ettiği geçici hükümet (hükümet-i maakkat-i) otuz bakanlıktan oluşmaktadır. Bunların 11’i Peştunlar’a 8’i Tacikler’e 5’i Hazaralar’a ve 3’ü Özbekler’e verilmiştir.
Geçici hükümetin sona ermesinden sonra 2004 yılında ilk kez demokratik bir seçim yapılmıştır, ve seçimi Hamid Karzai kazanmıştır. Hamid Karzai bu seçimde %50’ye yakın oy almıştır, ve genel olarak seçime katılım oranı %70 civarında olmuştur. Bu da Afgan halkının iç çatışmalardan ne kadar yorulduğu göstermiştir. 2009’da yapılan seçimi de Hamid Karzai kazanmıştır. Ancak bu seçimde katılım oranı düşmüştür, bunda yeni hükümetin halkın iradesinden ziyade büyük güçlerin istekleri doğrultusunda hareket etmesi önemli olmuştur.
Afganistan’ın yeni anayasa sisteminde mümkün olduğu kadar Afganistan’ın bütün etnik yapılarının yer vermeye çalışılmıştır. Afganistan’ın resmi dini İslam, ve devletin adı Afganistan İslam Cumhuriyeti olarak ifade edilmiştir. Sistemin oluşmasında farklı etnik yapılardan Loy Girga (Büyük Meclis) adı altında delegeler bir araya gelmişlerdir. Genellikle Peştun delegeleri başkanlık sistemini önerirken, Gayri Peştunlar ise parlamenter sistemi savunmuştur. Sonuç itibariyle Afganistan’ın yeni sistemi iki meclisli başkanlık sistemi olmuştur. Bu sistemde Volesi Cirge ya da Millet Meclisi milletvekilinden oluşur ve milletvekilleri doğrudan halk tarafından nüfus çoğunluğuyla 5 yıllığına seçilir. Kongrenin bir diğer kolunu ise Mişranu Çirge/Meclisi Sena oluşturmaktadır. Meclisi Sena ise 102 üyeden oluşur, ve üyelerin 1/3’i Cumhurbaşkanı tarafından seçilir. 1/3’i İl Temsilciler Meclisi (Şura-i Vilayeti) içinden en çok oyu alan, 1/3’i İlçe Temsilciler Meclisi (Şura-i Volusvali) içinden en çok oyu alan milletvekillerinden seçilmektedir. Cumhurbaşkanı da 5 yıllığına halk tarafından seçilmektedir. Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri oy çokluğuyla halk tarafından seçilmesi diğer etnik grupları da bir nebze rahatlatmıştır. 2014’ta yapılan seçim sonuçlarının tam olarak belli olmamasıyla birlikte Aşraf Gani’nin iktidara gelmesiyle bir tarafta diğer etnik gruplardan tepki çekerken diğer yandan birinci seçimde Gani’nin en güçlü rakibi olan Tacik kökenli Abdullah Abdullah’ın daha yüksek oranda oy alması Peştunları’da tedirgin etmiştir. Zira eğer seçimle bir gayri Peştun iktidara gelirse Peştunlar’ın çoğunluk iddiası artık sarsılacaktır. Diğer yandan Afganistan’ın tarihi boyunca hep iktidar Peştunlar’ın elindeydi. Bunun başka bir etnik yapıya geçmesinin Peştunlar açısından pek kolay olması beklenmemektedir. Taliban’ın neredeyse tamamını Peştunlar’dan oluştuğunu dikkate alarak Gani’nin birinci seçim sonuçlarında daha az oy alması ve erken seçimde ülkenin her tarafında Taliban tarafından olayların ortaya çıkması manidar olmuştur. Sonuç itibariyle seçim sonuçları 6 ay uzatılarak ilan edilmemiştir, ve iki aday anlaşarak iktidarı paylaşmıştır. Gani’nin izlemiş olduğu Peştun milliyetçiliği politikaları diğer etnik gruplarından tepki çekmiştir. Gani’nin birinci yardımcısı olan General Dostum’un kuzeye çekilmesi ve devletin ona karşı çeşitli komplolar kurması diğer taraftan Hazaralar’ın Aydınlık Hareketi (Cunbişi Roşnayi) adı altında Gani rejimine karşı sürekli protesto eylemlerinde bulunması bunun bir göstergesi olmuştur.
Afganistan Etnik Çatışmaların Temel İçsel ve Dışsal Nedenleri
Afganistan tarihine bakıldığında kuruluşu itibariyle büyük bir güç haline gelmiştir. Ancak Afganistan’ın kurucusu olan Ahmet Şah Dürrani’nin ölümünden sonra bu durum çok uzun sürmemiştir ve Dost Muhammed Han’ın oğullarında görüldüğü gibi sürekli bir iç çatışmayla mücadele etmiştir. Ancak bu mücadele her zaman içsel dinamiklerden kaynaklı olmamıştır, dahili dinamikler gibi harici faktörler de bir o kadar önemli olmuştur. Şu bir gerçektir ki Afganistan ister içinde barındırdığı çeşitli yer altı zenginliklerinden, ister jeopolitik konumundan dolayı olsun sürekli bir dış müdahaleye de maruz kalmıştır. Örneğin İngilizler 3 kez müdahale etmiştir. Aynı şekilde SSCB müdahalesi ve günümüz ABD’nin işgali bu yüzden olsa gerek. Bu bölümde Afganistan’ın etnik çatışmalarını daha iyi anlayabilmek açısından, nedenleri iki başlık altında incelenecektir. Biri dahili nedenler diğeri ise harici nedenler.
Dahili Nedenler
Afganistan’ın etnik çatışmalarındaki temel dahili nedeni etnik gruplar arasında bir siyasi birliğin olmaması olmuştur. Peştunlar başka bir ifade ile Kendilerini Afgan olarak tanımlarlar, ve diğer etnik grupların Afgan olmadığı ve daha sonra diğer ülkelerden geldiklerini savunmaktadırlar. Örneğin Özbekler’in Özbekistan’dan, Tacikler’in Tacikistan’dan, Hazaralar’ın Moğolistan’dan ve Türkmenler’in Türkmenistan’dan geldiklerini iddia ederek kendilerinin oranın en eski etniği olduğunu ve Afganistan’ın Afganların (Peştunlar’ın) olduğunu savunmaktadırlar. Bu durum diğer etnik gruplar tarafından tepki çekmektedir. Dolayısıyla diğer grupların kendi direklerine sarılmasına yol açmıştır, ve zaman zaman diğer etnik grupların bu duruma karşı ittifak kurdukları da söz konusu olmuştur Necibullah yönetimine karşı kurulan Mesut, Dostum ve Mazari ittifakında olduğu gibi. Kendisini Afganistan’ın en eskisi ve oranın yerlisi olarak savunmak ve diğer etnik grupları ayrıştırıcı politikalar izlemek sadece Peştunlara mahsus değildir. Aynı şey Tacikler, Hazaralar, Özbekler ve diğer etnik grupları için de geçerlidir. Örneğin Tacik kökenli Burhanettin Rabbani döneminde bakanların çoğu Tacik kökenli olmuştur, ve günümüz itibariyle bakıldığında Bonn Konferansı’nda oluşturulan sistem gereği çoğunluk oranına göre belli etnik gruplara belli sayıda bakanlık verilmektedir. Ancak bu durumda her bir bakanın personellerini başka bir etnik grubundan almak yerine kendi etnik grubundan almayı tercih etiği görülmektedir. Dolayısıyla zeka ve kabiliyet yerine etnik grupları tercih edilmektedir. Bu da ister istemez toplumu ve ülkeyi bir taraftan kutuplaşmaya diğer taraftan da gerilemeye sevk etmektedir.
Afganistan’ın etnik çatışmalarının bir diğer dahili nedeni ise Afganistan’ın ekonomik zafiyeti ve dış güçlere olan bağımlılığıdır. Afganistan’ın kalkınma projelerinin çoğu ve hatta memurların maaşlarının bir kısmı dış güçlerin yardımına muhtaçtır. Dolayısıyla bir kaynak kıtlığı söz konusudur, ve bu kıt kaynakla ümranı projelerin gerçekleşmesi planlanırken bu projelerin nerede ve ne şekilde gerçekleşmesi de söz konusu olmuştur. Bu nedenle projeler de genellikle devlette iktidara sahip olanların istediği olmuştur ve diğer bölgelerin ihtiyaçları ise ikinci plana itilmiştir. Bu ister istemez bir bölünme ve dahili memnuniyetsizliğe yol açmıştır. Örneğin 2016 yılı itibariyle dünyanın bu kadar geliştiği bir dönemde Afganistan’ın Daykundi vilayetinde hiçbir asfalt yolu bulunmamaktadır. Halbuki diğer vilayetlerde böyle bir durum söz konusu değildir. Bunun iktidarın Peştun olması ve Daykundi nüfusunun tamamı Hazara olmasıyla doğrudan bir bağlantısı olsa gerek. Böylece halkın zaman zaman bu duruma karşı çıkmasına ve devleti ayrımcılıkla suçlamasına yol açmıştır. Bir diğer örneği ise Türkmenistan’dan ithal edilen yüksek voltajlı elektrik hattının rotası değiştirilerek Bamyan yerine farklı bir rotadan geçmesi üzerine Bamyan halkı protestolar yaparak buna karşı çıkmıştır, ve bu hareket Afganistan’ın farklı noktalarına sıçrayarak Aydınlık Hareketi (Cunbiş i Roşnayi) adını almıştır.
Bir diğer dahili neden de etniklerin yaşadığı tarihsel travmalar olmuştur. Daha önce de bahsedildiği gibi Afganistan’da en büyük çatışmalar etniksel olarak genellikle Hazaralar ve Peştunlar arasında gerçekleşmiştir, ve bunun geçmişine bakıldığında tarihsel travmaların da büyük bir etkisi olduğunu görmek mümkündür. Örneğin Afganistan’ın dönem Şahı olan Abdurrahman Han tarafından 1892 yılında Hazaralar büyük bir katliama uğramıştır. Çoğu tarihçiye göre Hazaralar’ın %62’si Abdurrahman tarafından ya katledilmiştir ya da Afganistan’ı terk etmek durumunda kalmıştır. Bunu savunan tarihçilere göre bu katliamdan önce Hazaralar Afganistan’ın en büyük etnik grubunu oluşturmaktaydı; ve genellikle Kandahar, Uruzgan, Hilmand, Herat ve diğer merkezi bölgelerde yaşamaktaydı. Ancak bu katliamla birlikte bu bölgelerden süründürülmüştür, ve genellikle merkezi bölgelerde ve tarıma uygun olmayan dağlık bölgelerde yerleşmişlerdir. Ancak çok az sayıda hala Hilmand, Kandahar ve Uruzgan’da Hazaralar yaşamaktadır. Herat’ın ise günümüzde de nüfusunun yarısı Hazaralar’dan oluşmaktadır. Aynı şekilde SSCB işgali sonrası dönemde ortaya çıkan iç çatışmalarda da görmek mümkündür. Şöyle ki Abdurrab Rasul Sayyaf ve Gülbidin Hikmatyar liderliğindeki birlikler Hazaralar ve buna karşılık Abdul Ali Mazari ve Muhaqqiq liderliğindeki Hazara birlikleri ise Peştunlara zulmetmişlerdir. Daha sonra Kabil’in farklı bölgelere ayrıldığı dönem Peştunlar ve Tacikler bir araya gelerek çoğunluk Hazaralar’ın yaşadığı Afşar bölgesine saldırı düzenlemişlerdir, ve içlerinde çocuklar ve kadınların da bulunduğu çok sayı da masum insanı öldürmüşlerdir. 1998 yılında ise çoğunluk Peştunlar’dan oluşan ve o dönemde Peştunlar tarafından destek gören Taliban’ın Mezar-i Şerife girmesiyle Hazaralar ve Özbeklere karşı savaşmışlardır. Özellikle 8 Ağustos katliamı BM İnsan Hakları Komisyonu tarafından resmen tanınmıştır. Bu tarihsel arka plana bakıldığında Afganistan’ın yönetimi hep Peştunlar’ın elindedir, ve zulüm ve katliamlara uğrayan ise Hazarlar olmuştur. Bunun nedenlerini ise şu şekilde ifade etmek mümkündür.
✓ Hazaralar’ın Abdurrahman öncesi dönemde Afganistan’ın en büyük etnik yapısı olarak yönetim açısından tehlike arz etmiştir.
✓ Peştunlar, Hazaralar’ın Afganistan’ın yerlisi olmayıp Moğollar’ın Afganistan istilasıyla birlikte geldiğini ve Afganistan’a zulmettiğine inanmıştır.
✓ Hazaralar mezhep olarak Şii ve dili Farsça’dır. Etnik olarak da Peştunlar ve Tacikler’den farklıdır.
Yukarıdaki açıklamalara bakıldığında Hazaralar mezhep olarak Şii’dirler. Dolayısıyla Afganistan’ın hiçbir etnik yapısıyla bu bağlamda uyuşmamaktadır. Dili Farsça olduğundan dolayı Farsça konuşan başka Tacikler ve bir kısmi Özbekler’dir. Ancak etnik olarak Türk kökenli olduğundan dolayı Özbekler ve Türkmenlerle daha uyumludurlar. Nitekim tarih boyunca hiçbir zaman Hazaralar, Özbekler ve Türkmenler arasında bir çatışma olmamıştır ve sürekli yan yana durmuştur. Peştunlar ise etnik olarak Aryan oldukları için Taciklerle uyumludurlar ve farklı dilleri konuşmaktadırlar. Ancak Peştunlar’ın ülkede yarattığı son dönemlerde kaos ortamı Tacikler tarafından da olumlu bakılmamaktadır, ve zaman zaman uyuşmazlıklara neden olmuştur. Örneğin 2014’te yapılan Cumhurbaşkanı seçimlerinde Tacik kökenli olan Abdullah Abdullah’ın Peştun olan Aşraf Gani’den daha fazla oy kazanmasıyla ortam karışmıştır, ve bu iki etniği karşı karşıya getirmiştir.
Harici Faktörler
Afganistan tarih boyunca bulunduğu jeopolitik konumundan dolayı sürekli büyük güçlerin mücadele alanı olmuştur, pek çok büyük güç tarafından sürekli ele geçirilmiştir, ve onlar tarafından çok büyük önem taşımıştır. Büyük İskender doğuya ilerlerken Afganistan’a saldırmıştır ve Afganistan’ı Hindistan’ın anahtarı olarak tanımlayan İskender Afganistan’ı eski adıyla Horasan’ı geçemeyerek geri dönmek durumunda kalmıştır. İngilizler ise Afganistan’ı 3 kez işgal etmiştir ve dönemin siyasi ve stratejik öneminden dolayı Hindukuş Dağları’nı Gözcü Tepesi olarak adlandırmıştır. Ancak dikkate edilmesi gereken nokta şu ki İngilizler her 3 işgalinde başarılı olamamıştır ve kısa süre sonra Afganlar’ın büyük bir mücadelesiyle karşılaşarak topraklarından çekilmek zorunda kalmıştır. Hata İngilizler’in son işgalinde sadece ve sadece tek İngiliz askeri yaralı olarak kurtulması manidar ve İngilizlerin tekrar Afganistan’ı işgal etmemesine neden olmuştur. Burada kastedilen husus ise Afganların yenilmez olduklarından ziyade Afganistan’ın jeopolitik konumu ve dolayısıyla büyük güçlerin mücadelesi olmuştur. Zira ne zaman ki güçlü bir devlet Afganistan’ı işgal ederse, onun Afganistan’da kalmasını istemeyen başka bir güç ise farklı yapıları kullanarak ona pusu kurmuştur ve Afganistan’dan uzaklaşmasını sağlamıştır. Bu durum kaçınılmaz olarak Afganistan’ın kendi içinde parçalanmasına ve kutuplaşmasına yol açmıştır. Bu durum 19. yüzyılda İngiltere’nin Afganistan işgallerinde İngiltere–Rusya arasında söz konusu olduğu gibi (The Great Game) soğuk savaş döneminde ABD – Rusya arasında da aynı şekilde söz konusu olmuştur (The New Great Game). Örneğin 1970’lı yıllarda Sardar Muhammed Davut Han’ın ABD yanlısı politikaları, SSCB yanlısı gruplar ve partiler tarafından çok sert bir şekilde eleştirilmiştir. Sonuç olarak 1978 yılında Babrak Karmal ve Hafizullah Emin liderliğindeki Komünist Parti’nin gerçekleştirdiği darbe sonucunda Davut Han ve bütün aile bireyleri öldürülmüştür. Böylece Komünist Halk ve Parçam Partisi iktidara gelmiştir. Ancak bu durum halk arasında ciddi ayaklanmalara sebep olunca 1979 yılında SSCB Afganistan’ı işgal etmiştir. Bu sefer roller değişmiştir; SSCB’nin işgaline karşı ayaklanan Mücahitler ABD tarafından desteklenmiştir ve sonuç itibariyle Kızıl Ordu 10 yıllık işgaline son vermek zorunda kalmıştır ve Afganistan topraklarını terk etmiştir. Ancak tıpkı günümüzde Suriye’de olduğu gibi bu mücadele döneminde Afganistan’da çok sayıda farklı gruplar ortaya çıkmıştır, farklı dış güçler tarafından desteklenmiştir. Bunlardan en radikali Taliban olmuştur. Dolayısıyla savaş sonrası dönemde Mücahitler iktidarın paylaşımı konusunda uzlaşma sağlayamamıştır ve ülke bir iç savaşına sürüklenmiştir.
Afganistan’ın küresel büyük güçler haricinde komşularıyla olan sorunları ve dolayısıyla iç çatışmalarında etkisinden bahsedecek olursak. Afganistan, Pakistan’la yüzyıllardır süre gelen bir sınır sorunu vardır. Durand (The Durand Line) hattı adı verilen Afganistan–Pakistan sınırı tam olarak nereden geçtiği belli değildir. Afganlar farklı yerlerden ve Pakistanlılar farklı yerlerden geçtiğini savunmaktadırlar ki zaman zaman sınır çatışmalarını da beraberinde getirmektedir. Pakistan’ın Taliban’ı desteklemesi ve Afganistan’ın iç çatışmalarını körüklemesinde etkili olmuştur. Diğer taraftan son dönemlerde Afganistan’ın Hindistan’la yakın ilişkiler içerisinde olması Pakistan’ı rahatsız etmiştir.
Afganistan, bir diğer komşusu olan İran’la ise su sorunu vardır. Zira Afganistan sularından bazıları İran’a dökülmektedir. Afganistan’ın bu sulardan sıkça yararlanması durumunda suların İran’a ulaşması sıkıntıya uğramaktadır, ve periyodik olarak gündeme gelmektedir. Ancak İran’ın Afganistan’ın içişlerine müdahalesine neden olan ve iç çatışmalar açısından önem taşıyan sorun ise ABD’nin Afganistan’da bulunması olmuştur. ABD’nin İran’ın bu kadar yakınında olması İran’ı tedirgin etmiştir ve İran kendi güvenliğini sağlamak amacıyla Afganistan’ın içinden belli gruplarla bağlantı kurmuştur.
SONUÇ
Afganistan bir yandan içinde barındırdığı farklı etnik gruplardan dolayı diğer yandan içinde bulunduğu jeopolitik konumundan dolayı geçmişten günümüze ya iç çatışmalara ya da dış müdahalelere maruz kalmıştır. Ancak etnik gruplar arasında siyasi bir birliğin olmaması bir yandan ülkenin dış güçlere karşı mücadelesini engellerken bir yandan da ülkenin bölünmüşlüğünü ve iç çatışmalara neden olmuştur. Dahili sorunların başka bir boyutundan bakıldığında ülkede bütün etnik grupları eşit bir biçimde kucaklayan ve bir araya getiren bir liderinin olmayışı da önemli bir faktör olmuştur. Günümüze kadar iç çatışmaların neredeyse tamamı siyasi liderlerin izlemiş olduğu yanlış politikalardan kaynaklanmıştır. Örneğin Abdurrahman Han döneminde Hazaralar’ın neredeyse yarısından fazlası Abdurrahman yönetimine ister nüfusu, ister sahip olduğu diğer potansiyel dinamiklerinden dolayı oluşturduğu tehlikeden dolayı soykırıma uğramıştır. Bu yüzden sonraki tarihlerde bakıldığında birbirine en fazla husumet duyan etnik grupları da Peştunlar ve Hazaralar olmuştur. Nadir Şah’ın bir Hazara öğrenci tarafından öldürülmesi ve öğrencinin Hazaralar tarafından kahraman ve Peştunlar tarafından ise bir hain olan bilinmesi aynı şekilde Taliban’ın Hazaralara yönelik yapmış olduğu katliamlar ve Taliban’ın etnik olarak Peştunlar’dan oluşması ve Peştunlar tarafından desteklenmesi de buna bir örnek oluşturmaktadır. Günümüzde yönetimin Peştunlar’ın elinde olması ve Hazaralar’ın çoğu bölgelerinde elektriğin dahi olmaması, nüfusunun tamamını Hazaralar’ın oluşturduğu Daykundi vilayetinin hiçbir asfalt yolunun bulunmaması da bunu göstermektedir. Buna mukabil Hazaralar’da son dönemde Aydınlık Hareketi (Cunbiş i Roşnayı) adı altında farklı faaliyetlerde bulunarak devletin bu tür politikalarına tepki göstermiştir. Ancak bu iki etnik yapının bile Amanullah Han gibi milli birliği sağlayabilen liderler döneminde Afganistan’ın gelişmesi için yan yana yürüdüğünü ve beraber mücadele ettiğini söylemek yanlış olmaz.
Afganistan’ın etnik çatışmalarını sadece Hazaralar ve Peştunlar açısında değerlendirmek doğru değildir. Zira iktidarın paylaşımı konusunda veya izlenen ırkçı politikalar karşısında başka etnik grupların farklı tepkiler gösterdiğini ya da zaman zaman eylemlerde bulunduğunu söylemek mümkündür. Örneğin Necibullah’ın izlemiş olduğu Peştun milliyetçiliği politikalarına karşı Hazaralar, Tacikler ve Özbekler birleşerek Nacibullah’ı iktidardan devirmiştir. Bir başka dönemde ise Burhanettin Rabbani’nin Tacik milliyetçiliği politikalarına karşı ise Peştunlar, Hazaralar ve Özbekler bir araya gelmiş ve Rabbani iktidardan düşürülmüştür. Yukarıda da belirtildiği gibi Afganistan öyle bir etnik yapıya sahip ki hiç kimse krallık dönemleri hariç tek başına iktidar olamamıştır. Ancak bu yapı dikkate alınarak farklı etnik yapıların gücü bir arada Afganistan’ın güçlenmesi ve kendi ayakları üzerinde durması yolunda kullanılmak yerine iktidara gelmek için kullanılmakta, iktidardan sonra gene o eski oyunlar dönmekte, ortada sesi duyulmayan, fakirlik ve işsizlikle sürekli mücadele eden Afganistan halkı bulunmaktadır.
Halkına ve ülkesine sadık olmayan ve onları sadece iktidara gelebilmek için kullanan iktidarının yanı sıra bu yönetimleri kendi çıkarları doğrultusunda iktidara gelmesine kolaylık sağlayan bir de dış güçler vardır. ABD’nin her ne kadar asıl amacı Afganistan’dan Taliban’ı ve El Kaide’yi yok etmekse de bir o kadar da SSCB’yi çevrelemek adına Taliban’ın ve El Kaide’yi Afganistan’da oluşmasında etkili olmuştur. ABD’nin Afganistan’da Taliban’ı tamamen yok etmemesi ve dolayısıyla bölgede uzun süre kalması Afganistan’ın güvenliğinden ziyade kendi çıkarlarının güvenliği açısından önemli olmuştur.
Son olarak, 2014’ta yapılan cumhurbaşkanı seçiminde ilk seçimde her iki adayın %50 +1 oy alamadığı için bir kazananı olmamıştır. Dolayısıyla erken seçime gidilmiştir. Tacik kökenli olan Abdullah Abdullah oran olarak daha fazla oy alması Peştunları tedirgin etmiştir ve erken seçimin sonuçları hile yapıldığı gerekçesiyle ilan edilmemiştir. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry aracılığıyla uzlaşma sağlanarak Aşraf Gani Devlet Başkanı, Abdullah Abdullah ise Hükümet Başkanı olarak görevi başlamıştır. Koalisyon iktidarda Abdullah ve Gani %50–%50 olarak uzlaştığı için herkes kendi payını çoğunlukla kendi etnik yapısıyla doldurmaya çalışmıştır. Dolayısıyla Hazara ve Özbek gibi diğer etnik grupların memnuniyetsizliğine ve zaman zaman eylemlerde bulunmalarına neden olmuştur.
KAYNAKÇA
BEG Rauf, Adı Afganistan’dı, Talibanların Eline Nasıl Düştü, Turan Kültür Vakfı Yay., İstanbul: 2001.
BROXUP Marie, Bugünkü Afganistan, ODTÜ Asya-Afrika Araştırmaları Yayın Grubu, Yayın No: 21, Ankara: 1985.
Coleman John, siyaset ve hile. Çev.: Yahya Shams, Tahran: Firoze Yay. 2012
Farhang Mir Mohammad Siddiq, افغانستان در پنج قرن اخیر(Son Beş Yüzyılda Afganistan), Tahran: Bahar Yayınları, 2010 (1388 ).
GREGORİAN Vastan, The Emergence of Modern Afghanistan, Stanford California: 1969.
Walter Bellew Henry, The Races of Afganistan, Nebraska: university of Nebraska, 1880
KLEVEMAN Lutz, Yeni Büyük Oyun, Orta Asya’da Kan ve Petrol, İstanbul: Everest Yayınları, 2004.
MESUN Ghulam Sakhi, مناسبات بین المللی افغانستان (Afganistan dış politikası ), Kabil: Devlet Matbaası, 1977 (1356).
OĞUZ Esedullah, Afganistan, İstanbul: Cep Kitapları, 1999.
RAŞİD Ahmet, Taliban: İslamiyet, Petrol ve Orta Asya’da Yeni Büyük Oyun, İstanbul:Everest- Mozaik Yay., 2001.
UYSAL Hasan, Adı Afganistan, Ankara: Öteki Yayınevi, 1996.
Makaleler:
ATAY, Mehmet, “Avrasya’nın Balkanları, Afganistan’da İç Çatışma Dinamikleri”, Avrasya Dosyası, Cilt 4, Sayı 3-4, Sonbahar Kış 98-99.
ÇEÇEN, Anıl, “Afganistan’ın Öne Çıkışı”, Avrasya Dosyası, Cilt 4, Sayı 3-4, Sonbahar-Kış98-99.
DURSUN, Gülfem, “Afganistan’ın Etnik Kimliği”, Avrasya Dosyası, Cilt 4, Sayı 3-4 Sonbahar-Kış 98-99
ERHAN, Çağrı, “ABD’nin Orta Asya Politikaları ve 11 Eylül’ün Etkileri”, Uluslararası İlişkiler Dergisi, Cilt 1, Sayı 3, Güz 2004.
ESMER, Cüneyt, “Yeniden Ayağa Kalkmaya Çalışan Ülke: Afganistan”, TİKA Avrasya Bülteni, Sayı 32-33, Mart/Nisan 2005.
KOCAOĞLU Timur,“Afganistan Ulusal Sorununun Uluslararası Boyutları”, Afganistan Üzerine Araştırmalar, Ali AHMETBEYOĞLU (der.), Tarih ve Tabiat Vakfı (TATAV) Yay., İstanbul, 2002.
KONİ Hasan, “ABD’nin İslam Politikası”, Avrasya Dosyası, Cilt 6, Sayı 2, Yaz 2000.
MEDEDİ M. Akber,’’چھره ھای مبارزین افغانی در جنگ افغان و انگلیس’’ Aryana Quarterly Social Seiencis Seientific and Research Center, Afganistan Academy of Seiences, Vol 39, Kış 1363-1982.
TAFLIOĞLU, Serkan, “İslami Direnişten Taliban’a”, Avrasya Dosyası, Cilt 4, Sayı 3-4, Sonbahar- Kış 98-99.
İnternet kaynakları:
AKDEVEELİOĞLU Atay, “İran’ın Orta Asya, Afganistan ve Azerbaycan Politikası”, www.stradigma.com, (06.1.2006).
“Anayasallaşma ve İslam Dünyası”, A.B.D. Dışişleri Bakanlığı Elektronik Dergisi, Demokrasi Konuları, Cilt 9, Sayı 1,http://usconsulate- istanbul.org.tr/turkish/anayasal, (10.12.2005).
“21. Yüzyılda NATO”, http://www.nato.int/docu/21-cent/21st_tur.pdf, (10.11.2005).
A Country Study: Afghanistan, http://lcweb2.loc.gov/frd/cs/aftoc.html#af0030, (02.05.2005).
BURGET, Fazıl Ahmet, “Afganistan’da Karzai ile Devam Kararı Ardından”, www.turksam.org, (18.12.2005).
Country Profile: Afganistan, http://lcweb2.loc.gov/frd/cs/profiles/Afghanistan.pdf, (27.03.2005).
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *