Bağışıklık sistemi “Fast Food’a hastalık yapan mikrop muamelesi yapıyor

Bağışıklık sistemi “Fast Food’a hastalık yapan mikrop muamelesi yapıyor

Yapılan araştırma, Batı tarzı diyetin bağışıklık sistemini uzun vadede enflamasyonu tetikleyen diğer etkenlere karşı da aşırı duyarlı hale getirdiğini de gösteriyor.

Trans yağlar ve şekerden zengin liften fakir Batı tarzı diyetle beslenen farelerin bağışıklık sisteminin, hastalık yapan bakterilerle oluşan enfeksiyonlardakine benzer tepkiler verdiği tespit edildi.

Bu başka bir ifade ile bağışıklık sisteminin fast food türü yiyecekleri hastalık yapan tehlikeli bir mikrop olarak algıladıkları anlamına geliyor.

Bonn Üniversitesi uzmanlarınca gerçekleştirilen araştırmaya göre sağlıksız yiyeceklerle beslenen farelerin kanlarında granülosit ve monosit adı verilen bağışıklık hücrelerinin sayısında beklenmedik bir artış olduğu görüldü.

Genomik araştırmalarda kemik iliğinde bağışıklık hücrelerinin öncülerinde hücre çoğalması ve olgunlaşmasıyla alakalı birçok genin aktive olduğu belirlendi.

Bu sonuçlar, Batı tarzı diyetin sistemik bir enflamasyonun gelişmesine yol açtığını, bunun da başta obezite, diyabet, damar sertliği ve kanserler olmak üzere kronik enflamatuar hastalıklara zemin hazırladığını düşündürüyor.

Araştırma, Batı tarzı diyetin bağışıklık sistemini uzun vadede enflamasyonu tetikleyen diğer etkenlere karşı da aşırı duyarlı hale getirdiğini de gösteriyor.

Farelere tekrar sağlıklı diyet verilmesiyle akut enflamasyon gerilemekle beraber bağışıklık sistemi hücrelerinin ve bunların öncülerindeki genetik değişiklikler devam ediyor.

Gelelim neticeye

Bu araştırma ile trans yağlar, işlenmiş un ve şeker ve katkı maddelerinden zengin yiyecek ve içeceklerin kronik enflamatuar hastalıklara davetiye çıkarıldığı gösterilmiş oluyor.

Siz de fast food gıdalara bağışıklık sisteminiz gibi davranın, şiddetle tepki gösterin.

Sağlıklı yaşamak isteyenleri “adam gibi beslenmeye” davet ediyorum.

Kaynak: http://linkinghub.elsevier.com/retrieve/pii/S0092867417314939

Ahmet Rasim Küçükusta

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

1 Comment

  • ERSİN ERTUĞRUL SATAN
    17 Ocak 2018, 17:36

    "Ekinin ifsadı…"

    Diğer din/ideoloji/felsefe müntesiplerini bilemem. Zaten ilk etapta ne düşündükleri de beni ilgilendirmez. Beni/hepimizi bağlısı olduğum dinin temsilcisi olan Müslümanların her konudaki tutumu ilgilendirir. İlgilendirmelidir! Eğer Müslümanların fikir dünyası sıhhatliyse ameli/fiili/pratik hayat da verimli olacaktır. Ve buna mukabil "kafir" ne denli güçlü olursa olsun sıhhatli, diri bulduğu bu yapıyı ele geçiremeyecektir. Sömürüye açık olma hali böylelikle ortadan kalkar…

    "Ekinin ifsad" edilmesi konusu Müslümanlar tarafından yeterince değerlendirilmiş değildir. Modern öncesi dönemde neye denk düşer belki tefsirler bu konuda yeterli bilgiyi verebilir. Modern dönemde modernitenin, post modernitenin baskılarına maruz kalan Müslümanlar için neye denk düşer, işte bu konunun anlaşıldığına emin değiliz. Anlaşılmış olsaydı Müslümanların değerli evlatları, nefisler zayi olur muydu? Dolayısıyla İslami paradigmanın bu konudaki sözünün, fikrinin ne olduğu yeterince dile getirilmiş değildir.

    Câri sistem olarak kapitalist-liberal-seküler paradigmanın, insan fıtratında, ahlakında yarattığı bozulma, dezenformasyon yeteri kadar değerlendirilmemiş, konuya dair eleştiriler, reddiyeler de kamuoyuyla paylaşılmamıştır. Bunun nedeni de Müslüman münevverlerin ekseriyetinin fikri netliğe, diriliğe ve orijinalliğe sahip olmaması olabilir. Zira Batılı paradigmaya meftunluk derecesinde bağlılık hisseden bir münevver zihninin bunu icra etmesi de muhaldir. Dolayısıyla fikir, muhakeme, paradigma üretme arızası yaşadığımız gibi, münevver kıtlığı da yaşadığımız bir vakıa!

    Gelelim haberle ilgili konuya…

    Bu konuda yani "ekinin ifsad edilmesi" başlığı altında, Müslümanların fıtratın dilini temsil edebilme potansiyeli olduğunu önce hatırlamalı ve altını kalın çizgilerle çizmeliyiz. Değil mi ki afakta ve enfüsteki ayetler herşeyi kuşatır, bunların "okunması, keşfi, anlamlandırılması" bir vazifedir. O halde Müslüman, kapitalist-liberal-seküler paradigma mensubundan daha avantajlıdır diyebiliriz. Bu üstünlüğün mürüveti tabi ki bağlısı olunan dinin istemleri yerine getirilirse görülebilir… Görünen o ki bu konuda çok ciddi bir gerileme vardır. Müslümanların ivme kazandığı zaman dilimleri de tarihle kayıtlıdır. Öykünme çukurunda debelenenlerin bunu görmesiyse elbette mümkün değil. Bu nedenledir ki Müslümanların tarihte neredeyse hiç yer almadığını ağızlarında gevelediklerini görürüz..

    Ekinin ifsad edilmesi başlığı. Neslin ifsadıyla irtibatlıdır diye düşünüyoruz… Gıda, insanın hem fiziki olarak hem de fikri olarak sıhhatle varlığını sürdürmesinde başat rol oynar. O halde Müslümanlar meseleye, "ne yani? yemek konusunu mu konuşacağız?” şeklinde istihzai şekilde bakıyorlarsa, bu üzüntü verici bir durumdur diyebiliriz. Meselenin insan fizyolojisinde ve fikir dünyasında yarattığı bozulma, içe çökme bu başlıkla direk ilgilidir. Ayrıca yeni ifsad türevleri ile ekinin ifsadı başlığının çeşitlendirildiğini de görüyoruz. Gdo’lu ürünler bunun sadece bir başlığı… Ve bu çeşitlendirilmenin ardında maddi zenginlik temin etme sonucu da vardır. Ki burada söz konusu edilen paralar ülkelerin gsmh’sini aşan rakamlardır…

    Yukarıdaki haberin üst başlığı olarak "ekinin" ve buna bağlı olarak "neslin" ifsadı düzenli olarak işlenmeli. Bu konuda fikirler zikredilmeli… İslami paradigmanın kendisini tanıtması tesis edilirken, kapitalist-liberal-seküler paradigmanın da gayr-i insanî, fıtrî yönleri dile getirilmelidir… Bu doğrultuda gündem de sıkı takip edilerek, solcu-liberal ya da muhafazakar ayırtetmeksizin iktidarların, sermaye sahiplerinin üretim-tüketim politikaları etüd edilmelidir. Gayri insani, fıtri yönler açığa çıkarılmaldır. Ki insanımız bu süslü sistemin ardında yatan pisliği fark edebilsin….

    REPLY